23 Aralık 2022’de Paris’te bir silahlı saldırı meydana geldi. Şehrin merkezinde, 10. Paris olarak adlandırılan bölgede meydana gelen saldırıda 3 kişi hayatını kaybetti, 3 kişi de yaralandı.
1980’lerden itibaren Türk göçmenlerin yoğun oluşu nedeniyle "Türk mahallesi" olarak isimlendirilen bölgede; dokuma tezgahları, konfeksiyon ve deri atölyeleri 2000’lerin ortalarına kadar faaliyetini sürdürüyordu.
Saldırıların Kimlikleri
Bu sektörlerin Paris dışına, hatta Fransa dışına taşınmasıyla birlikte 10. Paris’in demografik ve sosyal yapısı değişime uğradı. Kuzey ve Doğu garlarının (Gare du Nord ve Gare de l’Est) çok yakınında oluşu nedeniyle, Paris’in en önemli insan sirkülasyonu ve multietnik yapılanması bu bölgede gerçekleşiyordu. "Türk mahallesi" artık, Kürt, Pakistanlı, Mağripli, Sahra Altı Afrikalı ve Balkan ülkelerinden gelen göçmenlerin oluşturduğu çok kültürlü ve renkli bir dünya mahallesine dönüşüyordu.
23 Aralık’ta Enghien sokağında meydana gelen saldırıyı 69 yaşında, Fransız Demiryolu İdaresi (SNCF) emeklisi William Malet isimli bir Fransız’ın düzenlediği açıklandı. Paris Savcılığı, Paris-Marsilya hattında hızlı tren makinistliği de yapmış olan saldırganın kimliğine dair yaptığı açıklamada, "patoloji haline dönüşen bir yabancı ve göçmen düşmanlığı" vurgusu yapıyordu. İçişleri Bakanı Gerald Darmanin ise saldırının ardında "bariz bir şekilde yabancı düşmanlığının" görüldüğünü belirtiyordu.
8 Aralık 2021’de Paris’in Bercy semtinde bulunan göçmen çadırlarına satırla saldıran bu kişi, kamptaki çadırları doğramış, burada bulunan 2 göçmeni de yaralamıştı. Le Monde gazetesinin haberine göre, olaydan hemen sonra saldırgan, saldırıya uğrayan 2 göçmenle birlikte gözaltına alınmış, göçmenlerden biri hakkında sınır dışı kararı verilmişti. William Malet tutukluluk süresinin sona ermesiyle birlikte 12 Aralık 2022’de yani saldırıdan 11 gün önce serbest bırakılmıştı. Le Parisien, "Avrupalı olmayan yabancıları" hedef alan William Malet’nin adli kontrol şartıyla serbest bırakılmasına rağmen, 17 Aralık’ta müdavimi olduğu atış poligonuna gittiği bilgisini de paylaştı.
Fransız medyasına göre “içine kapanık, az konuşan, hiç evlenmemiş, hiç kız arkadaşı olmamış, çocukluğundan beri ateşli silahlara ve atış poligonlarına ilgisi olan birisi” olarak tanımlanan William Malet’nin yabancı düşmanlığını ortaya çıkaran başka bir olay ise Şubat 2016’da evinde meydana gelen hırsızlık.
O tarihlerde Paris’in kuzeydoğusunda bulunan Livry-Gargan banliyösünde oturan Malet, bir akşam vakti evine döndüğünde içeride 3 genç ile karşılaşır. Hırsızlık niyetiyle eve giren gençlerden 2’sini ağır yaralayan Malet, diğerinin kaçmasına engel olamaz. Daha sonra açılan davada Malet, 17 yaşındaki gençleri yaralamaktan yargılanır ve 1 yıl hapis cezasına çarptırılır. Yabancı kökenli gençlerin soygun girişimi, Malet’nin evinde sakladığı silah ve cephanenin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu olayda Malet’nin evinde 30’dan fazla çeşitli türde ateşli silah ve önemli miktarda mühimmat ele geçirilir.
Olaydan sonra anne ve babasının yaşadığı Paris’in merkezine, 2. bölgeye taşınan Malet, kiraladığı 6 metrekarelik bir odada ırkçı nefretini büyüttüğü bir yaşam sürmeye başlar.
William Malet’nin yabancı düşmanlığı, bu soygun sonrası aldığı 1 yıllık hapis kararından sonra iyice açığa çıkar. Artık Avrupalı olmayan yabancılardan nefret etmektedir ve intikam almak için planlar yapmaktadır. Aralık 2021’de Paris Bercy’de Somali ve Etiyopyalı göçmenlere düzenlediği satırlı saldırı, "Avrupalı olmayan yabancılara" karşı duyduğu öfkenin -bilinen- ilk eyleme dökülmüş halidir.
23 Aralık’ta gerçekleşen saldırının ilk anlarından itibaren Fransız medyası ve siyasiler, saldırının "Kürtlere yönelik" olduğunu iddia etti. Cumhurbaşkanı Macron, sosyal medya hesaplarından paylaştığı bir mesajda "Kürtlere yönelik menfur bir saldırı" ifadesini kullanırken, Fransız basını ve televizyon kanalları, saldırının 10. Paris’te bulunan Ahmet Kaya Kültür Merkezi’ne yapıldığını tekrarlıyordu.
Malet’nin soruşturma savcısına verdiği ifadede, olayın Enghien sokağında, sokak ortasında gerçekleştiğini biliyoruz. Sabah 06.00’da önce Paris’in yabancıların yoğun olduğu bir başka mahallesi Saint-Denis’ye "katliam yapmak üzere" yola çıkan Malet, etrafta yeteri kadar yabancı bulamayınca planından vazgeçer ve geri döner. Daha sonra öğle saatlerinde yeniden, 10. Paris’e doğru yola çıkar. Malet, bu mahalleyi çok iyi tanıyordur çünkü çocukluğu burada geçmiştir ve "Eskiden burası bizim mahallemizdi" demektedir. Otobüsle geldiği Enghien sokağında "Yabancılardan nefret ediyorum" diye bağırarak etraftakilere kurşun sıkmaya başlar.
Fransa’nın Israrı Neden?
Fransa yönetimi ve medyası, saldırının Kürt toplumuna karşı yapıldığı diskurunu sürekli tekrarlarken, önemli oranda medya ve siyaset kesimi de saldırının arkasında Türkiye’nin olduğu iddialarını gündeme getirdi. Fransa’nın 1980’lerden beri hamiliğini üstlendiği PKK terör örgütünün bu ülkedeki temsilcileri de aynı iddiaları, kendileri için kapıları sonuna kadar açılan televizyon ekranları ve gazete sayfalarında dile getirdiler. Savcılığın açıklamaları, saldırganın kimliği ve saldırının gerçekleşme şekli ortada olmasına rağmen terör örgütü PKK, Fransız siyasetçileri ve basınının ağız birliği etmişçesine "Saldıran Türkiye - Saldırıya uğrayan Kürtler" söyleminin arkasında yatan neden ne olabilir?
Fransa, 1980’lerin başından itibaren, PKK terör örgütüne ve uzantılarına verdiği destekle bilinen bir ülke. PKK’nın 2004’te Avrupa Birliği tarafından terör örgütleri listesine alınmasına rağmen, örgütün propaganda ve faaliyetleri Fransa’da bir engelle karşılaşmadan devam etti.
Fransa yönetimi, PKK’nın saldırılarının başladığı 1984’ten bir yıl önce, dönemin Cumhurbaşkanı François Mitterrand’ın desteğiyle Paris Kürt Enstitüsü’nün kurulmasını sağladı. Sonraki yıllarda ise Fransa, terör örgütünün mali ve propaganda ihtiyacını beslediği bir güvenli alan haline geldi. Cumhurbaşkanı François Hollande, PKK/PYD yöneticisi bir grubu, 8 Şubat 2015’te Elysee Sarayı’nda, üniformaları ile kabul etti. Hollande, 2013’te Paris’te öldürülen PKK’nın kurucularından Sakine Cansız’ı tanıdığını ve bizzat görüştüğünü de açıklamıştı. Bir terör örgütü kurucusu ve Interpol tarafından aranan bu kişiyle Fransa Cumhurbaşkanı’nın yakın ilişkisi dikkatlerden kaçmıyordu.
Fransa’nın PKK ve kollarına verdiği siyasi desteğin dışında, örgütün Fransa’daki yapılanmasına karşı sessizliği de dikkati çekiyor. PKK ve farklı isimlerde faaliyet gösteren kolları, Fransa’da yaklaşık 70 farklı kuruluş, dernek ve vakıfla yakın ilişki içerisinde. Örgütün siyasi, mali ve sosyal destek devşirdiği bu kuruluşlar, kadınlara, gençlere ve insani yardıma yönelik kategorik faaliyetlerde bulunuyor. Paris dışında Marsilya, Lyon, Bordeaux, Strasbourg başta olmak üzere çok sayıda kentte farklı adlarla açılan derneklerde terör örgütünün propaganda ve nüfuz faaliyetleri sürdürülüyor.
Fransa yönetimi, bu faaliyetlere sessiz kaldığı gibi terör örgütü sempatizanlarının Fransa sokaklarında çeşitli bahanelerle gösteri ve yürüyüş düzenlemesine de izin veriyor.
Strasbourg’da bulunan Avrupa Konseyi binasının karşısında 2000’lerin başından itibaren açıkça PKK propagandası yapılıyor. Burada stant kuran örgüt sempatizanları, AKPM Genel Kurulu döneminde ise standı geniş çadıra çevirerek, genel kurula katılmak için gelen 47 ülkenin heyetlerini etkilemeyi amaçlıyorlar.
Açıkça terör propagandasının yapıldığı bu standın kaldırılması için bugüne kadar yapılan tüm başvurular sonuçsuz kaldı. Fransız polisi, standın Almanya merkezli bir insan hakları derneğince kurulduğu ve yasal olduğu bilgisini öne sürüyor.
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Fransa’nın PKK/PYD’nin faaliyetlerine izin vermesi, Suriye ve Irak’ta Fransız ordusunca eğitim verilmesi ile ilgili bir soruyu, "Biz bunları terör örgütü olarak görmüyoruz" şeklinde cevaplamıştı.
Hatalı Politikanın Sonuçları
Fransa yönetimi, son dönemdeki Afrika ve Ortadoğu politikalarında önemli gerilemeler yaşarken, ulusal çıkarları büyük darbeler yemiş durumda. Afrika’da istenmeyen kişi ilan edilen Fransa, Ortadoğu’da tutunabilmek için PKK/PYD üzerinden bölgede var olma stratejisi yürütüyor.
Saldırıdan 1 hafta önce Macron, büyük hedeflerle Irak Konferansı düzenledi fakat bölgenin en önemli 3 büyük ülkesi Türkiye, Suudi Arabistan ve İran, bu konferansa lider düzeyinde katılmadı. Bu durum, Macron için başarısız bir zirve daha, Fransa için ise Ortadoğu siyasetinde alarm zillerinin çalması anlamına geliyor.
25 Aralık’ta yani 23 Aralık saldırısının ertesinde, Paris Republique Meydanı’nda düzenlenen gösteri, Fransa yönetiminin terörle iç içelik anlamında bardağı taşıran son damlası olmuştur. Tüm dünyanın şahit olduğu şiddet ve yağma olaylarına sahne olan gösteriye, ellerinde PKK paçavraları ve örgüt elebaşının posterlerinin bulunduğu çok sayıda resmi görevli de katılmıştır. Fransız solunun temsilcisi Jean-Luc Melenchon, iktidar partisi LREM Milletvekili Sylvain Maillard, Senato Başkan Yardımcısı Pierre Laurent gibi isimler burada, terör örgütü standında konuşmalar yaparak, Fransa’da 5 yıl hapis ve 75 bin avro para cezası öngören "terör propagandası ve teröre övgü" suçlarını alenen işlemişlerdir.
Saldırıdan sonra Fransız basını ve siyasetinin Türkiye’yi hedef gösteren ve saldırıyı Türklerle ilişkilendirmeye çalışan haber ve iddiaları, Fransa’nın "Kürt politikası" ve dış politikası ile ilgilidir. Fransız solunun koşulsuz destek verdiği terör örgütü PKK’ya, olaydan sonra Fransız sağı ve aşırı sağı da destek vermek zorunda kaldı. Saldırganın, eylemi ırkçı motiflerle işlediğini itiraf etmesine rağmen saldırıyı "Kürtlere saldırı" ve "saldırının arkasında Türkiye’nin gölgesi" olarak veren Fransız medyası, bu iddialarını günlerce sürdürdü. Fransa’daki PKK kuruluşlarının temsilcilerine ekranlarını açan Fransız medyası, bu kişilerin temelsiz ve Fransız yargısını adeta devre dışı bırakan açıklamalarının esiri olmuştur.
Paris’teki şiddet olaylarının gösterdiği bir gerçek var: Fransa, uzun yıllardır siyasi sığınma ve yasa dışı göç politikasıyla ülkeye getirdiği PKK/PYD mensuplarıyla yüzleşecektir. On binlerce PKK yandaşını başta Paris’in banliyöleri olmak üzere, ülkenin çok sayıda kentinde "serbest bırakan" Fransa, en ufak bir kıvılcımda Marianne’ın eteklerinin alev alacağını, umarız anlamıştır.
Terör örgütü PKK kaçak yollarla Fransa’ya gelen ve getirilen, dolayısıyla çalışamayan, eğitime devam edemeyen, işsiz, kimliksiz bir topluluğu, uyuşturucu ve insan kaçakçılığı gibi yasa dışı işlerde "değerlendiriyor". Avrupa’nın ortasında, kafasına boca edilmiş onca propaganda ile akıl sağlığını ve medeni kimliğini kaybetmiş on binlerce genci, Paris banliyölerinde sömüren bir sistem kurulmuştur. Psikolojik sorunları sürekli artan bu kitlenin dönecekleri bir ülkeleri de gidecekleri bir kapıları da yok. Kimi dağdan, kimi taşra kentlerinden türlü vaatlerle kandırılıp getirilmiş, bir zamanlar Afrikalılara uygulanan "en alttakiler rejimi" şimdi bu kitleye uygulanmaya başlanmıştır. Fransa bu kitle ile Paris’in yakılıp yıkıldığı o görüntülerle birlikte yakından tanıştı.
Paris’te çıkan kıvılcım banliyölere sıçrarsa Fransa için sonun başlangıcı olabilir.