24 Şubat 2022’de başlayan ve tüm dünyayı önemli ölçüde etkileyen Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının üzerinden iki yıldan fazla bir zaman geçti. Neticesinde ise Avrupa’nın en güçlü ekonomisi konumundaki Almanya’da hem kurumsal hem de savunma anlamında önemli değişiklik hamlelerine şahit olunuyor. Başta Avrupa ve Alman kamuoyu olmak üzere NATO müttefikleri arasında da önemli bir karşılık bulan bu hedeflerin, bugüne kadar tam anlamıyla hayata geçirilip geçirilmediği ise tartışılıyor. Son iki yıllık bu yeni dönemde özellikle Alman silahlı kuvvetlerinin/ordusunun (Federal Savunma/Bundeswehr) güçlendirilmesi hedefi birincil öncelik olarak öne çıkarken, aynı zamanda Ukrayna’ya yönelik silah yardımlarının devam etmesi konusu da güncelliğini koruyor. Zorunlu askerliğin geri getirilmesine yönelik tartışmaların son zamanlarda Alman siyaset ve kamuoyunda ele alınmaya başlandığı belirtilmelidir. Bu yazıda devam eden ordunun güçlendirilmesi hedefinin yanı sıra güncel tartışmalarda önemli bir yer tutan zorunlu askerliğin geri getirilmesi konusu ele alınacaktır.
Alman Ordusunun Güçlendirilmesi Hedefi ve Güncel Seviye
Almanya’nın güvenlik ve savunma alanına dair uzun yıllardır siyaset çevrelerinde sürdürülen tartışmalara rağmen tam anlamıyla bir değişim gerçekleştirilememiştir. Ancak Rusya’nın Ukrayna’ya 24 Şubat 2022’de başlayan saldırılarıyla birlikte Almanya’da etkileri günümüzde de süren güvenlik ve savunma politikalarında önemli değişikliklere gidilmiştir. Her ne kadar geçmişte bu alanlara yönelik reform çağrıları yapılmışsa da bu yönde kapsamlı adımlar atılmamıştı. Son olarak enerji alanında Rusya’ya yönelik bağımlılığı daha da belirginleşen Almanya’da bu yönde maliyetli bir değişim sürecine gidilmiştir. Bununla birlikte Almanya’nın tehdit algısında bir üst seviyeye geçilerek aynı zamanda Batılı müttefiklere yönelik askeri ve savunma noktasında bir nevi bağımlılık gerçeğiyle en nihayetinde yüzleşilmek durumunda kalınmıştır. Böylelikle öncelikli olarak, Batılı müttefiklerin de esasen yıllardır bu yöndeki beklenti ve özellikle ABD’nin çağrıları ile uyumlu olarak, Alman ordusunun güçlendirilmesi adımları atılmaya başlanmıştır.
Göreve Aralık 2021’de gelen ve üç partiden oluşan ancak sürekli kırılgan bir intibaa neden olan mevcut koalisyon hükümetinin (federal hükümetin) Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısıyla birlikte önemli bir krizle karşı karşıya kaldığını söylemek mümkün. Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD) üyesi olan ve geçmişte de Angela Merkel (Almanya Hristiyan Demokrat Birliği/CDU) hükümetlerinde görev alan mevcut Şansölye Olaf Scholz’un 27 Şubat 2022 tarihinde Federal Meclis’te duyurduğu yeni kararlara bilhassa Alman ordusunun güçlendirilmesine yönelik “dönüm noktası” (Zeitenwende) tanımlaması tercih edilmiştir. Böylelikle öncelikle Alman ordusunun güçlendirilmesine yönelik 100 milyar avro tutarında bir ek/özel kaynağın (Sondervermögen) ilerleyen yıllarda kullanılacak şekilde hayata geçirilmesi kararlaştırılmıştır. Bu adım ve harcamalarla birlikte Almanya’nın savunma harcamalarının, Almanya’nın gayrisafi yurt içi hasılasının (GSYİH) yüzde 2’sinin üzerine çıkarılması ve böylelikle NATO beklentileri ile de uyumlu hale getirilmesi hedeflenmiştir.
Yaklaşık iki yıllık –ve genel olarak yavaş ilerlediği yönünde bilhassa ana muhalefet konumundaki CDU/CSU partileri tarafından eleştiriler yönetilen– süreç sonunda ordunun güçlendirilmesine dair önemli adımlar atılmıştır. Ancak buna rağmen hâlâ Alman ordusunda ciddi eksiklerin olduğu belirtilmektedir. Ayrıca Almanya’nın Ukrayna’ya yaptığı silah yardımlarının doğrudan Alman ordusunun envanterindeki eksiklikleri daha da artırdığı eleştirileri yöneltilmiştir. Şubat 2022’den 2023’ün son aylarına kadar özellikle 100 milyar avro tutarındaki ek savunma kaynağı kapsamında dahi ordunun güçlendirilmesinin tam anlamıyla hayata geçirilemediği, ancak 2023 sonu ve 2024 itibarıyla ise belli bir hızlanmanın yaşandığı ileri sürülmüştür. Buna göre 100 milyar avronun ancak belli bir bölümünün harcanabildiği ve ordunun öncelikli ihtiyaçlarına yönelik kullanılması noktasında harekete geçildiği duyurulmuştur.
Örneğin son olarak Mart 2024’te Alman ordusu için toplam 47 milyar avro değerindeki projelerin tedariki için Federal Meclis tarafından onay verildiği kamuoyuna duyurulmuştur. Ayrıca yine ilgili 100 milyar avro tutarındaki ek/özel savunma bütçesi/kaynağının takriben üçte ikisinin de yine Alman ordusu için tedarik edilecekler kapsamında anlaşmaların yapıldığı belirtilmiştir. Bunun anlamı ise örneğin Alman ordusu tarafından birçok silah ve savunma sisteminin hem iç hem de dış üreticilerden siparişlerinin yapıldığı ve bu siparişlerin tedarik edilme süreçlerinin ise uzun bir süreyi kapsadığıdır. Böylelikle sürecin devam ettiğine sıklıkla işaret edilmektedir. Örneğin Almanya’nın ABD’den sipariş ettiği –ve esasen Avrupalı müttefiklerinden bilhassa Fransa’yı da pek memnun etmediği– F-35 savaş uçaklarının öncelikle 2026’da Alman ordusuna teslim edilebileceği unutulmamalıdır. Benzer kapsamlı silah sistemlerinin hem iç hem de dış üreticilerden tedarikinde çalışmalar yürütülse de kamuoyunda ordunun güçlendirilmesine yönelik girişim ve uygulamaların hâlâ yeterli olmadığı eleştirileri öne çıkmaktadır. Bu noktada, mali ve materyal eksikliklerin altını çizenler olsa da ordunun ileriye dönük personel sorununun ilerleyen süreçte daha da önemli bir sorun haline gelmesi muhtemeldir.
Ordunun güçlendirilmesine yönelik finansal eksikliklere ilişkin yapılan eleştirilerde 100 milyar avro tutarındaki ek kaynağın şimdilik önemli bir işlev gördüğü belirtilirken, bunun aynı zamanda örneğin, 2024’te ilk kez NATO’nun yüzde 2 oranındaki savunma hedefine Almanya’nın ulaşabilmesine de olanak sağladığına dikkat çekilmektedir. Diğer yandan söz konusu ek kaynağın en geç 2028 itibarıyla tamamen harcanmış olması sonrasında ise savunma bütçesinde son derece büyük kaynak eksikliklerinin oluşacağına da işaret edilmektedir. Konuyla irtibatlı gelecekteki eksiklik ve önemli noktalara değinilirken, örneğin 100 milyar tutarındaki özel/ek savunma kaynağının yaklaşık üçte birinin genel olarak Almanya’nın savunma bütçesinde geçmişte kısıtlamalara gidilen alanlarda kullanıldığı belirtilmektedir. Dolayısıyla burada orduda güçlendirme veya modernleştirmeden ziyade mevcudun korunması önceliğinin altı çizilmektedir. Bununla birlikte yine 100 milyar avro tutarındaki ek kaynağın yaklaşık yüzde 8’inin faizler için harcandığı belirtilmektedir. Böylelikle 2027 sonuna kadar kullanılması planlanan ek bütçenin ordunun güçlendirilmesi noktasındaki sınırlı etkisinin altı çizilmektedir.
Zorunlu Askerliğe Dönüş Tartışmaları
Ordunun güçlendirilmesinin finanse edilmesine dair eksikliklerin giderilmesinin yanı sıra ordunun ileriye dönük personel sorununun da siyasette önemli bir yer tuttuğu söylenebilir. 2022’de Rusya’nın başlattığı savaş sonrası tehdit algısının artmasıyla birlikte ordunun güçlendirilmesi kapsamında, ordudaki asker sayısının da artırılması gerektiği üzerinde durulmaktadır. Federal Savunma Bakanı Boris Pistorius’un (SPD) toplumu yeni ve savunma gerçekliklerin bilincinde olmaları yönündeki bir nevi ikna çabaları dikkat çekmektedir. Pistorius’un ordunun güçlendirilmesi odağındaki yaklaşım ve söylemlerinin ise hem kendi partisinde hem de sol-sosyal demokrat çevrelerde zaman zaman mesafeli bir tutuma neden olduğu unutulmamalıdır.
Diğer yandan 2011’de Merkel (CDU) liderliğindeki –dönemin CDU/CSU Hür Demokratik Parti (FDP)– koalisyon hükümeti (2009-2013) tarafından fiilen askıya alınan zorunlu askerliğin son aylarda yeniden canlandırılması yönündeki tartışmaların gündeme geldiği söylenebilir. 2011’de fiilen askıya alınan ancak yasal olarak hâlâ örneğin savunma durumunda erkeklere yönelik zorunlu askerliğin yeniden canlandırılması mümkündür. Orduda askerlik başvurularının beklenen düzeyde olmayışı, zorunlu askerlik tartışmalarını da yeniden somut bir şekilde gündeme getirmek üzeredir. Mevcut aşamada yaklaşık 182 bin askerin yer aldığı Alman ordusunda 2031’e kadar bu sayının 203 bine ulaşması ve açığın kapatılması hedeflenirken, bu rakama ulaşmak için belli bir seviyede zorunlu askerliğin de dikkate alınması gerektiği yönünde görüşler ileri sürülmektedir. Henüz federal hükümetin ve ilgili üç koalisyon partisinin konuya dair somut önerileri söz konusu olmasa da, Federal Savunma Bakanı Pistorius’un (SPD) önümüzdeki haftalarda bazı öne çıkan seçeneklerin incelenmesi sonrası spesifik bir zorunlu askerlik modelini gündeme getirmesi beklenmektedir.
Ancak başta SPD’li Sansölye Scholz olmak üzere, partinin önde gelen isimlerinin zorunlu askerliğe mesafeli durması ve eski modelin günümüzde hayata geçirilemez olarak nitelendirilmesi, konunun kolay bir şekilde ele alınamayacağını göstermektedir. Pistorius’a kıyasla SPD’nin eş genel başkanları zorunlu askerliğe karşı çıkarken, Şansölye Scholz da mevcut durumdaki askerliğe gönüllü katılımın daha cazip hale getirilmesine yönelik adımların atılması gerektiği yönünde bir eğilimdedir. Diğer koalisyon ortaklarından Yeşiller’de de geleneksel olarak zorunlu askerliğe eleştirel bir tutum öne çıkarken en küçük koalisyon ortağı FDP’li siyasiler ise genel bir zorunlu askerliğe karşı çıkmaktadırlar. Ana muhalefet konumundaki CDU’da ise –geçmişte bizzat liderlik yaptıkları koalisyon tarafından hayata geçirilen– zorunlu askerliğin kaldırılmasının kademeli olarak geri alınması ve “askerlik hizmetinin ‘sosyal zorunlu yıl’a dönüştürülmesi” hedefi söz konusudur. CDU’nun bu hedefine, ki güncel anketler doğrultusunda 2025 son baharında gerçekleştirilecek olan bir sonraki federal meclis seçimlerinde birinci parti gelmesi beklenmektedir, son olarak Mayıs’ta partinin güncel programında da (Temel İlkeler Program) yer verilmiştir.
Muhalefette yer alan Sol Parti ise zorunlu askerliğe karşı çıkarken, aşırı sağcı AfD ise parti programında zorunlu askerlik yanlısı bir çizgiyi benimsemekte ancak özellikle Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı sonrası bu konunun parti içerisinde de farklı görüşlere neden olduğu ileri sürülmektedir. Ordu üst yönetiminden konuya dair yapılan ve esasen ordunun güçlendirilmesiyle ilgili önemli bir detayın altını çizen açıklamalarda ise uzmanlaşmış personele ihtiyaç duyulduğuna işaret edilmektedir. Dolayısıyla zorunlu askerlik gibi bir model ile mevcut eksikliklerin giderilemeyeceği yönünde bir yaklaşım dikkat çekmektedir. Güncel anketler doğrultusunda bilhassa gençlerin çoğunluğunun ise zorunlu askerlik uygulamasına tekrar geri dönülmesine karşı çıktığı ileri sürülmektedir.
Sonuç itibarıyla Alman ordusunun güçlendirilmesi noktasında 2022’den bu yana değişen güvenlik ve savunma algısıyla birlikte kapsamlı adımların atılması kararlaştırılmıştı. Geride bırakılan iki yıllık süreçte çeşitli adımlar hayata geçirilmeye çalışılmış ancak gelinen aşamada ise hâlâ tam anlamıyla somut bir sonuç hedefine ulaşılamamıştır. Ayrıca 100 milyar avro tutarındaki ek kaynağın önümüzdeki yıllarda tüketilecek olmasının getirdiği gerçeklik, özellikle Federal Savunma Bakanı Pistorius (SPD) tarafından bilinmektedir. Bu sebeple şimdiden örneğin 2025’in savunma bütçesine yönelik 6,5 milyar avro ilaveten bir kaynak talep etmektedir. Federal Maliye Bakanı Lindner ise (FDP) bu talebe karşı çıkarken, önümüzdeki haftalarda koalisyon içerisindeki bir diğer tartışmanın olası bir zorunlu askerliğin yeniden canlandırılması etrafında şekillenmesi muhtemeldir. Zira ordunun güçlendirilmesi hedefinin bir diğer ayağını teşkil eden asker sayısının ne şekilde artırılacağına yönelik de tam anlamıyla bir görüş birliği mevcut değildir. 2011’de fiilen askıya alınan zorunlu askerliğin yeniden canlandırılması veya karma bir modelin hayata geçirilmesi ile ilgili tartışmaların, özellikle 9 Haziran Avrupa Parlamentosu seçimleri sonrasında yeniden ve daha somut olarak gündemde ele alınması muhtemeldir.