Türkiye siyaseti, 2007-2011 yılları arasında yoğun dönüşüm sancıları geçirdi. Milli irade temelli dönüşüm sürecine belirli çevre ve yapılar destek görüntüsü vererek reformları kendilerine maletmeye çalıştı. Ancak bu çevrelerin, eskinin farklı bir tezahürünü yeniden inşa ederek iktidarlarını devam ettirmeye çalıştıkları, 2013 yılından sonra yaşanan gelişmelerle daha iyi anlaşıldı. Bu yüzden son zamanlarda yaşanan her yeni süreç, bir önceki durumun izahı için geniş bir imkan sunuyor. Gülen Örgütü-HDP ve bileşenleri arasındaki, giderek daha da belirginleşen, ortaklaşma siyasetinin ve çoğu zaman başkaları adına yürüttükleri vekalet savaşının örtüşen yanlarına bakıldığında, Türkiye’nin eskinin yeni bir tezahürü ile karşı karşıya olduğu görülüyor. İki yapı arasındaki ortaklaşma kodlarının daha iyi anlaşılması açısından birkaç hususun altını çizmek gerekir.
2011 sonrası demokratik siyasetin otonomlaşmasına sirayet edemeyen ve yeni olana hükmedemeyeceklerini anlayan yapılar, ilk olarak, farklı ajanda ve aktörlerle parçalı direnç siyasetlerini uygulamaya koydular. İkinci olarak, içte ve dışta yeni koalisyonlar oluşturarak demokratik siyasetin işlemesini engelleme, siyasal yapıları parçalama ve toplumsal fay hatlarını harekete geçirerek ayrıştırma siyasetini devreye sokmayı denediler. Üçüncü girişimde, AK Parti karşısındaki farklı kimlik ve muhalefet gruplarının ideolojik farklılıklarını “askıya alma” söylemini kullanarak “stratejik oy verme” mekanizmasıyla yeni bir lider figürü ortaya çıkarma projesini yürüttüler. Dördüncü safhada, 7 Haziran seçim sonuçlarının ortaya çıkardığı koalisyon ihtimalini, o güne kadar uyguladıkları taktiklerin bir başarısı görerek, dizayn siyasetine başvurmayı denediler. Tüm bunlarla amaçlarına ulaşamadıkları için son dönemde şiddet ve terör sarmalından medet umarak “yönetilemez bir ülke” algısı oluşturmak istiyorlar.
Bu çevreler, kademelendirilmiş bir yol haritasına bağlı kalarak sürdürdükleri mücadelede, çeşitli bölgesel ve uluslararası devlet veya devlet dışı aktörlerle işbirliği yapmayı en önemli araç olarak görüyorlar. Ayrıca, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı, hedeflerine ulaşmada en büyük engel olarak gördükleri için kendi aralarındaki tüm farklılıkları bir kenara bırakarak ve uluslararası işbirlikçilerinin de desteklerini alarak “Erdoğan’sız bir Türkiye” amacında birleştiler. Tam da bu açılardan bakıldığında, HDP-PKK bileşenlerinin ve Gülen Örgütü’nün ortaklaşan siyasetleri, söylemsel birliktelikleri, belirli bir işbirliği temelinde yürüyen stratejileri, kullandıkları enstrümanlar ve taktikleri, benzeşen motivasyonları, hedefledikleri amaç ve ulaşmak istedikleri sonuçlar yukarıda çerçevesi çizilen hususlarla doğrudan ilgilidir.
Paralel Yapı İçin Sonuca Giden Her Yol Mübah
Her iki yapının ortaklaştıkları en önemli hedef, Türkiye’nin siyasal istikrarının yerleşmeye başladığı, ekonomik kalkınma ve demokratikleşme ivmesinin hızlandığı zamanlarda, sürecin tersine dönmesi için çalışmalarıdır. İki yapı da siyasetin normal akışının dışına çıkarak, kamuoyunda kriz havasının oluşması için elinden geleni yapmaktadır. Çünkü bu tip yapılar ancak istikrarsız bir ortamda, güçsüz bir siyasi yapıda ve toplumsal kırılganlıkların sürüp gittiği dönemlerde etkinliklerini ve çıkar alanlarını koruyabilir. Bu yapılar, zaman zaman çatışarak, zaman zaman da işbirliğine giderek eski düzenin devamına yönelik bir siyaset izliyor. AK Parti, buna izin vermediği ve direndiği için örgütlerin hedefi oluyor.
2013 öncesi dönemde bu iki yapı, birbirlerinin tam karşıtı bir pozisyondaymış gibi hareket etseler de, gelinen süreçte, aynı amaca ve sonuca hizmet ettikleri netleşmiş görülüyor. 2014 yılından itibaren ise söylem, strateji, taktik, kullanılan araçlar ve yöntem konusunda tümüyle ortaklaştılar. Gülen Örgütü, sahip olduğu geniş medya imkanını Türkiye ve siyasal iktidar karşıtı olan güç odaklarının hizmetine sundu. Özellikle HDP’nin seçimleri manipüle edici söylemlerini İngilizce yayınlarla ve dışardaki elemanlarıyla yaygınlaştırdı. 30 Mart yerel seçimleri ve sonrasındaki her seçimde, Gülen Örgütü mensupları kapı kapı dolaşarak HDP için oy istedi.
7 Haziran’dan sonra ise, AK Parti dışındaki partilerin “restorasyon hükümeti” kurmaları konusunda özellikle MHP’ye baskı kurmaya çalıştılar. Tam da bu dönemde, bu oyunu bozduğu için Bahçeli’ye karşı paralel yapı unsurlarınca operasyon başlatıldı.
PKK Manipülasyonlarının Taşıyıcılığını Yapmak
Bu iki yapı, seçimlerde hedefledikleri sonuca ulaşamadıkları için, demokratik olmayan yollarla ve medya manipülasyonlarıyla, tüm hatlarda birbiriyle örtüşen mücadelelerinin dozunu artırdılar. Ekim 2014’te Kuzey Suriye’de bazı yerlerin terör örgütü DAEŞ tarafından ele geçirilmesinin ardından, PKK-HDP bileşenlerinin, “Türkiye DAEŞ’e destek veriyor” manipülasyonu, paralel güvenlik ve yargı mensuplarınca MİT TIR’larına yapılan operasyonla desteklendi. Söz konusu olaydan bugüne bu iddia sürekli canlı tutulmaya çalışıldı. Bu anlamda, AK Parti karşıtı bütün argümanlar PKK-HDP çizgisini destekleyecek şekilde Gülen Örgütü tarafından uluslararası kamuoyuna servis edildi. Benzer şekilde, Temmuz 2015’te PKK’nın “devrimci halk savaşı”nı başlatmasının ardından PKK ve bileşenleri tarafından üretilen uydurma haberlerin tamamı da Gülen medyası tarafından savunuldu ve küresel düzlemde AK Parti hükümeti aleyhine kullanılmaya çalışıldı. Böylece, Türkiye’nin terör örgütü PKK ile olan mücadelesi, “devletin sivillere karşı başlattığı kirli savaş” söylemi ile her iki yapı tarafından araçsallaştırıldı ve algı yönetimi için işlevselleştirildi. PKK’nın şehirlerde kazdığı hendekleri, ağır silah ve patlayıcılarla güvenlik güçlerine saldırmasını, şehirleri savaş alanına çevirmesini ve intihar saldırılarıyla yüzlerce masum cana kıymasını görmezden gelen Gülen Örgütü, bu kadarla sınırlı kalmadı. Örgüt, ortaklaşmanın uzantısı olarak HDP-PKK’nın “devlet sivilleri katlediyor” yalanının dolaşımını hızlandıracak şekilde tüm medya gücünü kullandı.
Son olarak, PKK’nın “savaşımız AKP’yle, TSK ile değil” ve “asker AKP’nin savaş oyununa katılmasın” söylemleri, Gülen Örgütü mensuplarınca uluslararası medyada dolaşıma sokuldu. Bu söylemin Türkiye’de bir askeri darbe ihtimalinin dillendirilmesine kadar gittiği dikkate alındığında, iki yapının hedeflerine ulaşmak için her yolu ortaklaşa deneyebilecekleri aşikardır.