Türkiye’nin Irak’ın kuzeyinde Gara Dağı bölgesinde gerçekleştirdiği operasyon siyasi zeminde tartışılmaya devam edilirken, operasyonun stratejik etkileri üzerinde çok az tartışma yapıldı. Rehinelerin kurtarılması için operasyon öncesinde defaten denendiğine dair ipuçları bulunan konvansiyonel olmayan yöntemlerin sonuç vermemesinin, askeri yöntemi zorunlu hale getirdiğini ifade etmek gerekir. Bu bağlamda, uzun soluklu istihbarat çalışmaları üzerine inşa edilen operasyonun kuvvet, mekan ve zaman etkenlerinin göz önünde bulundurularak, geliştirilen alternatif hareket tarzlarından en uygun olanının seçilerek icra edildiği anlaşılıyor. Harekata dair istihbarat isteklerinin karşılanması, operasyon birliğinin teşkili, seçilen hareket tarzının model arazi üzerinde tekraren prova edilmesi ve hedef bölgesindeki cari plana sürekli olarak tahvil edilerek, operasyonel hazırlıkların harekat planı prensiplerine uygun olarak yapıldığı görülüyor. Operasyonun icrasına başlandıktan çok kısa süre sonra, rehinelerin PKK terör örgütünce infaz edilmesi, operasyonun ana hedefine ulaşılamamasına neden olmuştur. Bu durum operasyon birliğinin taktik hatalarından kaynaklı olmayıp, PKK terör örgütünün ahlaksızlığıyla ilgilidir. Zira zorlu arazi koşulları ve terör örgütünün savunma direncine rağmen operasyonun temposu planlandığı gibi devam etmiştir.
Terör Örgütü İçin Gara’nın Önemi
Rehinelerin tutulduğu Gara bölgesi, kuzeyde Amedya, doğuda Soran, güneyde Akra ve batıda Duhok meskun mahalleri arasında bulunan ve kuzeyden güneye 2 bin metre rakım ortalamasında üç ardıl sıradağdan meydana gelen, insan nüfusundan azami seviyede arınmış dağlık bir alandır. Genellikle doğudan batıya, yer yer de kuzeyden güneye derin vadilerle bölünen sıradağlar ve birbirini himaye eden arazi özellikleriyle Gara Dağı, PKK terör örgütünce doğal bir savunma alanı olarak kullanılıyor. PKK’nın Türkiye sınırındaki Metina, Zap ve Avaşin-Basyan bölgelerini 75 kilometre cephede ve 5-30 kilometre güney derinlikte operatif ve lojistik anlamda himaye eden Gara bölgesi, PKK’nın Irak-İran sınırındaki Hakurk ve Kandil kampları ile batıda Suriye sınırına uzanan karayolları arasında merkezi bir konumda bulunuyor. PKK’nın Irak kuzeyindeki Amedya, Duhok ve Erbil şehirlerindeki faaliyetleriyle örgütün dağ kadrosu arasındaki bağlantıyı sağlaması bakımından da Gara bölgesinin ayrı bir önemi var. Zira PKK’nın batılı istihbarat örgütleri, NGO’lar ve hatta siyasilerle Gara Dağı üzerinden kurulan bağlantılarla bu kentlerin çevrelerinde görüştüğü bilinmektedir. Hatta bir dönem Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği denetiminde bulunan ve 1997’de boşaltılan PKK’ya müzahir kişilerin bulunduğu Atruş Kampı da Gara Dağı’nın batı sınırında bulunmaktaydı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) 1997 ve 1999’da gerçekleştirdiği sınırlı kara harekatları dışında, karadan kapsamlı bir harekatın hedefi olmayan Gara bölgesindeki PKK varlığı, zaman zaman havadan hassas angajmanlarla hedef alınmakla birlikte, TSK’nın karadan erişimine kısmen uzaklığı, doğal savunma özellikleri ve kamplar arası ve kentler arasındaki merkezi konumu bakımından PKK terör örgütü çevresince güvenli bir yaşam alanı olarak görülmekteydi. TSK’nın sınır ötesindeki Pençe-Kaplan harekatlarıyla Türkiye sınırından 100 kilometre uzaklıktaki Kandil ve 180 kilometre uzaklıktaki Asos kamplarına sıkışan PKK, bu sıkışıklığı Gara Dağı’na açılmak suretiyle kırmaya çalışmakta. Terör örgütünün, elindeki rehineleri birbirinden ayrı olarak uzun süre Kandil ve Asos bölgelerinde tuttuğu, geçtiğimiz 6 ile 8 ay içerisinde rehineleri bu bölgelerden peyderpey Gara bölgesine getirerek tek bir merkezde tutmaya başladığı değerlendiriliyor.
Operasyon Timlerine SİHA’lar, Helikopterler ve F-16’lar Eşlik Etti
Operasyon gücünün havadan hücum indirmesi yapacak Özel Kuvvetler timlerinin imkan ve kabiliyetleri çerçevesinde teşkil edildiği, bu kapsamda timlerin mağara operasyonu düzenleyecek şekilde silah, optik malzeme, kompozit teçhizat ve istihkam malzemeleriyle donatıldığı görülüyor. Operasyon birliğine, muharebe desteği için hava hücum harekatını sağlayacak S70 genel maksat helikopterleri, yakın hava desteği sağlayacak T129 taarruz helikopterleri, sürekli gözetleme ve anlık vuruş sağlayacak İHA/SİHA ile operasyon alanındaki periferik taktik hedefler ile operasyonu havadan gelmesi muhtemel tehditlere karşı koruma sağlayacak F16 uçakları ve havadan erken ikaz uçakları da eklemlenmiş.
Operasyon Timi Güneyden Geldi
Pençe-Kaplan 2 Harekatı esas itibarıyla Gara bölgesinin kuzeyden güneye ikinci sıradağının orta kesiminde Siyane bölgesindeki mağara ve yakın çevresine odaklandı. Kuzeyden havadan yaklaşma istikametinin mümkün olmadığı, içinde bulunduğu derin vadinin doğu ve batısının dik yamaçlarla kapalı olduğu, mağara bölgesinin yakın çevresindeki yüksek arazi kesimlerinde de PKK’lı teröristlerin hava savunma mevzilerinin (Doçka mevzileri) bulunduğu göz önüne alınarak, hedefe yaklaşma PKK’nın beklemediği güney istikametinden sağlandı. Mağaranın yakın ve uzak çevresinde belirlenen taktik hedeflere düzenlenen hassas hava angajmanlarıyla birlikte Özel Kuvvetler Komutanlığı’na bağlı operasyon unsurlarının kritik arazi kesimlerine helikopterlerden havadan hücum indirmesi yapmak suretiyle mağara bölgesine karadan son yaklaşmalarını yaptıkları, müteakiben yoğun ateş altında mağara girişlerine geçiş yeri açmak için istihkam faaliyetleri gerçekleştirdikleri anlaşıyor.
Dezenformasyon ve Kötü Niyet
Operasyonun kurtarma hedefi PKK’lı teröristlerin rehineleri katletmesinden dolayı gerçekleşememiş; ancak operasyon harekat hedefine ulaşmıştır. 51 terörist ölü olarak etkisiz hale getirilmiş, 2 terörist de sağ olarak yakalanmıştır. Operasyon birliğinden 3 kahraman özel kuvvet personeli şehit olurken, 4 personel de yaralanmıştır. Şehit edilen rehinelerin tamamının 2015 ve 2016’da mesai dışında, günlük hayatları içinde doğu ve güneydoğu illerinden PKK’lı teröristlerce kaçırılan güvenlik görevlileri olduğu biliniyor. Türk kamuoyu operasyon sonrasında, rehinelerin şehadetini PKK ile ilişkilendirmekten kaçınan yerel ve uluslararası bir takım söylem kurnazı manevralara şahit oldu. PKK’yı doğrudan kınamaktan kaçınan muhalif siyasi partiler ile rehinelerin şehadetini Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin idarecilerine bağlayan Cumhuriyet Halk Partisi lideri ile HDP’li vekiller ve PKK’lı teröristler ağız birliği etmişçesine aynı ifadeleri kullandı. Türkiye’deki muhalefet ile terör örgütünün söylem ve tavır ortaklığına ABD de katıldı. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın konuya ilişkin yaptığı yazılı açıklamada şehit edilen rehinelerin “PKK tarafından öldürüldüğü kanıtlanırsa, PKK’yı kınıyoruz” şeklinde akıl almaz bir ifadeye yer verildi. Bundan cesaret alan PKK, aralarında rehineleri şehit eden terörist Kamuran Ataman’ın da bulunduğu ve operasyon birlikleri tarafından öldürülen teröristleri kahramanlaştırmaya çalıştı.
Türkiye’nin Bugüne Kadarki En Büyük Rehine Kurtarma Operasyonu
Gara Dağı’nda gerçekleştirdiği operasyon, Türkiye’nin yakın tarihte giriştiği en büyük çaplı rehine kurtarma harekatı olarak tarihe geçti. Şüphesiz operasyonun taktik süreçlerinden alınan birçok ders oldu. Gara Dağı’nda gerçekleştirdiği operasyon, Türkiye’nin yakın tarihte giriştiği en büyük çaplı rehine kurtarma harekatı olarak tarihe geçti. Şüphesiz operasyonun taktik süreçlerinden alınan birçok ders oldu. Ancak en önemli derslerden birisi de muhalefetin Türkiye düşmanı kesimlere karşı alması gereken tavırla ilgili olduğu muhakkak. Muhalefet bu anlamda sınıfta kaldı. Muhalif olmanın verdiği ölçüsüz cesaretle bazı muhalif siyasetçiler, gazeteciler, ekonomistler, akademisyenler birdenbire rehine kurtarma operasyonu uzmanı oluverip Türkiye’nin terörle mücadelesindeki başarıyı karartmaya başladılar. Terörle mücadelede şimdiye kadar aktif şekilde rol alan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun operasyonla ilgili muhalif siyasi partileri yüz yüze bilgilendirmesine, Meclis Genel Kurulu’nda sunum yapmasına, televizyon kanallarında ve yazılı basında kamuyu aydınlatmasına rağmen, gerçeğe kendini kapatmış ve anlamamaya kodlanmış bir muhalefet anlayışla karşı karşıyadır Türkiye. Bu anlayışa, terör örgütlerinin diasporasıyla güdülenmiş ABD, Hollanda, Fransa, Belçika, Almanya, Avusturya ve Yunanistan gibi ülkeler de teşne olmaktadır.
Türkiye’nin terörle mücadelesinde istihbarat ve harekat kapasitesiyle ilgili sorun, 15 Temmuz Fethullahçı Terör Örgütü’nün darbe girişiminden sonra ortadan kalkmıştır. Terör örgütleri sahada yenildikçe, mücadeleyi propaganda alanına sürükleyerek yerli ve milli karşıtlık üzerinden kendilerini tahkim etmeye çalışmaktadır. Bu alandaki başarı ancak Türkiye’nin kamu diplomasisi kapasitesini geliştirmekle sağlanabilir.