19. yüzyılda İngiltere, 20. yüzyılda Sovyetler Birliği ve 21. yüzyılda ABD işgaline maruz kalan Afganistan birçok zorlukla karşı karşıya. Washington’ın ülkeye müdahalesi de sorunları çözmedi hatta yeni problemler ekledi. ABD’nin savaş nedeniyle 2 trilyon dolar harcaması, istikrarı ve yeniden yapılanmayı sağlayamadı. Aylık 4 milyar dolarlık maliyete denk gelen toplam harcama, birçok ülkenin yıllık askeri bütçesini geride bıraksa da güvenlik tesis edilemedi. Ancak ülkenin işlenmemiş doğal kaynakları ve insan gücü potansiyeli, Afganistan’a olan ilgiyi artırıyor. 3 trilyon dolarlık doğal kaynak rezervine sahip olduğu vurgulanan ülke 20 milyonun üzerinde genç nüfusa sahip. Ülkenin genç nüfus potansiyelini değerlendirmesi ise yaşanılan mevcut süreçte mümkün gözükmüyor. Fakat dünyada ikinci büyük bakır rezervine sahip olduğu bilinen ülkenin yeniden inşa sürecinde, doğal kaynakların değerlendirilmesi kuvvetli bir ihtimal. Çinli MCC grubunun bakır yataklarını işlemek için talip olduğu ve 100 milyar doların üzerinde bir değerde maden çıkarmayı hedeflediği biliniyor.
Lityum açısından zengin kaynaklar barındıran ülkenin, Bolivya’nın ardından ikinci büyük lityum rezervine sahip olduğu tahmin ediliyor. Ülkenin kuzeyinde 5 trilyon metreküp doğalgaz bulunurken, Rusya’nın da bölgeyle ilgilendiği görülüyor. 1980’lerde yıllık 300 milyon dolardan fazla doğalgaz ihracatı gerçekleştirilirken, sağlanabilecek istikrarla ülkenin yeniden öne çıkması muhtemel. Büyük petrol rezervlerine sahip olduğu düşünülen ülke, enerjiyi işleyebilecek altyapıdan mahrum. Farklı aktörlerin gelecek yıllarda enerji sektörüne yatırım yapması ve altyapıyı geliştirmesi gerekiyor. Afganistan uranyum madeni açısından da küresel pazara etki edebilecek ülkelerden biri. Avrupalı aktörler de ülkedeki doğal kaynaklara büyük ilgi duyanlar arasında. Almanya Helmand eyaletindeki lityum yataklarını işletmeyi düşünürken, Hacıgak’daki demir cevheri de Berlin’in dikkatini çekmiş vaziyette.
Özel sektörün gelişiminin istenilen düzeyde olmadığı, güvenliğin sağlanamadığı, iş yapmanın zorluğu, yolsuzluk ve zayıf kurumsal yapıların varlığı, ülke ekonomisinin gelişmesinin önünde önemli engeller. Ülke 1980-2000 arasında Sovyet işgali ve iç savaş nedeniyle neredeyse ekonomik olarak büyümezken, dış ticaret ve yatırımlar büyük oranda geriledi. ABD’nin müdahalesiyle daha da zor koşullara maruz kalan Afganistan, uyuşturucu kaçakçılığının merkezlerinden biri haline geldi. Merkezi otoritenin zayıf olması nedeniyle problemlerin çözülememesi ve Taliban’ın kırsal alanlarda varlığı, ülkeyi farklı Afrikalı aktörlerin de gerisine düşürdü. Ülkenin ihtiyaç duyduğu finansal kaynakların dış ülkelerden yardım ve hibe şeklinde sağlanması da ulusal kalkınma girişim hamlesine negatif olarak yansıdı. Özellikle yolsuzluk sebebiyle kredi, hibe ve yardımların istenilen etkiyi doğurmaması, dış finansal kaynaklara olan bağımlılığı artırdı. 1980-2000 arasında kişi başı gelir 200 dolar civarında sabit kalırken, ilerleyen yıllarda kısmi bir artış yaşandı. Ancak ülke kişi başına gelir bakımından dünyada 204. sırada yer alıyor. Kuzey Kore, Çad, Nijer ve Yemen gibi aktörlerden de düşük gelir seviyesinde olan Afganistan, dış ticarette ise son sıralarda bulunuyor.
Afganistan’ın son yarım yüzyılda maruz kaldığı ekonomik yıkımı göstermesi açısından tablo 1’deki veriler önemli bir konuma sahip. Tablodaki verilerden hareketle işgaller ve iç savaşın ülkeyi ekonomik olarak ciddi düzeyde etkilediği görülüyor (Tablo 1).
Afganistan’da Dış Ticaret ve Yatırımlar
İç savaş ve işgaller nedeniyle dış ticaretin fazla gelişemediği ülke küresel ticaretten yüzde 0,02 oranında pay alıyor. 2019 rakamlarına göre 9,16 milyar dolara ulaşan dış ticarette ithalat yönlü bir bağımlılık söz konusu. İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 32 ile ciddi anlamda düşük. Yıllara göre artış gösteren ve çeşitli sektörlere yayılan ihracatın doğal kaynak ve tarım ürünlerinden oluştuğu ancak ithalatın daha çok imalat sanayi mallarından oluştuğu görülüyor. İhracatta altın, üzüm, reçine, meyve ve bakliyat öne çıkarken ithalatta buğday, ekipman, petrol, sigara ve uçak parçaları yüksek bir yer kaplıyor. Dış ticaret ortakları da birkaç ülkeden oluşuyor. BAE, Pakistan, Hindistan ve Çin’in dış ticareti domino ettiği ve diğer aktörlerin ciddi bir varlık gösteremediği biliniyor. Pakistan, Hindistan ve Çin’in coğrafi yakınlık olarak Afgan dış ticaret pazarına ilgi duyduğunu söylemek mümkün. Daha çok Batı Asya ülkeleriyle ticari ilişki içinde olan Afganistan, ihracatta sahip olduğu avantajları kullanamıyor. Özellikle merkezi hükümetin sınır ve gümrük kontrolünde zayıf oluşu ülkenin ekonomik kalkınma ve güvenliğine negatif olarak yansıyor (Grafik 1). Güvenlik ve ekonomi arasındaki ilişki ülkenin en büyük çıkmazlarından birine işaret ediyor “istikrar”.
Dış ticarete paralel olarak Afganistan’a yatırım yapan ülke sayısı da sınırlı. 2020’de toplam yabancı yatırım stoku 1,6 milyar dolara ulaşırken yatırımlar düşük bir seviyede. Dünyadaki örneklerine kıyasla az miktarda yatırım stokuna sahip olan Afganistan, işgaller ve iç savaşın ekonomik maliyetine pek çok açıdan günümüzde de maruz kalıyor. İstihdam imkanlarının kısıtlı olması da kişileri farklı gelir kaynakları aramaya teşvik ediyor. Özellikle uyuşturucu yetiştiriciliği ve ticaretinin yoğun olduğu ülke, iç istikrarsızlıklar nedeniyle yasal olmayan faaliyetlerin üssü konumuna geldi.
Yolsuzluk, Yoksulluk Döngüsü ve Küresel Aktörler
Küresel uyuşturucu yetiştiriciliğinin yüzde 90’ına sahip Afganistan, milli gelirinin yüzde 16’sını uyuşturucu trafiğinden sağlamakta. Ciddi düzeyde ulusal ekonomi ve üretimin bir parçası haline gelen yasa dışı uyuşturucu trafiği, ülkede istikrarsızlığın sürmesine neden oluyor. Batılı kaynaklar, 2020’de Taliban iltisaklı bazı yerel grupların uyuşturucudan 6,6 milyar dolar gelir elde ettiğini ileri sürüyor. Sınır ülkelerini de tehdit eden uyuşturucudaki mevcut durum, küresel güvenliğin temel bir bileşeni haline gelmiştir. Devlet kurumlarında uyuşturucu sebebiyle yolsuzluk iddiaları da otoritenin elini zayıflatmakta ve yasa dışı faaliyetlere müdahaleyi güçleştirmektedir. İstihdam imkanlarının sınırlı oluşu, kırsal kesimlerde güvenliğin zayıf durumu, kamunun kendini finanse edebilecek kaynaklardan yoksun olması, hızla artan genç nüfusun varlığı ve kronik yoksulluk gibi unsurlar uyuşturucu yetiştiriciliği ve ticaretini teşvik eder durumda. Bunlardan özellikle kronik yoksulluk yasa dışı faaliyetlere yönelişte önemli bir faktör.
Mevcut sorunların çözümü için Afganistan’da istikrarın sağlanması ve merkezi otoritenin güçlenmesi gerekiyor. Ardından ekonomik kalkınmanın toplumun farklı kesimlerine yayılması sağlanabilir. Böylelikle ülkenin uzun yıllardır maruz kaldığı yoksulluk döngüsü kırılabilir.
Afganistan’da siyasi, ekonomik ve toplumsal düzenin tekrar kurulması ve gelişiminde küresel aktörlerin önemli bir rolü bulunmaktadır. ABD ve Rusya askeri olarak bölgede yer alırken Çin siyasi ve ekonomik açıdan ülkede kritik bir öneme haizdir. Taliban’ın son Pekin ziyareti de mevcut önemin göstergeleri arasındadır. ABD ve Rusya’ya kıyasla Çin ülkeyle sınır komşudur. Ayrıca bölgedeki istikrarsızlık Pekin’i yakından ilgilendirmektedir. Bu nedenle Afganistan’ın ekonomik kalkınmasında Çin’in konumu ve önemi diğer aktörlere kıyasla daha fazla gelecek vaat etmektedir. Özellikle Pekin’in ihtiyaç duyduğu doğal kaynakların ülkedeki varlığı bölgeye Çin şirketlerini ve yatırımlarını çekebilir.