Kriter > Dosya > Dosya / Türkiye'nin Libya Hamlesi |

Türkiye-Libya Anlaşmalarının ABD’deki Yansımaları


Türkiye’nin Libya ile imzaladığı muhtıraların hem Doğu Akdeniz’de kurulan ittifakı hem de bu ittifakı koşulsuz destekleyen ABD ve AB’yi açıkça rahatsız ettiği görülmektedir. ABD’nin Hafter’i kollayan tavrı, Türkiye ile ABD arasında Suriye’den sonra ortaya çıkan yeni bir fay hattı anlamına gelmektedir.

Türkiye-Libya Anlaşmalarının ABD deki Yansımaları

Doğu Akdeniz’de kurulan dışlayıcı ittifaka tepki gösteren Türkiye, Doğu Akdeniz’deki doğal kaynakların hakkaniyetten uzak bir biçimde paylaşılmasına müsaade etmeyeceğini ifade ederek tarafları diyalog ve müzakereye davet etti. Türkiye, sözlü uyarılarını somut adımlarla destekleyerek 2019 içinde sismik arama ve sondaj gemilerini Kıbrıs açıklarına gönderdi ve taraflara ulusal çıkarlarını koruma konusunda kararlı olduğunu gösterdi.

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de attığı bu adımlar, ABD ve AB’yi ciddi manada rahatsız ederken, Haziran 2019’da Yavuz sondaj gemisinin Akdeniz’e açılmasının ardından bir açıklama yapan ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Morgan Ortagus atılan adımı “provokatif” olarak nitelendirdi. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki enerji satrancında yaptığı en önemli hamle ise 27 Kasım 2019’da geldi. Türkiye ile Libya’da BM tarafından tanınan Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) arasında imzalanan “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” ile Yunanistan-Mısır-GKRY-İsrail ittifakının Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi dışlayan hamleleri tamamen boşa çıkartılmış oldu. Bu ittifakla aynı gün imzalanan “Türkiye-Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Güvenlik ve Askeri İş Birliği Mutabakat Muhtırası” ise Türkiye’nin gerekirse Libya’ya asker gönderebileceği şeklinde yorumlara neden oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trablus merkezli UMH ile imzalanan mutabakat muhtıralarının uluslararası hukuka uygun anlaşmalar olduğuna dikkat çekerek, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki menfaatlerinden asla vazgeçmeyeceğini net şekilde ortaya koydu.

 

ABD ve AB Rahatsız

Türkiye’nin Libya ile imzaladığı muhtıraların hem Doğu Akdeniz’de kurulan ittifakı hem de bu ittifakı koşulsuz destekleyen ABD ve AB’yi açıkça rahatsız ettiği görülmektedir. Özellikle Washington yönetimi her ne kadar Libya’da tarafsızlık politikası güttüğünü iddia etse de BM’nin tanıdığı ve meşru kabul ettiği Trablus hükümetine karşı savaş açan Tobruk merkezli Halife Hafter güçlerini dönem dönem kollayan bir tutum takınmaktadır. ABD’nin bu tavrı Türkiye ile ABD arasında Suriye’den sonra ortaya çıkan yeni bir fay hattı anlamına gelmektedir. Nitekim ABD’nin Libya Büyükelçiliği 18 Aralık 2019’da Tunus’ta düzenlediği ABD-Libya Ekonomik İşbirliği toplantısına Libya Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyelerinin yanı sıra Hafter taraftarı olduğu bilinen temsilciler meclisi üyeleri de davet edilmiştir. Yine Türkiye karşıtı bazı ABD’li senatörlerin Türkiye-Libya anlaşmalarının ardından gündeme taşıdıkları Doğu Akdeniz Güvenlik ve Enerji İşbirliği Ortaklığı Yasası, ABD Başkanı Donald Trump tarafından 20 Aralık 2019’da imzalanmış ve yürürlüğe girmiştir. Buna göre ABD-İsrail-GKRY-Yunanistan arasında Doğu Akdeniz’de enerji ve güvenlik iş birliğinin artırılmasına karar verilmiş, ayrıca GKRY’ye yönelik silah ambargosu da kaldırılmıştır.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Morgan Orgatus, 21 Aralık’ta Libya hakkında yaptığı açıklamada ABD’nin UMH’nin askeri yardım arayışından ve Hafter güçlerinin Rusya’dan aldığı silahları kullanarak giriştiği saldırıdan duyduğu rahatsızlığı belirtmiştir. Libya’ya dışarıdan yapılan askeri saldırıların, krizin çözümünü olumsuz etkilediğini belirten Orgatus, sivillere yönelik saldırıları kınadıklarını ifade etmiş ve tarafları krizi tırmandırmamaya davet etmiştir. ABD’nin BM ve Libya’daki bütün tarafları kapsayan müzakerelere başlama konusunda hazır olduğu belirtilen açıklamada, Tunus’ta düzenlenen ABD-Libya Ekonomik İşbirliği toplantısının kapsayıcı niteliğinin krizin çözümü için taşıdığı potansiyelin altı çizilmiştir. 21 Aralık’ta Reuters Haber Ajansı’na konuşan üst düzey bir ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Türkiye ile UMH arasında imzalanan mutabakatı “faydasız” ve “provokatif” olarak değerlendirmiş, anlaşmaların Libya’da süregiden krize Yunanistan ve Kıbrıs gibi tarafları dahil ederek krizi daha da karmaşıklaştırdığını iddia etmiştir. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, 22 Aralık’ta Twitter üzerinden bu iddialara cevap vererek Türkiye’nin Libya hükümeti ile imzaladığı anlaşmaların uluslararası hukuka uygun olduğunun, anlaşmaların ABD’li yetkililerin iddia ettiği gibi faydasız ve düzen bozucu olmadığının ve Türkiye’nin UMH’yi destekleyerek Libya’da olumlu bir rol oynadığının altını çizmiştir.

 

Karşıtlık Üretiliyor

ABD medyasına ve Washington merkezli düşünce kuruluşlarının analizlerine bakıldığında, anlaşmayı daha çok Türkiye’nin karşısında yer alan ittifak ekseninde ele aldıkları ve buradan yükselen eleştirileri manşetlerine taşıdıkları görülmektedir. Washington Post (WP) ve New York Times gibi yayın organları Türkiye-Libya anlaşmalarına itiraz eden Mısır, Yunanistan ve AB’nin rahatsızlıklarını merkeze almayı tercih etmiştir. Örneğin, Washington Post’ta yer alan bir haberde anlaşmaların ardından Mısır’ın BM’yi Türkiye’ye karşı harekete geçirme çağrısı ön plana çıkartılmıştır. Yine Washington Post’ta çıkan bir haberde AB’nin Türkiye-Libya anlaşmasına dönük kaygılarının ve anlaşmalar karşısında Yunanistan-GKRY blokuna verdiği desteğin altı çizilmiştir. New York Times’ta yer alan haberlerin de Washington Post’ta çıkan haberler ile neredeyse aynı olduğu görülmektedir. New York Times ise Türkiye-Libya anlaşmalarını Türkiye karşıtı blokuna gözünden okumayı tercih etmiş ve yaptığı haberlerde Yunanistan’ın endişelerini ön plana çıkaran taraflı bir dil kullanmıştır. Tıpkı Washington Post gibi New York Times da Mısır, Yunanistan ve AB’nin anlaşmalara yönelik itirazlarını merkeze almış fakat Türkiye’nin kaygılarına ve motivasyonuna yer vermemeyi tercih etmiştir. ABD merkezli The Hill, Abc News ve Bloomberg ise Türkiye-Libya anlaşmasını ABD devletinin perspektifinden görmüş ve anlaşmayı Libya’daki iç savaşı daha da karmaşıklaştıracak bir adım olarak tarif etmiştir.

 

Doğu Akdeniz

Doğu Akdeniz’de ABD, İsrail ve Avrupalı devletler, GKRY öncülüğünde sürekli olarak tatbikat düzenliyor.

ABD’nin Çıkarlarına Aykırı

ABD merkezli düşünce kuruluşlarının Türkiye-Libya anlaşmalarına yönelik değerlendirmelerine bakıldığında ana akım ABD medyası ile neredeyse aynı argümanların öne sürüldüğü gözlemlenmektedir. Örneğin, Washington Enstitüsü’nde görev yapan bir Türkiye uzmanı tarafından kaleme alınan analizde, Türkiye-Libya anlaşmaları tartışmalı olarak nitelendirilirken, ABD’nin Almanya tarafından başlatılan müzakerelere işlevsellik kazandırmaması durumunda Libya sahasında askeri çatışmaların daha da alevleneceği ve bu durumun Türkiye ile Rusya’yı sahadaki gelişmeleri şekillendiren iki aktöre dönüştüreceği ifade edilmektedir. Türkiye’nin Yunanistan-İsrail-Mısır-GKRY arasında kurulan Doğu Akdeniz İttifakı nedeniyle bölgede izole edilmesi nedeniyle bu anlaşmaların imzalandığı belirtilirken, ABD’nin tarafsızlık politikasının hem Washington’ın çıkarlarına aykırı olduğu hem de Türkiye gibi bölgesel müttefiklerle arasını açtığı belirtilmiştir. Yazıda dikkat çeken hususlardan biri de Mısır-BAE ittifakının Libya’da Türkiye-Katar blokunun desteklediği İslamcı ideolojiyi zayıflatmak üzere bu ülkeye müdahalede bulunduğunun iddia edilmesidir. Buna göre Batılı ülkelerin Mısır-BAE destekli Hafter’e sempatiyle bakmalarının temel nedenlerinden biri Hafter’in İslamcı gruplara savaş açmış olmasıdır.

Washington merkezli Orta Doğu Enstitüsü’nde konuyla ilgili yer alan analizde Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki temel aktörler tarafından izole edildiği vurgulandıktan sonra Türkiye’nin bu izolasyondan kurtulmak için Libya ile anlaşma yoluna gittiği ifade edilmektedir. Ankara’nın enerji alanında söz sahibi olma arayışı ise Türkiye’nin G20 ülkeleri arasında en az enerji kaynağına sahip olan ülke olmasına bağlanmaktadır. Türkiye’nin anlaşma ile uluslararası normları çiğnediğini iddia eden yazıda, anlaşmanın Akdeniz’deki gerilimleri ve çatışmaları daha da artıracağı vurgusu ön plana çıkmakta ve Türkiye’nin başını çektiği bu girişimlere karşı ABD, İngiltere ve Almanya’nın tabiri caizse masaya yumruğunu vurması gerektiği dile getirilmektedir.

 

Provokatif Değerlendirme

Carnegie Vakfı’nın internet sitesinde Libya savaşı üzerine yazılan bir analizde Türkiye’nin Libya ile imzaladığı anlaşmalara temas edilmektedir. Analizde Ankara ile Trablus arasındaki anlaşmaların Fransa ve Yunanistan’ın tepkisini çektiğine yer verilerek anlaşmaların AB-Türkiye ilişkilerine yapacağı olumsuz etki üzerinde durulmuştur. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Libya konusundaki açıklamalarını “provokatif” olarak nitelendiren analiz, Erdoğan’ın Rusya lideri Putin ile kuracağı diyalog sayesinde Libya sahasından netice almayı hedeflediğini öne sürmüştür. Analizin son kısmında ABD ve AB’nin Libya’daki etkisiz politikasının güç boşluğuna neden olduğu ve bu boşluğun Türkiye ve Rusya tarafından doldurulduğu belirtilmiştir. Ancak Türkiye ve Rusya arasındaki yakınlaşmanın Libya sahasında kısa süreli bir istikrar sağlasa da uzun vadede sorunları çözemeyeceği ve bu bağlamda ABD’nin Libya’ya yönelik etkin bir politika geliştirmesinin gerekli olduğu savunulmuştur.

Dolayısıyla ABD kamuoyunda öncelikle Türkiye’nin ulusal çıkarlarına yaptığı vurgu ve temel kaygılarının göz ardı edildiği görülüyor. İkincisi, Türkiye-Libya anlaşmaları Doğu Akdeniz’de ABD’nin partneri olan Yunanistan-Mısır-İsrail-GKRY bloğuna karşı bir hamle olarak değerlendirmekte ve bu hamlenin Libya’daki durumu daha da karmaşıklaştıracağı iddia edilmektedir. Üçüncüsü, Türkiye’nin Libya’ya yönelik politikası İslamcı bir politika olarak yaftalanmakta dolayısıyla Türkiye’nin Libya’da etkinliğinin artmasından duyulan rahatsızlık ideolojik saiklere bağlanmaktadır. Dördüncüsü, ne ABD hükümeti ne de basın ve düşünce kuruluşları Türkiye’nin anlaşma imzaladığı Trablus hükümetinin uluslararası meşruiyetini ön plana çıkarmaktadır. UMH’yi çatışan taraflardan biri ve meşruiyeti netleşmemiş bir aktör olarak göstermeye gayret etmektedirler. Son olarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan hem ABD hem de AB ülkeleri açısından Orta Doğu’da sorun çıkaran ve bu ülkelerin çıkarlarını baltalayan biri olarak gösterilmektedir.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası