Kriter > Söyleşi |

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “Seçimler İçin Kampanya Stratejimizi 21 Yıl Önce Hazırlamaya Başladık”


Hızla seçime yaklaşan Türkiye’de siyaset gibi siyasilerin de gündemi yoğun. Bir yandan da asrın felaketinin izleri silinmeye, yaralar sarılmaya çalışılıyor. Sayın Cumhurbaşkanımız ile yaklaşan seçimleri, depremler sonrası inşa ve ihya faaliyetlerini, dünya gündemindeki başlıkları ve buna Türkiye’nin verdiği ve vereceği katkıları konuştuk. Bu yoğun tempo içinde Kriter ailesine vakit ayıran Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür ediyoruz.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Seçimler İçin Kampanya Stratejimizi 21 Yıl

Hızla seçime yaklaşan Türkiye’de siyaset gibi siyasilerin de gündemi yoğun. Bir yandan da asrın felaketinin izleri silinmeye, yaralar sarılmaya çalışılıyor. Sayın Cumhurbaşkanımız ile yaklaşan seçimleri, depremler sonrası inşa ve ihya faaliyetlerini, dünya gündemindeki başlıkları ve buna Türkiye’nin verdiği ve vereceği katkıları konuştuk. Bu yoğun tempo içinde Kriter ailesine vakit ayıran Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür ediyoruz.

 

SÖYLEŞİ: BURHANETTİN DURAN

 

Sayın Cumhurbaşkanım, öncelikle tüm Türkiye’ye bir kez daha geçmiş olsun diyelim. Çok büyük bir afet yaşadık. Yaraları hızla sarmaya, yeniden ayağa kalkmaya çalışıyoruz. Bu süreçle ilgili son durum nedir? Neler yapıldığından bahsedebilir misiniz?

6 Şubat’ta “asrın felaketi” olarak nitelenen büyük depremler yaşadık. Ebedi aleme uğurladığımız elli bini aşkın vatandaşımız var. Öncelikle vefat eden kardeşlerimize bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum. Deprem felaketinin yaşandığı andan itibaren devletimiz bütün imkanlarıyla çalışıyor ve çalışmaya devam edecek. Ben de sürekli olarak depremden etkilenen şehirlerimizi ziyaret ediyorum. Tabii buralarda hem yeni inşa edeceğimiz konutlarımızın temel atma törenlerini gerçekleştiriyoruz hem de vatandaşlarımızla iftar sofrasında buluşuyoruz. Ramazan boyunca da daha sonra da depremzedelerimizi asla yalnız bırakmayacağız. Bundan sonraki süreçte birinci önceliğimiz deprem bölgesinin bir an önce ayağa kaldırılması. Bunun için gayret ediyoruz. Vatandaşlarımızın bütün ihtiyaçlarında yanlarında oluyoruz.

Deprem bölgesinde yeni konutların temellerini attık, atmaya devam ediyoruz. Yeni yerleşimleri planlarken, depremden etkilenen şehirlerimizin yönünü mümkün olduğu kadar ovalardan dağlara, zemini sağlam yerlere döndürüyoruz. Kadim şehir yerleşimlerimizi ise tarihi ve kültürel varlıklarımızı da yaşatacak, aynı zamanda afetlere karşı güçlendirecek bir anlayışla ihya ediyoruz. Bu çerçevede Adıyaman'da 4 bin 431, Kahramanmaraş'ta 7 bin 353, Gaziantep'te 6 bin 815, Hatay'da 3 bin 122, Malatya'da 6 bin 238 konutun temellerini attık. Toplam 27 bin 949 konutun inşasına fiilen başlamış durumdayız hatta bazıları şu anda bitme aşamasına geldi. Yaz mevsimine kadar da bunları bitireceğiz. Hedefimiz 319 bini ilk bir yıl içinde olmak üzere toplam 650 bin konutu tamamlayarak, deprem bölgesindeki vatandaşlarımıza teslim etmek.

 

BİLİM İNSANLARIYLA ÇALIŞMALARIMIZI DEVAM ETTİRECEĞİZ

 

Yaşanan acılar unutulmadı ve yenisi olmaması için de deprem gerçeğine göre yaşamayı öğrenmemiz gerektiğini her zaman vurguluyorsunuz. Türkiye deprem bölgesi, başta İstanbul olmak üzere birçok şehrimizde bu risk artık yakından hissediliyor. Şehirlerimiz depreme hazır mı? Bu konularla ilgili ne gibi hazırlıklar var?

Bu durumu, kentsel dönüşümün önemini ben defaatle dile getirdim. Şimdi imarla ilgili zaten yasal düzenlemelerimiz var. Ama bu olaylardan sonra mesela Ulusal Risk Kalkanı Toplantısı gerçekleştirdik. Burada Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu afet riski altında toplanabilecek tüm tehlike ve tehditleri birlikte değerlendiriyoruz. Deprem bunlardan biridir. Aynı şekilde sel, yangın, heyelan, kuraklık gibi diğer doğal afetleri de buna eklemeliyiz. Yetmez, ayrıca salgın hastalıktan teröre, sığınmacı akınlarından ekonomik krizlere, diğer unsurları da buna ilave etmeliyiz. Hiç şüphesiz yaşadığımız jeopolitiğin dayattığı her ihtimali hesaba katmalıyız. Özetle, ülkemizin ve milletimizin varlığını, hayatını, geleceğini tehdit eden her krizi bir afet olarak görmek, öncesi ve sonrasıyla tedbirlerimizi buna göre düşünmek gerektiği kanaatindeyim.

İstanbul'da yaptığımız bu toplantıda yüzden fazla mühendisle, mimarla, jeofizikçiyle, jeoloji mühendisiyle, farklı alanlardan bilim insanlarımızla, hocalarımızla görüştük. Gaziantep'te Çevre Şehircilik Bakanım kendileriyle toplantılar yaptı. Ve bütün bunlardan sonra da tabii yeni bir adımı, düzenlemeyi yapmak mukadderdir diye düşünüyorum. Bunun için de tabii Allah lütfeder, vatandaşımız görevi bize tekrar verirse biz bilim insanlarımızla çalışmalarımızı da aynen devam ettireceğiz. Yeni dönemde kendileriyle bunu daha teferruatlı bir şekilde ele alıp yasal düzenlemeleri de yapmak suretiyle bir adım atacağız.

 

14 Mayıs seçimleri dünyanın en önemli seçimlerinden birisi olarak gösteriliyor. Sizin açınızdan bu seçimi daha önceki seçimlerden ayrı kılan özellikler nelerdir?

Bir kere şunu kabul etmek gerekiyor, bugün “Türkiye” adının geçtiği ve geçeceği her durum dünya gündeminin gözden kaçıramayacağı bir konu başlığıdır. Denizin 2 bin 500 metre altından uzaya ulaşmış bir Türkiye’den bahsediyoruz. Muharip düzeyde kendi uçağını yapmış 5 ülkeden biriyiz. Biz bilimi Antarktika’da dahi arayan nadir ülkelerin başında geliyoruz. Yerlilik ve millilik şiarıyla gemimizden otomobilimize, İHA ve SİHA’larımızdan tanklarımıza, elektrikli trenlerimizden uydularımıza 20 yılda dünyaya, göz kamaştırıcı ve ilham veren bir milli paradigma örneği sunduk.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran
Caption

 

SADECE 2,5 YILDA DOĞAL GAZI SÖKÜP ALDIK

 

İşte bu seçim, özellikle 20 yıl boyunca atılmış onca doğru adımın varacağı istikamet açısından hayati bir önem arz ediyor. Şu an bırakın yol ayrımını, bir an bile durmayı göze alamayacağımız bir mevkide ilerliyoruz. Size bu konuda çarpıcı bir örnek vermek istiyorum. Milletimizle bir müjde paylaşmıştık. Mavi vatan sınırlarımız dahilinde hidrokarbon kaynaklarına yönelik yaptığımız devasa büyüklükteki yatırımların ilk meyvesini, Batı Karadeniz’de karadan 170 kilometre uzaklıktaki bir bölgeden aldık. 2020’de milletimize duyurduğumuz bu müjdeyi en geç 2023’te sisteme kazandıracağımızı iddia ettiğimizde bunun mesnetsiz bir siyasi argüman olduğunu iddia edenler, inşallah 20 Nisan’da karada bir istiklal nişanesi olarak göğe yükselecek milli doğal gazımızın alevine ne kulp takacaklar merak ediyorum.

Karadeniz’de doğal gaz ilk olarak 1975’te keşfedildi. 1995’te bu keşfin kurumsal prosedürleri tamamlandı ve 2005’te keşfedilen bu gaz kara ile buluştu. Şimdi bu kronoloji üzerinden 14 Mayıs seçimlerinin ne denli önemli olduğuna dair bir görüşümü paylaşmak isterim. Keşiften karaya 30 yıl süren bu doğal gaz macerasında rezerv ve kara arasındaki mesafenin kaç kilometre olduğunu biliyor musunuz? Sadece 2,5 kilometre. Bizim, milletimizle paylaştığımız rezerv müjdesinin karaya olan mesafesi neydi? Tam 170 kilometre. Peki biz, denizin 2 bin metre altından tabiri caizse söküp aldığımız doğal gazı 170 kilometre öteye ne kadar sürede karaya ulaştırdık? Sadece 975 günde. Koalisyonlarla yönetilen bir Türkiye’de rezervden karaya 30 yılda sadece 2.5 kilometre ilerleyen doğal gaz iletimi, Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin dinamizminde neredeyse 2,5 yılda gerçekleşti. 14 Mayıs seçimlerinin sadece bu örnek üzerinden bile ne kadar öneme haiz olduğu ortada. Biz, parlamenter sistem illüzyonu üzerinden bir iktidar paylaşımına karşı, milletimizin hayrına dokunacak müjdeleri paylaştığımız, bu müjdeleri mucize denilecek süreçlerle hayata geçirdiğimiz siyasi bir anlayışın temsilcileriyiz. Cumhuriyetimiz açısından bir demokrasi menkıbesi sayılan 14 Mayıs tarihinde milletimiz kanımca yine gelişimin ve kalkınmanın tarafında olacaktır.

 

BUGÜNE KADAR MİLLETİMİZE NE SÖZ VERDİYSEK YERİNE GETİRDİK

 

Depremden önce bir kampanya iletişim stratejisi hazırlamıştınız ve 28 Ekim’de Türkiye Yüzyılı lansmanıyla süreci başlatmıştınız. Ancak deprem felaketi kuşkusuz bazı dengeleri değiştirdi. Depremden sonra seçim kampanyanızda nasıl bir revizyona gittiniz? Son 40 günde nasıl bir kampanya yürüteceksiniz?

AK Parti olarak 2023 seçimleri için kampanya stratejimizi tam 21 yıl önce hazırlamaya başladığımızı söylesem abartmış olmam. Çünkü Cumhuriyetimizin 100’üncü yılının ülkemiz için taşıdığı ehemmiyeti biliyoruz. Tabii biz, Allah’a şükürler olsun ki bugüne kadar milletimize ne söz verdiysek yerine getirdik. Aslına bakarsanız Türkiye Yüzyılı, bu süreçte elde edilen birikim ve sürekli tazelenmekte olan motivasyonumuzu tanımlayan bir vizyon. Kampanya sürecinde bu 21 yıldaki hizmet ve eser siyasetimizi milletimize hatırlatmak ve bu hatırlatmalarımızın vatandaşlarımız nezdinde samimi kabullere dönüşmesi en önemli hedefimizdi. Çünkü bu vizyonun, beka problemi arz eden muğlak bir ittifak karşısındaki en önemli güvence olduğunu kabul etmek gerekiyor.

Geçtiğimiz yılın 28 Ekim’inde, Türkiye Yüzyılı vizyonuyla seçim kampanyamızın ilk işaret fişeğini zaten atmıştık. Ancak, deprem felaketi nedeniyle seçim kampanyamızda değişikliğe gittik. Ülkemizin 11 ilinde insanlarımız yas tutuyor. Evlerini kaybedenler üzüntü içinde. Şehirlerimiz ayağa kalkma mücadelesi veriyor. Böyle bir iklimde kimse önceki dönemlerdeki gibi bir kampanya yapamaz, yapmamalıdır. Biz de kampanyamızı, seçimin önemine uygun ama aynı zamanda depremzedelerimizin acısına saygılı bir şekilde yürütme kararı aldık. Sessiz ama derinden bir seçim kampanyası yürüteceğiz. Türkiye Yüzyılı vizyonu ana temamızla çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Aday listelerinin Yüksek Seçim Kuruluna verilmesinin ardından beyannamemizi ve sloganlarımızı kamuoyuyla paylaşacağız.

 

LİSTELERİMİZİ YENİLEYECEĞİZ

 

Bir yandan da Türkiye hızla seçime yaklaşıyor artık sayılı günler kaldı. Milletvekili listeleri bu ay açıklanacak. 17 bakanınızın milletvekili adayı olacağını açıklamıştınız. Mevcut listelerin değişim oranı ne olacak? Adayların belirlenmesi konusunda nasıl bir çalışma yürütülüyor biraz bundan bahsedebilir misiniz?

Öncelikle meclisimizin 27. döneminde AK Parti sıralarında partimize, ülkemize ve milletimize hizmet eden her bir arkadaşıma şükranlarımı sunuyorum. Yine partimizin ve grubumuzun görevlendirmesiyle deprem bölgesinde gerçekten fedakarca ve samimiyetle milletimizin yanında yer alan her bir milletvekilimize şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum.

Ülkede demokrasiye, samimiyetle sahip çıkan, parti içinde de demokrasiyi en şeffaf yürüten teşkilat AK Parti'dir. Tabii geçtiğimiz günlerde 81 ilimizde 6 binin üzerinde aday adayı için temayül yoklamaları yapıldı. Bu sayı partimize ilginin bir göstergesidir. Merkez Yürütme Kurulu ile Merkez Karar ve Yönetim Kurulu üyelerimizden oluşan komisyonlar, aday adaylarını yüz yüze görüşmeyle değerlendirmeye tabi tutuyor. Bu sürecin ardından da başkanlığını bizzat yapacağım bir üst komisyonda aday listemize son şeklini vereceğiz. Her dönemde olduğu gibi bu dönemde de milletvekili listelerimizde birtakım yenilenmeler muhakkak olacaktır. Bakan arkadaşlarımız da kabinede sahip oldukları birikimi ve enerjiyi milletvekili olarak meclis çatısı altında değerlendirecekler. Her bir bakan arkadaşımız en iyi hizmet edeceği yerden aday olacaktır.

Yüksek Seçim Kurulu'nun takvimine göre 9 Nisan'da aday listelerimizi teslim edeceğiz. Tabii olarak üç dönem kuralı ve diğer sebeplerle aday listelerimizde yeni isimler de yer alacak. Arkadaşlarımızın bir kısmıyla ise önce aday sonra milletvekili olarak inşallah devam edeceğiz. Bu bir bayrak yarışıdır. Tüm arkadaşlarımızla farklı zeminlerde, farklı görevlerde omuz omuza mücadeleye devam edeceğiz. AK Parti ben partisi değil, biz partisidir. Ve bu adaylıkla ilgili bunları bir neticeye bağladıkça da kamuoyuyla paylaşacağız.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan

Erdoğan "Muhalefetin Türkiye’nin önüne koyduğu model, ittifaktan daha çok, eski koalisyonların yeniden canlandırılması girişimidir. Yedili koalisyon, makam, mevki pazarlığı yapan; bakanlıkları, devletin yönetim kademelerini pazarlıkla paylaşan bir siyaset mühendisliği girişimidir."

 

KARŞIMIZDA ADETA BİR “YIKIM İTTİFAKI” VAR

 

Muhalefet beş farklı partinin genel başkanlıklarına ek olarak yedi farklı başkan yardımcısı ve HDP’nin masada olduğu bir koalisyonla ülkeyi yönetebileceğini iddia ediyor. Daha seçimlere gitmeden koltuk pazarlıkları krizleri doğurdu. Böyle bir siyasi anlayış Türkiye’yi yönetebilir mi?

Muhalefet cumhurbaşkanlığı yardımcılıklarını, bakanlıkları, milletvekilliklerini ve devletin yönetim kademelerini bir at pazarlığına dönüştürerek bir araya geldi. Millete hizmeti değil, ülkenin menfaatlerini değil, kendi çıkarlarının peşinde olduklarını bu süreçte gösterdiler. Ülkeye istikrarı değil, kaosu vadediyorlar. “Ne vereyim abime” mantığı ile koltuk dağıtmanın, koltuk pazarlığının peşindeler. Mevcut koltuklar yetmez endişesi ile bakanlık sayılarını artırarak birilerine yeni koltuk bulma derdindeler. Milletin önüne koyacakları bir vizyonları olmadığı için, “iktidara gelirsek yapılanları yıkacağız” diye milletin önüne çıkıyorlar. Adeta bir yıkım ittifakı gibi hareket etme sözü veriyorlar. Bunlar o kadar kendi dertlerine düştüler ki, milletimizin böyle bir siyasete teveccüh göstermeyeceğini bilmeyecek kadar da gerçeklikten koptular. Bu milleti tanımıyorlar. Yapamayacakları şeyleri, tutamayacakları sözleri vererek, yalan ve iftiraya başvurarak gerginlik siyasetinden medet umuyorlar. İktidarlarımız döneminde milletimizin siyaset kurumuna beslediği güveni sarsma çabası içindeler.

Milletimizin desteğinden daha çok uluslararası güç odaklarının kendilerine “aferin” demesine muhtaçlar. Sistematik Türkiye düşmanlığı yapanlara, ülkemizin karşısında hizalanan güç odaklarına selam gönderiyorlar. Bunların Ege’deki, Mavi Vatandaki haklarımızı, ülkemizin güvenliğini sağlamak için sınırlarımızın ötesindeki güvenli bölgeleri ve ordumuzun oralarda gerçekleştirdiği terörle mücadeleyi savunduğunu gördünüz mü? FETÖ, PKK, YPG, PYD gibi terör örgütleri ile mücadele edeceklerine dair şimdiye kadar bunlardan kararlı bir söz duyduk mu? Aksine, HDP ile yol yürümek için kayyumu kaldırmayı, belediyelere özerklik vermeyi vadediyorlar. Terörle mücadele etme sözü veremiyorlar. Terörle mücadele sözü vermek bir yana, terör örgütlerinin başını ezen kurumlarımıza saldırıyorlar.

Böyle bir anlayış ne Türkiye’yi yönetebilir, ne ülkemizin çıkarlarını uluslararası mecralarda savunabilir, ne milli projelerimizin arkasında durabilir, ne de terörle mücadele edebilir.

 

YEDİLİ KOALİSYON PAZARLIK MASASINDA

 

Sizin muhalefetin birbirine benzemez farklı partilerin bir koalisyon modeli ile Türkiye’yi yönetemeyeceği eleştirinize, muhalefet kanadı da Cumhur İttifakı’nın da birden çok partinin bir araya geldiğini söyleyerek cevap veriyor. Bu bağlamda Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı’nın farkını nasıl ortaya koyuyorsunuz?

Cumhur İttifakımız sadece bir seçim ittifakı değildir. Cumhur İttifakı, Türkiye’ye yönelik iç ve dış kaynaklı hasmane girişimlere karşı milli ve ahlaki bir duruş çerçevesinde bir araya gelmiştir. İttifakımızda bu yedili masadaki gibi koltuk, makam ve kişisel ikbal pazarlıkları asla yoktur. Bakanlık ya da başkan yardımcılığı gibi paylaşım pazarlıkları bizim ittifakımızda yoktur. Bizdeki Türkiye’nin istiklalini ve istikbalini her şeyin üstünde tutan bir anlayışla ve ilkeler üzerinden yürüyen bir anlayışın siyasete yansımasıdır. AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi, Büyük Birlik Partisi’nin birlikteliği ile bugüne kadar yol yürümüş, milletimizin güvenini kazanmış bir ittifaktır. Yerli ve milli bir duruşu merkeze alan bir ittifak olarak, Yeniden Refah Partisi ve HÜDA PAR’ın katılımı ile yolumuza devam ediyoruz.

Muhalefetin Türkiye’nin önüne koyduğu model, ittifaktan daha çok, eski koalisyonların yeniden canlandırılması girişimidir. Yedili koalisyon, makam, mevki pazarlığı yapan, bakanlıkları, devletin yönetim kademelerini pazarlıkla paylaşan bir siyaset mühendisliği girişimidir. Bu masa kumar masasıdır. Bunların masası kavganın, entrikanın eksik olmadığı bir kriz masasıdır. Yedili masa Türkiye’yi AK Parti iktidarları öncesine götürecek, yönetim krizine ve siyasi istikrarsızlığa gebe bir oluşumdur. Bunlarda birbirine benzemez partileri bir araya getiren, terör örgütünün siyasi kanadını ittifaka dahil eden derme çatma bir çıkar birlikteliği vardır.

 

SESSİZ DEVRİMLER GERÇEKLEŞTİRDİK

 

Eser, hizmet, yatırım, kalkınma siyasetinde, milli ve yerli projelerde başarılı olduğunuz için ve milletimiz sizin bu hizmetlerinizden ve bu alanlardaki yaptıklarınızdan memnun ki 15 farklı seçimde görev onayı verdi. Bu alanlardaki başarı da siyasi iradenin, siyasi istikrarın ve liderliğin rolü nedir, kendi deneyim ve tecrübeleriniz bize ne söylüyor?

İktidarlarımız boyunca en kapsamlı demokrasi reformlarını gerçekleştirerek nasıl sessiz devrimler gerçekleştirdiysek, yatırım, kalkınma ve milli ve yerli projelerde de devrim niteliğinde adımlar attık. Sağlıkta, eğitimde, adalette, güvenlikte, ulaştırmada, turizmde, enerji yatırımlarında ve tarımda ülkemize çağ atlattık, her alanda başarı hikayesi yazdık. Tarihin en büyük yatırımlarını ülkemize kazandırarak devletimizin kapasitesini geliştirdik. Savunma sanayiinde zihniyet devrimini gerçekleştirdik. AK Parti’nin iktidarda olduğu yıllar bu anlamda gelecekte değerlendirilirken, adeta her alanda devrimler dönemi olarak anlatılacaktır.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan

Erdoğan "Yeni dönemde dış politikamızda hedefimiz, Türkiye eksenini tahkim etmek. Türkiye ekseni Türkiye Yüzyılı'nda dış politikamıza rehberlik edecek. Hedefimiz Türkiye’nin küresel aktörlüğünü daha da pekiştirmek."

 

BİZİM İCRAATLARIMIZIN ULAŞTIĞI YERLERE, ONLARIN HAYALLERİ BİLE ULAŞMAZ

 

Bugün ülkemiz, yatırım ve kalkınma projelerindeki başarıda, demokrasimizin güçlenmesinde, vesayetin geriletilmesinde, uluslararası siyasette ülkemizin itibarı artmışsa, bu siyasi istikrarın sürekliliği ve siyasi iradenin ortaya koyduğu mücadelenin sonucudur. Ülke içinde siyasi istikrar sürekli hale geldiğinde ülkemizin dışarda etkili ve sonuç alıcı politikalar geliştirmesi mümkün olmuştur. Ege ve Doğu Akdeniz’deki çıkarlarımızın savunulabilmesi, terörle etkili mücadelenin sürdürülmesi, gönül coğrafyamız başta olmak üzere ve mazlum ve mağdur milletlere el uzatılabilmesi içerdeki sağladığımız siyasi istikrarla doğrudan ilgilidir. Güçlü siyasi iradenin kararlığı olmadan savunma sanayindeki başarılar gerçekleştirilemezdi. Bu projeler kesintiye uğrardı.

Bizim bugüne kadar derdimiz, ülkemizi siyasi istikrar ve güven içerisinde geleceğe taşımak oldu. Milletimizin dertleriyle dertlenen siyaseti her şeyin üstünde tuttuk. Siyasi irade ve istikrar sayesinde, geçmişten bugüne ortaya koyduğumuz 2023 hedeflerimizin büyük kısmını hayata geçirdik. Seçimlerin ardından da hedeflediğimiz Türkiye Yüzyılı vizyonumuzu inşa etmenin mücadelesini, yine siyasi istikrarı devam ettirerek, siyasi irademizi ortaya koyarak vereceğiz. Kalkınma ve demokrasi yolundaki başarılarımızı ve çabamızı güçlendirerek devam ettireceğiz. Yeni başarılarla ülkemizin dünyadaki istikrar ve güç merkezi olma hedefini kararlılıkla sürdüreceğiz.

 

KENDİ İNSAN GÜCÜMÜZÜ AŞAĞILAYAN BİR ZİHNİYETLE KARŞI KARŞIYAYIZ

 

Muhalefet sizinle yarışacak projeler geliştirmek, alternatiflerini yapma sözü vermek yerine yaptıklarınızı perdeleme, tartışılır hale getirme, değersizleştirme siyaseti izleme ve hatta durdurma vaadinde bulunuyor. Bu konuda değerlendirmeniz ne olur?

Bizim icraatlarımızın ulaştığı yerlere, onların hayalleri bile ulaşmaz. Onların bizim insanımızın dertleri ile dertlenme, ülkemizin muasır medeniyetler seviyesini geçme hedefi gibi bir gündemleri yok. Onlar iktidara talip olmayı, halkımıza hizmet ve icraat olarak görmek yerine, koltuk paylaşımı olarak görüyorlar. Yapmak yerine yıkmayı, geliştirmek yerine yapılanları geri döndürmek için el koymayı topluma vaat ediyorlar. Onlar kendine güvenmedikleri gibi bu ülkenin yetişmiş insan gücüne de ülkemizin kapasitesine de güvenmiyorlar. Yetişmiş insanlarımızın yurtdışına gitmesinin reklamını yapıyorlar. Kendi insan gücümüzü aşağılayan, bir özgüvensizlik içindeler. Kendi insan kaynağımıza güvenmedikleri için dışardan ithal danışmanlardan akıl almayı bir vizyon olarak ortaya koyuyorlar. Bugün ülkemiz savunma sanayiinde milli ve yerli projelerini gerçekleştirebiliyorsa, bu kendi alanında yetişmiş dünya ile rekabet edebilen insan kaynağı sayesindedir. Bugün yerli otomobilimizi, milli muharip uçağımızı, dünyaya ihraç ettiğimiz gemilerimizi, helikopterlerimizi, SİHA ve İHA’larımızı ve sanayi ürünlerimizi yetişmiş kendi insan gücümüzle, mühendislerimizle, işçilerimizle yapıyoruz.

Onlar büyük projelere karşı çıkarken, kalkınma ve yatırım hamlelerimizi durdurmaktan bahsederlerken, bu ülkenin AR-GE konusunda ilerlemesine, yetişmiş insan gücümüzün emeklerine, gayretlerine, gençlerimizin hayallerine de takoz koymuş oluyorlar. Şehir hastanelerine, Yavuz Sultan Selim ve Osman Gazi köprülerine, boğaz geçiş tünellerine, havaalanlarına ve otoyollara karşı çıkarken milletimizin geleceğine set olmaya çalışıyorlar.

 

TÜRKİYE YÜZYILI EŞİĞİNDEYİZ

 

Geçmiş seçimlerde AK Parti seçmenin önüne büyük projeler koydu. Yönetim sistemini değiştirdi. Siyaseti değişime zorladı. Kendisine hedefler koydu. AK Parti bu seçim döneminde seçmenin önüne ne koyacak? Yeni dönemde öncelikleriniz neler olacak?

AK Parti, iktidara geldiği günden bu yana kendisiyle yarışan bir parti. AK Parti Türk siyasetine yeni bir ufuk getirmiştir. Bir devrim yaşatmıştır. Rakiplerimizi de zoraki de olsa, görüntüde de olsa değişime zorladık. Artık CHP zihniyeti, milletin inancına, değerlerine açıktan karşı çıkamıyor. Ülkemizin sessiz çoğunluğunu görmezden gelen bir siyaset izleyemiyorlar. Oy almak için vesayetçi çıkar gruplarına değil, milletin kapısına gitmek zorunda olduklarını öğrenmek zorunda kaldılar.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak Türkiye’nin kazanımlarını kurumsallaştırdık. Tesis ettiğimiz özgürlük iklimiyle, organize çıkar ve elit grupları tarafından dışlanmış toplum kesimlerine özgüven ve cesaret kazandırdık. İnancı, görüşü, kökeni, meşrebi ne olursa olsun her bir insanımıza birinci sınıf vatandaş olduğunu hissettirdik. Dünyada güçlü, itibarlı bir Türkiye inşa ettik.

Artık yeni bir dönemin eşiğindeyiz. Çıraklık, kalfalık, ustalık ve mücadele döneminden sonra şahlanış dönemine geçiyoruz. Ülkemizde altyapı yatırımlarını tamamlamış, demokrasisini güçlendirmiş, yönetim sistemini istikrara kavuşturmuş bir ülke olarak, Türkiye’yi küresel bir güç haline getirmek için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. Ülkemizi dünyanın ilk 10 ekonomisinden biri yapma hedefimize adım adım ilerliyoruz. Yatırım, hizmet, kalkınma ve reform siyasetimize hız kesmeden devam edeceğiz. İnsanlarımızın refahını, huzurunu ve güvenliğini en üst seviyeye çıkarma kararlılığı ile ve Türkiye Yüzyılı eşiğinde olmanın biliciyle milletimizden tekrar onay istiyoruz.

 

21 YILDA BÖLGEMİZDE VE DÜNYADA ÇOK ŞEY YAŞANDI

 

Covid dönemindeki yardımlarımız, Rusya-Ukrayna Savaşı için izlenilen arabulucu politika, yine tahıl krizi meselesindeki arabuluculuk… Başlıklara baktığımızda Türkiye’nin iç siyasetteki yoğunluğunun yanında dış politikadan kopuk olmayan, ilişkilerini ve hamlelerini planlayan bir strateji izlediğini görüyoruz. Bunun yanında savunma sanayiinde güçlü adımlar atılmaya da devam ediliyor. Buradaki devamlılık ve gelecek planları nelerdir?

Biz dış politikada bütüncül bir planlama yaparak hareket ediyoruz. İktidara geldiğimizden bu yana Türkiye’nin uluslararası konumunu güçlendirdik, dış politikada çok boyutlu bir yaklaşım benimsedik ve ülkemizi küresel bir lige çıkardık. Artık sözü dinlenen, tesirli bir Türkiye var. Hem ülkemiz içinde istikrarı sağladık hem de bölgemizde ve dünya genelinde istikrarlaştırıcı bir güç haline geldik. Tabii günümüz dünyası çok türbülanslı. Meydan okumalar çok fazla. 2011’den bu yanda bölgemizde olanlara bir bakın. Neler yaşandı? Hepsine yakından şahit olduk. Uluslararası sisteme bakıyorsunuz aynı durum orada da söz konusu.

Şöyle bir geriye bakalım, 21 yılda neler yaşanmış? 11 Eylül, Afganistan’ın ve Irak’ın işgali, 2008 küresel ekonomik krizi, Gürcistan savaşı, Covid-19 salgını, ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi ve Rusya-Ukrayna Savaşı. Bölge değişiyor, uluslararası sistem değişiyor. Buna neden olan dinamikler ise çok fazla. Bütün bunlar yaşanırken biz dış politikamızda kendi hikayemizi yazmaya çalışıyoruz. Güçlü, tesirli, insancıl dış politikasıyla uluslararası barışı ve istikrara katkı sunan bir ülkeyiz. Dış politikada benimsediğimiz ilkeleri, bütüncül bir stratejiyle hayata geçiyoruz. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle beraber de bunu bütün kurumlarımızın içine dahil olduğu entegre bir stratejiyi hayata geçirdik. Rusya-Ukrayna Savaşı sürecinde bize içerden ve dışardan gelen dayatmalara kulak asmadık ve kendi özgün yolumuzu oluşturduk. Bu sayede hem savaşın neden olduğu olumsuzluklardan kendimizi koruduk hem de tahıl koridorundan esir değişimlerine savaşın kritik aşamalarında aldığımız inisiyatifler başarılı oldu. Böylece Türkiye bugün Rusya-Ukrayna Savaşı’nda barış çabalarıyla adından en çok söz ettiren ülke oldu. Bu kolay değil. Tecrübe, birikim, planlama ve doğru zamanda atılmış adımlarla ancak bu başarılar ele ediliyor.

Şimdi karşımızda yeni bir dönem var. Uluslararası sistem dönüşüyor. Bu dönüşüme hem hazırlıklı olmamız hem de öncülük etmemiz gerekiyor. Sistemin işlemediğini çok kez söyledik. Reforma ihtiyaç var. Öncelikli olarak bu reformu hayata geçirmeliyiz. Buna çok hazırlandık. Yeni dönemde tekliflerimizi çok daha somut olarak uluslararası platformlarda dile getireceğiz.

Dış politikamızı bütüncül bir şekilde ele alarak, güvenlik, savunma, enerji, ulaştırma ve turizm gibi alanlardaki politikalarımızla entegre hale getiriyoruz. Bu noktada savunma sanayiimizi ve milli teknoloji kapasitemizi en üst seviyeye çıkararak bu alanda rekabetçi gücümüzü artıracağız, refah seviyemizi geliştireceğiz. Bölgemizde bir normalleşme sürecindeyiz. Bunu önemsiyorum. Bölge yorucu bir dönemden geçti. Huzura, istikrara ve güvenliğe ihtiyacımız var. Sorunlarımız ortak, çözümlerimiz de ortak olmalı. Bu nedenle bölgemizde yürüttüğümüz normalleşme adımlarını pekiştirmemiz lazım. İyi bir noktadayız. Daha da iyi bir noktaya ulaşarak bu bölgede sürdürülebilir bir düzen tesis etmemiz lazım.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan

Erdoğan "Ulusal çıkarlarımızdan ödün vermeden ulusal güvenliğimize yönelik her türlü tehditle mücadele etme konusunda da kararlıyız ve bunu sürdüreceğiz. Bu konuda taviz vermeye niyetli değiliz. Suriye’de de terörü sona erdirene kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Tabii aynı zamanda çözüm perspektifinden de uzaklaşmayacağız."

 

HEDEFİMİZ, TÜRKİYE EKSENİNİ TAHKİM ETMEK

 

Dış politikada da hareketliliğin olduğu görülüyor. Fransa’daki protestolar, ABD-Çin arasındaki gerginlikler, İran-Suudi Arabistan yakınlaşması… Yaşanan gelişmelere ne gibi yorumlarınız olur, yeni dönemde dış politikada nasıl bir yol izlenecek?

Uluslararası siyaset çok hareketli. Birçok belirsizlik var. Yaşadığımız salgın, belirsizlikleri artırdı. Sonrasında Rusya-Ukrayna Savaşı’yla uluslararası sistemdeki değişim ve dönüşüm tartışmaları yeniden alevlendi. Küresel ölçekli yaşanan rekabet de sistemi artık daha fazla etkilemeye başladı. Ekonomik, siyasi ve askeri gelişmeler birbiriyle iç içe geçmiş durumda. Çin-ABD arasındaki gerginliğin, kimseye faydası olmadığını düşünüyoruz. Yeni bir soğuk savaşın, hiç kimseye faydası yok. Zira karşımızda tek başına mücadele ederek başarılı olamayacağımız sorunlar var. İklim değişimi örneğin en önemli meydan okumalardan biri. Ortak hareket edilmesi gereken bir alan. Terörizm yine aynı şekilde ortak hareket ederek üstesinden gelebileceğimiz bir sorun. Birleşmiş Milletler reforme edilmeli ve iyi bir küresel yönetişim mimarisi oluşturulmalı. Bütün bu acil sorunlar varken, ABD-Çin arasındaki siyasi ve askeri gerilimler, istikrarı bozucu bir etki yapıyor. Öte yandan bölgemizde barışa, istikrara katkı verecek her türlü adımı zaten destekledik, destekliyoruz. Hatta biz de bu tür adımların öncüsü olduk. İran da Suudi Arabistan da bizim dost gördüğümüz ülkeler arasında yer alıyor. İki ülkenin böylesi bir müzakere süreciyle ilişkilerini normalleştirmesinin, Ortadoğu’daki devam eden normalleşme sürecine de olumlu katkı sunacağını düşünüyoruz.

Yeni dönemde dış politikamızda hedefimiz, Türkiye eksenini tahkim etmek. Türkiye ekseni Türkiye Yüzyılı'nda dış politikamıza rehberlik edecek. Hedefimiz Türkiye’nin küresel aktörlüğünü daha da pekiştirmek. Önce insan diyoruz her zaman. Dış politikamızda insani diplomasiyi öne alan bir yaklaşım sergiliyoruz. Kendi insanımızı, soydaşlarımızı, gönül coğrafyalarımızdaki kardeşlerimizi ve mazlumları merkeze alan bir insani diplomasi anlayışına sahibiz. Ulusal çıkarlarımızdan ödün vermeden ulusal güvenliğimize yönelik her türlü tehditle mücadele etme konusunda da kararlıyız ve bunu sürdüreceğiz. Bu konuda taviz vermeye niyetli değiliz. Suriye’de de terörü sona erdirene kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Tabii aynı zamanda çözüm perspektifinden de uzaklaşmayacağız. Siyasi çözüm, terörle mücadele ve sığınmacıların geri dönüşü hususlarını hep birlikte ele almak gerekiyor. Yeni dönemde bu konuda çok daha önemli adımlar atacağız. Bölgemizde barış ve istikrar için gayret gösteriyoruz. İstikrarlı bir düzenin oluşturulması için her türlü desteği vereceğiz. Bölgenin normalleşmesi uluslararası sistemin de normalleşmesine katkı sunabilir ve gerginlikleri azaltabilir. Yeni dönemde daha aktif olan bir Türkiye göreceğiz. Küresel ligde top koşturan ve ülkemizi daha da yukarılara taşıyan bir dış politika göreceğiz.

 

SAVUNMA SANAYİİNDE MİLLİLİK ESASINDA TAM GAZ GİDİLECEK

 

Savunma sanayiinde yaşanan gelişmeleri artık takip etmek de zorlaştı. 2002’de 70 civarı olan proje sayısı bugün 800’e yaklaşmış. Birçok stratejik platform tamamlanmış ve envantere girmiş. Savunma sanayiinde nasıl bir gelecek bizi bekliyor?

Türkiye Yüzyılı'nın en önemli sütunlarından biri teknolojik ve endüstriyel bağımsızlığımızın tam olarak sağlanması. Bunu başardığımızda Türkiye’nin ilk 10 ekonominin içine girmesi daha da kolay olacak. Savunma sanayiini bunun yapı taşlarından biri olarak görüyorum. Bu alandaki yatırımlarımızı da hep bu mantıkla gerçekleştirdik. Önceliklerimizden biri teknolojik AR-GE faaliyetlerimize olan desteğimizi maksimum seviyeye çıkararak devlet ile özel sektör arasındaki iş birliği imkanlarını maksimum seviyelere çıkarmak. Böyle bu alanda hem yeni teknoloji araştırmalarına olanak sağlamış olacağız hem de gençlere yeni istihdam alanları oluşturmuş olacağız. Bu bakımdan savunma sanayii eko-sistemimizi çok dinamik bir biçimde ele alıyoruz.

Tabii bu alanda bir başka önceliğimiz de savunma mimarimizi milli imkanlarla tam olarak inşa etmek. Yani kuvvet bazında ihtiyacımız olan platformları ve stratejik sistemleri kendi imkan ve kabiliyetlerimizle tamamlamak istiyoruz. Zaten bu konuda çok iyi bir yerdeyiz. Yüzde 80’lere ulaşmış durumdayız. Bundan sonra bu oranı stratejik platformlarda da sağlayacağız. Kendi muharip uçağımız üretiyoruz. İnşallah çok yakın bir zaman bu konuda daha büyük adımlar atacağız. İnsansız platformlarda geldiğimiz yer belli. Bugün Türkiye bu konuda rüştünü ispatladı. Dünya bizi konuşuyor. Ama gelin görün ki bu konuda bizim muhalefetin söyledikleri ortada. Bunlar geçmişte yaptıkları gibi var olan projeleri durdurmak, önüne takoz koymak istiyorlar.

Savunma sanayiinde ihracat rakamlarımız da son yıllarda yükseldi. 4,3 milyar doları geçtik. Önümüzdeki yıllarda bu rakam çok daha yukarı çıkacak ve Türkiye küresel savunma pazarında çok önemli bir oyuncu haline gelecek. Önce 10 milyar dolar, sonra da 50 milyar dolar ihracata ulaşacağız. Ordumuzu stratejik caydırıcılığa haiz bir noktaya getireceğiz. Türkiye teknolojik bir güce dönüşecek, Türkiye Yüzyılı'nda.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası