Kriter > Dış Politika |

Kazakistan’da Olayların Gelişimi: Protestolardan Güç Mücadelesine


Olayların büyümesi üzerine Tokayev, hükümeti sorumlu tutarak Başbakan Askar Mamin’i görevden aldı ve LPG fiyatlarında indirime gidildi. Fakat protesto gösterileri, özellikle ülkenin en büyük şehri olan Almatı’da hükümet binalarının işgal edilmesi, alışveriş merkezlerinin yağmalanması ve kolluk güçlerinin olayları kontrol etmekte yetersiz kalması ile tam bir kaosa dönüştü.

Kazakistan da Olayların Gelişimi Protestolardan Güç Mücadelesine
Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü'nün barış gücü askerleri Kazakistan’da (Valery Sharifulin/TASS-Getty Images, 11 Ocak 2021)

Protestolar

Kazakistan’daki son olaylar, ülkenin 30 yıllık bağımsızlığında karşılaştığı en ciddi olaylardır. Kazak yetkililerin de kabul ettiği gibi ülkenin batı bölgelerinde ve Almatı’daki protestolar; yapısal, sosyo-ekonomik ve sosyal güvenlikte yaşanan sorunlardan kaynaklandı. Kazakistan'daki protestolar yeni de değildi. Son gösterilerin de başladığı Janaözen şehrinde, 2011’deki gösterilerde hayatını kaybedenler olmuştu ama gösterilerin temel öznesi sosyo-ekonomik şartlar idi. Nitekim Haziran 2019 Cumhurbaşkanlığı seçiminde (ülke çapında oyu yüzde 71 civarında) Kasım Cömert Tokayev’in en düşük oy aldığı (yüzde 55 civarında) bölge, içinde Janaözen’in olduğu Mangıstav bölgesidir. Bu özelliği ile bu bölgenin muhalif bir karakteri vardır.

Zaten, sahip olduğu zenginliklerin adil dağıtılmamasına ve talepleri yetkililere ulaştırmada karşılaşılan güçlüklere, bir de koronavirüs salgının sosyo-ekonomik koşulları daha da ağırlaştırması eklenince, ülkede toplumsal bir yorgunluk baş gösterdi. Kazak bozkırlarının zor yaşam koşulları ve şehirlerde net olarak görülen ekonomik adaletsizlik şartları, durumu daha da ağırlaştırdı. Hal böyle olunca, özellikle araçlarında ucuz olduğu için kullandıkları LPG’ye yapılan zam (50 tengeden 120 tengeye artırılması), halkın tepkisini çekti ve bunu hükümet binaları önünde protestolarla göstermeye başladılar. Tokayev, Cumhurbaşkanı seçildiği Haziran 2019’da ülkede sosyal adaleti sağlayacak adımları atacağına ve siyasal reformları yapacağına söz vermişti. Nitekim bazı adımlar da atıldı. Fakat bu adımların yetersiz olduğunu Kazak yetkililer de kabul ediyor. Olayların büyümesi üzerine Tokayev, hükümeti sorumlu tutarak Başbakan Askar Mamin’i görevden aldı ve LPG fiyatlarında indirime gidildi. Fakat protesto gösterileri, özellikle ülkenin en büyük şehri olan Almatı’da hükümet binalarının işgal edilmesi, alışveriş merkezlerinin yağmalanması ve kolluk güçlerinin olayları kontrol etmekte yetersiz kalması ile tam bir kaosa dönüştü.

Kazakistan Cumhurbaşkanı Tokayev ve diğer Kazak yetkililer yaptıkları açıklamalarda, olayların sosyo-ekonomik sebeplerle başladığını kabul ederken, kısa sürede olayların başka ülke vatandaşlarının dahil olduğu uluslararası terör olayına ve sonra da bir darbe girişimine döndüğünü söylüyorlar. Yine Kazak yetkililere göre, olaylar siyasal iktidarı tehdit eder aşamaya gelip, uluslararası nitelik almaya başlayınca da Kazakistan, Kolektif Güvenlik Antlaşma Örgütü (KGAÖ) üyelerinden yardım talep etti.

 

Uluslararası Terör Olayı mı?

Tokayev’in iddia ettiği uluslararası terör bağlantıları konusunda bugüne kadar Kazak hükümeti tarafından somut bir delil ortaya konamadı. Tokayev’in ilk konuşmalarında ve Twitter mesajında 20 bin teröristin ülkede olduğu ve bunların başka ülkelerden geldiği ile ilgili bir veri, şu ana kadar güvenilir açık kaynaklarda yok. Nitekim, sosyal medyaya da yansıyan radikal grup üyesi olarak lanse edilen Kırgızistan vatandaşının Almatı’ya bir müzik programı için gelmiş olan, bir ara Diriliş dizisinin müziklerinin hazırlanmasına da katkıda bulunan caz müzisyeni olduğu ortaya çıktı. Kısa zamanda Kırgız yetkililerin de araya girmesi ile ülkesine geri gönderildi. Kazakistan’da radikal grupların varlığı inkar edilemez ama sayılarının çok az ve etkilerinin de sınırlığı olduğu söylenebilir.

Ülke içindeki başlangıç protestolarını yönlendiren bir muhalefet ve lideri olmasa da, yurt dışında yaşayan bazı muhalif zengin iş adamlarının, protestolara müdahil olmaya çalıştığını görüyoruz. Bu noktada, Fransa’da yaşayan ve Fransa tarafından 2020’de sığınmacı statüsü verilen kaçak milyarder Muhtar Ablyazov’un destekçilerinin de bu olay sırasında aktif olduğu biliniyor. Zaten Ablyazov’un kendisi de sosyal medya üzerinden verdiği mesajlarda bunu ifade ediyor. Fakat, Ablyazov yandaşları çok küçük bir azınlık ve protestolar sırasındaki etkilerinin hangi boyutta olduğu bilinmiyor. Kazak oligarkları, Kazakistan’ın doğal zenginliklerini sömürerek elde ettikleri servetlerini Batılı ülkelerde tutuyor ve Batılı devletler de buna göz yumuyor. Batılı devletler, aynı zamanda hem Kazakistan yönetimi ile iyi geçinirken hem de muhalif zengin iş adamlarına ev sahipliği yapıyorlar. Bu sebeple de, olaylarda Batılı devletlerin parmağı olabileceği fikri farklı sosyal medya mecralarında ifade edildi ama buna dair somut bir veri görünmüyor.

Kazakistan Parlamentosu
Kazakistan parlamentosunda altta Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömer Tokayev, yukarıda Eski Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev görülüyor. (STR/AFP-Getty Images, 20 Mart 2019)

 

Darbe Teşebbüsü mü?

Olayların darbe teşebbüsü olarak ifade edilmesinin bazı işaretleri olsa da, protestoların nasıl geliştiği, şiddet olaylarına nasıl dönüştüğü ve özellikle de olayların kontrolden çıktığı, Tokayev’in KGAÖ’yü yardıma çağırmasına sebep olan gelişmeleri tam olarak bilmek halen mümkün değil. Fakat şunlar da ifade edilebilir: Nursultan Nazarbayev ülkeyi neredeyse 30 yıldan beri (ülke Sovyetler Birliği’nin parçası olduğu dönemde de Kazakistan Komünist Partisi Birinci Sekreteri olarak) yönetmekteydi. Eylül 2016’da Özbekistan Devlet Başkanı İslam Kerimov’un aniden ölmesi üzerine, Kazakistan’daki siyasal dönüşümün de yumuşak bir şekilde gerçekleştirilmesi için adımlar atmaya karar verdi. Nazarbayev sonrası için Kazak siyasi elitleri arasında bir yarış başladı. Bu kararlar çerçevesinde, bazı yetkilerini Kazakistan Meclisi’ne devretti. Kendisi için Devlet Güvenlik Konseyi Başkanı görevi oluşturuldu. Mart 2019’da Nursultan Nazarbayev, Cumhurbaşkanlığı’ndan istifa ettiğini ve yerine Senato Başkanı Tokayev’in geldiğini duyurdu. Haziran 2019’da yapılan seçim ile Tokayev halk tarafından Cumhurbaşkanı seçildi. Tokayev Başbakan, Senato Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı gibi çok önemli görevlerde bulunmuş, aslında kariyer olarak üst düzey bir diplomattı. Yani, siyasetçi kimliği ile değil teknokrat kimliği ile biliniyordu. Bu sebeple de Nazarbayev’in etkisi altında olması beklenmekteydi. Önce 2020’de Dariga Nazarbayeva’yı Senato Başkanlığından alarak, sonra da 2021’de uzun yılların İçişleri Bakanı ve Savunma Bakanı olmak üzere üst düzey görevlileri değiştirerek iktidarını sağlamlaştırmaya çalıştı. Son olaylar sırasında da, Kazakistan İç İstihbaratının başında olan eski Başbakan ve Nazarbayev’in çok yakın çalışma arkadaşlarından Karim Masimov ile diğer üst düzey istihbarat görevlileri önce görevlerinden alındı ve ardından da gözaltına alındılar. Son olaylardaki bazı gelişmeler, Kazakistan üst düzey yönetiminde bir güç mücadelesi yaşandığı ya da en azından büyük bir anlaşmazlığın olduğunu ve Nazarbayev sonrası Kazakistan yönetici eliti arasında yeni bir aşamaya geçildiğini göstermekte.

Kazakistan Cumhurbaşkanı Tokayev’in KGAÖ üyesi ülkelerinden yardım istemesi, Kazak güvenlik birimlerinin olayları kontrol altına almadaki yetersizliğinden değil (aksine Kazak güvenlik birimleri içinde toplumsal olaylarda nasıl mücadele edileceği konusunda eğitimli birimleri bulunmakta), kendi ifadesi ile “darbe teşebbüsü”nde bulunanları püskürtmek ve kendi iktidarını sağlama almak içindi. Uluslararası ilişkilerde bu olayları açıklarken kullanılan “omnibalancing” (ülke içindeki güç mücadelesinde avantajlı konumda olabilmek için dış desteğe sahip olmak) yaklaşımı, bu konuda açıklayıcı olabilir. Bu yaklaşıma göre, ülkede tam olarak otoritesini sağlayamayan, iktidarı kaybetme korkusu yaşayan yönetici elitler, iktidarlarını korumak ve ülkede göreceli bir istikrar sağlamak için, dış güçlerin yardımına ihtiyaç duyar. Bu anlamda içeride kendilerine vereceği destekle iktidarını devam ettirebilecekleri devletlerden ya da uluslararası kurumlardan yardım isterler. Nitekim, Tokayev ülkede kontrolü tam olarak sağladıktan ve “darbe teşebbüsünü” püskürttükten sonra KGAÖ güçlerinin ülkeyi kısa zamanda terk edeceğini de ilan etti. Böylece, Kazak yönetimi Kazak halkı arasında yaygın olan milliyetçi duyguları da dikkat aldığını gösterdi.

 

Sonuç

Milliyetçilik duygusu, kısaca hem geçmiş yaşanmışlıkların hem de ortak gelecek tahayyülün bir ifadesidir. Bugün, Kazakistan toplumu içinde milliyetçilik duygusu güçlüdür; Rus birliklerinin uzun süre kalması, soru işaretlerinin çoğalması ihtimalini ve muhalif grupların Kazak milliyetçiliği gibi güçlü bir fikir etrafında bütünleşmesini kolaylaştıracaktı. KGAÖ askerlerinin ülkeden Tokayev’in belirttiği zaman içinde çıkmaları halinde ise bu söz konusu olmayacaktır.

Ayrıca geçmişte, özellikle kuzey bölgelerinde yoğun yaşayan Slav asıllı Kazakistan vatandaşları arasında, Rus milliyetçiliğini öne alan ve Rusya’daki bazı milliyetçi siyasetçiler ile müteveffa Aleksandr Soljenitsin gibi Rus entelektüellerin savunduğu Kazakistan’ın kuzey topraklarının Rusya’ya verilmesini isteyen düşünceler gündeme gelmiş, bu 1990’larda Nursultan Nazarbayev’in başarılı politikaları ile savuşturulmuştu. Bu konuda, bundan sonra Kazak hükümeti daha dikkatli adımlar atmak zorunda kalabilir.

Son olarak şunu vurgulamak gerekir ki; başta Rusya olmak üzere KGAÖ üyelerinden destek gücü talep etmesi, Kazakistan'ı Rusya’ya daha yakınlaştıracak, son yıllarda iki ülke arasında var olan soğukluk giderilmiş olacak, bunun sonucu olarak da Nazarbayev sonrası Kazakistan yönetiminin şekillenmesinde Rusya'nın daha fazla etkisi olacaktır. Kazakistan’daki olayların bölgesel ve uluslararası etkileri ise daha geniş incelemeyi gerektirmektedir.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası