Kriter > Dış Politika |

İsrail Neden Rahatsız?


Barış Pınarı Harekatı devam ederken İsrail’in önde gelen gazetelerinden Jerusalem Post gazetesinde “altı yıllık çaba altı saatte boşa gitti ” başlıklı bir habere yer verilmesi İsrail’in PKK-YPG yapılanması konusundaki pozisyonunu ve beklentilerini göstermektedir.

İsrail Neden Rahatsız

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Trump arasında 6 Ekim’de gerçekleşen telefon konuşması sonrası, Trump’ın Twitter hesabından yaptığı Suriye’nin kuzeyinden çekilme açıklaması hem ABD içerisinde hem de diğer Batılı ülkelerde büyük şaşkınlık yarattı. Açıklamanın muhatabı olan; ABD, AB, Türkiye, Suriye, Rusya ve hatta YPG/PKK’nın şaşkınlığı anlaşılır olmakla birlikte tüm bu sayılanların dışındaki bir aktör olan İsrail’in şaşkınlığı ve bu karar sonrası Türkiye tarafından başlatılmış olan Barış Pınarı Harekatı’na karşı gösterdiği tepki ziyadesiyle dikkat çekicidir.

Aslına bakılırsa İsrail de en az diğer aktörler kadar Suriye’deki durumla alakalıdır. Çünkü 1967’den beri işgal altında tuttuğu Golan Tepeleri kuzey sınırını oluşturmakta ve buradan gelebilecek İran, Hizbullah veya rejim saldırılarını ulusal güvenlik meselesi olarak görmektedir. Ancak anlaşılacağı üzere bu görünürdeki bahanedir. Aynı zamanda bölgede kurulacak bir PKK devletini de kendi bölgesel çıkarları için elzem gören İsrail, bunu sağlamak için tüm imkan ve kabiliyetini kullanmaktadır. Zira bu konuda ürettiği tehdit algısı nedeniyle kendisine en büyük desteği sağlayan ABD’nin, Suriye’den tümüyle çekilmesi yerine şimdilik bunun sadece kuzey Suriye ile sınırlı kalacağı görülmektedir. İsrail’in bütün çabalarına rağmen, ABD’nin terör örgütü YPG/PKK’nın bulunduğu alanlardan çekilmesinin İsrail’de oluşturduğu atmosfer bu yüzden önemlidir.

Hatırlanacağı üzere Trump Aralık 2018’de de ABD’nin Suriye’den çekileceğini açıklamış ancak başta kendi güvenlik/istihbarat bürokrasisi olmak üzere aralarında İsrail ve son zamanlarda İsrail ile benzer güvenlik kaygıları yaşayan bazı Körfez ülkeleri bu karara şiddetle karşı çıkmıştı. Hatta İsrail Başbakanı Netanyahu, Trump’ı arayarak kararını tekrar gözden geçirmesini talep etmişti. Ardından İsrail medyası ve onların ABD’deki bağlantıları olan bazı medya, düşünce ve lobi kuruluşları aracılığıyla yapılan yoğun baskı nedeniyle bu karar uygulanamamıştı. Bu kararın kadük kalmasında etkili olan varsayımların odağında İran’ın bölgede etkinliğini arttıracağı ve DEAŞ’ın tekrar canlanabileceği iddiaları bulunmaktaydı.

 

İsrail Neden Rahatsız?

İsrail’in başkenti Tel Aviv’de bir grup, terör örgütü YPG/ PKK’ya destek vererek Barış Pınarı Harekatı’nı protesto etti, 17 Ekim 2019

Netenyahu’nun Karalama Kampanyası

Türkiye ile ABD başkanları arasında ABD askerlerinin çekilmesine yönelik alınan kararın açıklandığı 6 Ekim’de, İsrail ve genel olarak Yahudiler Yom Kippur dini bayramına yönelik hazırlık yaptıklarından ve ayrıca İsrail kamuoyu daha çok hükümet kurma çalışmaları nedeniyle iç politikaya yoğunlaşmıştı. Bu yüzden genel bir şaşkınlık ve memnuniyetsizlik hali olmakla birlikte çok yoğun bir tepkiden bahsetmek söz konusu olmamıştı. Hatta bazı İsrail gazeteleri Trump’ın çekilme kararının İsrail’in güvenliğine ve çıkarlarına aykırı olmasına rağmen, neden hala Trump’ı eleştirmediğini sorarak Netanyahu’yu inisiyatif almaya davet etmişti.

Buna mukabil hükümetin eski ortağı ve Milli Eğitimi Bakanı Naftali Bennett, sosyal medya hesabından 7 Ekim’de yaptığı paylaşımda, “İsrail’in Kürtler için dua ettiğini” söyleyerek bu olaydan İsrail’in ders çıkarması gerektiğini belirtmişti. Bennett’e göre, “Yahudi devletinin söz konusu olan en büyük dostları Amerika bile olsa, kendi kaderini başkasının ellerine bırakmamasını ve gerektiğinde kendi kendilerini savunabilmeleri gerektiğini” ifade ederek, üstü kapalı da olsa ABD’yi eleştirmişti.

Türkiye’nin Barış Pınarı Harekatı’nı başlattığı 9 Ekim itibarıyla Yahudi dini bayramının da artık geçmiş olması hasebiyle, her ne kadar kamuoyunun gündemi hala bir türlü kurulamayan hükümet olsa da, söz konusu Türkiye ve sözde müttefik PKK-YPG çevreleri olunca iktidar ve muhalefetiyle hep bir ağızdan, karalama kampanyası başlatılmıştı. İlk resmi tepki ise 10 Ekim’deki Yom Kippur anma töreninde konuşan Başbakan Netanyahu’dan gelmişti. Netanyahu konuşmasında “Türkiye’nin Suriye’deki Kürt bölgelerini işgalini şiddetle kınadığını ve buralarda Türkiye ve desteklediği grupların Kürtlere yönelik etnik temizlik yapmaması için uyardığını” söylemişti. Ayrıca “İsrail’in Kürtlere insani yardım yapmak için hazır olduğunu” ifade eden Netanyahu’nun bu sözleri kişisel sosyal medya hesabından ve başbakanlık resmi sayfasından da eş zamanlı olarak paylaşılmıştı.

Netanyahu’nun paylaşımı sonrası uluslararası ölçekte bir kampanya başlamış ve tüm kanallar kullanılarak Türkiye Cumhuriyeti’ne, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve Barış Pınarı Harekatı’na yönelik bir karalama kampanyasının yürütüldüğü görülmüştü. Bu süreçte İsrail medyası bir taraftan operasyona yönelik yalan haberler servis ederken diğer taraftan da böyle bir harekata yeşil ışık yaktığı gerekçesiyle Trump’a yönelik eleştirilere başlamıştı. İsrail menşeili bu haberler Yahudi lobisinin de katkısıyla ve özellikle ABD’nin iç siyasi çekişmesinde Trump’a karşı bir koz olarak servis edilmeye başlanmıştı. Benzer içeriklerdeki haberlerin neredeyse Avrupa’nın tüm ülkelerinin medya organlarının yanı sıra Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve hatta İran medyasında da yer alması, son dönemde Türkiye ile sorun yaşayan tüm ülkelerin bu fırsattan istifade etmeye çalıştıklarını açıkça göstermektedir.

 

Yahudi Medyası İş Başında

Eylül’deki seçimden birinci parti olarak çıkan Mavi&Beyaz ittifakının iki numarası olan Yair Lapid de yaptığı paylaşımda, Türkiye’nin operasyonuna karşılık İsrail hükümetinin sözde Ermeni soykırımı yasasını meclise getirmesi için Adalet Bakanlığı’na çağrıda bulundu. Ayrıca yüz kadar eski asker Savunma Bakanlığı’na başvurarak Kürtlerin sözde soykırıma uğratılmasını önlemek için yardıma gitmek istediklerini iletti. İsrail kamu diplomasisinin tüm imkanları da seferber edilerek, Türkiye’ye yönelik tepkinin sadece siyasetçilerden müteşekkil olmadığını göstermek için bazı kentlerde Türkiye ve harekat karşıtı protestolar düzenlendi. Her ne kadar bu protestolar yüksek katılımlı olmasa da tüm medya organları tarafından servis edildi.

Türkiye’nin harekata başlamasını engelleyemeyen Yahudi medyası, Barış Pınarı Harekatı’nın Batılıların beklentileri aksine büyük bir zorlukla karşılaşmadan ve başarı ile devam etmesi üzerine, en azından harekatın bir an önce durdurulması ve Türkiye’nin bu harekattan dolayı bazı yaptırımlara maruz kalması için Amerika’da konuşlu örgütleri devreye soktu. Bu konuda en etkili olanlar ise şüphesiz Washington merkezli Yahudi lobi kuruluşu olan Amerika-İsrail Kamu İşleri Komitesi (AIPAC) ile sözde bir düşünce kuruluşu olan Demokrasileri Destekleme Vakfı (FDD) olmuştur. Zira bu kuruluşlar yaptıkları organizasyonlarda İsrail’e yakınlığıyla bilinen siyasetçi, bürokrat, akademisyen ve eski askerleri kullanarak yoğun bir süreç yürüttü. Aralık 2018’deki gibi Trump’ı kararından döndürmeye ve temsilciler meclisi ve Senato’da bazı kararlar aldırarak Türkiye’nin cezalandırılmasını sağlamaya gayret ettiler. ABC kanalında “Türkiye’nin Kürtleri hedef gözetmeksizin bombaladığı” iddiasıyla yayınlanan görüntünün aslında ABD’deki bir silah testinin görüntüleri olması ve Türkiye’nin fosfor bombası kullandığına dair yalan haberlerin servis edilmesi de bu gayretin bir sonucudur. FDD hazırladığı raporlarda Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki kendi menfaatlerini korumaya yönelik hamlelerini ve Kıbrıs’taki varlığını da uluslararası hukuka aykırı göstererek harekatın meşruiyetini sorgulatmaya çalıştı. Yahudi sermayeli medya kuruluşları DEAŞ üzerinden de yalan içerik üreterek Türkiye karşıtı kampanyayı destekledi.

 

Jerusalem Post

Türkiye ile ABD arasındaki “harekata ara verme” anlaşması sonrası Jerusalem Post gazetesinde “altı yıllık çaba altı saatte boşa gitti” başlıklı bir haber yayınlandı, 15 Ekim 2019

Türkiye’ye Karşı Her Yol Deneniyor

Her ne kadar İsrail ve Yahudi lobisi söz konusu algı operasyonlarıyla doğrudan bir ilgilerinin olmadığını ileri sürseler de, özellikle ilk önce İsrail medyası tarafından servis edilen; “YPG/PKK’nın ABD’nin bölgesel müttefiki olduğu”, “Türklerin Kürtleri katledeceği veya etnik temizlik yapacağı”, “Kürtlerin özgürlük savaşçısı olduğu ve mağdur bir halk olduğu”, “DEAŞ’ın yenilme sinde Kürtlerin büyük fedakarlık yaptıkları”, “ABD’nin müttefiklerini terk etmesinin bölgedeki diğer müttefikleriyle arasında güven sorununa yol açacağı” ve “ABD’nin Kürt müttefiklerine ihanet ettiği” şeklindeki belli kalıpların Batılı ülkelerin medyasında aynen yer alması sadece bir tesadüf olarak açıklanamaz. Ayrıca Newsweek dergisinin Trump’ın çekilme kararından sonra ismi açıklanmayan bir ulusal güvenlik konseyi yetkilisine dayandırarak verdiği haberde, ulusal güvenlik komitesi toplantılarında “ABD için bölgede ikinci İsrail olacak bir Kürt devletini desteklemenin daha iyi olacağının” ifade edildiğini açıklaması ve Türkiye ile ABD arasında 17 Ekim’de imzalanan “harekata ara verme” anlaşması sonrası Jerusalem Post gazetesinde “altı yıllık çaba altı saatte boşa gitti” başlıklı bir habere yer verilmesi de İsrail’in bu konudaki pozisyonunu göstermektedir.

Görünen o ki İsrail, kendi güvenlik tahayyülünde muhtemel bir PKKPYD devletine atfedilen önem gereğince müttefik olarak addettiği ve şimdiye kadar doğrudan veya dolaylı kurulup gelişmesine katkı verdiği YPG/PKK’nın ortadan kalkmasını istememektedir. Dolayısıyla Barış Pınarı Harekatı’nın bu yapının ortadan kalkmasına veya çok uzun bir süre etkisizleşmesine yol açma ihtimali nedeniyle bunu engellemeye çalışmaktadır. Bunun için her türlü imkanını seferber eden İsrail, Batıdaki ve özellikle Amerika’daki Yahudi kuruluşlarını da seferber ederek Türkiye’ye karşı küresel bir tepki yaratma arayışındadır. Bölgedeki bazı Arap ülkelerince de desteklenen bu girişimin başarıya ulaşması için uluslararası hukuka mugayir hareketler sergilemekten kaçınmayan İsrail’in, gerçek dışı ve gayri hukuki çabalarla bir sonuç alamayacağı ortadadır. İsrail’deki rasyonel kişilerin ve ABD yönetiminde kendi başkanlarının dahi İsrail tarafından manipüle edilmesinden rahatsız olan kesimlerin gidişata dur diyerek, İsrail’i uluslararası hukuka saygı göstermeye zorlamaları gerekmektedir.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası