Kriter > Dış Politika |

Mesud Pezeşkiyan’ın Muhtemel Dış Politika Yaklaşımı


Pezeşkiyan’ın geçmişindeki işleri ve söylemlerine bakıldığında bugüne kadarki diğer cumhurbaşkanlarının profilinden ayrıştığı görülüyor. Bu bağlamda cumhurbaşkanlığı görevini görece “farklı” sürdürebileceğini ve alışılmadık çıkışlar yapabilecek potansiyelde olduğunu da söylemek mümkün. Pezeşkiyan'ın dış politika hedefleri arasında yurt dışındaki İran diasporası ile yeniden bağlantı kurmak, göçü önlemek ve ülkeye geri dönüşleri teşvik etmek bulunuyor.

Mesud Pezeşkiyan ın Muhtemel Dış Politika Yaklaşımı
İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan (Fatemeh Bahrami / AA, 4 Temmuz 2024)

İran'da İslami Şûra Meclisi ve Uzmanlar Meclisi seçimi daha yeni sona ermiş ve henüz daha meclis başkanı bile seçilmemişken İbrahim Reisi ve beraberindeki heyet geçirdiği kaza sonucunda yaşamlarını yitirdiler. Böylece İran, bir seçimi daha henüz atlatmışken kendisini bir başka seçim gündemi içinde buldu. İbrahim Reisi ve beraberinde hayatını kaybeden heyet için ilan edilen yas süresinin sona ermesinin hemen ardından ülke tempolu bir seçim gündemine sahne oldu. Anayasayı Koruyucular Konseyi tarafından beşi muhafazakar biri reformist cenahtan olmak üzere toplamda altı adaya onay verildi. Bunlar arasında Muhammed Bakır Kalibaf, birçok uzman tarafından en öne çıkan isim olarak düşünülüyordu. Ne var ki seçim sonuçları böyle olmadı. İkinci tura giden seçimlerde reformist aday Mesud Pezeşkiyan, toplam 30,5 milyon oyun yüzde 53,6'sını alarak rakibi Said Celili'yi (yüzde 44,3) geride bıraktı ve İran'ın yeni cumhurbaşkanı oldu.

Bu seçimlere damgasını vuran bir diğer konu ise seçimlere katılım oranı oldu. İlk tur seçimde katılım oranı yüzde 40'ın altında kaldı ve İran İslam Cumhuriyeti tarihinin en düşük katılımlı seçimi olarak tarihe geçti. İkinci turda ise katılım yüzde 49,8'lik bir orana ulaştı. Bu düşük katılım oranlarına rağmen seçimi kazanan Pezeşkiyan'ın önünde zorlu bir görev duruyor. Yakında 70 yaşına girecek olan yeni cumhurbaşkanı aslında bir kalp cerrahı. Muhammed Hatemi döneminde Sağlık Bakanlığı yapan Pezeşkiyan, İran siyasetinde tecrübeli bir isim olarak öne çıkıyor. İran’da resmi verilere göre üç yıl üst üste yüzde 40'ın üzerinde enflasyon yaşanan bir dönemde göreve gelen Pezeşkiyan'ın yaptığı konuşmalara bakıldığında söz konusu ekonomik sorunların çözümü için dış politikayı bir araç olarak kullanma niyetinde olduğu görülüyor.

 

İran Dış Politikasında Yeni Profil

İran İslam Cumhuriyeti, genel olarak radikal değişikliklere kapalı, esnek olmayan bir dış politika anlayışına sahip. Bunun ideolojik sebeplerinin dışında, tarihte yaşanan olaylar ve jeopolitik mecburiyetler gibi başka sebepleri de bulunuyor. Ayetullah Hameney’in gücü ve onun dış politika anlayışının etkisi yüksek olduğundan gelen hükümetlerin hareket alanları da daralıyor. Seçimden sonraki bir haftada Pezeşkiyan’ın verdiği mesajlar göz önüne alındığında onun da bu yaklaşıma aykırı düşmeyeceği görülüyor. Lübnan Hizbullahı Lideri Hasan Nasrallah’la olan telefon görüşmesinde vurguladığı destek söylemi ve Arap dünyasıyla yapıcı diyalog ve iş birliği çağrısında bulunması buna örnek gösterilebilir. Ancak Pezeşkiyan’ın geçmişindeki işleri ve söylemlerine bakıldığında bugüne kadarki diğer cumhurbaşkanlarının profilinden ayrıştığı görülüyor. Bu bağlamda cumhurbaşkanlığı görevini görece “farklı” sürdürebileceğini ve alışılmadık çıkışlar yapabilecek potansiyelde olduğunu da söylemek mümkün.

Pezeşkiyan'ın dış politika hedefleri arasında yurt dışındaki İran diasporası ile yeniden bağlantı kurmak, göçü önlemek ve ülkeye geri dönüşleri teşvik etmek bulunuyor. Kampanyasında sık sık ülkedeki en büyük sorunlardan biri olarak beyin göçüne dikkat çekti ve bu göçü engelleyip dışarıya giden beyinlerin geri dönüşünü sağlamak istediğini belirtti. “Vatandaşların kaygısız bir şekilde yaşayabileceği bir ortam oluşturmayı ve göçü önleyerek yurt dışındaki İranlıların ülkeye geri dönmesini teşvik etmeyi amaçlıyorum.” diyen Pezeşkiyan’ın gerek ekonomik gerek sosyal zorlukları aşabilmek adına dış politikada stabillik arayışına gireceği düşünülebilir. Bu, tıpkı bir doktorun hastaya iyileştirecek tedaviyi uygulamadan evvel, öncelik olarak durumunun daha da kötüye gitmemesi için onu stabil halde tutmayı amaçlamasına benzetilebilir. İran ekonomisi ve sosyal yapısındaki geriye gidişi iyiye doğru çevirmeden önce mevcut kötü geri gidişi engellemek, Pezeşkiyan hükümetinin önceliği olacaktır. Dış politika tercihleri de yine konjonktür el verdikçe bu yönde gerçekleşecektir.

Seçim kampanyası süresince Pezeşkiyan’ın çevresindeki isimlerden dolayı gerek muhalifleri gerek İran basınının bir kısmı, kendisine “Üçüncü Ruhani Hükümeti” yakıştırmasında bulundu. Bu yakıştırmanın en büyük sebeplerinden biri de Eski Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in kampanyada oldukça aktif bir rol oynaması. Yeni hükümette Zarif’in dışişleri bakanı olmayacağına kesin gözüyle bakılsa da hükümetin dış politika tercihlerinde etkili olabilecek bir pozisyonu olabilir. Olasılıkla, muhafazakarların kontrolündeki meclisten güvenoyu almasına gerek kalmayacak bir pozisyon kendisi için düşünülecektir. Zarif’in etkisi düşünüldüğü gibi olursa Pezeşkiyan döneminde yaptırımların hafifletilmesi ve İran ekonomisinin düzeltilmesi için diplomasiye ağırlık verecektir.

Öte yandan Pezeşkiyan diplomasinin önemi konusunda kampanyası süresince bolca açıklama yaptı. Seçim kampanyası boyunca dış politikada kullanılan büyük iddialı sloganların İran halkının cebine fayda sağlamadığı eleştirisinde bulundu. Başka bir deyişle Pezeşkiyan’a göre dış politikada büyük ve iddialı sloganlar yerine pratik ve halkın çıkarına olan politikalar tercih edilmeli. Kampanyasında halkın cebini boşaltacak sloganlardan kaçınacağını ve dış politikada halkın yaşamını iyileştirecek adımlar atacağını ifade etti. Bu bağlamda Pezeşkiyan'ın dış politika öncelikleri arasında 2015 nükleer anlaşmasının yeniden müzakere edilmesi ve Batı ile gerilimlerin azaltılması yer alıyor. Muhafazakar cenahın bütün muhalefetine ve müesses nizam içindeki karşıt fikirlere rağmen bunun nasıl gerçekleştirilebileceği şüphesi olsa da bu yeni dönemde İranlı karar vericilerden Reisi dönemine göre daha yumuşak ve diyaloğa açık bir politika beklenebilir. Bu argüman, “İran’ın değişmez dış politikası” argümanıyla çelişiyor gibi gözükse de burada bir ayrım bulunuyor. Buradaki kasıt İran’ın dış politikasının ana hatlarının değişmezliğidir. Ancak bu politikanın “nasıl” takip edileceği esas konu. Son yıllarda İran'da ağırlık kazanan güvenlikçi perspektifin aksine Pezeşkiyan, dış politika ile iç siyaseti bir bütün olarak ele alıyor ve refahı yükseltmenin yolunu dış politikada atılacak akılcı adımlarda görüyor.

İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan halka hitap etti.
İran'da cumhurbaşkanı seçiminin ikinci turunda yüzde 53,7 oy alarak ülkenin 9'uncu Cumhurbaşkanı seçilen Mesud Pezeşkiyan, ülkenin sorunlarının çözülmesi için muhafazakarların çoğunlukta olduğu Meclis'e iş birliği mesajı verdi. Pezeşkiyan, cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından İran devriminin kurucusu Ayetullah Ruhullah Humeyni'nin Tahran yakınlarındaki kabrini ziyaret ettikten sonra halka hitap etti. (Fatemeh Bahrami / AA, 6 Temmuz 2024)

 

İran’ı Önceleyen Politika

Yine İran’ın son yıllarda izlediği politikayla paralel olarak Rusya ve Çin ile ilişkileri iyi seviyede sürdürmek Pezeşkiyan'ın dış politika öncelikleri arasında yer alıyor. Pezeşkiyan, “Rusya, İran'ın dost ve iş birliği ortağıdır. Dış politika programımda Rusya ve Çin ile ilişkilerin derinleştirilmesi ve genişletilmesi ve genel olarak Asya bölgesi ile ilişkilerin geliştirilmesi, öncelikler arasında tanımlanmıştır” dedi. BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütü gibi çok taraflı platformlarda İran'ın aktif katılımını artırmayı hedefleyeceği ve Avrasya Ekonomik Birliği ile iş birliğini geliştirerek İran'ın ekonomik ve ticari ilişkilerini genişletmeye çalışacağı söylenebilir.

Söylemlerine bakıldığında Pezeşkiyan, dış politikada “tek seçenekli” yaklaşımı reddettiği ve tüm ülkelerle dengeli ilişkiler kurmayı hedeflediği görülüyor. “İran İslam Cumhuriyeti tek taraflı politikalara karşıdır ve çok taraflı bir yaklaşımı desteklemektedir” diyerek bu konudaki tutumunu açıkça ortaya koydu. Bu yaklaşım İran'ın uluslararası arenada daha esnek ve etkili bir pozisyon almasını sağlayabilir. Pezeşkiyan'ın “güçlü bölge” teorisine olan inancı, komşu ülkelerle iş birliğini artırma ve bölgesel kalkınmayı teşvik etme amacını gösteriyor. Bu strateji, bölgesel güvenliği artırırken aynı zamanda ekonomik büyümeyi de desteklemeyi hedeflemektedir. Bu bağlamda Türkiye ile olan ilişkilerde şartlar ve konjonktür el verdikçe iş birliği arayışını sürdürecektir. Bu konudaki sorunlardan biri iç politikada kendisini Pantürkizm ve bölücülükle suçlayan siyasi rakipleri olacaktır.

Nükleer anlaşma konusunda Pezeşkiyan, “Nükleer anlaşma uluslararası bir anlaşma ve Birleşmiş Milletler tarafından onaylanmış bir belgedir. Programım, karşı tarafın en kısa sürede taahhütlerine geri dönmesi ve yaptırımların kaldırılması için çaba göstermek olacaktır” dedi. Yukarıda da belirtildiği üzere Pezeşkiyan ekonomik ve sosyal sorunlarla dış politikayı birbirine bağlı görüyor. Nükleer konularda İran’ın sıkıştırılmış olmasının sosyal ve ekonomik konulara ne derece etki ettiği düşünüldüğünde bu konuda da bir “orta yol” arayışında olacağı değerlendirilebilir. Ancak gerek İran’ın ödediği bedeller gerek uranyum zenginleştirmede geldiği mesafe düşünüldüğünde İran’ın çok daha az taviz vermek isteyeceğini söylemek mümkündür.

 

Önceliği Ekonomi

Pezeşkiyan'ın dış politika vizyonunun bir diğer önemli unsuru, “direniş ekseni”nin uluslararası alanda meşruiyetini büyütmek. Güçlü bir diplomasi aracılığıyla bu hareketin uluslararası platformlarda “özgürleştirici bir hareket” olarak tanınmasını sağlamayı hedefliyor. Bu da yine İran’ın geleneksel dış politikasının devamı niteliğinde bir duruş. Pezeşkiyan, Kasım Süleymani'yi “milli gurur kaynağı ve düşmanların gözünde diken” olarak nitelendirerek, bölgesel politikalardaki tutumunu da net olarak ortaya koyuyor.

Tüm bunlar düşünüldüğünde Pezeşkiyan’ın hemen her konuda ekonomiyi önceleyeceği anlaşılıyor. Ancak bunun sınırlarının olduğu, oyunu bu sınırlar dahilinde oynaması gerektiği gerçeği de ortada duruyor. Pezeşkiyan’ın nevi şahsına münhasır kişiliği göz önüne alındığında kurumlarla ve sistemin parçalarıyla ters düşme ihtimali hiç de az değil. Buradaki esas konu ise ters düşme sonrasında Pezeşkiyan’ın sisteme karşı takınacağı tavır. Bu da ister istemez akıllara Ahmedinejad’ın özellikle ikinci dönemde gösterdiği davranışları ve olan olayları getiriyor. Pezeşkiyan, ikinci bir Ahmedinejad olur mu bugünden söylemesi zor, lakin dış politikada ana çizgiyi bozmadan kendine has bir yol izleyeceği söylenebilir.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası