Kriter > Siyaset |

Asker Sivil Bürokratik İttifakın Kuruluşu ve Dağılışı


12 Eylül 1980 darbesi sonrasında en güçlü haliyle anayasaya giren asker-sivil bürokrasi arasındaki ittifak, askeri bürokrasinin kaba ve nobran tavırlarıyla ciddi yara almıştır. Bilhassa dışişleri ve ekonomi bürokrasisinin dünyayı askeri bürokrasiden farklı okumasıyla çatırdayan ittifak 28 Şubat’ta marjinalleşmiştir.

Asker Sivil Bürokratik İttifakın Kuruluşu ve Dağılışı
(Ali Atmaca/AA)

Türkiye gibi imparatorluk bakiyesi ülkelerde ve gecikmiş ulus devletlerde bürokrasi, siyaseten ağırlık kazanmaktadır. Ancak durmuş oturmuş demokrasilerde dahi, devlet faaliyetlerinin genişlemesi, bürokrasinin iktidar yolunu açmaktadır. 20. yüzyıl başında yükselen otoriter ve totaliter rejimler aynı zamanda bürokrasinin yükselişi olarak okunabilir. Bu dönemde liberal demokrasileri savunan Ludwig von Mises, Bürokrasi adlı eserinde tehdidin bürokrasinin büyümesinden kaynaklandığını iddia etmektedir. Görüldüğü üzere bürokrasinin, siyaset üzerindeki tahakkümü insanlığın paylaştığı evrensel sorunlardan birisidir.

 

Bürokratik Devlet Geleneği

Bürokrasi, bir bütün değildir. Siyasete müdahale konusunda bilhassa dikkat edilmesi gereken ayrım, askeri ve sivil bürokrasi arasındaki ayrımdır. Askeri bürokrasinin yönetmediği ve denetlendiği ülkeler, her halükarda medeniyet seviyesi daha yüksek ülkeler sınıfında yer almışlardır. Bürokratik karakteri ağır basan bir yönetim içinde dahi, bürokrasinin hangi kanadının ağır bastığı tayin edici ehemmiyettedir. Osmanlı İmparatorluğunda Üçüncü Selim’le başlayan ve İkinci Mahmut’la devam eden reform süreci bu bakımdan anlamlıdır. Askeri kurumların ıslah edilmesini de içine alan reform sürecinde sivil bürokrasi, bilhassa da dışişleri bürokrasisi hakim konumdadır. 1876’daki darbe sonrasında, Serasker Hüseyin Avni Paşa’nın öldürülmesinin ardından Sadrazam Mithat Paşa’nın dolayısıyla sivillerin yeniden duruma hakim olmasıyla bu durum İkinci Meşrutiyet’e kadar böyle devam etmiştir.

 

Babıali Baskınıyla Gelen Militarizm

İkinci Meşrutiyet dönemi de Babıali baskınıyla gerçekleşen darbeye kadar demokratik meşruiyet kaygısının ön planda olduğu bir dönemdir. Babıali baskınıyla gerçekleşen askeri darbe sonrası ise askeri bürokrasi boğazına kadar siyasete batmıştır. Esasen İkinci Meşrutiyet döneminin başından itibaren, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin içinde yer alan subayların siyasetteki varlıkları tartışılıyordu. Nitekim bu subayların varlığı, orduya kısa zamanda siyaset sokmuş, fırka ve hiziplere bölünen ordu emir-komuta hiyerarşisini kaybetmiştir. Ordunun eğitim, sevk ve idaresinden sorumlu subayların siyasete bulaşması neticesinde Balkan Savaşlarında ağır hezimetler yaşanmıştır. Babıali baskınından sonra muhalif subayları tasfiye eden veya etkisiz yerlere getiren İttihatçı subaylar ordunun kesin hakimi olmuşlardır. Ordunun hakimiyetini ele geçiren İttihatçı subaylar kısa zamanda İttihat ve Terakki Fırkasını da İkinci Meşrutiyet rejimini de haki renklerine boyamışlardır. Balkan ve Birinci Dünya savaşlarının da etkisiyle militarist bir karakter kazanan rejim, yenilgiyle çökmüştür.

 

Milli Mücadelede İttihatçı Subaylardan Duyulan Şüphe

Bu rejim üzerine gelişen Milli Mücadele esnasında yeniden İttihatçı subayların hakim olmasından kaynaklanan korkular, kongreler ve Kuvayı Milliye dönemlerinde hissedilmiştir. Erzurum Kongresine Mustafa Kemal Paşa’nın üniformasıyla katılmasının istenmemesi bu dönemin hassasiyetini temsil etmektedir. İttihatçıların mesela Emin Sazak gibi sivil unsurları da hatıralarında bu hassasiyetleri paylaşmaktadırlar. Ancak İkinci Meclis’in toplanması ve Halk Fırkası’nın kurulmasıyla beraber, bürokrasinin hakimiyeti yeniden hissedilir olacaktır. Nitekim Halk Fırkası’nın ilk programını teşkil eden 9 umdenin arkasında memurları korumanın yer alması bu bakımdan kayda değerdir. Liberal Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kapatılmasından sonra fiilen başlayan tek parti rejiminde bürokratik karakter açıkça hakim olacaktır. Hatta öyle ki bürokrasi partiyi dahi teslim alacak kadar güçlenecektir. Milletvekili olmaktansa yüksek bürokrat olmak bu dönemde tercih edilecektir.

İsmet İnönü
24 Mayıs 1960'da 27 Mayıs İhtilalini gerçekleştiren Milli Birlik Komitesi üyelerinin mecliste düzenlenen yemin törenine CHP Genel Başkanı İsmet İnönü ve parti yöneticileri katıldı. (Hüseyin Ezer Arşivi/AA)

 

Tek Parti Dönemi: Asker-Sivil Bürokrasinin Asr-ı Saadeti

1927’den sonra şeklen dahi denetlenemeyen askeri bürokrasi, bu tarihten itibaren fiilen özerk olacaktır. Cumhurbaşkanı’nın Mustafa Kemal Paşa ve Başbakanın İsmet Paşa olması dolayısıyla hissedilmeyen ve problem teşkil etmeyen bu fiili özerklik ancak 14 Mayıs 1950’de Demokrat Parti’nin iktidara gelişiyle sarsılacaktır. Milli Mücadeleyi yapan komutanların ordudan ayrılmasını sağlayarak ordunun tek hakimi olan Mustafa Kemal Paşa döneminde ordu ayrıca açıkça siyasete girmemiştir. Mamafih Mustafa Kemal kritik zamanlarda ordu komuta kademesinin ve Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak’ın görüşlerini almayı ihmal etmemiştir. Bu dönem zarfında yol siyasetinden iktisada askeri zihniyetin birçok alanda etkisini görmek mümkündür.

Askeri bürokrasinin yeniden siyaset sahnesine çıkışı, Atatürk’ün ölümünü takiben İsmet Paşa’nın Cumhurbaşkanı seçilmesi sürecinde olacaktır. İsmet İnönü dönemin İkinci Dünya Savaşı ve devletçilik anlayışı dolayısıyla, bürokratik zihniyetin ve tatbikatın kemal devresini ifade etmektedir. Dünyada yükselen otoriter ve totaliter dönemin planlama ve müdahale anlayışı içinde büyüyen bu bürokrasi, savaş şartlarında vatandaşlardan farklı imtiyazlara sahip olmuştur. Karneden savaş şartlarında bütçenin önemli bir kısmını teşkil eden lojmanlara kadar ayrı bir kolonide yaşayan bürokratlar, giderek halktan kopacaklardır. İkinci Dünya Savaşı şartlarında Ankara’da inşa edilen devasa Saraçoğlu lojmanlarına tahsis edilen kömür miktarının Eskişehir vilayetine tahsis edilen kömürden fazla olması dönemi resmetmektedir. Bu dönem asker-sivil bürokrasinin tam bir ittifakla tamamladığı saadet dönemidir.

 

Tahsildar ve Jandarma Zulmüne Karşı: “Yeter...”

İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda dünyadaki gelişmelerin de zorlamasıyla çok partili hayata geçen Türkiye’nin temel tartışma konusu da tahsildar ve jandarma zulmüyle kendisini gösteren memur tahakkümü olacaktır. Çok partili hayata geçilmesiyle kısmen liberalleşmek zorunda kalan rejimdeki her değişiklik, asker-sivil bürokrasinin imtiyazlarını kaybetmek anlamına gelecektir. Böylece çok partili hayata geçişe, liberalleşmeye ve demokratikleşmeye direnen bürokrasi 1946’da seçimlerde yaptıkları yolsuzluklarla neler yapabileceği o zamandan ortaya koymuştur. 14 Mayıs 1950 seçimlerinde CHP’nin kaybederek DP’nin kazandığının belli olmasıyla seçimi iptal etmeyi ve bir tür darbeyi göze alan asker-sivil bürokrasi, DP döneminde giderek gerileyecektir.

 

Darbe İçin İttifak

14 Mayıs’la yaşanan demokratik devrim, asker-sivil bürokrasinin tahakkümünü sarsmış ve bürokrasi içinden yeni demokratik duruma intibak eden yeni bir elit meydana getirmiştir. Ancak asker-sivil bürokrasi direnişe devam etmiş ve onun siyasi ajanı olarak siyaset yapan CHP ile beraber 27 Mayıs 1960 askeri darbesini organize etmiştir. Darbe sonrası yapılan 1961 anayasası ile kendi imtiyazlarını anayasa teminatı altına alarak, parlamentoyu bürokratik bir vesayet altına almaya çalışacaktır. Bu dönemden sonra demokratik çoğunlukla mücadele etmek ve icap ederse yeniden bir darbe yapmak için asker-sivil bürokrasinin kurduğu ittifak 28 Şubat 1997 müdahalesine kadar devam edecektir.

 

İttifak’ın Sonu

12 Eylül 1980 darbesi sonrasında en güçlü haliyle anayasaya giren asker-sivil bürokrasi arasındaki ittifak, askeri bürokrasinin kaba ve nobran tavırlarıyla ciddi yara almıştır. Bilhassa dışişleri bürokrasisi ile ekonomi bürokrasisinin dünyayı askeri bürokrasiden farklı okumasıyla çatırdayan ittifak 28 Şubat’ta marjinalleşmiştir. Bu dönem zarfında sergilenen ideolojik taassup, emniyet ve istihbarat bürokrasisini de askeri bürokrasiden ayırmıştır. YÖK’teki değişiklikten sonra yargı bürokrasisi ile baş başa kalan askeri bürokrasi artık değil toplum üzerinde hegemonya kurmak bürokrasi içinde ittifak kurmadığı gibi kendi içinde de homojenliğini kaybetmiş durumdadır.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası