Kriter > Dış Politika |

Somali-Etiyopya Anlaşmazlığında Barış İçin Diplomasi: Ankara Süreci


Türkiye’nin uzun yıllardır her iki ülkeyle de pek çok farklı alanda yakın ilişkiler geliştirdiği görülüyor ve bu durum, tarafsız bir arabulucu olarak kabul görülmesine zemin hazırladı. Öyle ki Türkiye nezdinde arabuluculuk girişiminin ortaya çıkışında iki ülke arasında doğrudan diyaloğun sağlanamaması ve diplomatik ilişkilerin giderek gerginleşmesi gibi sebepler bulunuyor.

Somali-Etiyopya Anlaşmazlığında Barış İçin Diplomasi Ankara Süreci
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Somali Dışişleri ve Uluslararası İşbirliği Bakanı Ahmed Moallim Figi (solda) ve Etiyopya Dışişleri Bakanı Taye Atske Selassie Amde (sağda) ile bir araya geldi. (Arda Küçükkaya / AA, 13 Ağustos 2024)

Son dönemde gerek bölgesinde gerekse uluslararası ölçekte yürüttüğü arabuluculuk çabalarıyla ön plana çıkan Türkiye, bu kez Afrika Boynuzu’ndaki iki kritik aktör, Etiyopya ve Somali arasındaki anlaşmazlıkların çözümünde sorumluluk üstleniyor. Her iki ülkeyle de sahip olduğu ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkilerin bir tezahürü olarak ortaya çıkan Türkiye’nin rolü, krizin tırmanması ya da bir bölgesel çatışmaya dönüşmesi senaryolarına karşı bir önleyici diplomasi olarak öne çıkıyor.

 

Anlaşmazlığın Kökeni

Etiyopya ve Somali arasındaki kriz noktaları; tarihsel akış içinde Ogaden Bölgesi anlaşmazlığı, su kaynakları ve toprak sorunlarının doğurduğu gerilimler, belli dönemlerde artış eğiliminde olan siyasi güç mücadelesi ve terör örgütü eş-Şebab’ın Somali’deki varlığının sınır güvenliği noktasında iki ülke açısından oluşturduğu tehdit algısı gibi alt başlıklara dayandırabilir. Ancak Türkiye’nin Ankara süreci adı altında başlattığı “kolaylaştırıcılık” ve arabuluculuk girişimi, büyük ölçüde 1 Ocak 2024 tarihinde Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed ve Somali’den bağımsızlık arayışında olan Somaliland Başkanı Musa Bihi arasında imzalanan Ortaklık ve İşbirliği Mutabakat Muhtırası ve akabinde Somali’nin bu anlaşmaya verdiği tepkilerin bir sonucu olarak görülebilir. 

İlgili Mutabakat Zaptı, Somaliland’ın statüsü göz önüne alındığında Somali nezdinde bir milli egemenlik sorunu şeklinde yorumlanırken Etiyopya açısından denizlere erişim anlamına geliyor. Öyle ki Eritre’nin 1993’te bağımsızlığını kazanmasıyla birlikte deniz erişimini kaybeden Etiyopya, Kızıldeniz ve deniz ticaretine erişim için komşu kıyı ülkesi Cibuti’ye bağımlı hale geldi. Bu durum Addis Ababa’ya yıllık yaklaşık 1,5 milyar dolarlık bir maliyet anlamına geliyor. Diğer taraftan Somali cephesinde ise toprak bütünlüğü ve milli egemenliğe ilişkin kaygıların ağır bastığı söylenebilir. Tarihsel, politik ve toplumsal faktörlere dayanan Somali-Somaliland çatışması, süreç içinde Somaliland’ın ayrılıkçı politikaları sonucunda Mogadişu’yu söylem ve uygulamalar noktasında keskin bir tutuma itti. Bu noktada eş-Şebab başta olmak üzere çok sayıda devlet dışı silahlı aktör (DDSA) ile mücadele veren Mogadişu yönetimi için sınır güvenliği, dış politikadaki kırmızı çizgilerinden biridir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud ile
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud ile görüştü. (Mustafa Kamacı / AA, 2 Mart 2024)

 

Ankara Süreci

Bu arka plan dahilinde Türkiye Dışişleri Bakanlığı, krizin etkilerini hafifletmek ve ileriye dönük askeri alternatifleri tetikleyebilecek gerilimlerden kaçınmak adına kolaylaştırıcılık talebinde bulundu. Böylelikle Türkiye'nin son dönemde gerek kıta genelinde gerekse Afrika Boynuzu özelindeki diplomatik hamleleri, Ankara süreci ile yeni bir boyut kazanmış oldu. Genel anlamda süreci, iki ülke arasındaki anlaşmazlıkların barışçıl bir şekilde çözüme kavuşturulmasını hedefleyen bir arabuluculuk girişimi şeklinde yorumlamak mümkün.

Uzun yıllardır her iki ülkeyle de pek çok farklı alanda yakın ilişkiler geliştirdiği görülen Türkiye’nin bu durumu, tarafsız bir arabulucu olarak kabul görmesine zemin hazırladı. Öyle ki Türkiye nezdinde arabuluculuk girişiminin ortaya çıkışında iki ülke arasında doğrudan diyaloğun sağlanamaması ve diplomatik ilişkilerin giderek gerginleşmesi gibi sebepler bulunuyor.

Bu kapsamda ilk olarak 1-2 Temmuz tarihlerinde Ankara'da düzenlenen birinci tur görüşmelerde Somali ve Etiyopya temsilcileri, aralarındaki anlaşmazlıkları müzakere etmek üzere bir araya geldi. Ancak her iki taraf da yüz yüze görüşme yerine, Türkiye'nin sağladığı diplomatik kanallar aracılığıyla dolaylı iletişim kurmayı tercih etti. Bu doğrultuda Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Somali ve Etiyopyalı mevkidaşlarıyla ayrı olarak ikili görüşmeler yaptı. Büyük ölçüde taraflar arasındaki derin güvensizlikten kaynaklanan bu tercihin, görüşmeler boyunca Türkiye’ye yüklenen misyon ve sorumluluğun büyüklüğünü göstermesi bakımından önemli olduğunu söylemek gerekir. Çünkü mevcut girişim ya da çözüme yönelik gösterilen irade, bir taraftan Türkiye’nin kriz yönetimi kabiliyetlerini diğer taraftan ise iyi ilişkilere sahip olduğu iki ülke arasında yürüttüğü dengeli diplomasiyi göz önüne koyuyor. Aylar sonra iki ülke dışişleri bakanlarının aynı fotoğraf karesi içinde yer alması, bu diplomatik faaliyetin önemini fazlasıyla gösteriyor.

Öte yandan 13 Ağustos’ta düzenlenen ikinci tur görüşmelerinden kısa bir süre önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk olarak Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed ve sonrasında Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud ile yaptığı görüşmelerin ikinci tur öncesinde itici güç rolü üstlendiği ifade edilebilir. Bununla beraber görüşmelerin ardından yapılan açıklamada Bakan Fidan, tarafların görüşmeler doğrultusunda kayda değer bir ilerleme sağladığını belirtti. Ek olarak Bakan Fidan, ikinci turda tartışılan konuların sayısı ve kapsamının çoğaldığını, somut adımlara yönelik teknik konulara yoğunlaşmaya başladıklarının altını çizdi.

İki ülke için de tarihsel ve kimliksel altyapıya sahip böyle hassas bir anlaşmazlıkta masaya yatırılan konuların sayısının artması, alt başlıkların çözüme ulaşıp ulaşmamasına bakılmaksızın taraflar arasındaki etkileşimi artırma potansiyeline sahip kritik bir eşiğin atlandığını işaret ediyor. Buna ek olarak Somali’nin milli egemenlik, Etiyopya’nın ise ekonomik bağımsızlık olarak büyük öncelik atfettiği ve “güvenlikleştirdiği” meselelere belli çözüm önerileri geliştirildiği söylenebilir. Etiyopya’nın denize erişiminin Somali üzerinden sağlanması ve buna karşılık Etiyopya’nın Somali toprak bütünlüğünü ve siyasi egemenliğini tanıması, bu öneriler arasında gösterilebilir. Nihayetinde, her iki ülkenin dışişleri bakanları devam eden görüşmelerden ve Türkiye’nin arabuluculuğundan memnuniyetini dile getirdi. Bu noktada Etiyopya Dışişleri Bakanı Taye Atske Selassie, mevcut farklılıkların çözümü ve ilişkilerin normalleştirilmesi hususunda sürekli bir angajmanı sürdürmeye niyetli olduklarını ifade etti.

 

İleriye Dönük Beklentiler

Gelinen noktada krizin geleceğine ilişkin Ankara sürecinin sonucunda ulaşılacak olası ihtimalleri iki alt başlıkta toplamak mümkün olacaktır. Bunların başında görüşmelerin olumlu sonuç vererek Etiyopya ve Somali arasındaki gerilimin azalması ve uzun vadeli bölgesel istikrarın sağlanması geliyor. Böyle bir senaryonun hayata geçmesi, yalnız iki ülke arasındaki kalıcı barışa değil daha geniş anlamda Sudan’da bir yılı geçen iç savaş başta olmak üzere Afrika Boynuzu’ndaki pek çok sınır sorunu ve çatışmanın barışçıl yönde çözümüne hizmet edebilir. Taraflar arasında siyasi gerilimlerin azalması ve askeri alternatiflerin rafa kalkması ise ekonomik iş birliklerini artırabileceği gibi bölgede önemli bir tartışma konusu olan su kaynakları ihtilaflarında da güçlü bir rol model teşkil edebilir. Aynı zamanda böyle bir tabloda, Türkiye’nin bölgedeki rolünün pekişmesi ve Afrika’daki barış inşası süreçlerinde kritik bir aktör olduğunu kanıtlaması muhtemeldir.

İkinci olarak sürecin başarısız olması, çatışma ihtimalini güçlendiren bir olasılık olarak ciddi bir gerilim kaynağı haline gelir. Özellikle, Etiyopya'nın Somaliland ile yaptığı tartışmalı anlaşmanın sonucunda Somali'nin toprak bütünlüğüne yönelik artan somut ve soyut tehditler, iki ülke arasında doğrudan askeri gerginliği tetikleyebilir. Bu durum, birinci ihtimal içinde de belirtildiği gibi sadece Etiyopya ve Somali'yi değil, aynı zamanda Afrika Boynuzu’ndaki genel istikrarı da tehlikeye sokar. Krizin genişlemesini bir fırsat penceresi olarak değerlendiren eş-Şebab terör örgütü ve benzer şekilde farklı motivasyon ve çıkara sahip DDSA’ların varlığı, çatışmanın daha geniş bir alana yayılma riskini de içinde barındırıyor. Dolayısıyla, Ankara sürecinin başarısızlığı, bölgesel istikrar için ciddi sonuçlar doğurabilir.

Tüm bu gelişmelerin gölgesinde devam eden arabuluculuk görüşmeleri, tarafların dönüşmekte olan yaklaşımları itibarıyla kötümser senaryoları arka plana itiyor. Bakan Fidan, tarafların görüşmelerin üçüncü turu için 17 Eylül’de Ankara’da yeniden bir araya geleceğini duyurdu. Takip eden süreçte Türkiye’nin kalıcı barışı merkeze alan diplomatik manevraları ve tarafların ılımlı yaklaşımları, geleceğe yönelik olumlu beklentilerin filizlenmesinde etkili olacaktır.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası