Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı ile başlayan savaşta, bugüne kadar en kritik diplomatik müzakereler İstanbul'da yapıldı. Müzakerelerde tarafların İstanbul’u seçmesi sıradan bir olay değil. Türkiye’nin önemli bir başarısı ve çatışan tarafların Türkiye’ye duydukları güvenin bir göstergesi. İstanbul müzakereleri, Türkiye'nin Antalya Diplomasi Forumu'nda iki tarafın dışişleri bakanlarını bir araya getirdiği arabuluculuk inisiyatifinin yeni bir aşaması. Aynı zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Rus lider Putin'e ateşkes ve barış yönündeki telkinlerinin etkili olduğunun somut bir göstergesi. Ankara'nın izlediği politika takdir toplarken Kiev'den sonra Moskova'nın da müzakereler için İstanbul'u seçmesi, Türkiye’nin diplomatik hamlelerinin etkili sonuçlar verdiğini gösteriyor. Önümüzdeki haftalarda dünya başkentleri, İstanbul'da devam etmesi olası müzakerelere ve Türkiye’nin yeni girişimlerine dikkat kesilecek.
Zihinlerdeki zor sorular şunlar: Belarus'ta sonuç vermeyen müzakerelerden sonra İstanbul görüşmelerinden ateşkes ve barış çıkar mı? "Özel askeri operasyonda ilk etabı tamamladığını" ilan eden Moskova, yine zamana oynayarak süreci oyalamaya çevirir mi? Yoksa Putin, Erdoğan'ın dile getirdiği "onurlu çıkışa" yönelerek savaşı bitirme kararını alır mı? Bunu şimdiden kestirmek zor. Elimizde olan Zelenski'nin tarafsızlık, NATO'dan vazgeçme ve nükleer silah çalışmalarını sonlandırma şartlarını kabul ettiği, Kremlin'in de Ukrayna'da yönetim değişikliği arayışında artık ısrarcı olmadığı. Zor konular, Kırım ve Donbas'ın durumu. Zelenski, normal şartlar altında Ukrayna'nın toprak bütünlüğünden vazgeçmeyecek, Putin ise Kırım'ı geri vermeye yanaşmayacaktır. Müzakerenin yoğunlaşacağı alan Donbas'ın statüsü. Bir diğer kesin olan şey de savaşın önlenmesi ve gerginliğin düşürülerek bölgede istikrarın oluşturulması için Türkiye’nin girişimleri devam edecek olması.
Â
Savaşın İlk Ayının Muhakemesi
İlk bir ayda sahada yaşananlar gösterdi ki, savaşın uzaması Rusya'nın da aleyhine. Evet, Ukrayna şehirleri yıkılıyor, mülteci ve sivil kayıplar dramı büyüyor. Ancak Ukraynalılar savaştıkça ABD ve AB, milyarlarca dolar askeri silah yardımı yapmaya devam ediyor, edecek. Zaman geçtikçe ABD, AB ve NATO, Rusya tehdidi karşısında daha fazla konsolide oluyor. Ve Rusya izole ediliyor. ABD Başkanı Biden'ın, Putin ile Rus halkını ayrıştıran söylemi ve "Bu adam gitmeli" minvalindeki düzeltilen sözleri, ABD'nin uzun vadeli bir Rusya'yı zayıflatma politikasını uygulamaya koyduğunu gösteriyor. Bu zayıflatma politikasının sınırı Çin'in elinin daha fazla güçlenmesini istemeyeceği yere kadar ulaşır. Zira Orta Asya'dan Ortadoğu'ya ve Afrika'ya kadar Rusya'nın zayıfladığı her yerde Çin'in etkisinin artma ihtimali var.
Putin, ABD ve AB dışındaki ülkelerin ekonomik yaptırımlara pek yanaşmadığını görerek zamana oynayabilir. Nitekim Çin, Hindistan ve diğer büyük ülkelerin birçoğu ya yaptırımlara sıcak bakmıyor ya da göstermelik uyguluyor. Hatta Katar ve Kuveyt haricinde ABD müttefiki Ortadoğu ülkeleri, Rusya'ya daha yakın bir politika izliyor. Belki Biden yönetiminden duydukları rahatsızlığı gösteriyorlar, belki Rusya'nın bölgede daha kalıcı bir küresel güç olduğunu hesaplıyorlar. Bütün bunlara rağmen Putin'in savaşı uzatması büyük bir hata olur. Şurası net, haftalar geçtikçe Ukrayna'daki savaş "Avrupa'nın Afganistan'ına" dönüşüyor. Rusya'yı çok yönlü şekilde tüketecek bir sürece evriliyor.
İstanbul müzakerelerinin ve devam edecek olan sürecin ateşkes ve barışa giden bir sonuç üretmesi en büyük arzumuz. En zor kararı verecek liderler, kuşkusuz Putin ve Zelenski. Ancak belirleyici olan Putin ve ekibinin tercihi. Moskova'nın ikinci etabı ne olacak? Yeni askeri hamlelerle (ağır bombardıman ve abluka altındaki şehirlerde tank operasyonları) işgali derinleştirmek mi? Yoksa Donbas üzerine yoğunlaşarak müzakere masasında sonuç almak mı? Erdoğan'ın verdiği tavsiyeler, Putin’i onurlu çıkışa ulaştırabilir.
Â
İstanbul Müzakerelerinden Beklentiler
İstanbul müzakerelerinden hızlı sonuç beklemek doğru değil. Müzakerelerin altı şart etrafında toplanması, Kırım ve Donbas'ın statüsü haricindeki maddelerde netleşmeye yaklaşılması ve dışişleri bakanlarının yakında bir araya gelecek olması olumlu işaretler. Bir sonraki aşama Putin ile Zelenski'nin bir araya gelmesi. Putin'in Türkiye'yi ziyaretinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bunun için gayret göstereceği aşikâr. Elbette Rusya'nın önce Kiev ve Çernihiv'deki operasyonları azaltacağını söylemesi, sonra operasyonlara devam etmesi bu sürecin gelgitlere açık yapısının tezahürü. Savaşı bitirmenin başlatmaktan daha zor olduğu bilinir. Ukrayna krizinde ateşkes ve barışa bu şekilde dura kalka gidilecek. Taraflar bir yandan sahada karşı tarafı geriletmek için hamlelere devam edecek. Diğer yandan masada sert müzakereler olacak.
Rus tarafı müzakere sürecini hem cephede yeni inisiyatifler geliştirmek hem de Batı ittifakı arasındaki dayanışmanın çözülmesini beklemek ya da test etmek için uzatacaktır. Ukrayna tarafı da Batı'dan askeri yardım almaya devam ederek Rus güçlerini sahada geriletecek girişimlerde bulunacak. İngiliz Başbakan Johnson, Ukrayna'ya "daha ölümcül" askeri silahlar göndermekten bahsediyor. ABD Başkanı Biden, rejim değişikliği ve onlarca yıl sürecek kriz açıklamalarıyla meşgul. Rusya ise giderek Ukrayna'yı ortadan doğu ve batı şeklinde bölmekten uzaklaşıyor. Donbas ve Kırım hattını elinde tutmayı önceliyor. ABD, AB ve İngiltere'nin Rusya'yı zayıflatma politikasındaki kararlılığın dağılması beklenmiyor. Gidişat Putin'i savaşı genişletmeye değil sınırlandırarak durdurmaya yöneltiyor. Türkiye'nin "diplomasi ile onurlu çıkış yap" önerisi eninde sonunda Putin için tek yol haline gelebilir. Bugün için önemli olan tarafların ateşkesin zamanı geldiği görüşüne vardıklarında masada müzakereyi sürdürüyor olmaları.
Â
Barış Çabalarında Erdoğan Farkı
Türkiye, Rusya'nın Ukrayna işgalinin bitmesi için yoğun bir mekik diplomasisi yürütüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın krizin ortaya çıkışından beri 40’tan fazla liderle yaptığı onlarca görüşme, savaşa son vermeye yönelik barış gayretinin devamı. Ankara, Ukrayna savaşında üzerinde çok durulması gereken, kendine özgü bir politika izliyor ve bunu mümkün kılan Erdoğan'ın ısrarcı lider diplomasisi.
Malum Türkiye, savaşan iki tarafla da güven oluşturan bir ilişkiye sahip. Boğazları savaş gemilerine kapatması hem her iki taraf hem de dünya kamuoyu açısından olumlu karşılandı. Ankara bir yandan da Rus işgalini kınıyor ve Ukrayna'nın bağımsızlığına/toprak bütünlüğüne destek veriyor. Nitekim Ukraynalı yetkililer Ankara'nın insani, siyasi, diplomatik ve diğer yardımlarından dolayı hayli müteşekkirler. Ve Türkiye'nin BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri ve Almanya'nın yanında garantör olmasını istiyorlar. Diğer yandan Rusya'ya yönelik ağır yaptırımlara katılmayan Ankara, Moskova ile sıkı temas kurarak diplomasi ile sonuç alınmasına çabalıyor.
Ankara'nın haklıya hakkını veren ancak birkaç tarafı birden koruyan bu aktif diplomasisi arabuluculuk rolü üstlenme imkanını güçlendiriyor. Kiev açısından Türkiye hem arabulucu hem de barış sonrası garantör rolünde olabilecek bir yerde, Moskova ise giderek Türkiye’nin arabulucu opsiyonuna daha fazla yaklaşıyor. Ağır ekonomik yaptırımların bunalttığı Moskova, önümüzdeki haftalarda diplomasiden sonuç almak isteyebilir. Zira Batı ve Rusya arasında yeni soğuk savaş havası giderek yerleşiyor. ABD Başkanı Biden, Putin'i "savaş suçlusu" olarak niteledi ve Ukrayna'ya 800 milyon dolarlık yeni silah yardımları verilmesi kararına imza attı.
Â
Erdoğan İki Liderin Bir Araya Gelmesinde Israrcı
Erdoğan'ın Rusya-Ukrayna savaşının ateşkese ulaşması için elinden geleni yapmakta kararlı olduğu görülüyor. Bunun için Putin ve Zelenski'yi bir araya getirme arayışında ısrarcı. Bu ısrarında yirmi yıllık tecrübenin yansıması var. Putin ve Zelenski ile yürüttüğü lider diplomasisinin imkanlarına duyduğu güven var. İstanbul müzakereleri bir tesadüf olmadığı gibi bu aşamaya da bir çırpıda gelinmedi.
Daha Ukrayna krizinin başından itibaren Erdoğan'ın Rus ve Ukraynalı liderleri bir araya getirmek için çabaladığını hatırlayalım. Putin'in kararı bu savaşın sona erdirilmesi için hâlâ en önemli faktör. Ancak savaşın Rusya'nın ekonomik, askeri ve stratejik zayiatlarını artıracak bir sürece girdiği de malum. Geç kalması durumunda Putin'in üstlenmek zorunda kalacağı maliyet daha büyük olacak. İşte bu noktada Erdoğan'ın Putin'e "Zelenski ile bir araya gel" teklifi önem kazanıyor. Liderlerin bir araya gelmesi neden önemli?
Erdoğan, lider buluşması ile eşik atlanabileceğini biliyor. Rus müzakerecilerin toplantılarda sert ve uzlaşmaz bir profil izlemesi tipik Rus diplomasisi örneğidir. Çok farklı olmakla birlikte Türkiye ve Rusya arasındaki Suriye gündemli müzakerelerde de benzer zorluklar yaşandı. Ancak liderler arası görüşmeler sıçramaları, kritik adımların atılmasını sağladı. Şimdi Erdoğan, Putin ve Zelenski'yi bir araya getirerek krizin çözümünde "lider etkisi" oluşturmayı istiyor. Bunun için Putin'in savaşı durdurma ya da bitirme zamanı geldiğine ikna olması lazım. Zelenski'nin de masaya oturup, masadan çıkanı uygulayabilecek gücü gösterebilmesi gerekli.
Barış tarafların taleplerinin bir kısmından vazgeçmesini zorunlu kılıyor. Zelenski'nin asıl zorluğu Putin ile bir araya geldikten sonra başlayacak. Uzlaşmaya varmak da uzlaşılan şartları halkına anlatmak da ABD, AB ve İngiltere'yi bunlara ikna etmek de hayli zor olabilir. Bu arada, Türkiye'nin bir Avrupa ihtilafında etkin bir şekilde kolaylaştırıcı rol üstlenmesi, kıyaslamalarla ya da kıskançlıkla karşılanmamalı. Aksine Batı ülkeleri Türkiye'nin herkesin aleyhine olan bu savaşı sona erdirme çabasına destek vermeli.