Kriter > Dış Politika |

Afrika ile Stratejik Ortaklık Aracı Olarak Zirveler ve Türkiye-Afrika Zirveleri


2008’de düzenlenen ilk zirve sonrasında Türkiye-Afrika ilişkileri çok boyutlu bir hal aldı. Türk hükümeti, Afrika ülkelerindeki büyükelçilik sayısını hızla artırırken, ülkenin Afrika ile olan ticaret hacmi de 4 milyar dolardan yaklaşık 25 milyar dolara ulaştı. Bu bakımdan, 2008 ve sonrası, Türkiye’nin Afrika politikasındaki gelişmeyi gösteren önemli bir dönemini temsil ediyor.

Afrika ile Stratejik Ortaklık Aracı Olarak Zirveler ve Türkiye-Afrika Zirveleri
İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen 3. Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi'nin ilk gününde "Birlikte Kalkınma ve Refah için Güçlendirilmiş Ortaklık" temasıyla yüksek düzeyli memurlar toplantısı gerçekleştirildi. (Serhat Çağdaş/AA, 16 Aralık 2021)

Bölgesel ve küresel aktörler, son yirmi yıldır Afrika ile ilişkilerini geliştirmek için kıta ile ortaklık zirveleri düzenliyorlar. Zirve diplomasisi, bu anlamda önem kazanan bir kavram olarak öne çıkıyor. Zirveler, kıta dışı aktörlerin kıtaya olan yaklaşımını anlatması bakımından önemli olduğu kadar bu aktörlerin kıta üzerinde kesişen çıkarlarını anlamak için de ehemmiyet arz eder hale geldi.

Devletler ve devlet dışı aktörler ile ortaklık kurma amacını taşıyan zirveler, sömürge dönemi sonrası Afrika toplumları için sosyo-ekonomik ve politik öneme sahip. Zirveler, ekonomik açıdan, siyasi karar alıcıların ülkelerinin ekonomik büyümesi için daha fazla fırsat oluşturmasına, pazarlık gücünü artırmasına katkı sunacağı gibi esnek ve rekabetçi ekonomilerin inşa edilmesine de olanak sağlıyor. Zirve diplomasisi, siyasi açıdan Afrika devletlerinin dış ilişkilerinin bağımsızlaşmasına ve siyasi manevra kabiliyetlerinin artmasına da yol açıyor. Zira sömürge sonrası devletler, bu sayede uluslararası arenada izolasyondan kurtulup çoklu iş birliği yapabilirken, geleneksel aktörlere olan güvenlik bağımlılıklarını azaltma imkanı da buluyorlar. Zirvelerin büyük oranda Afrika devletlerini ilgilendiren kültürel katkısı ise Afrika’nın çok kültürlü yapısında birliğin sağlanması, kıta ülkelerinin kültürel hegemonyadan korunması ve yurt içinde ve yurt dışında Afrika’nın kültürel zenginliğinin öne çıkarılması oluyor.

Zirve diplomasisinin ekonomik, siyasi ve kültürel kazanımlarının olacağı öngörülse de başarı durumunun ve etki alanının sorgulanması mümkündür. Böyle bir değerlendirmeyi yapmak şu aşamada kolay olmasa da Afrika ülkelerinin uluslararası anlaşmalarda ve kalkınma girişimlerinde, zirvelerle birlikte daha iddialı hale geldiği söylenebilir. Bu bağlamda zirve diplomasisi, Afrika ülkelerine uluslararası statülerini güçlendirme ve kendilerini bulundukları bölgede jeopolitik açıdan eşit olarak konumlandırma fırsatı sunuyor. Fakat belirtmek gerekir ki, bu zirveler karşılıklı fayda ve mütekabiliyet temelinde gerçekleştirilmezse, uzun vadede Afrika ülkelerini kıta dışı ortaklarına bağımlı hale getirebilir.

Son yıllarda Çin, Hindistan, Japonya, Amerika Birleşik Devletleri, başta Brezilya olmak üzere Güney Amerika ülkeleri, Avrupa ülkeleri ve nihayetinde Rusya, Afrika ile siyasi, ekonomik ve askeri ilişkilerini geliştirmeyi hedefleyen çeşitli zirveler ve iş forumları düzenledi. Çin-Afrika İşbirliği Forumu, Avrupa Birliği-Afrika İş ve Yatırım Zirveleri, Japonya’nın Afrika Kalkınma Zirveleri ve yakın zamanda düzenlenen Rusya-Afrika Zirvesi, bu ülkelerin Afrika politikalarının derinliğini gösteriyor.

Türkiye’nin de Afrika’ya olan ilgisi 1998’de yayımlanan Afrika Eylem Planı ile yeni bir boyuta ulaşırken, Afrika ile ortaklığımız bir dış politika hedefi haline geldi. 2005’e gelindiğinde Afrika Birliği’ne gözlemci üye olmamız, 2008’de ise Afrika Birliği tarafından stratejik ortak olarak ilan edilmemiz, Türkiye’nin kıtada yeni bir aktör olarak kabul edilmesini sağladı. Türkiye de bu bağlamda ilki 2008’de İstanbul’da, ikincisi 2014’te Malabo’da olmak üzere iki Afrika zirvesi düzenledi. Üçüncü Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi ise bu hafta İstanbul’da gerçekleşiyor.

 3. Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi İnfografik

Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvelerine Genel Bir Bakış ve Değerlendirme

İlk Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi, 18-21 Ağustos 2008’de İstanbul’da gerçekleştirilmiş, ilişkilerin mevcut durumu değerlendirilmiş ve geleceğe yönelik yol haritası çıkarılmıştı. Zirve sonunda “Türkiye-Afrika Ortaklığına İlişkin İstanbul Bildirgesi: Ortak Bir Gelecek İçin İşbirliği ve Dayanışma” ve “Türkiye-Afrika Ortaklığı için İşbirliği Çerçevesi” belgeleri yayımlanmış; bu kapsamda hükümetler arası iş birliği, ticaret ve yatırım, tarım, tarım ürünleri ticareti, kırsal kalkınma, su kaynaklarının yönetimi, küçük ve orta ölçekli işletmeler, sağlık, barış ve güvenlik, altyapı, enerji, ulaşım ve telekomünikasyon, kültür, turizm ve eğitim, medya, bilgi ve iletişim teknolojileri ve çevre öncelikli iş birliği alanları olarak belirlenmişti.

“İkinci Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi” ise 19-21 Kasım 2014’te Malabo’da “Sürdürülebilir Kalkınma ve Entegrasyonun Geliştirilmesi için Yeni Bir Ortaklık Modeli” temasıyla düzenlendi. Zirvenin sonucunda, “2015-2019 Dönemi Bildirgesi” ve “Ortak Uygulama Planı” kabul edildi.

2008’de düzenlenen ilk zirve sonrasında Türkiye-Afrika ilişkileri çok boyutlu bir hal aldı. Türk hükümeti, Afrika ülkelerindeki büyükelçilik sayısını hızla artırırken, ülkenin Afrika ile olan ticaret hacmi de 4 milyar dolardan yaklaşık 25 milyar dolara ulaştı. Bu bakımdan, 2008 ve sonrası, Türkiye’nin Afrika politikasındaki gelişmeyi gösteren önemli bir dönemini temsil ediyor. Bu dönemde ekonomik bağların ve insani kalkınma yardımlarının yanı sıra yüksek politika konuları da Türkiye’nin bölgeye yönelik dış politikasında yer almaya başladı. Türkiye’nin Somali’ye yönelik girişimleri, Ankara için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden sonra ikinci devlet inşası deneyiminin başlangıcı oldu. Kamu düzeninin nispeten yeniden yapılandırılması ve dünyanın Somali’ye yeniden ilgi duyması; Türkiye’yi Afrika açısından görüşleri geniş çapta takdir edilen, önde gelen bir paydaş haline getirdi. Bunun sonucu olarak, Türk makamları Avrupa Birliği, Büyük Britanya, İspanya, Norveç ve ABD temsilcileriyle Afrika meseleleri konusunda belirli dönemlerde bir araya geldi.

2014 Malabo zirvesi, Türkiye ile Afrika devletleri arasındaki ilişkilerin normalleşmesine ve kurumsallaşmasına odaklanan yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Dolayısıyla, mevcut kazanımları sağlamlaştırmayı ve daha sistematik bir yaklaşım geliştirmeyi amaçladığı için bu dönem özel bir öneme sahiptir. İlişkileri derinleştirmenin ve genişletmenin bu aşamada oldukça önem arz ettiği görülüyor.

Bugüne kadar Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA), Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB), Diyanet İşleri Başkanlığı (Diyanet), Türkiye Maarif Vakfı ve hatta Türk Hava Yolları (THY) gibi kurumlar, Afrika kıtasını keşfetmek ve kendi yöntemlerini geliştirmek için birbirinden bağımsız faaliyet gösterdi. Bu durum, Türkiye’nin kıtadaki etkileşimlerinin daha da çeşitlenmesine neden oldu. Türkiye’nin Afrika’da bir sömürge geçmişi olmadığı dikkate alındığında, bu yaklaşımın makul bir hareket tarzını temsil ettiği ve Türkiye’nin kıtada daha etkili ve sonuç odaklı ilişkiler geliştirdiği söylenebilir.

Türkiye’nin kıtadaki girişimleri birçok yönden, özellikle hız açısından bir başarı hikayesi olarak görülmektedir. Zirvede alınan kararların uygulanması için Türk hükümeti, devlet kurumlarını, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarını çok yönlü desteklemiş; Türkiye’ye bağlı resmi, yarı resmi ve özel kurumlar, Afrika’daki uluslararası ademimerkeziyetçi iş birliğinin uygulama mekanizmasını temsil etmişlerdir.

Türkiye, 43 büyükelçiliği, kalkınma odaklı ve kültürel kurumları ve THY’nin 51 şehre yaptığı uçuşlar ile Afrika genelinde köklü bağlantılar kurmuştur. Buna karşın Türkiye’nin Afrika dış politikasının her iki tarafa da somut faydalar sağlamasına ilişkin bazı sınırlamalar vardır. Örneğin, Türkiye ile Sahra Altı Afrika arasındaki ticaret hacmi 4 milyar dolardan yaklaşık 25 milyar dolara çıkmasına rağmen kıtadaki diğer aktörlerin ticaret hacimlerinin altında kalmaktadır. Zira 2021 itibarıyla, Hindistan’ın Afrika ülkeleriyle toplam ticaret hacminin 117 milyar dolara ulaşması beklenirken, Çin’in ise 139 milyar dolara ulaşmıştır.

 

Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvelerinde Kısıtlayıcı Faktörler

Sayısız ilerleme kaydedilmesine rağmen, Türkiye’nin Afrika’daki girişimleri nispeten yavaş kalmakta, bu durum da bölgedeki ilerlemesini sınırlandırmaktadır. Ortaklı zirvelerinin etki alanını kısıtlayan faktörler, dört başlıkta özetlenebilir:

  1. 2008’de yapılan ilk zirvede kararlaştırıldığı üzere Türkiye-Afrika ortaklığı zirvelerinin beş yılda bir yapılması gerekiyordu. Üçüncü zirve, 2019’da yapılması planlanmasına rağmen, Aralık 2021’e ertelendi. Periyodik takipler yapılmadan sürecin uzatılması girişimlerin ilerlemesini yavaşlatıyor.
  2. Türk kurumları, Afrika’nın farklı bölgelerinde zirvede alınan kararların uygulanmasında çeşitli zorluklarla karşı karşıyadır. Bunların bazıları kurumsal eksikliklerden kaynaklanırken, diğerleri de Afrika’daki siyasi dinamiklerden kaynaklanıyor.
  3. Kıta genelinde faaliyet göstermek için yeterli finansal kaynağın olmaması da Türk kurumlarının karşılaştığı zorluklar arasında yer alıyor.
  4. Diğer bir önemli faktör, koordinasyon eksikliği ve aynı hizmetlerin tekrar edilmesidir. Bu durumun iki nedeni var: Belirlenen projeler başlamadan önce yapılan fizibilite çalışmalarının yetersizliği ve Afrika’da faaliyet gösteren devlet kurumları ile sivil toplum kuruluşları arasında bir iş birliği kültürünün bulunmaması. Bazı durumlarda, yerel ortaklarla yeterli iş birliğinin olmaması, Afrika’daki projelerin verimliliğini ve devamlılığını etkiliyor. STK’lar, çok uluslu şirketler ve sivil toplum kuruluşları aracılığıyla yapılan iş birliği, Sahra Altı Afrika’da Türk dış politikasında önemli bir gelişmeye işaret etse de ağırlıklı olarak Kuzey ve Doğu Afrika ülkelerinde faaliyet gösteriliyor. Örneğin, TİKA bazı Doğu ve Güney Afrika ülkelerinde yerel aktörlerle kapsamlı bir şekilde çalışırken, Orta Afrika devletleri ile arasında çok az iş birliği var. Bu nedenle, kıtanın bu bölgelerinde yapılan müşterek faaliyetler yeterince uyumlu gerçekleşmiyor. Tarihsel ve kültürel yakınlığın bulunmaması da iş birliği yapılmasındaki bir diğer kısıtlayıcı faktör olarak görülüyor.

 

Üçüncü Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi

Üçüncü Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi 16-18 Aralık’ta "Birlikte Kalkınma ve Refah için Güçlendirilmiş Ortaklık" temasıyla İstanbul’da gerçekleşiyor. Zirvede, İkinci Zirve’den bugüne Türkiye ile Afrika ülkeleri arasında her sahada gerçekleşen iş birliklerinin değerlendirilmesi yapılarak ileride yapılacak müşterek çalışmaların çerçevesi belirlenecek. Alınacak kararlar önümüzdeki beş yıllık dönemde Afrika ile iş birliğimize yön verecek mahiyettedir.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası