Kriter > Siyaset |

Değişen Dünyanın Yönetim Modeli Olarak Başkanlık


Günümüzün dijital dünyasında bir kurumu, bir işletmeyi veya farklı fonksiyonlar içeren bir işi yönetmek arasındaki fark giderek azaldı. Bunun ana hatları; içinde bulunulan durumu iyi analiz etmek, buradan yola çıkarak hedefler belirlemek, sonuçları kıyaslamak, değişime göre gözden geçirmek ve geleceğe doğru sağlam adımlarla ilerlemektir.

Değişen Dünyanın Yönetim Modeli Olarak Başkanlık

Günümüzün dijital dünyasında bir kurumu, bir işletmeyi veya farklı fonksiyonlar içeren bir işi yönetmek arasındaki fark giderek azaldı. Bunun ana hatları; içinde bulunulan durumu iyi analiz etmek, buradan yola çıkarak hedefler belirlemek, sonuçları kıyaslamak, değişime göre gözden geçirmek ve geleceğe doğru sağlam adımlarla ilerlemektir.

Dünyada bu adımları değerlendiren, akredite eden ve kalitesini inceleyen çeşitli mükemmellik modelleri vardır. Bu modellerin isimleri ve ülkeleri farklı olsa da yaptıkları işler ana hatlarıyla giderek birbirine benzemektedir. Bu sistemlerde liderler hiyerarşik yapılardan ziyade hedeflerle birlikte merkezde yer alırken, bunun etrafında ise başta insan kaynakları olmak üzere tüm paydaşlar ile finansal kaynaklar, süreçler ve bilişim teknolojileri gibi temel bileşenler yer alır. Tüm bu bileşenler birbiriyle ve liderle etkileşim halindedir.

Bu sistemlere daha çok özel sektör kuruluşları rağbet etmekte, işletmeler bu sistemleri kullanmak için seferber olmakta ve çok emek harcamaktadır. Çünkü hedefleri vardır ve ayakta kalabilmek için rekabet etmek, hızlı karar vermek ve sonuç almak zorundadırlar.

Türkiye Hedefleri Olan Bir Ülke

2002 yılından sonra büyük mesafeler kat eden ve dünyanın 17. büyük ekonomisi olan Türkiye, kişi başına 10 bin doları aşan milli geliri, genç nüfusu ve hızlı büyüme potansiyeli olan dinamik bir ülke haline gelmiştir. Türkiye 2023 yılında kişi başına milli geliri 25 bin dolara, ihracatı 500 milyar dolara ulaşmış bir ülke olarak dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmeyi amaçlamaktadır.

Ülkemizde bu amaçlar doğrultusunda son yıllarda önemli adımlar atılmakta, stratejiler belirlenmekte, planlamalar yapılmakta ve hedefler tanımlanmaktadır. Ancak bütün kurumlar arasında hedef birliği ve uyum olmadığı için özellikle iki üç senedir bunların icrasında ve sonuçlandırılmasında aynı başarı sağlanamamaktadır. Bundan dolayı yeni bir atılım yapma ve daha ileri hedeflere gitme konusunda önemli zorluklar söz konusudur. Bunun iki nedeni vardır. Birincisi, karşınıza her aşamada bürokratik engel çıkmakta ya da bürokrasi işi yavaşlatmaktadır. İkincisi, uygulayanlar önemli riskler almak zorunda kalmaktadır. Türkiye’nin her alanda daha büyük atılımlar yapabilmesi için mevcut yönetim sistemi ve anlayışının değişmesi ve her kurumda sonuç odaklı yeni yönetim sistemine geçilmesi gerekmektedir.

Sistem Değişimini Vizyoner Liderler İstiyor

İş yapma konusunda iki yaklaşım bulunmaktadır. Birincisi, mevcut hiyerarşi içinde işlerin yürümesini sağlamak ve risk almadan konumunu muhafaza etmektir. İkincisi ise ülkesini, dünyayı takip eden buna göre hedefler koyup sonuç almak isteyen ve bunun için gerektiğinde risk üstlenen vizyoner liderlik yaklaşımdır. İkinci kategoride olan liderler bunu uygulamaya kalktığında zorluklarla karşılaşmakta, iş yerine prosedür ve bürokrasi ile zaman geçirmekte, hızlı karar alamamakta ve hedefe ulaşmakta güçlük yaşamaktadır. Bu tür liderler ister kamu isterse özel sektör yöneticisi olsun bunu görecek ve sistem değişimini zorlayacaktır. Bu değişimi düşünmeye başladığında çözüm de kendiliğinden gelecektir.

Ülkemizde de şirketler dünya rekabetine açıldıkça, şirketlerin en üst düzey yöneticilerinin iyi birer lider olmalarının önemi daha fazla anlaşılmaya başlandı. Dolayısıyla yöneticiler sadece yönetmek değil, aynı zamanda yönlendirmek sorumluluğunu da üstlenen ve risk alan üst düzeydeki liderlere dönüştü. Türkiye’nin kurumlarının da güçlü ve çevik bir yönetim sistemine ihtiyacı vardır. Bu şekilde kararların hızlı ve sağlıklı bir şekilde alınması ve uygulanması kolaylaşır. Mevcut sistemin buna göre yapılandırılması gerekir.

Türkiye’ye Özgü Bir Sistem Olmalı

"Nasıl bir model olmalı?" sorusuna cevap ararken yapılan çalışmalarda evrensel normlara uygun aynı zamanda ülkenin koşulları ile bezenmiş bir yönetim ve liderlik modeli öne çıkmaktadır. Başka ülkelerde çok iyi uygulanan sistemler ülkemizde aynı başarıyı göstermeyebilir. Bunun pek çok alanda örnekleri görülmüştür. Evrensel normlar korunarak ülkemizin coğrafyası, insan yapısı, çeşitliliği, kültürü, gelişmişlik düzeyi gibi konular dikkate alınarak basit, şeffaf ve hesap verebilir bir model uygulanmalıdır.

Ülkemizde cumhurbaşkanlığı makamı son şekliyle seçilmiş, hedefleri olan, beş yılda bir halka hesap veren bir kurum haline gelmiştir. Mevcut yapımızda ise ikinci bir lider tanımlanmıştır ki iki üst düzey liderlik tanımı sistemde her zaman sorun üretmeye açıktır. Bu çelişkinin giderilmesiyle hükümet, parlamento, bürokrasi, belediyeler, üniversiteler, iş dünyası ve toplumun her kesiminin, ülkenin gelecek hedefleri doğrultusunda el birliği ile hareket etmesi sağlanır.

Merkezinde liderlik olan bu modelin etrafında bir zincirin halkaları gibi birbiriyle uyum içinde çalışan mekanizmalar yer alabilir. Alınan kararları ve uygulamaları izleyecek, uygulamaların hedeflerle uyumunu gözetecek, süreçleri şeffaflık ve hesap verebilirlik açısından denetleyecek mekanizmalar bu modeli tamamlayan en önemli halkalardır. Bu şekilde mevcut sistemin karmaşasından yararlanarak işleri yavaştan alan, performansı düşük veya etik olmayan işler yapan pek çok kişinin ya da kurumun saltanatı sona erecektir. Türkiye de hedefleri doğrultusunda hızlı şekilde ilerlemeye devam edebilecektir.

Burada açıklanan yönetim sistemini başkanlık olarak adlandırmak en uygunudur ve bu sistem yarı-başkanlık veya partili cumhurbaşkanlığı seçeneklerinden biriyle de uygulanabilir.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası