Kriter > Dış Politika |

Seçime Doğru Trump-Biden Rekabetinde Söylem, Strateji ve Kırılganlıklar


Seçimleri kim kazanırsa kazansın 3 Kasım sonrası Amerika bir yol ayrımına girecek gibi. Gazeteci Carl Bernstein’e göre ülkede “Soğuk İç Savaş” var. Biden kazanırsa Trump’ın sadık taraftarları neticeyi kabullenip evine mi dönecek yoksa sokaklara inip ayaklanacak mı bilmiyoruz. Aynı durum Biden taraftarları için de geçerli. Sonuç ne olursa olsun Amerikan rüyası yara almış durumda.

Seçime Doğru Trump-Biden Rekabetinde Söylem Strateji ve Kırılganlıklar

ABD, 3 Kasım’da yeni başkanını seçecek. Demokrat ve Cumhuriyetçi kampların arzu ettiği iki ayrı Amerika tercihi birbiriyle uzlaşmayan öğeler barındırıyor. Sosyal araştırmalar, kaybeden taraftaki milyonlarca kızgın insanın ülkeyi tehlikede göreceğine işaret ediyor. Artan silah satışları, bu endişenin ne denli bir kişisel korkuya dönüştüğünün belirgin göstergesi. Geleceğin rotasını belirlemede kaybedenlerin tepkisi en az kazanacak tarafın icraatı kadar önemli olacaktır. Seçim ertesi Amerika’yı gergin günler bekliyor. Amerikan rüyası sorgulanıyor.

 

Değişen Amerikan Sosyolojisi

ABD değişik millet, ırk ve dinlere mensup kişilerin göç edip uyum içinde yaşadığı bir ülke. Görece insan hakları ve hukukun üstünlüğüne dayalı demokrasisi, hür teşebbüs ve fırsat eşitliği bu ülkeyi göçmenler için cazip yapıyor. Çarpıcı göstergelerden biri toplam değeri trilyonlarca dolara ulaşan teknolojilerin doğduğu Kaliforniya Silikon Vadisi şirket yöneticilerinin birçoğunun göçmen olması. Öte yandan son yıllarda Amerika’nın sosyal kültürel ve ekonomik yapısındaki değişimler toplumsal sancılara yol açtı.

Soğuk Savaş sonrasının tek kutuplu dünyası, teknoloji esaslı verimlilik artışının itici gücü ile küresel ekonomiye geçti. Berlin Duvarı’nın yıkılması sonrası geçen yirmi yılda Amerikan hane halkı yüzde 75 zenginleşti. Yükselen ekonomilerin dünya ekonomisindeki ağırlığı da arttı. Çin’in bir trilyon dolarlık ekonomisi on kat büyüdü. Pew araştırmasına göre Obama’nın seçildiği 2008 seçimi öncesi çıkan büyük resesyon hane halkı varlığını yüzde 40 azalttı. Sekiz yıllık Obama döneminde bu kayıpların ancak yarısı geri kazanıldı. Ülkenin eğitimli kozmopolit grupları refah seviyelerini arttırırken orta ve aşağı gelir dilimlerindeki aileler 2007 krizinin etkilerini bugün hala yaşıyor. G7 üye ülkeleri arasında gelir dağılımındaki en yüksek eşitsizlik ABD’de ve bu giderek artıyor. Yeni jenerasyonlar ebeveynlerine nazaran hayata daha zor atılıyor.

Teknoloji, servis ve finans sektörlerinin yoğun olduğu doğu ve batı yakası metropolleri küresel ekonominin getirdiği avantajlardan faydalanırken, birçok sanayi tesisi ise kapanarak Meksika’ya ve başta Çin olmak üzere Asya ülkelerine gitti. İlaç ve sigorta şirketleri ile sağlık sektörü Amerikan halkına azımsanmayacak ölçüde mali külfet bindirdi. Ağırlaşan maliyetler tarım sektörü ve küçük işletmeleri olumsuz etkiledi. Avrupa dışından gelen yeni göçmenler Amerikan siluetini değiştirmeye başladı. Orta sınıf daha az ücretle daha fazla çalışmaya zorlanıyor. Obama’nın şahsına hala sevgi ve sempati duyuluyor ama sağlık reformu, göçmenlik ve hatta ırkçılıkla mücadelede kendisinden bekleneni Amerikan halkına verebildiğini söyleyemeyiz. Suriye’de önce kırmızı çizgim deyip ardından Esed’in gaz katliamına seyirci kalmasını Demokratlar dahil Amerikan halkı unutmadı.

Trump'ın Seçim Çalışmaları

ABD Başkanı Donald Trump, 2020 başkanlık seçimleri için yürüttüğü kampanya kapsamında Kuzey Karolina eyaletinin Winston-Salem kentinde düzenlenen mitinge katılarak destekçilerine hitap etti, 9 Eylül 2020

 

Trump ve Demokratik Sosyalistler

Geleneksel siyasetçilere güvensizlik duyan seçmen sorunların çözümü için biri sağda diğeri solda iki ayrı eğilime yönelişe geçti. Sağ eğilim liderini Donald Trump’la buldu. Sol eğilimin lideri ise bağımsız Vermont senatörü demokratik sosyalist Bernie Sanders idi. İkisinin ortak özelliği kendi partilerinden çıkmış olmamaları. Trump bugün Cumhuriyetçi Parti’nin tartışmasız lideri. Sanders ise henüz Demokrat Parti’deki merkez kanadı alt edememiş vaziyette ama partinin müesses nizam adayı Biden’ın önünü açan kişi olarak kendisinden ödünler almış gözüküyor. Sol kanada yakın genç melez kadın Kamala Harris’in başkan yardımcısı adayı olması bunlardan biri olabilir.

Trump’ın sadık taraftarları arasında çoğunluk, kendilerini ülkenin gerçek sahibi olarak gören Avrupa kökenli beyaz Hristiyan Amerikalılar. Bu önder profilin bir süreden beri Amerikan toplum kültürü üzerindeki hakimiyeti zayıflıyor. Ayrıca yüksek tahsili olmayan beyaz kesim ekonomik açıdan da zorlanıyor. Siyasilerin çözüm üretememesi toplumun bu en geniş kesiminde çaresizlik hissini doğurdu. Birçoğu kızgın, gelecekten endişeli. Kimisinde var olan üstün beyaz ırk dürtüsü, bastırılmış ırkçı eğilimleri su yüzüne çıkardı. Evanjelist kesimde de benzer bir kenetlenme oluştu. Polis teşkilatlarında siyahi vatandaşlara karşı ırkçı uygulamalar alenileşti. Meksika’ya sınırı olan eyaletlerde göçmen karşıtlığı giderek arttı. Orta Amerika ülkeleri, Müslüman ve Asya kökenlilerde ırkçılıktan payını almaya başladı.

2016 seçimlerine “bataklığı kurutalım” ve “Amerika’yı yeniden büyük yapalım” şiarı ile giren, siyaset geçmişi olmayan, emlak kralı, reality televizyon süperstarı Donald Trump’a kızgınlık, korku ve endişe dalgasına maruz yığınlar bir can simidi gibi sarıldı. Trump kendisini küçük gören, ona aptal, basit ve düzenbaz diyen geleneksel Cumhuriyetçi rakiplerine ön seçimde fark attı. Bugün bu politikacıların çoğu Trump’ın ateşli savunucuları, zira Cumhuriyetçi seçmenin büyük çoğunluğu Trump’ı partiden önemli görüyor. Artık partinin geleneksel ağır topları, örneğin Bush ailesi fertleri gönüllerden uzak. Cumhuriyetçi Parti artık bir Trump partisidir demek yanlış olmaz.

Cumhuriyetçiler Trump ile yeniden doğarken Demokrat Parti tabanı da kaynıyor. Vermont’lu bağımsız senatör Bernie Sanders liderliğindeki demokratik sosyalist hareket Kaliforniya ve New York City başta olmak üzere genç kozmopolit kuşaklarda egemen. Gelir dağılım makasının azaltılması, sosyal devletin, cinsiyet eşitliğinin, göçmenlerin desteklenmesi şiarını benimseyen demokratik sosyalistlere göre küresel ısınmaya set çekmek için son şans 2020 seçimi.

 

Seçim Sistemi Trump’ın Lehine

Amerikan başkanlık seçim sisteminde her eyalet bağımsız bir seçim bölgesi. Seçmen bağlı olduğu eyalette başkan adayına oy veriyor. En fazla oyu alan aday o eyaleti kazanmış oluyor. Her bir eyalet için tahsis edilmiş sayıda kişi eyaleti kazanan aday adına başkanı seçme yetkisi olan seçiciler kuruluna (electoral college) giriyor. Eyaletler kurula nüfusları ile orantılı üye gönderiyor. Örneğin, Kaliforniya 55, Montana 3 üye veriyor. Tüm eyaletlerden toplam 270 üye gönderebilen aday başkan oluyor.

Amerika’nın iç bölgesinde bulunan çoğu eyalet, “kırmızı eyalet” ağırlıklı olarak Trump’ı destekliyor. Demokratlar doğu ve batı yakası ve kozmopolit metropollerde çoğunlukta, “mavi eyalet”. Kırmızı eyaletlerin sayıca yüksek ama nüfusça düşük olması seçiciler kurulu seçim sisteminde Trump lehine işliyor. Bir de her iki eğilimin birbirine yakın olduğu 13 adet “mor eyalet” var. Adaylar, Florida başta olmak üzere bu muharebe eyaletlerine odaklanmış durumda.

Hillary Clinton 2016 seçiminde üç milyon oya yakın fark atmasına rağmen rakibi Trump 304 üye kazanarak başkan seçildi. Sebep, Kaliforniya ve New York gibi kalabalık mavi eyaletlerde milyonlarca demokrat oyun seçime katkı yapamamasıydı. Örneğin, Kaliforniya’da 8,5 milyon Clinton oyuna karşı 4,5 milyon Trump oyu, 55 üyeyi Clinton’a yazdırdı ama Hillary’nin 4 milyon oy fazlasının seçime bir etkisi olmadı.

ABD Seçimlerinde Uzaktan Oylama / İnfografik

Anketler Ne Diyor? Adayların Stratejileri

Anketlere göre 38 eyalette Biden 226, Trump 125 üyeyi garantiledi. Trump’ın geri kalan 13 eyaletteki 187 üyenin en az yüzde 75’ini kazanması gerekiyor. Bunun ülke genelini ölçen anketlere tercümesi, Biden’ın Trump’a en az yüzde 3,5 fark atması gerektiği demek. Stagwell bünyesindeki aylık Harvard Harris araştırmasına göre haziranda fark yüzde 10 idi. Eylül ayına Biden yüzde 6 önde girdi. Trump yakaladığı ivmeyi devam ettirip farkı yüzde 3’e indirebilirse kazanabilir.

Trump, “Elimde silah yolda adam vursam, bana oy verecek olan yine verir” demişti. Sadık bir seçmen kitlesi olduğu gibi onu düşman gören, demokrasiyi yıkacağına inanan karşıtları da var. Seçmenin yüzde 85’i kararını şimdiden vermiş gözüküyor. Geri kalan yüzde 15 kararsızın çoğu Trump’a daha yakın. Seçimlere 50 gün kala adaylar muharebe eyaletlerindeki kararsız seçmene odaklı. Harvard Harris araştırmasında “Önemli önceliklerin nedir?” sorusuna seçmenlerin yüzde 50’si koronavirüs, yüzde 34’ü işsizlik, yüzde 26’sı sağlık sistemi, yüzde 24’ü ırkçılık sorunu ve yüzde 19’u asayiş karşıtlığı diyor.

Trump ekonomide Biden’a nazaran daha güven veriyor. Gümrük duvarlarını yükseltti, Meksika, Çin ve Kanada ile yapılmış ticaret anlaşmalarını Amerika lehine düzeltti, gelir vergilerini indirdi, netice aldı. Biden işsizlik ve küresel ısınma sorununu kuracağı temiz enerji altyapısı ile halledeceğini söylüyor. Trump hidrokarbon ekonomisini savunuyor.

İkilinin dış politikadaki en belirgin ayrım noktası ise İran ve Rusya’ya karşı duruşları. Obama’nın imzaladığı İran nükleer anlaşmasını yırtan Trump, Demokratlara göre Putin Rusya’sına sert çıkmıyor. Trump, başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere dünya liderlerine karşı Biden’ın ABD’nin haklarını savunamayacağını öngörüyor. Dış politika, seçmen tercihinde alt sırada. Teröre karşı mücadelede ise Trump’ın seçmendeki karşılığı olumlu.

Trump’ın en büyük açmazı koronavirüs yönetimindeki başarısızlığı. Gazeteci Bob Woodward’ın ses kayıtları Trump’ın virüsün yapacağı hasardan şubat başında haberdar olmasına rağmen gerekli önlemleri almadığına işaret ediyor. Biden on binlerce insanın ölümüne Trump’ın sebep olduğunu anlatacaktır. Trump seçim öncesinde aşıyı ilan etmek istiyor. Öte yandan ilaç şirketlerinin aralarında yaptıkları protokol aşı onayının kasım başına yetişmesini zorlaştırıyor.

Seçmen, polisi destekliyor ama reform yasasıyla ırkçı polislerin de dışlanmasından yana. Trump’a göre Black Lives Matter adlı bir sol radikal grup, yağmacılar ile arasına set çekmiyor. Trump, Biden’ın radikal sola teslim olup polis teşkilatlarını lağvedeceğini iddia ediyor. Bazı yerel demokrat yöneticiler bu iddiayı destekleyen politikalar uygulayınca ibre bu konuda demokratların aleyhine döndü, sokaklardaki şiddet Trump’a oy kazandırdı.

Araştırmalar cumhuriyetçi seçmenin sandıkta, demokrat seçmenin mektupla oy vermeyi tercih ettiğini gösteriyor. Seçim gecesi sandıklar açılınca Trump önde gözükebilir. Mektup oyları sayıldıkça Biden sonucu çevirebilir. Sayımın tamamlanması bir haftayı bulabilir. Trump bu süre içinde seçimde hile var, sandıktan çok farklı netice nasıl postadan çıkabilir diyerek seçim sonuçlarını kabul etmeyebilir. Seçim yüksek mahkemeye gidebilir.

Demokratların bir diğer sorunu siyahi seçmenin oy vermede isteksiz olması. George Floyd cinayeti ve sonrasındaki ırkçı uygulamalar siyahi seçmeni sandığa götürebilir. Eylül sonunda başlayacak televizyon münazaralarında adayların performansı, hedef seçmen kitlesinde etkili olacaktır.

 

Seçim Sonrası Amerika

Seçimleri kim kazanırsa kazansın 3 Kasım sonrası Amerika bir yol ayrımına girecek gibi. Gazeteci Carl Bernstein’e göre ülkede “Soğuk İç Savaş” var. Biden kazanırsa kendisinden ülkedeki gerilimi yatıştırması, koronavirüs yönetimi ile ekonomik çarkı birlikte işletmesi bekleniyor. Trump ise kaybederse seçimi mahkemeye götüreceğini söylüyor. Gerginliği arttırarak taraftarlarını sokağa da çağırabilir. Trump’ın sadık taraftarları neticeyi kabullenip evine mi dönecek yoksa sokaklara inip ayaklanacak mı bilmiyoruz. Demokratlar 3 Kasım’da Beyaz Saray’a ilave olarak Senato ve Kongre’de çoğunluğu alırsa Trump’ı zor günler bekliyor.

Trump kazanırsa NATO dahil müesses nizamı terk edebilir. Seçmen çoğunluğunun Biden’a oy vereceği kesin. Trump yine kazanırsa demokratlar sistemin azizliği ile gerçekleşen ikinci Trump dönemini nasıl kabullenecek? Rusya’nın seçimleri etkilediği savıyla sol kesim ve siyahlar ayaklanacak mı? Bu türden pek çok soru ABD gündeminde ama bunlar ancak seçimden sonra cevap bulacak.

Şu aşamada tek bildiğimiz Amerika’da silah satışlarında büyük artış olduğu. 2020 seçimleri 3 Kasım günü bitmeyebilir ve yeni başkanın ocak ortasındaki yemin törenine kadar üst mahkeme kararları ve sokak olayları dahil birçok şey olabilir. Kazanan adayın süreci yönetimi kadar kaybeden kampın davranışı da Amerika’nın geleceğinde belirleyici olacaktır. Sonuç ne olursa olsun Amerikan rüyası yara almış durumda.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası