Kriter > Ekonomi |

Manşet-Çekirdek Enflasyon Tartışması ve Merkez’in Faizi İndirim Kararı


Enerji ve gıda fiyatlarının küresel piyasalarda önümüzdeki aylarda da yüksek seyretmesi bekleniyor. Avrupa büyük bir enerji krizinin eşiğinde. Kömür ve doğalgaz fiyatları artıyor. Bu artışların Türkiye’ye yansımalarının olması muhtemel. Bir taraftan da aşırı hava olayları ve yüksek talep gibi faktörler, küresel gıda fiyatlarını zorluyor. Enerji ve gıdada fiyatlar artmaya devam ederse, manşet ve çekirdek enflasyon arasındaki makas açılır. TCMB’nin bu senaryonun gerçekleşmesi ihtimaline karşı nasıl bir politika izleyeceği üzerine çalışmalar yapması gerekir.

Manşet-Çekirdek Enflasyon Tartışması ve Merkez in Faizi İndirim Kararı

Türkiye’de ekonomik göstergeler, salgının ve politika tercihlerinin de etkisiyle karışık bir tablo ortaya koyuyor. Ekonomik büyümede çoğu G20 ülkesini sollayan bir hızda ilerliyoruz. İhracatta neredeyse her ay rekor kırıyoruz. Ekonomik aktivitenin canlılığı açısından böylesi pozitif bir hava varken, enflasyon rakamları can sıkıyor. Enflasyonun yaz aylarında düşüşe geçeceği beklentisi vardı, ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Kuraklığın tetiklediği yüksek gıda fiyatlarının yanı sıra küresel emtia fiyatlarındaki artışlar enflasyonu körükledi. Ağustos’ta yüzde 19’un altında kalması beklenen enflasyon yüzde 19.25’e sıçradı. Mevsim geçişi ve okulların açılmasının etkisiyle enflasyonun Eylül’de de yüksek çıkacağı tahmin ediliyor. Ekim-Aralık döneminde ise baz etkisinden kaynaklı olarak enflasyonda kısmi bir düşüş yaşanabilir. Enflasyonda yılı yüzde 16’nın üzerinde kapatacağız gibi, duruyor.

Enflasyonla ilgili tek olumlu gelişme, çekirdek enflasyonun (enerji-gıda- içecekler-tütün ürünleri-altın hariç TÜFE’deki artış oranının) Temmuz ve Ağustos’ta düşmüş olması. Çekirdek enflasyon neden önemli? Aslında çekirdek enflasyonun vatandaşı ilgilendiren bir tarafı yok. Çünkü vatandaşın alım gücünü manşet enflasyon (TÜFE’deki genel değişim oranı) belirliyor. Gıda veya benzin fiyatları artınca vatandaş bundan doğrudan etkileniyor. Dolayısıyla, çekirdek enflasyonu hesaplarken bu ürünleri dışarıda bırakmanın vatandaş cephesinde bir anlamı yok. Çekirdek enflasyonun önemi işin teknik tarafında. Gıda ve enerji gibi ürünlerin fiyatları para politikası araçlarının etki alanının büyük oranda dışında kaldığı için merkez bankaları, para politikasının enflasyon üzerindeki etkisini daha çok çekirdek enflasyon üzerinden takip ederler. Yani, merkez bankaları para politikasına duyarlı olan ürünlerdeki fiyat değişimlerini çekirdek enflasyon üzerinden takip ederek mevcut politikaların ne derece işe yarayıp yaramadığını test etmiş olurlar.

Ekonomi çevreleri dışında çok fazla takip edeni olmayan çekirdek enflasyon, son haftalarda popüler hale geldi. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) söylem değişikliğine gitmesi, çekirdek enflasyonun bir anda gündem olmasına -siyasetçilerin diline dolanmasına- neden oldu. TCMB daha önce piyasalarla kurduğu iletişimde politika faizinin enflasyonun üzerinde kalacağının altını kalın çizgilerle çizmişti. Yüzde 19.25’lik Ağustos enflasyonu, yüzde 19’luk politika faizini geçince, haliyle gözler TCMB’ye çevrildi.

Bu noktadan sonra TCMB’nin para politikasına dair önünde üç temel alternatif vardı: (1) politika faizini arttırmak, (2) finans piyasalarına yapılan fonlamanın kompozisyonunda değişikliğe giderek ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti (AOFM) üzerinden örtük bir faiz artışı gerçekleştirmek, (3) manşet enflasyon artmasına rağmen neden para politikasında sıkılaştırmaya gerek duyulmadığını piyasalara anlatmak.

Mevcut koşullarda neredeyse hiç kimse, TCMB’nin politika faizinde artışa gidebileceğini düşünmüyordu. Faiz artışı Türkiye’de hep siyasi olarak tartışılıyor; ancak konuyu sadece siyasete bağlamak doğru değil. TCMB ekonomik gerekçelerden dolayı da şu aşamada faiz artışına gitmenin makul olmadığını düşünmüş olabilir. Neden? Öncelikle, TCMB enflasyonun kısa bir süre içerisinde kalıcı olarak düşeceğini öngörüyor ve/veya faiz artışına gitmenin enflasyondaki mevcut gidişat üzerinde kayda değer bir etkiye neden olmayacağını hesaplıyor olabilir. Arz tarafındaki (küresel emtia fiyatları, kuraklık vb.) sıkıntıları düşünecek olursak, politika faizini arttırmanın enflasyonu düşürmedeki marjinal etkisinin şu aşamada oldukça sınırlı kalabileceğini söyleyebiliriz. Örneğin, gıda tarafında onca yapısal sorun varken, politika faizini birkaç puan daha arttırsanız da gıda enflasyonu ile baş edemeyebilirsiniz. Politika faizini arttırmanın TCMB’nin kredibilitesine olumlu yansıması olabilir ve böylece beklentiler kanalı üzerinden enflasyonu düşürücü yönde etkisi görülebilirdi.

İkinci alternatifi tercih etmek mantıklı değildi. TCMB’nin önceki dönemlerde de AOFM üzerinden örtük faiz artışlarına giderek enflasyonla mücadele etmeye ve finansal istikrarı sağlamaya çalıştığı oldu. Ama bu politika başarı sağlamadı. Bu yöntem, piyasa faiz oranlarını arttırmasına rağmen, para politikasına dair çok fazla belirsizliğe neden olduğu için özellikle kur üzerinden yaşanan enflasyon baskısına çare olamıyor. Hatta bu politikadan vazgeçilmek istendiği zaman, para politikasını sadeleştirmek için bir sürü zaman ve emek kaybedildiğini de biliyoruz.

 

Çekirdek Enflasyona Yöneliş

TCMB Başkanı Kavcıoğlu’nun Eylül’ün ikinci haftasında bir özel sektör etkinliğinde yaptığı konuşmadan kurumun üçüncü politika alternatifini seçtiği anlaşılmıştı. Kavcıoğlu, bu konuşmasında manşet enflasyon yerine çekirdek enflasyonu para politikasının odağına koyduklarını belirtmişti. Bazı ekonomistler TCMB’nin bu yaklaşımına itiraz etseler de çekirdek enflasyon üzerinden sözlü yönlendirme yapmanın merkez bankaları tarafından kullanılan bir yöntem olduğunu biliyoruz. Bu yüzden bunu ilk defa bizim merkez bankası keşfetmiş gibi şaşırıp tepki vermek çok makul değil. Ancak tabii ki, TCMB’nin bu yeni tercihinde tutarlı ilerlemesi ve iletişimi iyi yapması çok önemli. “Bir iki ay çekirdek enflasyona odaklandıktan sonra gidişata göre tekrar manşete dönebilirim” gibi bir izlenim verilmemeli. Neden böyle bir değişikliğe gidildiği farklı iletişim kanalları kullanılarak düzgünce anlatılmalı, piyasalar ikna edilmeli. Manşet enflasyonun yanı sıra çekirdek enflasyonda da görünüm bozulursa veya manşet ile çekirdek arasındaki makas çok açılırsa, TCMB’nin buna nasıl reaksiyon göstereceğine dair ipuçları verilmeli.

Bu husus oldukça kritik; çünkü enerji ve gıda fiyatlarının küresel piyasalarda önümüzdeki aylarda da yüksek seyretmeye devam etmesi bekleniyor. Avrupa büyük bir enerji krizinin eşiğinde. Kömür ve doğalgaz fiyatları artıyor. Bu artışların Türkiye’ye yansımalarının olması muhtemel. Bir taraftan da aşırı hava olayları ve yüksek talep gibi faktörler, küresel gıda fiyatlarını zorluyor. Enerji ve gıdada fiyatlar artmaya devam ederse, manşet ve çekirdek enflasyon arasındaki makas açılır. TCMB’nin bu senaryonun gerçekleşmesi ihtimaline karşı nasıl bir politika izleyeceği üzerine çalışmalar yapması gerekir.

TCMB
Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu başkanlığında toplanan Para Politikası Kurulu, politika faizini 100 baz puan düşürerek yüzde 18 seviyesine indirdiğini açıkladı. (Ali Balıkçı/AA)

 

Sürpriz Faiz İndirim Kararı

Manşet-çekirdek tartışmaları sürerken TCMB, 23 Eylül’de gerçekleştirdiği Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında piyasaları şaşırtarak politika faizini düşürme kararı aldı. Bazıları, TCMB’nin çekirdek enflasyon çıkışını faiz indiriminin bir sinyali olarak yorumluyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse, ben bu görüşte değildim. TCMB’nin odağı çekirdeğe kaydırmasını para politikasında ilave sıkılaştırma yapmamak için bir gerekçe olarak yorumluyordum. Gelinen son noktada hangi enflasyon göstergesine bakarsanız bakın fark etmez, TCMB’nin bu toplantıda faizi düşürmeye yönelik hareket alanı oldukça dardı diye düşünüyordum. Çoğu iktisatçı ve piyasa oyuncusu gibi ben de ters köşe oldum.

 

PPK karar metnine bakıldığında bu faiz indiriminin iki temel gerekçesi olduğu görülüyor:

  1. TCMB enflasyondaki yükselişin arızi unsurlardan kaynaklı olduğu görüşünde. PPK üyeleri, gelişmiş ülke merkez bankalarını referans olarak göstererek, özellikle küresel arz sıkıntılarından kaynaklı olarak artışa geçen enflasyonun geçici olduğunun altını çizmişler.
  2. TCMB, sıkı para politikasının ticari kredilerde öngörülenin ötesinde daraltıcı etki oluşturduğunu ve son dönemde alınan makro ihtiyati tedbirler (kredi kartı taksit sayısındaki kısıtlamalar ve kredi vadelerinin düşürülmesi) sayesinde tüketici kredilerindeki artış hızının yavaşlayacağını belirtmiş. Böyle bir ortamda faiz indirildiği zaman, ticari kredilerde rahatlama yaşanacağı ama tüketici kredilerinin ise artmayacağı öngörülmüş. Tüketici kredileri artmadığı durumda, faizi indirmenin enflasyonu şişirmeyeceği varsayılmış gibi duruyor.

 

Halihazırda zaten ekonomik büyüme oldukça güçlü ve dengeli bir seyir izliyor. Bu ortamda faiz indiriminin, ticari krediler ve ekonomik büyüme üzerinde ancak sınırlı bir pozitif etkisi olabilir. Öte yandan, sürpriz faiz indirim kararının kur ve enflasyon üzerinde baskı oluşturması muhtemeldir. Fed’in önümüzdeki Kasım’dan itibaren varlık alımlarını azaltması bekleniyor. Fed’in para politikası duruşundaki bu değişiklik sonrasında Türkiye gibi gelişen piyasalara para girişinde daralma yaşanabilir. Gelişen piyasalara yönelik yatırım iştahının azalması durumunda, TCMB’nin bu faiz indiriminin çeşitli yan etkileri ortaya çıkabilir.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası