Kriter > Ekonomi |

Covid-19 Aşısında Son Durum


Pfizer-Biontech ortaklığında geliştirilen aşının başarı oranının yüzde 90’ın üzerinde olduğu duyurulmuş ve otoriteler tarafından hızlıca gerekli kabulleri almıştır. Biontech bilim ekinin başında olan Türk kökenli Dr. Uğur Şahin, çok yakın bir zamanda aşının, yaşamı eskiye döndüreceğini söylemiştir.

Covid-19 Aşısında Son Durum

Koronavirüs salgınının ciddiyetinin ortaya çıkmasının ardından, ülkeler buna bir çözüm geliştirmeye çalışmıştır. Sokağa çıkma yasağı ya da alışveriş yerlerini ziyaret kısıtlamaları çok sayıda ülkede gündemde olsa dahi, bunların nihai çözümler olmadığı açıktır. Bu problemi tamamen ortadan kaldırmak amacıyla, şu aşamaya kadar hemen hemen tüm ülkelerde virüs ve virüsün yapısına dair çok sayıda araştırma çalışmaları yürütülmüş ve bu alana ciddi kaynaklar ayrılmıştır.

Kritik sonuçları olan bu virüsün insanlarda yarattığı endişeyle beraber, kurulan hastaneler, üretilen ekipmanlar, önleyici ve koruyucu ilaçlarla, üstlenilen faaliyetlerin çeşidi yüksek rakamlara ulaşmış ve bu da bir nevi bir virüs ekonomisi oluşturmuştur. Ölüm haberlerinin yayılmasıyla, ülkeler aşı seferberliği içine girmiştir. Ekim 2020 itibarıyla 165’ten fazla aşı geliştirilmiştir. Rusya aşı denemelerinin başarıya ulaştığını ilk ilan eden ülke olmuş ama alanında uzman isimlerden ve kurumlardan son fazların güvenilir olmadığına dair açıklamalar gelmiştir. Genel olarak bakıldığında, Çinli şirket olan Sinovac’ın ve Pfizer-Biontech aşısının gündemde olduğu söylenebilir.

Talem ve Sorrento ilaç şirketleri, 10 ve 7 farklı aşı-ilaç deneme rakamıyla lider durumdadır. Her ne kadar bu firmalar çok sayıda deneme yapsalar da, henüz başarılı olduklarını duyurmamıştır. Bu firmalar geçmişte de virüs vakalarında ilaç geliştirme çabalarında bulunmuşlar ama bilinen bir başarı elde edememişlerdir.

Her ne kadar birçok ülkeden aşı keşfiyle ilgili birçok iddia ortaya atılsa da, Pfizer-Biontech ortaklığında geliştirilen aşının başarı oranının yüzde 90’ın üzerinde olduğu duyurulmuş ve otoriteler tarafından hızlıca gerekli kabulleri almıştır. Biontech bilim ekibinin başında olan Türk kökenli Dr. Uğur Şahin, çok yakın bir zamanda aşının, yaşamı eskiye döndüreceğini söylemiştir.

 

Dağıtım Sorunsalı

Aşının geliştirilmesiyle beraber, aşıların muhafaza edilmesi ve dağıtımı ile ilgili soru işaretleri de gün yüzüne çıkmıştır. Tıp profesörleri aşıların dağıtımıyla ilgili lojistik teknolojinin birçok ülkede bulunmadığını belirtirken, Coca-Cola gibi soğuk zincir dağıtım ağına sahip birtakım şirketler, bu konuyla ilgili problemin ellerinde bulunan imkanlarla kolaylıkla aşılabileceğini ileri sürmektedir.

Normal şartlar altında kolaylıkla beraber hareket eden hükümetler, bu zorlu durumda, kendi milli çıkarlarını ve belki de oy kaygılarını göz önünde bulundurarak, aşı şirketleriyle ve aşılarla ilgili bazı kısıtlayıcı adımlar atmaya çalışmıştır. Ülkelerin bu girişimlerine karşılık, ilgili şirketler belki küresel ticari potansiyeli ve belki de birtakım insani değerleri düşünerek hükümetlerin getirmeye çalıştığı kısıtlamaları kabul etmeme yönünde eğilim göstermişlerdir. Astrazeneca ve Pfizer gibi şirketlerden yapılan açıklamalar bu doğrultudadır.

Hükümetlerin ve grupların milliyetçi görülebilecek bu davranışı, Covid-19 sonrası dönemde de siyasal ve ekonomik birtakım izler bırakacağını işaret etmektedir. Geçtiğimiz aylarda Avrupa Birliği (AB) nezdinde İtalyan Büyükelçisi Massari ve bazı devlet yetkililerinin AB’yi eleştiren açıklamaları bu hususta ışık tutmaktadır. Bunun yanı sıra bu tip milliyetçi yaklaşımlar, Soğuk Savaş döneminde meydana gelen Rus-Amerikan uzay yarışını da hatırlatmaktadır.

Aşıda doğru dağıtımın yapılmaması yıllık 1.2 trilyon dolardan daha fazla bir refah kaybına sebep olabilecektir, bazı ülkeler kendi halklarını bağışık hale getirseler dahi küresel üretim ve dağıtım zincirinde yaşanacak kayıplardan dolayı, her ülke ekonomik anlamda etkilenecektir. Düşük gelir grubu ülkelerinin bu aşıyı elde edememeleri yıllık refah kaybının 153 milyar dolar olmasına sebep olacak, bunun önemli bir kısmı AB ve ABD gibi gelişmiş ülkelere olan maliyetlerden kaynaklanacaktır. Bu nedenle AB ve ABD bu ülkelere yapılabilecek tüm yardımları yapmalıdır.

Aşıya herkesin ulaşması durumunda, gelir düzeyi yüksek ülkeler yaptıkları her 1 dolarlık harcamanın yaklaşık 5 katını elde edecektir. Öte yandan herhangi bir aşı geliştirilmemesi durumunda yıllık küresel kayıp 3.4 trilyon dolar civarlarında olacaktır. BM, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) gibi kurumların daha fazla birleştirici açıklamalar yapması ekonomi ve sağlık gerekçelerinden dolayı gereklidir. Hafner ve diğerlerinin araştırmasına göre elde edilen rakamlar, tüm dünyanın bu konuda acil bir iş birliğine gitmesi gerektiğini göstermektedir.

 

Aşının Yarattığı Finansal ve Ekonomik Durum

Her ne kadar aşıyla ilgili çalışmalar gelecek vaat etse de bu konuda bir rüyaya dalmamak gerektiği de açıktır. UBS Başkanı Alex Weber’in söylediği gibi aşının şu an herkeste mevcut olduğu varsayımıyla bile düzelme birkaç yıllık bir süreyi geçecektir. İşsizlik ve eski büyüme rakamlarına ulaşmak ise daha da uzun bir süreyi alacaktır. İnsanlarda yarattığı psikolojik tahribatsa araştırma gerektiren çok daha derin bir konudur. İspanyol gribi vakasında olduğu gibi Covid-19 dünya tarihine şimdiden damga vurmuştur.

Geliştirilen aşıların uygulanabilmesi için ilgili ülke sağlık yönetimlerinin onayına ihtiyaç vardır. 11 Kasım’da Avrupa Komisyonu Pfizer-Biontech aşısının alımına gerekli onayı vermiştir. Bunun yanı sıra Amerikan İlaç ve Gıda Dairesi FDA 10 Aralık’ta gerekli izinlerin verilmesi için toplanacaktır. İzin verilmesi durumunda 11 Aralık’ta ilk aşıların yapılması beklenmektedir.

Pfizer-Biontech yetkilileri yıl sonuna kadar 25 milyon kişiyi aşılayabileceklerini ifade ederken, yıl sonuna kadar 50 milyon, 2021 sonuna kadar da 1.3 milyar doz üretebileceklerini söylemektedir. Tabii bu süreçte hangi ülkenin ne kadar doz alacağına dair soru işaretleri olsa da, şimdiden gelişmekte olan ülkelerin milyonlarca doz edindiği bilinmektedir. Aşının ilk kimlere vurulacağı sorusuna da sağlık ve hizmet çalışanları cevabı verilmektedir.

Pfizer’ın yayınladığı medya notuna göre yüzde 42 çeşitlilik oranına sahip olan 43 bin 538 kişi bu teste katılmış ve hiçbirinde ciddi bir yan etki gözlemlenmemiştir. 94 kanıtlanmış iyileştirme vakasının yanı sıra, 164 vaka üzerinde de teyit testleri devam etmektedir. Elde edilen veriler, bulunan aşının ne denli güçlü olduğunu göstermektedir.

Bilindiği gibi iktisatla ilgili temel gözlemlerden biri bolluk zamanlarında serbest piyasa ekonomisinin işe yarar olması, öte yandan kriz zamanlarında ise devlet müdahalesinin şart olmasıdır. Aşının dağıtımıyla ilgili küresel olmayan ve/veya salt özel sektöre teslim edilen dağıtım, toplumu iyileştirme çabasını sıkıntıya sokacaktır.

Özel sektör, aşıya en fazla ödeyecek olana yönelecektir, bu nedenle aşıya en çok ihtiyaç duyan kesimin aşıdan mahrum kalması ihtimali vardır. Maddi gücü yüksek olan kesim ilerde belirmesi muhtemel bir yoksunluğa karşın olması gerekenden çok büyük miktarda doz alabilecektir ama devletin ya da kamu kurumlarının organize ettiği bir dağıtım sürecinde bunun yaşanması daha düşük ihtimaldir.

Devletin dağıtım yapmadığı durumlarda, aşıya ihtiyaç duymayan kesimlerin aşıyı alması ve aşıların karaborsaya düşmesi de bir başka ihtimaldir. Ayrıca aşının uzun vadeli etkileriyle ilgili gözlemleri yapmak özel sektör dağıtımında daha da zor olacaktır. Bunların yanı sıra, soğuk zincir kullanımıyla ilgili koordinasyon problemleri de söz konusu olabilecektir.

Aşıyla ilgili olumlu haberlerin, hisse senetlerinde yaptığı etki ortadadır. Pfizer’ın hisse değeri 9 Kasım’da 52 haftanın zirvesine oturmuştur. Morgan Stanley ve diğer büyük yatırım şirketleri Pfizer’ın aşı satışlarından 2020-2021 arasında 8 milyar dolar gelir elde edeceğini hesaplamaktadır. Bu tek bir kalemden elde edilmesi sebebiyle rekor olarak düşünülebilir; bu gelirin yanı sıra, ilacın yarattığı güven etkisiyle beraber Pfizer’ın diğer ilaçlarında da pozitif yönlü bir satış değişimi olacağı söylenebilir.

Pek tabii bazı analistler, pozitif gelir değişiminin piyasa tarafından fiyatlandığını ve uzun vadede büyük bir değişiklik beklememek gerektiğini söylemektedirler. Benzer durumlara baktığımızda, belli bir noktadan sonra rakip şirketlerin de sürece dahil olarak, pazar gelirini güçleri doğrultusunda paylaştıkları görülmüştür. Bu nedenle ilgili gelirin sadece Pfizer’a ya da öncü diğer şirketlere gideceğini düşünmek yanlıştır.

Daha önce ifade edildiği gibi, aşı konusunda gösterilecek milliyetçi tutumlar, ekonomi ve sağlık açısından durumu daha fazla karmaşıklaştırmaktan başka işe yaramayacaktır. İlgili tüm paydaşlar fakir ya da zengin demeden ihtiyaç duyulan her topluma ve her kesime aşıları götürmelidir.

Belli aralıklarla bu tip virüslerin ortaya çıktığı ve çok sayıda insanın ölümüne sebep olduğu görülmektedir. Aşı gibi kritik adımlar atılsa da, insanların bu tip virüslere karşı topyekun önlem alması açısından daha genel, genetik gibi alanlarda ciddi çalışmalar ortaya konmalıdır.

Aşılarla ilgili verilebilecek bir tavsiye ise, mümkün olduğunca tüm ülkelerin kendi aşılarını ve/veya önlemlerini geliştirmesidir, böylece Pfizer gibi şirketlere yapılacak ithalat ödemelerinin önü bir nebze de olsa kesilecektir. Özellikle uzun vadede bu tip harcamalar gelişmekte olan ülkelerin finansal yükünü daha da arttıracaktır, bu da döviz kuru ve cari açıkla ilgili problemleri daha da ciddi hale getirecektir.

 

Türkiye’de Aşı Çalışması

Türkiye’de aşı çalışmaları Sağlık Bakanlığı ve TÜBİTAK öncülüğünde yürütülüyor. Şu an Türkiye’de yürütülmekte olan 8 adet aşı çalışması var ve yürütülen aşı çalışmaları farklı teknolojilerle ilerliyor. Bakan Koca’nın açıklamalarına göre faz 3 aşamasına gelmiş 6 aşıdan 2’si Türkiye’de bulunuyor. Faz 3 aşaması 10 binlerce kişide denenecek, bu kişilerden aşı öncesi 5 gün karantinada durmaları istenecek.

Dünya Sağlık Örgütü kaynaklarına göre Türkiye aşı çalışmalarını başlatan üçüncü ülke konumunda. Her ne kadar hayvan deneylerinin önemli bir kısmı tamamlanmış olsa da uzmanlar üretim kısmında yaşanacak bazı zorluklara dikkat çekerken, bunların da üstesinden gelinebileceğini söylüyorlar. Regülatör onaylarının 2021 yılının ilk yarısında tamamlanmasının ardından, senenin ortalarına doğru Türkiye’nin geliştirdiği aşının hazır olması beklenmektedir.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası