Kriter > Dış Politika |

Ukrayna’dan Afganistan ve İran’a Küresel Güç Mücadelesinin Cepheleri


Afganistan’dan çekilme meselesini, Amerikan gücünün görece azalmasının kaçınılmaz sonucu olan bir “yenilgi” yerine, bir tür “yeniden mevzilenme” (retrenchment) olarak göstermeye çalışan Washington yönetiminin Ukrayna ve İran konusunda bundan sonraki süreçte ne yapacağı ABD ile Çin ve Rusya arasındaki küresel güç mücadelesinin seyrini belirleyecek.

Ukrayna dan Afganistan ve İran a Küresel Güç Mücadelesinin Cepheleri

İçinde bulunduğumuz yüzyılın küresel güç mücadelesinin ana aktörleri giderek belirginleşirken bu aktörler arasındaki mevcut ve potansiyel mücadele alanlarında önemli gelişmeler oluyor. Ukrayna’daki güç mücadelesi sadece Moskova ve Kiev yönetimlerini ilgilendirmediği gibi ABD ve müttefiklerinin Afganistan’dan çekilme kararı alması yalnızca Kabil’deki yönetim ile Taliban’ı ilgilendiren bir konu değil ve Çin ile İran arasında imzalanan 25 yıllık iş birliği anlaşması Pekin ile Tahran’ın çok ötesine uzanan etkilere sahip olacak. Libya, Suriye ve Venezuela da çoktan küresel güç mücadelesinin parçası olmuş durumdalar. Ama bu yazı son dönemde Ukrayna, Afganistan ve İran üzerinde yaşanan gelişmelerin küresel güç mücadelesi açısından ne anlam ifade ettiğinin analizine odaklanacak.

20 yılın ardından Afganistan’dan başarısız bir şekilde çekilmek zorunda kalan ABD, aslında küresel rakipleri Çin ve Rusya karşısında uzun zamandır geri çekilme siyaseti uyguluyor. Washington’ın çekildiği yerlerde oluşan güç boşluklarını ise Çin ve Rusya dolduruyor. Suriye, Libya, Pakistan, Ukrayna ve Gürcistan ABD’nin çekildiği ya da yeterince güçlü duramayıp Rusya ve Çin’in nüfuzunun artmasına seyirci kaldığı ülkeler. Buna İran ve Venezuela gibi, Washington’ın bazı lobilerin etkisiyle ağır bir şekilde baskı uygulayıp kendisine düşman yaptığı ve Çin ve Rusya’nın nüfuzu için uygun zemin hazırladığı ülkeleri de ekleyebiliriz. Şimdi Biden ile birlikte ABD’nin, giderek Çin’in etki alanına giren İran’la bir anlaşma imzalayıp bu gidişata dur deme ihtimali yeniden belirdi ama güçlü İsrail lobisinin buna ne kadar izin vereceğini zaman gösterecek.

 

Çin Ekonomide ABD’yi Geçti

Öncelikle ABD’nin neden küresel rakipleri karşısında çekilme siyaseti uyguladığına bakalım, ardından çekildiği cepheler ve dünya siyasetinin gelişimi açısından bu çekilmenin ne anlama geldiğini ele alalım. Asya’nın yükselişi ve uluslararası siyasal sistemde yaşanan güç kaymaları son 20 yılda ABD’nin düzen kurucu rolünü kaybetmesine yol açtı. Satınalma Gücü Paritesi (SGP) açısından GSYH rakamlarına bakıldığında artık dünyanın en büyük ekonomik gücü ABD değil Çin olmuş durumda. Son 30 yılda Amerikan ekonomisi 3,6 kat büyürken Çin ekonomisinin 21,1 kat büyümesi iki ülke arasındaki farkın kapanmasına ve Çin’in ABD’yi geçmesine yol açtı. 1990’da Amerikan ekonomisi Çin’den 5,3 kat daha fazla üretirken artık Çin ekonomisi ABD’den daha fazla üretiyor. Bunlar SGP göstergelerinin bize söyledikleri, nominal GSYH rakamları açısından da Çin’in 2020’ler sona ermeden ABD’yi geçeceği tahmin ediliyor.

Ekonomik göstergeler açısından baktığımızda karşımıza çıkan bir başka önemli gelişme, sadece ABD’nin liderliğine değil genel olarak “Batı’nın üstünlüğüne” karşı meydan okuma yolunda Asya’nın ciddi bir ilerleme kaydettiği gerçeğidir. 2019 rakamlarına göre, SGP açısından GSYH verilerine bakıldığında Doğu, Güney ve Güneydoğu Asya’nın Batı diye bilinen ABD, AB, İngiltere, Norveç, İsviçre, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda’yı geçtiği görülüyor. Buna göre ilgili yılda, Ortadoğu ve Orta Asya dışındaki Asya, dünya üretiminin yüzde 38,9’unu gerçekleştirmişken Batı’nın payı yüzde 34,6’da kalmıştır.

Bölgelerin GSYH Payları

ABD’nin Çekilme Siyaseti

Bu göstergeler ABD’nin küresel rakipleri Çin ve Rusya karşısında son 20 yılda uyguladığı çekilme siyasetinin nedenlerini açıklıyor. Her ne kadar ABD halen açık farkla dünyanın en büyük askeri gücü olsa da (2019’da dünya askeri harcamalarının yüzde 40’ını gerçekleştirdi), ekonomik kapasitesi Washington’ın etki alanını küçültmesini zorunlu kılıyor. Amerikan yönetiminin bu çekilmeyi nasıl anlattığına gelince, asıl rakibi olan Çin ile mücadeleyi Asya-Pasifik bölgesine taşımak için Afganistan’dan çekildiğini ve Ortadoğu ve Avrupa’daki askeri varlığını azalttığını söylese de bu açıklamaların çok çelişkiler içerdiğini ve ABD müttefiklerinde kuşku ve endişelere yol açtığını ifade etmek gerekir.

En çok sorulan soru ise, Çin’e karşı mücadeleyi yoğunlaştırmaya hazırlandığını söyleyen ABD’nin nasıl oluyor da Çin’in batı komşusu Afganistan’dan çekildiği ve Pekin’in, Pakistan’ın ardından İran’ı da etkisi altına almasını seyrettiği sorusudur. Çin ile mücadele sadece onun doğu kıyılarında mı oluyor? Pekin’in batıya doğru nüfuz alanını genişletmesi Amerikan yönetimi açısından bir sorun oluşturmuyor mu? Bu soruların ardından kafalarda oluşan bir başka soru ise şudur: ABD bugün Pakistan ve İran’ı Çin’e, Ukrayna ve Gürcistan’ı Rusya’ya, Afganistan’ı ise hem Çin hem de Rusya’ya terk ediyorsa yarın sırada hangi ülkeler var?

Çin-İran Görüşmesi

Çin Halk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Wang Yi, resmi temaslarda bulunmak üzere geldiği İran’ın başkenti Tahran’da, İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif ile heyetlerarası görüşme gerçekleştirdi. (Fatemeh Bahrami/AA, 27 Nisan 2021)

 

Ukrayna Cephesi

Bu sorular açısından bakıldığında, küresel güç mücadelesinin özellikle Ukrayna ve İran cepheleri bundan sonraki süreçte ABD ile ona meydan okuyan Çin ve Rusya arasındaki rekabetin seyri açısından çok belirleyici olacaktır. Önce Ukrayna’dan başlayalım ve bu ülkenin söz konusu mücadele açısından aslında neyi temsil ettiğini analiz edelim.

Ukrayna, Batı’nın Rusya yönünde yayılmasının sınırlarını gösteriyor, tıpkı Gürcistan, Kırgızistan ve Moldova gibi. Ukrayna, iki kutuplu dünyanın liderlerinden olan Sovyetler Birliği’nin parçalarından biriydi, tıpkı Letonya, Litvanya, Estonya, Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan gibi. Ukrayna, Doğu Bloku’nun bir parçasıydı, tıpkı Polonya, Romanya, Çekya, Bulgaristan, Macaristan ve hatta Doğu Almanya gibi. Yani Ukrayna üzerinde bugün Rusya ile Batı arasında yürüyen mücadele sadece bu ülke halkını değil aynı zamanda Litvanya, Romanya, Çekya, Polonya ve saydığımız diğer ülkeleri de ilgilendiriyor.

Rusya’nın zayıf, Batı’nın ise güçlü olduğu 1990’larda Sovyetler Birliği’nin parçası ya da nüfuzu altında olan bu ülkelerin çoğu NATO ve AB gibi Batılı kurumlara üye oldular. Litvanya, Polonya, Romanya gibi bu ülkeler, bu Batılı kurumlara üye olunca Rusya tehdidinden artık kurtulduklarını düşündüler. Aynı yolu izlemek isteyen Ukrayna ve Gürcistan ise geç kaldıkları için yaşanan güç mücadelesinde Rusya tarafından parçalandılar. Şimdi ABD ve AB’nin, Rusya karşısında açtıkları Ukrayna cephesinden kaçmaları, Batı’nın kanatları altına sığınan yukarıda saydığımız ülkelerin tamamını endişelendirecektir. Washington ve Avrupalı ortaklarının, asıl tehdit olan Çin’e karşı mücadeleye odaklanmak yerine, belki ileride bu mücadelede ortakları olacak Rusya ile çatışmaları ise Pekin’in işine yarayacak bir adım gibi görünüyor. Batı’nın Ukrayna sorununda karşı karşıya olduğu ikilem tam olarak budur. Askeri güç kullanmaktan çekinmeyen ve eski nüfuz alanını geri kazanmaya odaklanmış Putin karşısında ne yapacaklar? Çin’e odaklanıp orta ve uzun vadede Rusya’yı da yanlarına çekmeyi mi deneyecekler yoksa her ikisiyle birlikte mücadele etme yolunu mu seçecekler? Bu açıdan tehdit öncelikleri kısmen farklılaşan ABD ve Avrupa’nın ortak hareket etmelerinin mümkün olup olmayacağı ise cevabı merak edilen başka bir soru?

 

İran Cephesi

İran cephesinde ABD’nin karşı karşıya olduğu ikilem de en az Ukrayna konusundaki kadar zorlu gözüküyor. İsrail lobisinin istediği gibi, İran’ın ağır yaptırımlarla baskı altında tutulması kısa vadede bu ülkenin İsrail ve Ortadoğu’daki Amerikan müttefikleri için tehdit olmasını engelliyor belki ama bu ağır baskı Tahran’ın hızlı bir şekilde Pekin’in ve Moskova’nın nüfuzu altına girmesi ihtimalini artırıyor ki orta ve uzun vadede bu durum Amerikan çıkarları açısından ciddi bir soruna işaret ediyor. Uzun yıllar yaptırım ve baskılarla İran’ın gücünü zayıflatmaya ve ülkedeki İslamcı rejimi devirmeye odaklanan ABD’nin İran’ın gücünü zayıflatma konusunda başarılı, rejimi yıkma hedefinde ise başarısız olduğu görülüyor. Bu politikanın İran’ı Rusya ve Çin’e yakınlaştırdığını gören Obama yönetimi, İsrail lobisinin şiddetle karşı çıkmasına rağmen Tahran’a yönelik Amerikan politikasını değiştirmiş ve nükleer çalışmalarının sıkı kontrol altına alınması karşılığında İran’a yönelik yaptırımları kaldırmıştı. Böylece ABD, İran politikasını İsrail lobisinin ipoteğinden kurtarıp küresel güç mücadelesine odaklanma konusunda Ortadoğu özelinde bir hareket alanı kazanmış oluyordu.

Ancak aşırı düzeyde İsrail lobisinin etkisi altındaki Trump’ın başkan seçilmesiyle birlikte ABD’nin İran politikası da yeniden ağır yaptırım politikasına geri döndü. Bu defa daha da ağırlaştırılan yaptırımlar karşısında büyük bir ekonomik krize sürüklenen İran, bu krizden kurtulmak için, yaptırımlara rağmen kendisinden petrol almaya devam eden Çin ile 25 yıllık dev bir iş birliği anlaşması imzaladı. Çin’in bu süre içerisinde İran’da 400 milyar dolara varan yatırım yapmasını öngören bu anlaşmanın, 1979’daki devrimden sonra bağımsızlığı konusunda çok hassas davranan Tahran’ın kaçınılmaz olarak Pekin’in etkisi altına girmesi sonucunu doğuracağı tahmin ediliyor.

Biden ve ekibinin İran’la nükleer anlaşmaya geri dönülmesine dair müzakereleri yürütürken hem Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde bu ülkedeki reformcuları güçlendirme amacını hem de Çin ve Rusya’ya karşı küresel güç mücadelesini göz önünde bulunduracakları tahmin ediliyor. Ancak ABD’deki güçlü İsrail lobisinin İran konusunda Washington’ın rasyonel karar almasına ne kadar müsaade edeceği belirsizliğini koruyor.

Afganistan’dan çekilme meselesini, Amerikan gücünün görece azalmasının kaçınılmaz sonucu olan bir “yenilgi” yerine, bir tür “yeniden mevzilenme” (retrenchment) olarak göstermeye çalışan Washington yönetiminin Ukrayna ve İran konusunda bundan sonraki süreçte ne yapacağı, ABD ile Çin ve Rusya arasındaki küresel güç mücadelesinin seyrini belirleyecek.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası