Şöyle bir olay ile başlayayım: Amerika Birleşik Devletleri (ABD) 18 Kasım 1978’de modern tarihin en büyük toplu intiharına sahne olur. 1970’lerde vaiz Jim Jones vaazlarıyla bir pop yıldızı edasındadır. Oditoryumlarda yüzlerce kişinin önünde şifa dağıtır ve vaazlar verir. Onun liderliğinde bir hareket oluşmaya başlar. Önce müritleriyle birlikte ormanlık bir arazide kendilerine özgü bir yaşam kurar. Gözlerden uzak sapkın bir harekettir aslında. Ancak medyadan siyasete, ekonomiden toplumun kılcal damarlarına kadar yayılan geniş bir ağ kurar. Oluşturmuş olduğu yapı insan hakları konusunda yapılan ihlallere dikkat çekmenin yanı sıra Hristiyanlık ile sosyalizmi ve komünizmi birleştirmeye çalışmaktadır. Etkileyici bir yardım söylemini ön plana çıkarmaktadır. Ve 18 Kasım 1978’de vaiz Jim Jones önderliğinde “Halk Tapınağı” (People’s Temple) üyeleri toplu intihar eylemine kalkışır. Üzüm suyu aromalı potasyum siyanür içen grubun üyeleri kıyametin yaklaştığını ve bu yüzden ön safta olmaları gerektiğini düşünerek bu eyleme girişir. Eylemde dokuz yüze yakın kişi yaşamını yitirir. Modern tarihin en acımasız eylemlerinden birisi yaşanmıştır.
15 Temmuz 2016’da Türkiye, ABD’dekine benzer sapkın bir hareketin toplu intiharına şahitlik etmiştir. Yine bir vaiz, insan hakları konusunda dünyaya ılımlı mesajlar verdiğini sanan bir hareket ve yanlış din algısıyla üyelerini öte dünyaya hipnotize eden sapkın bir topluluk ortaya çıkmıştır.
Cilalanmış imajlar, kurtuluş doktrinleri, egosantrik liderin süslü cümleleri, din sosuna büründürülmüş seküler hayat özentileri, güç, iktidar, oluk oluk akan para, yaşamlarını itaat üzerine kurmuş hayatını feda etmeye hazır müritler… Sapkın olmanın bütün niteliklerini kendinde barındıran bu hareket 15 Temmuz’da fedaileriyle toplu bir intihar eylemine kalkışmıştır. Bu çerçevede 15 Temmuz 2016 Türkiye için bir kırılma noktasıdır. Bu sıcak geçen Temmuz gecesi ülke işgalin eşiğinden dönmüştür. 251 şehidi ve 2 binin üzerinde gazisiyle bu gece tarihin hafızasına kazınmıştır. Tank ve uçakların hınç dolu barutları masum insanların üzerine boca edilmiştir. Bu eylemin faili bellidir: FETÖ.
Dinler tarihinde Haşhaşiler, Donatistler, Halk Tapınağı Kilisesi, Branch Davidian Tarikatı, Cennetin Kapısı Tarikatı, Tanrı’nın On Emrini Yenileme Hareketi, Kırmızı Ölüm Kardeşliği Tarikatı vb. birçok sapkın grubun veya hareketin yaptığı eylemlerin bir benzerini 15 Temmuz gecesinde FETÖ de denemiştir. FETÖ vb. sapkın hareketlerin izlediği amaç, yol ve yöntem aslında aynıdır. Örneğin Hristiyanlık tarihinde Orta Çağ’da Donatistler’in intihar fedaileri kellesini almak istediği kişilerle birlikte uçuruma atlayarak intihar etmeyi saygın bir eylem biçimi olarak görmüştür. Yakın Hristiyanlık tarihinde ABD’deki “Cennetin Kapısı Tarikatı” ve “Halk Tapınağı Kilisesi” gibi hareketler de çeşitli yollarla hem kendilerini hem de bağlılarını zevk ve şevkle öldürmeyi onurlu bir hareket kabul etmişlerdir. Bu sapkın hareketin lideri ve bağlıları bu şekilde cennete kestirmeden gideceklerine inanmışlardır. Modern dönemin Haşhaşileri olan FETÖ bu ezoterik ve sapkın kültlerin bir iz düşümüdür. Sapkın olduklarının kanıtı 15 Temmuz gecesinde yapıp ettikleridir.
Sapkın Hareketler
FETÖ bağlılarının neredeyse tamamının akılları ve iradelerini bir kişiye teslim etmeleri tipik sapkın hareketlerin özelliğidir. Dinler tarihi özgürlüklerini sapkın bir lidere teslim etmiş böylesi insan yığınlarının trajedisiyle doludur. Mitoslar ve inanç sistemleri iradesini kullanmayan bu bireylerin ve toplumların hazin sonunu ortaya koymuştur. Böyle kişiler Yunan mitolojisindeki Kral Sisifos gibi kısırdöngü içinde tarihin yokuşunda gerisin geri yuvarlanıp durmuşlardır. FETÖ de 15 Temmuz 2016 gecesi tarihten ders almayan fakat Sisifos’a özenen sapkın bir grup olarak intihar girişiminde bulunmuştur. Akıl ve sorgulamadan yoksun, liderin ağzından çıkan tek bir söze bakan böylesi ezoterik bir yapının bu girişimi grup üyeleri tarafından normal karşılanmıştır. Bu anlayış grup üyeleri açısından hala doğru kabul edilmektedir. Dolayısıyla FETÖ açısından anormal ve yanlış olan şey kendilerine inanmayan, itaat etmeyen ve katılmayan diğer insanların yaklaşımıdır.
Kaybedeceğini bile bile bu sapkın hareket neden bir kalkışma içine girmiştir? Çünkü sapkın bir hareket asla kaybedeceğini düşünmez. Onlar mutlak anlamda galip olduklarına inanırlar. Bunun sebebi FETÖ’nün varlığını yanlış din anlayışı üzerine inşa etmesidir. Bu yanlış din anlayışı örgüt liderinin kafasında kurguladığı teoloji anlayışıyla ilişkili olup grup üyeleri tarafından sorgulanamaz. O ne söylüyorsa ve ne yapılmasını emrediyorsa doğrudur. Hareketin belli bir kitleye ve iktidar gücüne sahip olması üyelerin bu din anlayışını sorgulamasının önünde büyük bir engeldir. Onlara göre bu hareket yurt içinde ve dışında bu kadar büyümüş, yayılmış ve güçlenmişse demek ki liderleri doğru olanı yapmaktadır. Liderin sorgulanmayışı, dokunulmazlığı ve etrafında örülen kutsallık halesi hareketin her bireyinin akıl ve kalbini mühürleyen ve onları düşünmemeye sevk eden temel çıkmazlardır. Dolayısıyla FETÖ mensupları kutsal gördükleri liderin her emrini yerine getirmeyi bir ibadet olarak görmeye başlamıştır. Onlara göre yapılan ibadet ve itaatin bu dünyada maddi, öte dünyada da manevi karşılığı vardır. Bundan dolayı FETÖ bağlıları bu dünyada zarafet, ziyaret ve ziyafet üçlemesi ile öte dünyada ise cennet vaadiyle sonsuz hazlara layık olduklarını düşünmüştür. Bu anlayış ve yaklaşım geçerliliğini korumaya devam etmektedir.
FETÖ gibi hareketlerin bir diğer özelliği de iktidarlarını pekiştirmek ve bağlılarını bir arada tutmak için sıkça öte taraf vurgusu yapmalarıdır. Bu çerçevede Haşhaşileri ayakta tutan cennet vaadi FETÖ’nün de can suyu olmuştur. Haşhaşilere nasıl cennet vaadiyle haşhaş içirilip suikastlar yaptırıldıysa, Cennetin Kapısı Tapınağı hareketi üyeleri nasıl UFO’lar aracılığıyla cennete gideceklerine ikna edildiyse FETÖ mensupları da katalog evlilikler aracılığıyla bağlılarına istediklerini yaptırabilmiştir. Öyle ki FETÖ hareketinin özellikle üst düzey yetkililerinin katalog evlilikler fantezisiyle arzu ettikleri kadına ulaşması onları hem bu dünya hem de öte dünyada cennette oldukları yanılgısına sürüklemiştir. Grubun menfaati ve selameti için katlanılan bu ataerkil ve cinsiyetçi yaklaşım hareketin ulaştığı sapkınlığın boyutunu gözler önüne sermektedir. Dolayısıyla FETÖ’nün cennet vaadi de tipik mesihçi grupların öte dünyaya dair yanlış algısından başka bir şey değildir. Haftalık vaazlar, online sohbetler, ev buluşmaları bu hareketin yanlış din algısını pekiştiren bilinçli rutinlerdir. Sürekli tekrar edilen yanlış sözler veya eylemler zamanla doğruymuş gibi kabul edilmeye başlanır. Kısacası güç zehirlenmesi yaşayan bu hareket din konusunda ürettiği her argümanın –yanlış olsa bile– zamanla kabul edilebilir olduğunu fark edince kendisini erişilemez ve sorgulanamaz bir konuma yerleştirmiştir.
FETÖ Kalkışması
Bu hareketin bir kalkışmaya tevessül edecek kadar sapkın hale gelmesinin birçok sebebi vardır. Fakat Türkiye’de FETÖ’nün bu denli dinamik olmasının temel nedeni onun sapkınlığını ifade edecek birey veya kurumların pasif kalmasıdır. İster korku isterse de mevki veya mevzi kaybetme kaygısı olsun bu anlayış FETÖ’yü cesaretlendirmiştir. Özellikle teoloji eğitimiyle uğraşan birey veya kurumlar zamanında gerekli refleksi gösterememiştir. Öyle ki zaman zaman FETÖ mensupları bütün yaşamı din meşguliyetiyle geçen insanlara bile din propagandası yapar hale gelmiştir.
FETÖ gibi mesiyanik bir hareket kendi din anlayışının doğru, diğerlerininkinin yanlış olduğunu muhataplarına rahatlıkla anlatabilmiştir. Bunun sebebi teolojiyi anlatmayı iş edinmiş bireylerin ve kurumların sorgulamaya ve düşünmeye imkan vermeyen formasyon anlayışlarıdır. Bunda FETÖ’nün yarattığı korku ikliminin etkisi olduğu kadar bu işle uğraşan insanların yetersiz kalması da etkili olmuştur. Bu hareket güçlendikçe var olan resmi ve sivil kurumlar daha fazla sinmeye ve kendilerini gizlemeye çalışmıştır.
Hedef kitlesinin sinizme ve korkuya kapıldığını gören ayrıca güç zehirlenmesi yaşayan FETÖ disipline edilmeyen sapkın bir canavara dönüşerek kimsenin hayal edemeyeceği kötülükler yapmıştır. Kendi halkına kurşunlar yağdırmış ve ülkesinin meclisini bombalamıştır. 15 Temmuz’da halk küllerinden yeniden doğmasaydı bu hareket –kuvvetle muhtemel– bugün küresel iş birlikçileriyle birlikte ülkeyi yaşanmaz hale getirecekti. William Shakespeare’in 17. yüzyılda “Olmak veya olmamak, işte bütün mesele bu!” şeklinde vurguladığı hakikat 21. yüzyılın 15 Temmuz gecesinde birkaç saat içinde tekrar doğrulanmıştır. İnsanlar çıplak elleriyle ve şairin dediği gibi üzerlerine yüreklerinden başka muska takmadan sokağa dökülmüştür. Millet topyekun ayağa kalkmıştır. Yıllarca kalbi ve zihni yerinden sökülmüş, yerine plastik umutlar ve değerler konmuş kökü dışarıda gövdesi içeride sapkın bir harekete karşı insanlar canı pahasına sokaklara akmıştır.
Sonuç olarak FETÖ amacına ulaşmak için yıllarca hazırlık yapan ve bunu sinsi yöntemlerle gerçekleştiren bir örgüttür. Sapkın bir hareketin ilkeli davranması düşünülemez. Bu hareket için din, gelenek, örf ve adetler, ahlak ve yasa amaca götüren birer araçtır. FETÖ’nün egosantrik yaklaşımı bu sapkın hareketin bağlılarının aileleri ve ülkelerine ihanet etmesine neden olmuştur. Resmi ve sivil kurumların FETÖ ile mücadeleyi hiçbir zaman aksatmadan sürdürmeleri gerekmektedir. Bu hareketin bitirilmesi veya kontrol altına alınabilmesi için ülkedeki bütün kurum, kuruluş ve bireylere önemli görevler düşmektedir. Özellikle insan yetiştirmekle görevli birey ve kurumların istikamet üzere nesiller yetiştirmeleri FETÖ gibi sapkın örgütlerin türememesi için elzemdir.