Kriter > Siyaset |

Bir Hibrit Silah Olarak Bilgi Kirliliği ve Yalan Haberin Yayımı


Bugünün mekan ve zamanı sınırsızlaştıran dijital alanında, artık eskinin klasik propaganda faaliyetleri hem daha fazla maliyetli hem verimsiz hem de alıcısı olmayan bir yöntem olarak karşımızda durmaktadır. Artık propaganda ilanlarının, radyolardan okunan tek bir yerden üretilmiş ezber haberlerin yerini daha sofistike yöntemler ve teknolojiler almış, savaşların bu yeni biçimi de bireyselleşmiş ve hibritleşmiştir.

Bir Hibrit Silah Olarak Bilgi Kirliliği ve Yalan Haberin Yayımı

İçinde bulunduğumuz dijital çağda toplumların ve ülkelerin iletişim, etkileşim, haber alma ve yayma kültürünü değiştiren ve dönüştüren en önemli mecra haline gelen sosyal medyalar artık dezenformasyon ve yalan haberin yayılımında da yeni eko-politik sistemin ve örtülü savaşların neredeyse doğal ve kullanışlı birer aracı haline gelmiştir.

21. yüzyılda siyaset ve diplomasi dijital çağın sunduğu imkanlarla yeni bir nitelik kazanmış, 2000’lerin ilk çeyreğine yaklaşıldığında 19. ve 20. yüzyılın iletişim aygıtları olan TV, film endüstrisi, radyo ve haber ajanslarının artık devletler ve toplumlar için mesajın, algının iletimi ve yönetiminde yeterli olmadığı gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Konvansiyonel medya, gazeteciler tarafından doğruluğu kanıtlanması gereken veri-enformasyon ve yine bizzat gazeteciler tarafından üretilmesi ve editoryal süreçten geçirilmesi gereken haberler üretirken, 21. yüzyılda yeni medya ile birlikte haberler bizzat sosyal medya kullanıcıları tarafından üretilmeye başlanmıştır. İki üretim sürecindeki temel fark, konvansiyonel medyanın aksine yeni medyada içerik üretim sürecinde klasik anlamda editoryal bir kontrol, hukuki yaptırım, kamuoyuna hesap vermek, şeffaflık ve medya etiği gibi kavramların kurumsallaşmış olmamasıdır.

Bu yeni dönemde artık herkes bir içerik üreticisi, herkes kendi ürettiği içeriğin editörü, dağıtıcısı ve yayımcısı haline gelmiştir. Yeni medya, gazeteciliğin veri doğrulama, editoryal denetim, hesap verebilirlik, şeffaflık, nesnellik, kamu yararı, habercilik etiği gibi pratikleri de tümden ortadan kaldırmıştır.

Anlık, zaman ve mekan tanımayan, her türlü açık ve örtülü hesapların algıların belirlenmesinde kolektif ya da bireysel olarak rol oynayabildiği sosyal medyada, saldırgan bir mesaj, dezenformasyon ve yalan haber içerikleri saniyelerle ölçülen bir hızda tüm dünyaya sınır tanımaksızın yayılabilmektedir. Öyle ki haberleri sosyal medyadan takip eden okuyucuların neredeyse yarısı bu sosyal medya mecralarındaki “yalan haber” trafiğine maruz kalmaktadır.

Öte yandan, internet ve onun ürünü olan sosyal medya ile evrilen bu sürece devletler ve toplumlar hızlı bir şekilde entegre olmuşlarsa da bu yeni ve kaotik kamusal alanda hukukun, denetimin ve müeyyidelerin tesis edilmesi aynı ölçüde hızlı olamamıştır. Zira özellikle internet kullanımı ve sosyal medya platformlarına erişimi, kullanım penetrasyonları yüksek olan ülkeler aynı zamanda enformasyon savaşları, dezenformasyon, manipülasyon, yalan haber gibi kavramlarla ve sosyal medya platformlarının kontrolü çok daha güç mecralar olduğu sonucu ile baş başa kalmıştır. Halen sosyal medya platformlarında “yalan haber” içeriklerinin toplam içeriğin neredeyse yarısına ulaştığı bu gerçeğin bir sonucu ve kanıtıdır.

Yalan haber ve dezenformatif içerikler her ne kadar engellenebilir olsa da bunların tamamını ortadan kaldırmak olanaksızdır. Bu bakımdan yalan haber ve dezenformasyon devletler için mücadele edilemediği ölçüde bir ulusal ve uluslararası güvenlik sorunu olmaya devam edecektir.

Yalan Haber

Yeni Savaşların Yeni Cephesi: Sosyal Medya

Gerek kaotik yapısı gerekse onu kullananların amacı ve politik yaklaşımlarındaki tercihleri sosyal medya platformlarını, her an bir silaha dönüştürebilen yapılar olarak da karşımıza çıkarmaktadır. Günümüzde sosyal medya platformları, dijitalleşen diplomasinin bir mecrası olması yanında, aynı zamanda devletlerin birbirleri ile yürüttükleri enformasyon savaşlarının da yeni cephesi olma özelliğini taşımaktadır.

Tüm bu baş döndürücü gelişmeler karşısında, Batı'nın teknoloji ve internetin yayılımı ile ürettiği dijital diplomasi kavramının, bugünlerde sosyal medya ve derin web gibi sanal araçlar üzerinden yürütülen bir enformasyon savaşına da şahitlik etmesi manidardır.

Bu savaşların bir sonucu olarak ortaya çıkan dezenformasyon, propaganda ve yalan haber üretimi ile bugün birçok Batılı ülke baş etmek zorunda olduğunu fark etmiş ve bunu önlemeye ilişkin hukuki ve siyasi yaptırımları art arda uygulamaya koymaya başlamıştır. Özellikle ABD ve Avrupa ülkeleri için Rusya ve Çin, bu propaganda ve dezenformasyon faaliyetlerinin bir nevi üretim üssü olarak kabul edilmektedir. Oysa, Oxford Üniversitesi’nin 2017’deki bir araştırmasına göre bugün en az 29 ülkenin bu tip faaliyetleri sistematik biçimde yürüttüğü ve 18 ülkede genel seçimlerin sosyal medya manipülasyonları ile başka ülkelerden gelen örtülü müdahalelere maruz kaldığı ortaya çıkmıştır. Sosyal medyanın ve internetin bu göreceli olarak karanlık sayılan yüzü, özellikle 2016’da ABD’nin Başkanlık seçimlerinde ve İngiltere’nin AB’den çıkış süreci olan Brexit sürecinde Rusya’nın sosyal medya üzerinden yürüttüğü propaganda ve dezenformasyon faaliyetleri şeklinde kendini göstermiştir.

Diğer yandan, otoriter ülkelerin sosyal medyayı daha çok bir dezenformasyon aracı olarak kullanması; doğrudan ve dolaylı olarak medyanın sistematik propaganda faaliyetleri ve “yalan haber” üretimi özellikle otoriteler tarafından Soğuk Savaş sonrası en büyük propaganda ve dezenformasyon tehdidi olarak tanımlanmaktadır.

Dolayısıyla, dijitalleşme ve sosyal medya artık sadece ana akım medyaya olan ilgi ve tarafsızlığa olan güvenin azalması; mesajın bireyselleşmesi, siyasi ve sosyal hayatı dönüştürmesi ve bunun sonucunda algıların inşa edilmesi gibi sonuçları barındırmamakta; devletler düzeyinde de savaşların yeni biçimi olan “asimetrik savaş”ların yeni cephesini oluşturmaktadır.

Bugünün mekan ve zamanı sınırsızlaştıran dijital alanında, artık iki Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş dönemindeki klasik propaganda faaliyetleri hem daha fazla maliyetli hem verimsiz hem de alıcısı olmayan bir yöntem olarak karşımızda durmaktadır. Artık uçaklardan atılan propaganda ilanları, radyolardan okunan tek bir yerden üretilmiş ezber haberlerin yerini daha sofistike yöntemler ve teknolojiler almış, savaşların bu yeni biçimi de bireyselleşmiş ve hibritleşmiştir. Zira bir devletin dijital alanı asimetrik savaş yöntemlerden biri olarak seçmesi yolundaki tercihi Rusya örneğinde olduğu gibi, kamu diplomasisi ve dijital diplomasi gibi kavramların arkeolojisini kökten etkileyen ve dönüştürmeye namzet örnek ve süreçleri göz önüne sermektedir.

 

Herkes “Araç” Herkes “Mesaj” Peki Ya Her Şey “Gerçek” mi?

Yeni iletişim araçları olan sosyal medyada içeriği üretenlerin aslında bu platformların kullanıcıları olması, her kullanıcıyı bir araç ve bizatihi o aracın mesajı haline getirmektedir. Zira, Marshall McLuhan’ın bugünün sosyal medya mecralarına da teşmil edilebilecek “Araç Mesajdır” teorisi de göz önünde bulundurulduğunda, mesajın sahibi artık sadece ana akım medyalar değil, yer yer “doğrulanmış” sosyal medya hesapları yer yer de anonim, kaynağı belirsiz ve hatta sahte milyarlarca sosyal medya hesabı olmaya başlamıştır.

Öte yandan, sosyal medya mecralarının görünürde arkeolojisini ve siyasalarını oluşturan “özgürlükçü”, “farklı”, “muhalif”, “tepkisel”, ve “çok sesli” ideolojiler yanında, algıların kolayca manipüle edilebildiği, hakikate ulaşmanın eskisinden daha zor olduğu, yalan ve gerçeğin ayrımına varılamayan kaotik bir alan oluşturuyor olması da hakikat sonrası dönemin en belirgin ironilerinden biri olarak karşımızda durmaktadır.

Bu yeni gerçeklik ve yeni normal önü alınamadığı ölçüde, bilgi kirliliği ve yalan haber yayılımının çok daha kolay ve talep edilir olduğu bir Post-Truth “Hakikat Ötesi” dönemin kök salmasını da kolaylaştırmaktadır.

 

Enformasyon Savaşlarının Yeni Örtülü Silahı

Hakikat sonrası kaotik düzenin yeni ana akım medyaları haline gelen sosyal medya, dezenformasyon ve yalan haber üretimi marifetiyle aynı zamanda devlet, devlet dışı aktörler ve çıkar grupları tarafından kullanılan birer yeni örtülü silah haline de gelmiştir.

Kamu diplomasisinin nihai hedefi, etki etmek istenilen diğer ülkeye ya da hedef seçilen siyasi otoriteye karşı “tehdit, şantaj ya da para gibi sert güç unsurlarını kullanmayarak kamuoyunu ikna etmek” idi. Oysa yeni dönemde enformasyon savaşları, yeni teknolojiler ve sosyal medyanın sunduğu algoritmik, demografik ve informatif açık istihbarat avantajı ile hibrit savaş konseptinin vazgeçilmez bir aparatı haline gelmiştir. Bu süreçte dezenformasyon, yalan haber ve siber saldırılar da devletlerin “gerektiğinde” başvurdukları “sofistike” unsurlar olmaya başlamıştır.

Bu mecralar, ülkelerin siber savaş ekiplerinin marifetiyle dijital ve sosyal medya üzerinden birbirlerinin içişlerine müdahale etmesinden, terör örgütlerinin militanlarını sosyal medyadan devşirmesine; etnik-ayrılıkçı terörist grupların bu mecraları sadece bir propaganda aracı olarak kullanmalarının ötesinde konvansiyonel hücre-ağ yapılarını da bu platformlarda kurmasına kadar her alanda; yer yer siyasi figürlerin, ideolojik çıkar gruplarının, fenomenlerin ya da bizzat sosyal medya platformlarının yönetim merkezleri tarafından da birer karşı propaganda ya da sansür aracı olarak kullanılmaktadır.

Bunun en somut örneklerinden biri; ABD’de Donald Trump’ın başkan olduğu dönemde neredeyse tek başına bir medya figürü olarak sosyal medyada anlık boy gösterdiği dönemde, diplomatik bir dilden ziyade çok daha agresif, reaksiyonel bir dil kullanmasıdır. Buna karşın “liberal-özgür dünya düzeni”, küresel eko-sistemin devamını savunan ve “otorite” ile ilişkileri sorunlu olan sosyal medya, Trump’ın hesaplarını “doğruluğu kanıtlanmamış bilgileri paylaştığı” iddiasıyla dondurmuş ve mesajlarına sansür uygulamıştır.

 

Çok Taraflı, Kolektif ve Hukuki Mücadele Şart

Yalan haberle mücadele konusunda özellikle Batılı ülkelerin son yıllarda farkındalık oluşturmaya başladığı gözlenmektedir. ABD, Almanya, İngiltere gibi ülkelerdeki seçim ve siyasi kampanya süreçlerinde ön plana çıkan “dış müdahale” söylemi ve karşılığında uygulanan müeyyideler, bahse konu ülkelerin sosyal medya alanlarındaki yalan haber ve dezenformasyon faaliyetlerine bir ulusal güvenlik sorunu olarak tehdit değerlendirmelerinde giderek ilk sıralarda yer verdiğini ortaya koymaktadır.

Diğer yandan sosyal medyada terör propagandası, cinsel suçlar, pedofili, etnik ve ırk temelli nefret suçları, din ve vicdan özgürlüğüne dönük tehdit ve hakaret içeren paylaşımlara karşı, yine bu ülkelerin sosyal medya şirketleri ile uzlaşma, veri paylaşma ve cezai yaptırımlara dönük hukuki altyapılarını oluşturdukları bilinmektedir.

Önümüzdeki süreçte, dijital alanda ve sosyal medyalarda ülkelerin; demokratik ve şeffaf olan, dezenformasyonun ve yalan haberin önlenmesine karşı sosyal medya şirketlerinin de içinde yer aldığı uluslararası ve çok taraflı bir iş birliğinin öncelenip öncelenmeyeceği konusunda halen belirsizlik vardır. Bu kaotik alanlarda toplumsal ve devletlerarası kolektif bir denetim ve müeyyide sistematiği, doğrulanmış hesaplar ve doğrulanmış haber-olgular üzerinde uluslararası alanda ittifaka varılmış bir dönem olup olmayacağına ilişkin tablo henüz bulanıktır.

Zira, yakın dönem sosyal medyaların hedef alınan başka bir ülkenin içişlerine karşı müdahaleci, saldırgan, yıkıcı faaliyetler dahilinde ekonomik ve insani açıdan çok daha az maliyetli ancak bunun karşısında etki gücü yüksek hibrit bir savaş silahına dönüştüğüne ilişkin çok somut veriler barındırmaktadır.

Türkiye, internet kullanım oranına bakıldığında dünyanın en dinamik yoğunluğuna ve penetrasyonlarına sahip ülkelerin başında gelmektedir. Ocak 2021 rakamlarına bakıldığında Türkiye’de nüfusun yaklaşık yüzde 78’i internet erişimine sahip ve yüzde 90’ı da mobil cihaz kullanmaktadır. Aktif sosyal medya kullanıcı oranı ise toplam nüfusun yaklaşık yüzde 71’ine denk gelmektedir. Penetrasyonların bu kadar yüksek olduğu Türkiye, algoritmik olarak da dünyada en fazla yalan habere maruz kalan ülkeler arasında yer almaktadır.

Artık sosyal medyanın kendi başına salt birer iletişim aracı olmasının ötesinde yeni savaşların yeni cepheleri olarak inter-disipliner bir anlayışla ele alınması gerekmektedir. Bu anlamda iletişim, siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler, sosyoloji gibi dalların yanında internet ve bilgisayar teknolojileri, veri analizi, medya okur-yazarlığı gibi alanların uzmanlığına her zamankinden daha fazla gerek duyulmaktadır.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası