1 Nisan 2024 günü İran’ın Suriye’nin başkenti Şam’da bulunan büyükelçilik binasına yapılan saldırıda, Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Kudüs Gücü’ne bağlı önemli isimler hayatını kaybetmişti. Bu saldırıyla el yükselten İsrail’e karşı İran’ın nasıl bir cevap vereceği dünyada olduğu kadar ülke iç kamuoyunda da tartışma konusu oldu. İran’ın kesinlikle bir cevap vereceğini söyleyen yetkililer ve kanaat önderleri, bu saldırının mahiyetini ve zamanını kendilerinin belirleyeceklerini belirttiler. ABD başta olmak üzere Batılı güçlerin İran’ın bir misilleme gerçekleştireceğini dünya kamuoyuyla paylaşmaya başlamalarıyla birlikte durumun ciddi olduğu ve bu kez önemli bir saldırı ihtimali olabileceği üzerinde durulmaya başlandı. Nihayetinde 13 Nisan 2024 akşamı İran İslam Cumhuriyeti tarihi içerisinde ilk kez İran’dan doğrudan İsrail’e yönelik bir saldırı gerçekleşti.
DMO, saldırının ardından yaptığı açıklamada İran halkına teşekkür ederek, “İran'ın birlik ve inanç gücüne zarar vermek isteyen düşmanlara izin vermeyeceklerini” belirtti. Açıklamanın devamında “İran'ın elde ettiği caydırıcı güçle düşman kamplarına karşı daha kararlı olacaklarını” söyleyen DMO, “operasyonun başarısının İran halkı ve çeşitli siyasi grupların destek ve iş birliğiyle sağlandığını” duyurdu. Açıklama, “bu anlamlı zaferin Allah'ın yardımı ve Mehdi'nin desteğiyle gerçekleştiği” ve “Sadık Vaat”in İran İslam Cumhuriyeti'nin bölgedeki rolünü güçlendireceği ve güvenlik açısından önemli bir dayanak oluşturacağı vurgusuyla bitti.
Konuyla alakalı açıklama yapan bir başka kurum ise İran Silahlı Kuvvetleri (ERTEŞ) oldu. İran İslam Cumhuriyeti Ordusu Askeri ve Siyasi Daire Başkan Yardımcısı Tuğgeneral Muhammed Ekreminiya katıldığı bir törende “Sadık Vaat Operasyonu”nun birçok farklı mesajı içinde barındırdığını belirterek, ilk mesajın “İran halkına yönelik olduğunu” söyledi ve “Silahlı Kuvvetlerin halkın çıkarlarını korumak için hiçbir güce boyun eğmeyeceğini ve uzun süredir devam eden yaptırımlara rağmen dünyanın en gelişmiş dron ve füzelerini üretebildiklerini, operasyon sırasında bu teçhizatı kullandıklarını” anlattı. Ekreminiya, operasyonun bir diğer mesajının ise düşman güçlere olduğunu vurgulayarak “İran'a yönelik saldırılara Silahlı Kuvvetler tarafından sert yanıt verileceği ve hiçbir yabancı güçle uzlaşma olmayacağını; ülkenin güvenliği ve çıkarlarının korunmasında milletin taviz vermeyeceğini”n altını çizdi. Ortadoğu’da stratejik dengelerin artık değiştiğini belirten Ekreminiya, “İran'ın bölgesel güvenlik ve savunma düzenlemelerinin temeli ve merkezi olabileceğini” de kaydetti.
Sadık Vaat Operasyonu Öncesi ve Sonrasında İran Basınının Yaklaşımı Nasıldı?
İsrail’in Şam saldırısının gerçekleşmesinden İran’ın cevabına kadar geçen sürede İran basınında gerekli karşılığın İran tarafından verileceği vurgusu hakimdi. Bunun dışında İran basınında İsrail’in bu saldırıyı neden gerçekleştirdiğine dair de birçok köşe yazısı ve haber yayınlandı. Genel olarak bu yazıların savunduğu fikre göre İsrail’de zor durumda olan Binyamin Netanyahu hükümeti, dünya kamuoyu ve iç politikada zora giren pozisyon ve imajını düzeltmek için İsrail-Gazze denklemini genişleterek bir İran-ABD denklemi oluşturmak istedi. Dolayısıyla bu sıkışmışlığı kıracak bir hamleye ihtiyacı vardı ve bu sebeple doğrudan İran topraklarına saldırarak bunu gerçekleştirdi. Süreç boyunca basın tarafından işlenen tema bu yönde oldu.
Saldırının ardından ise İran basını, verilen cevabın sert, şaşırtıcı, yeterli ve “kahredici” olduğu yönünde yayınlar gerçekleştirdi. Örneğin Arman-ı Milli gazetesi "Stratejik, Hesaplanmış ve Kesin" manşetini kullanırken Keyhan gazetesi "İran İsrail’e Cehennemin Kapısını Açtı" şeklinde başlık attı. Cam-ı Cem manşetinde "Siyonistlerin Aşağılanması" ifadesini kullanırken Horasan gazetesi "Stratejik Sabrın Sonu" başlığıyla çıktı. Saldırı sonrası kutlamalara ve dünyadan gelen tepkilere de geniş yer veren İran basını, bütün halkın her katmanıyla saldırının arkasında olduğunu göstermek için toplumun, bürokrasinin ve siyasetin hemen her kademesinden tepkileri haberleştirdi ve servis etti.
İçişleri Bakanı Ahmed Vahidi yaptığı açıklamalarda, akademisyen ve aydınlar başta olmak üzere kamuoyunu yönlendiren kanaat önderlerinin bu operasyonun boyutlarını “analiz etmelerini ve değerlendirmeleri gerektiğini” söyledi. Yaptığı bir konuşmada Vahidi, “Elbette büyük İran halkı ve gençleri kıymet bilirler. Dünya bu operasyonun bölgesel ve uluslararası ilişkilerde meydana getirdiği değişimleri yakından izlerken, akademisyen ve entelektüeller; bu büyük kararları, operasyonu ve sonuçlarını tartışmalı, analiz etmeli ve değerlendirmelidir” dedi. Bu söylem, açık bir şekilde, müesses nizamın meseleyi propaganda silahı olarak önümüzdeki dönemlerde işlemeye devam edeceğini gösteren işaretlerden biri olarak görülebilir. Dolayısıyla basının dilinin tonu da bununla paralel bir şekilde olmaya devam edecektir.
Sadık Vaat Operasyonu’na İran Siyasetinden Tepkiler
Saldırının ardından İran’da siyasiler ve devlet adamları da konuya tepkisiz kalmadılar. İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ayetullah İbrahim Reisi katıldığı bir törende, “İsrail'in gücünün ‘Aksa Tufanı Operasyonu’ sonrası ‘Sadık Vaat’ ile örümcek ağı kadar zayıf olduğunu gösterdi” dedi. İran’ın savunma sanayiine ve askeri kapasitesine de vurgu yapan Reisi, “İran ordusunun temelde dini inanca ve Allah’a dayalı olduğunu ancak aynı zamanda ileri teknoloji, eğitim ve askeri yeteneklerle donatıldığını” söyledi, “İran ordusunun, İslam Devrimi öncesinde yabancı uzmanlara muhtaçken artık kendi uzmanlarıyla tüm teknolojik ve askeri faaliyetlerini sürdürdüğünü” belirtti. Reisi, “bu durumun İran'ı diğer bölge ülkelerinden ayıran ve silahlı kuvvetlerini bağımsız kılan bir faktör olduğunu” da kaydetti.
Ali Laricani sosyal medya hesabı üzerinden “İslam Devrimi'nin mücadeleci yolu sonuç verdi” derken, eski Cumhurbaşkanı Yardımcısı İshak Cihangiri, “İsrail'in İran'ın Şam'daki konsolosluğuna yaptığı saldırı ve 7 kişinin öldürülmesinin İran'ın yanıt vermesini zorunlu kıldığını; bu nedenle hesaplanmış bir yanıt ve bu yanıtın savaşı genişletmeden verilmesi gerektiğini, İran'ın meşru savunma çerçevesinde sınırlı bir cevap verdiğini ve İran İslam Cumhuriyeti'nin caydırıcılığını artıracak her tür eylemi desteklemenin gerekli olduğunu” söyledi. Hüccetü'l-İslam Seyyid Hasan Humeyni ise yapılan saldırıyı "cesurca" diye niteledi ve operasyon için "gurur verici" ifadesini kullandı. Saldırı için “Siyonist rejimin küstahlığı ve yanlış analizleri nedeniyle kaçınılmaz bir zorunluluk olduğunu” belirten Humeyni, “bu operasyonun stratejik bir karar olduğunu ve İran'ın güç, güvenlik ve ulusal gururunu gösterdiğini” söyledi.
Eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani de konuyla alakalı görüş beyan eden isimlerden biri oldu. Ruhani, İran'ın verdiği yanıta değinerek İsrail’in saldırısı için “aptalca” dedi ve “Bütün dünya İran İslam Cumhuriyeti'nin askeri bir eylemi başlatmadığını görüyor. İsrail saldırıya başladı ve İran sadece karşılık verdi. Umarım Siyonistler ders almış ve cezalarını çekmişlerdir, saldırılarına devam etmezler. Eğer devam etmek isterlerse doğal olarak cevabını alacaklar. Ancak umarız aptallıklarını tekrar etmezler” diye konuştu.
Devrim Rehberi Ali Hamaney’in Batı Azerbaycan Vilayeti temsilcisi olan Hüccetü'l-İslam Seyyid Mehdi Kureyşi de operasyonu değerlendiren isimler arasındaydı. Urmiye’de Cuma namazında konuşan Kureyşi, “Siyonist rejimin yıllardır İran'ın çıkarlarına saldırdığını ve bilim insanlarını hedef aldığını” söyleyerek, “Şam'daki konsolosluğa yapılan saldırının ardından Devrim Rehberi’nin bu duruma sert bir yanıt verilmesi gerektiğini söylediğini, bunun üzerine rejimin sert bir karşılık verme kararı aldığını” ifade etti. Verilen cevabın “uluslararası hukuka uygun olduğunu ve Siyonist rejime başka bir saldırının daha sert yanıtlarla sonuçlanacağına dair bir uyarı olduğunu” vurgulayan Kureyşi’ye göre İran, Siyonist rejim ve destekçilerinin yenilmez olmadığını kanıtladı.
Sadık Vaat Operasyonu’na Sanat Dünyasından Tepkiler
Operasyona İranlı çeşitli sanatçılar da destek verdi. Televizyon oyuncusu Ahmed Necefi saat sabah yediye kadar uyanık kalarak haberleri takip ettiğini belirterek, “İran'ın yaptığı şey ülkemizin gücünü gösteriyor. Biz zorbalığa boyun eğmiyoruz. Bu bizim onurumuzu gösteriyor. Biz yapabileceğimizi gösterdik ve vurduk. Bu, İsrail'e ciddi bir uyarıydı ve İran İslam Cumhuriyeti'nden halkın bir talebi olarak görülebilir.” dedi. Bir başka televizyon oyuncusu Huşeng Tevekküli de “İran'ın adımını misilleme olarak tanımlamak yanlış olur. Bu, İsrail'in davranışlarına ve Gazze'deki son altı aylık katliama doğal bir tepkiydi.” şeklinde konuştu. Yönetmen Reşid Hacetmend ise “İsrail rejimi İran topraklarına yani büyükelçiliğimize saldırdığında bir tokat yemeleri gerekiyordu ve bence bu iyi bir tokattı. Sanki hâlâ uykudalar ve ne tür bir tokat yediklerini anlamamış gibiler.” ifadelerini kullandı. Ünlü sunucu Fatıma Efşaryan ise "Haberleri duyduğumda ayaktaydım. Rehber’in ifadeleriyle bu kez öncekilerden farklı olacağını ve büyük bir olayın yaşanacağını bekliyorduk. Önce Twitter'dan öğrendim ve sonra televizyonun alt yazısını gördüğümde ev halkını uyandırdım ve sabaha kadar haberleri izledik." dedi.
Halkın Tepkisi Ne Oldu?
Saldırının ardından sosyal medya mecralarına İran’ın çeşitli şehirlerinde kutlama görüntüleri düşmeye başladı. Keza basında da halkın desteğini ve coşkusunu yansıtan çok sayıda haber ve resim servis edildi. Buna karşın İran’da halkın keskin bir şekilde kutuplaştığı düşünüldüğünde herhangi bir önemli olayda kutbun bir ucuyla diğer ucu arasında keskin ayrışmalar ve bakış farklılıkları olabiliyor. Dolayısıyla şu an bilimsel olarak bir veri sunulamayacağı için bu konunun halktaki yansıması hakkında kesin bir yorum yapmak ve oransal sayılar vermek yanlış olacaktır. Ancak daha öznel bir yorum getirilecek olunursa İran halkı, bir çatışma durumunda ve dış politika konularında ekseriyetle devletlerinden yana tavır almaya meyilli olduğundan Şam saldırısına verilen cevabı da önemli ölçüde olumlu karşıladıkları düşünülebilir.