Türkiye terörle mücadelesinde 2015 sonrasında önemli bir strateji değişikliğine gitti. “Terörü Kaynağında Yok Etme” ilkesinin benimsenmesi, 2015 sonrasında sınır ötesi operasyonların yoğunlaşmasının başlıca nedenlerinden biri oldu. Ayrıca bu yeni stratejide öne çıkan bir diğer unsur ise terörle mücadelede alan hakimiyetini esas alan kesintisiz, eş zamanlı ve çok katmanlı bir zincirin benimsenmiş olması. Kesintisiz operasyon ilkesi, terör örgütleri üzerinde kurulan baskının sürekli tutulması ve örgütün hareket edemez hale getirilmesi anlamı taşırken, operasyonların eş zamanlı ve çok katmanlı olarak yapılması terör örgütlerinin örgütsel yapılanması içinde yer alan bütün unsurların aynı zamanda hedef olabilmesi anlamına geliyor. Temelde terör örgütlerinin faaliyet gösterdiği coğrafi alanlardan uzaklaştırılması ve bu alanlarda kontrolün ele geçirilmesi anlamına gelen alan hakimiyetinin esas alınması ise gerçekleştirilen operasyonların coğrafi olarak daha geniş bir alana yayılmasını beraberinde getiriyor.
Günümüz itibarıyla bakıldığında Türkiye’nin terörün her türüne karşı verdiği başarılı mücadele, 2022’de de artan yoğunluk ve çeşitlenen yöntemlerle devam ediyor. Yurt içinde emniyet, jandarma, MİT ve güvenlik korucuları, sınır ötesinde ise TSK ve MİT, terör örgütlerine karşı verilen bu mücadelenin ana aktörleri olarak ön plana çıkıyor. Bu bağlamda özellikle MİT’in son zamanlarda sınır ötesinde oldukça çarpıcı ve önemli başarılara imza atması dikkat çekiyor.
PKK/YPG Terör Örgütü ile Mücadelede Milli İstihbarat Teşkilatı
PKK/YPG terör örgütü ilk terör saldırılarına başladığı 1984’ten beri Türkiye’nin terör tehdidini en çok hissettiği örgütlerden biri oldu. Dolayısıyla son 40 yılda teröre karşı en yoğun mücadele de PKK/YPG’ ye karşı verildi. Öte yandan 2015 sonrasında Türkiye’nin terörle mücadelesinde ortaya çıkan dönüşüm ve strateji değişikliklerinde PKK/YPG’nin artan tehdit seviyesi de etkili oldu. Bu da doğal olarak yeni benimsenen stratejinin PKK/YPG terör örgütü ile mücadele aşamasında birtakım değişiklikleri ve yenilikleri beraberinde getirdi. Öncelikle yeni stratejiyle birlikte PKK’ya yönelik operasyonların sınır ötesinde yoğunlaşmaya başladığı görülüyor. MİT ise (özellikle 2014’te MİT Kanununda yapılan değişiklikler sonrasında) sınır ötesinde gerçekleştirilen bu operasyonlarda oldukça aktif şekilde rol alıyor. PKK’ya karşı özellikle Irak ve Suriye’de gerçekleştirilen sınır ötesi operasyonlarda TSK, çatışma hattında tespit ettiği terör örgütü üyelerini, kırsal terör ve barınma alanlarını, silah depo ve mevzilerini, MİT ise başarıyla gerçekleştirdiği nokta operasyonlarla daha çok PKK/YPG terör örgütünün sözde lider kadrosunu hedef alıyor. Bu durum, Türkiye’nin terörle mücadelede çok katmanlı bir mücadeleyi benimsemesinin ilk göze çarpan yansıması. Yani yeni stratejide mücadele edilecek katmanlardan biri de terör örgütünün sözde lider kadrosu olarak belirlenmiş ve MİT bu katmandaki mücadelede aktif rol üstlenmiştir.
Öyle ki MİT mensupları, Irak’ın Süleymaniye kentinde Türkiye Irak sınırından 275 kilometre derinlikte bile sözde örgüt liderlerinden biri olan “Ferhat Derik” kod adlı Hüseyin Şibli’yi başarılı bir operasyon ile etkisiz hale getirdi. Yine Irak’ın Süleymaniye kentinde 250 kilometre derinlikte etkisiz hale getirilen bir diğer isim de “Berivan Zilan” kod adlı Hatice Hezer oldu. MİT’in hangi coğrafyada olduğu fark etmeksizin böylesi operasyonlar gerçekleştirmesi örgüt içerisinde korku ve panik ortamını artırarak örgütsel çözülmeyi ve psikolojik çöküşü hızlandıran bir etki gösteriyor. Diğer bir ifadeyle, MİT tarafından gerçekleştirilen operasyonların çatışma hatlarının dışında ve bazen çok daha derinlerinde gerçekleştirilmesi örgüt sözde liderlerinin ve üyelerinin kendilerini hiçbir yerde güvende hissedememelerine yol açıyor. Yani MİT bir taraftan fiziki ve teknik takipler yaparak terörle mücadele eden diğer unsurlara istihbarat bilgisi akışını sağlarken diğer taraftan da düzenlediği nokta operasyonlarla PKK terör örgütüne önemli darbeler vuruyor. Üstelik son zamanlarda bu nokta operasyonlarda önemli bir artış olduğu da dikkat çekiyor. Nitekim sözde örgüt lider kadrosuna yönelik gerçekleştirilen operasyon sayılarına ilişkin “Terörizm Analiz Platformu (TAP)” verileri bu artışı gözler önüne seriyor. (bkz. Grafik 1)
Sözde Lider Kadrolara Nokta Operasyonlar
Grafik 1 incelendiğinde 2018’de PKK’nın sözde lider kadrosuna yönelik operasyonların Türkiye’nin terörle mücadelesinde önem kazanmaya başladığı ifade edilebilir. Nitekim sözde lider kadroya yönelik operasyon sayıları incelendiğinde 2018’de 6, 2019’da 14, 2020’de 13, 2021’de 14 olmak üzere 47 operasyon düzenlendiği görülmektedir. 2022’de ise sözde lider kadroya yönelik operasyonlarda önemli bir artış dikkat çekiyor. Zira 2021’de 14 olan operasyon sayısı 2022’nin ilk 8 ayında iki katından fazla bir artış göstererek en az 32’ye yükseldi. Bu keskin artışın ortaya çıkmasındaki en önemli etken ise MİT operasyonları oldu. 2021’de 9 olan MİT operasyonlarının sayısı iki katından fazla bir artış göstererek 2022’nin ilk 8 ayında en az 21’e ulaştı. Yani bu artışı sağlayan temel aktör MİT olmuştur. Grafik 1’de MİT tarafından gerçekleştirilen sözde lider kadroya yönelik operasyon sayıları yeşil dilimle “Özel Operasyon Birlikleri” adı altında verilmiştir. Bu bağlamda açık kaynak verilerine dayanarak MİT’in sözde lider kadroya yönelik 2018’de 2, 2019’da 2, 2020’de 4, 2021’de 9 ve 2022’nin ilk sekiz ayında 21 operasyon olmak üzere en az 38 operasyon gerçekleştirdiği görülmektedir.
PKK/YPG sözde lider kadrosuna yönelik gerçekleştirilen operasyonların coğrafi dağılımına bakıldığında ise 2018’den günümüze gerçekleştirilen toplamda 79 operasyonun 22’sinin Suriye’de 57’sinin ise Irak’ta gerçekleştiği anlaşılıyor. Operasyonların 15’i YPG’li sözde üst düzey teröristlere, 64’ü ise PKK’lı sözde üst düzey teröristlere yönelik gerçekleştirildi.
TAP verilerine göre bu operasyonlarda sadece MİT’in nokta operasyonları ile 47’si öldürülmüş, 6’sı yakalanmış olmak üzere en az 53 sözde üst düzey PKK/YPG’li terörist etkisiz hale getirilmiştir.
Saha Elemanlarının Artan Etkisi
Şuna dikkat çekmek gerektedir ki bu operasyon verileri resmi kaynaklardan ve açık kaynaklardan elde edilmiş verilerdir. MİT’in resmi kayıtlara geçmeyen, yani MİT tarafından açıklanmayan operasyonlar da dikkate alındığında bu verilerin daha da artması yüksek ihtimaldir. Diğer taraftan MİT tarafından gerçekleştirilen nokta operasyonlarda SİHA operasyonları, SİHA’ların son zamanlarda sahip olduğu popülarite nedeniyle daha fazla dikkat çekmekle birlikte, bu operasyonlar aslında MİT operasyonlarının sadece bir kısmını oluşturuyor. Yani MİT gerçekleştirdiği bu operasyonları sadece SİHA’larla yürütmüyor; bunun yanı sıra saha elemanlarıyla da oldukça aktif şekilde birçok başarılı operasyon gerçekleştiriyor. Nitekim sözde üst düzey teröristlerden biri olan “Dersim Malatya” kod adlı İzzettin İnan’ın etkisiz hale getirilmesi, MİT’in Gara bölgesindeki saha ajanlarının aylarca süren titiz çalışmalarının ardından İzzettin İnan’ın güvenini kazanıp en yakınına kadar girmesi yoluyla ve eşsiz bir başarıyla gerçekleştirildi. Operasyonu gerçekleştiren saha ajanları ise güvenli bir şekilde Türkiye’ye geri döndü. Bu ve benzeri operasyonlar sözde örgüt liderlerinin, en yakınlarından bile şüphe duydukları bir güvensizlik ortamına düşmelerine neden olmuş görünüyor.
6532 Sayılı Kanunla MİT’teki Dönüşüm
MİT’in terörle mücadele noktasında son yıllarda artan etkinliğinde, Türkiye’nin terörle mücadele stratejisindeki değişikliklerin yanı sıra 2012’de Genelkurmay Elektronik Sistemler (GES) Komutanlığı’nın MİT bünyesine katılması ve 2937 sayılı MİT kanununda 6532 sayılı kanunla yapılan düzenlemeler de etkili olmuştur. 2014’te yürürlüğe giren 6532 sayılı kanun ile 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’na önemli yenilikler getirilmiş, değişen dünya koşulları ve güvenlik tehditleri karşısında MİT’in hukuki altyapısı, teknik, siber ve insan kapasitesi artırılarak etkinliğinin artırılması amaçlanmıştır. Yapılan bu düzenlemeyle MİT’in teknolojik ve siber altyapısı geliştirilmiş, gerektiğinde kolluk yetkisini doğrudan kullanma salahiyeti verilmiştir. Yine son düzenleme ile MİT’e tanınan bir diğer özel durum da her türlü kurum, kuruluş, örgüt, oluşumlar ve kişiler ile doğrudan ilişki kurma ve uygun koordinasyon yöntemlerini uygulama yetkisidir. MİT kanununda yapılan tüm bu düzenlemeler, MİT’in daha az bürokrasi ile daha fazla inisiyatif üstlenerek etkin operasyonlar yürütebilme kapasitesini artırmış, siber ve teknik altyapısını da güçlendirmiştir. Öte yandan MİT’e gerektiğinde kolluk görevini kullanma yetkisinin verilmesi, MİT saha ajanlarının istihbarat toplama faaliyetleri esnasında gerekli gördükleri durumda doğrudan operasyon gerçekleştirebilmelerini sağlaması bakımından önemlidir. Bu yetki tanımlanması Türkiye’ye yönelik olası tehditlerin ve saldırıların çok daha hızlı bir şekilde eyleme geçilmeden önlenebilmesini sağlamıştır.
Genel Değerlendirme
Özetle MİT’in örgütlenmesinin zamanın ruhuna, tehditlerin değişkenliğine/çeşitliğine göre yeni yetki ve sorumluluklarla yeniden tasarlanması ve teknik-siber altyapısının güçlendirilmesi, kurumu Türkiye’nin değişen terörle mücadele stratejisinde en önemli aktörlerden biri haline getirmiştir. Bu anlamda MİT’in terörle mücadele noktasında diğer katkılarının yanı sıra özellikle son zamanlarda PKK/YPG’nin sözde lider kadrosunu etkisiz hale getirmek üzerine yoğunlaştığı görülüyor. Nitekim PKK/YPG terör örgütü sözde liderleri MİT’in gerçekleştirdiği başarılı operasyonlar karşısında hareket edemez hale gelmiş, etkisiz hale getirilen üst düzey terörist sayısındaki artışlar örgütün emir komuta zincirinde aksamalar yaşanmasına neden olmuş ve örgütte çözülmeler meydana gelmeye başlamıştır. PKK/YPG’deki çözülme, teslim olan PKK/YPG’li terörist sayılarına da yansımıştır. İçişleri Bakanlığı açıklamalarına göre 2021’de 117 PKK/YPG’li terörist teslim olurken, 2022’nin ilk 8 ayında 70 PKK/YPG’li teröristin teslim olduğu görülmektedir. Tüm bunlar PKK/YPG’nin etki kapasitesini azaltan, örgütün çözülme ve çökme sürecini hızlandıran birer etki ortaya çıkarmış, çıkarmaya da devam etmektedir.