Kriter > Dosya > Dosya / Türkiye Yüzyılı |

Türkiye Yüzyılı’nda Aile ve Değerlere Yönelik Yaklaşımlar


Türkiye Yüzyılı, 20 yıldır atılan temellerin en iyi şekilde değerlendirilmesi, etki alanlarının artırılması ve daha kapsayıcı yeni adımların atılması için bu motiflerin en iyi şekilde analiz edildiği, toplumun paylaşımcı değerlerine odaklanan ve aileye yaklaşımı, bu analizlere göre bütüncül bir sosyal içerme haline getirmek üzerine olmalıdır.

Türkiye Yüzyılı nda Aile ve Değerlere Yönelik Yaklaşımlar

Haziran 2022’de SETA Toplum Araştırmaları Direktörlüğü olarak düzenlediğimiz bir çalıştayda, “Aile, Kadın ve Çocuklar İçin Sosyal Politikalar” masasından çıkan en çarpıcı bulgu, Türkiye’de bakanlıklar ve diğer alt kurumlar nezdinde birçok kapsamlı çalışma yapılmasına rağmen özellikle aile ve kadın konularında üretilen sosyal politikalar ve uygulamalarda, ortak bir yol ve yaklaşım belirlemenin önünde ideolojik bariyerler olduğuydu. İdeolojinin hem literatürde hem de kamusal tartışmalarda anlaşılması ve tanımlanması zor bir kavram olduğunu söylemek gerek. Aynı zamanda “ideolojik” bariyerler dediğimizde birçok kişinin aklına ailenin tanımlanması, kültürel değerler ve toplumun dönüşümü konusunda köpürtülen ikilikler gelmekte.

İdeolojik yaklaşım farklılıkları, her zaman politika üretimi ve yönetiminde önemli rol oynar, fakat konu “aile” ve toplumun “değerlerine” geldiğinde ideoloji, toplumun dönüşümü ile beraber katmanlaşan bir şekilde duygular, anlamlar, kültürel öğeler, gelenek ve inanışlarla harmanlanarak, hassas düzlemlerde şekil değiştirmeye başlar. İşte bu yüzden Türkiye Yüzyılı, 20 yıldır atılan temellerin en iyi şekilde değerlendirilmesi, etki alanlarının artırılması ve daha kapsayıcı yeni adımların atılması için bu motiflerin en iyi şekilde analiz edildiği, toplumun paylaşımcı değerlerine odaklanan ve aileye yaklaşımı, bu analizlere göre bütüncül bir sosyal içerme haline getirmek üzerine olmalıdır. Bunun için öncelikli olarak toplumsal dönüşümün “sorun” ve “muhafaza” odaklı ele alınmaması, kültür ve değerlerin toplumdaki pratiklerine odaklanılarak, kesişim noktalarının bulunması gerekmektedir.

 

Toplumsal Dönüşümün Stratejik Analizi ve Değerlerin Katmanlı Yapısı

Toplumsal dönüşümün kaçınılmaz olduğu genel söyleminin, nasıl anlaşıldığı ve ele alındığı çok büyük önem arz ediyor. Özellikle bu toplumsal sürece, olduğumuz formdan farklı bir forma geçmek anlamına gelen bir değişim olarak yaklaşarak direnmek yerine, içinde analiz edilebilen, değerlendirilebilen ve izlenebilen bir dönüşüm olarak yaklaşmak gerekiyor. Farklı ideolojik yaklaşımların dolaşıma girdiği en önemli düzlemlerden biri olan algı ve söylemlere odaklanırsak, Türkiye’de dönüşümün, tarihimizdeki dışlayıcı politikalara da referansla modernleşme ve “Batılılaşma” paketi içinde toplumu değiştirme projesi olarak algılandığı alanların yoğun olduğunu söylemek mümkün. Çünkü, Türkiye’nin ulus devlet olma sürecinde, mühendislik projeleri ile egemen kılınmaya çalışılan kültürel değerlerin, yerelde çok fazla bir karşılığı olmamıştır. “İthal” olduğu iddia edilen değişim öğelerinin “sorun” oluşturacağı ve değerlerimize zarar vereceği söylemi, bir toplumsal endişe stratejisine dönüşmüş ve “muhafaza” anlayışının sınırlayıcı ve etkisiz bir tanımlanmaya hapsedilmesine yol açmıştır.

 İzmir Büyük Aile Platformu
İzmir'de sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla kurulan İzmir Büyük Aile Platformu, "LGBT Dayatmasına Karşı Büyük Aile Buluşması" düzenledi. Konak Meydanı'ndaki buluşmada toplanan kalabalık, ellerinde Türk bayrakları ile "aile medeniyetimizin temeli", "kulak ver bu sese aile hedefte", "aileye savaş açanlara geçit vermeyeceğiz" yazılı dövizler taşıdı. (Lokman İlhan/AA, 6 Kasım 2022)

 

Yeni AK Parti vizyon belgesine bakıldığında, bu zamana kadar ki kalkınma ve teknolojik gelişim yaklaşımlarının genişletilerek ve geleceğe de yatırım yapmayı önceleyerek, devam ettiği görülüyor. “Kalkınmanın, Gücün, Bilimin, Başarının, İstikrarın, İletişimin, Dijitalin ve Üretimin Yüzyılı” başlıklarında ekonomiye, teknolojik gelişmelere ve bilime karşı modern, yenilikçi ve gelişmeci bakış açısına vurgu yapılıyor. Bu yaklaşım, toplumsal dönüşüme özellikle altyapı, bilgi ve üretim manasında ayak uydurma ve geleceğe yön verme amacını gösterirken, nihayetinde dönüşümle barışık ve hazırlıklı bir yaklaşım da içeriyor. Fakat vizyon belgesinde öne çıkan en önemli noktalar, “Değerlerin, Barışın, Haklının ve Şefkatin Yüzyılı” başlıklarıdır. Çünkü her zaman vurgulanan milli ve yerli değerlerin içinin doldurulması niyeti taşınırken; kültür, değerler ve ailenin bu dönüşüm içindeki yeri hakkında duruş, değerlendirme ve gelecek planları üzerine fikir veriliyor.

Özellikle “Değerlerin Yüzyılı” başlığında, farklılıkların ve değerlerin ortaklığında kültürel ve sosyal ahengin güvencesinin sağlanmasının ve yerelden küresele değer öncelikli politikaların üretilmesinin amaçlandığı vurgulanıyor. Bu başlık; Aile Sosyal Destek Programı (ASDEP), Millet Bahçeleri, Engelli ve Yaşlı Hizmetleri, Gençlik Merkezleri, sanat ve uluslararası destek projeleri, ailenin ve dezavantajlı grupların desteklenmesi, birlikte sosyalleşmeyi içeren mekanların üretimi ve sanatsal değerlerin aktarımı gibi alanları içeriyor. Özellikle buradaki ve “Sürdürülebilirliğin Yüzyılı” başlıklarındaki gençlik vurgusu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın söylemlerinde de yer bulduğu gibi dönüşümün odağı olarak görülen ve hatalı olarak yozlaşma ve sorunlarla ilişkilendirilmesine alıştığımız gençlere, sosyal kalkınmada önemli bir alan açıldığını gösteriyor. Bu, toplumsal dönüşümün, yararlı taraflarının sistematik olarak topluma kazandırılması ve olumsuz taraflarının da değerlendirilerek en aza indirilmesinde, gençleri önemli bir dinamik güç olarak konumlandırıyor. Yani gençler, bir gelecek yatırımından öte bugünün hak ve hürriyetlerini istişare ortamında kendi değerleriyle harmanlayarak, topluma yansıtacak ve sosyal dayanışmaya dayalı sürdürülebilir bir toplumun oluşumunu mümkün kılacak olanlardır. Bu manada bahsettiğimiz dönüşümde, gençlere etkin bir rol biçmek, “muhafaza” anlayışının kısıtlayıcı ve statik bir toplum ve değer tahayyülüne dayanmadığını gösteriyor.

Bu içerme ne kadar olumlu olsa da ve ailenin en önemli değerlerden biri olduğu vurgulansa da bu değerlerin ne olduğu, bu ailenin değerlerinin ne olduğu ya da ailenin dönüşen diğer fertlerinden kadın ve çocukların bu değerler içerisinde nasıl var olduğu, çok net ortaya konulmamaktadır. Kadın ve çocuk konuları, huzur ve güvenlik başlıkları altında, onların korunması odağında ele alınmış gözükmektedir. Bu noktada sosyal kalkınma ve kapsayıcılık yaklaşımının, vizyon belgesinin yeni açılım ve temsillerinde çok daha netleştirilmesi gerekmektedir. Özellikle insanın onurunun baki olduğu, şefkat, merhamet ve paylaşımın ön planda olduğu bir paylaşım medeniyeti söyleminin, yereldeki barış ve uzlaşma odaklarında da altı çizilmelidir. Bu sistemle, köklü değerleri göz ardı etmeden, Türkiye’de küresel ile ilişkili olarak gerçekleşen toplumsal dönüşümün derinden okumasını yapmak öncelenmelidir. Böylece dönüşümün olumsuz etkilerini en aza indirerek, yerel mekanizmalarla ilişki içinde yeni değerler üreten gücünü en iyi şekilde kullanmak üzerine kurulu, paylaşımcı bir yaklaşım geliştirilmelidir. Ancak böyle bir analiz, kültürün içinde olumlu, olumsuz, iç içe geçmiş bütün öğeleri değerlendirerek kapsayıcı ve paylaşımcı ortak değerleri öne çıkarabilir.

Konya'da Gençlik Buluşması
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Konya İl Başkanlığı tarafından Konya Millet Bahçesi'nde düzenlenen Gençlik Buluşması'na katıldı. (TCCB-Murat Çetinmühürdar/AA, 27 Kasım 2022)

 

Ailenin Tanımlanması Konusunda Tabuların Yıkılması

Türkiye’nin tarihi, kültürel çeşitliliği ve birçok medeniyete coğrafi ve manevi ev sahipliği yapması, aile değerleri ve yapısı konusunda ayrıcalıklı bir toplum hafızasına sahip olduğu savlarını doğrular niteliktedir. Bu miras, dünyanın geneline baktığımızda AK Parti’nin de vurguladığı üzere Türkiye’nin en önemli avantajı olarak görülmektedir. Fakat kültür ve değerler, ideolojik yaklaşımların içkin olduğu yapılar olduğundan, ortak değerlerin analizinin iyi yapılmaması, yanlış tanımlanan değerlerin diğer değerlerin üstünde tanımlanması ve değerlere atfedilen kutsallık ve tabulaştırmaların adaletsiz ve dışlayıcı bir düzene dönüşmesi tehlikesini birlikte getirebilir.

Bu ikilemin en hassaslaştığı, alan aile ve kadının ilişkisinin tanımlandığı noktada patlak vermektedir. Bu da değerler ve ideolojik yaklaşımlar konusunda bir ayrılık olarak algılanmaktadır. Ailenin tanımlanmasında her bireyin özellikle kadının ayrı ele alınmasının “ithal” bir yaklaşım olduğu ve aile değerlerini itibarsızlaştırdığı yaklaşımı ne kadar yanlı ise ailenin değerinin vurgulanmasının da kadının özgürlüğünü engellediği yaklaşımı o kadar yanlıdır. Çünkü değerlerin yansıması ideolojik ideallerin empoze edilmesi değil, yereldeki sosyal gerçeklerdir. Önemli olan nokta, son yirmi yılda aile, kadın, çocuk, engelli ve yaşlılar konusunda çok önemli çalışmaların ve düzenlemelerin hayata geçirildiğine dair fikir birliği olmasıdır. Fakat yukarıda da bahsedildiği üzere, yapılan saha çalışmaları ve akademik analizler özellikle ailenin, kadının ve çocuğun bağlamından uzak şekilde kutsallaştırıldığı ya da itibarsızlaştırıldığı gibi söylemler üretilmesinin, bu konularda derinlemesine çalışmalar yapılmasını engellediği ve sosyal politikaların üretilmesi ve uygulanmasını zorlaştırdığı yönündedir. Ayrıca bu konuda ideolojik söylem ve kutuplaştırılan algıların üretimine engel olarak bütünsel ve kapsayıcı bir anlayış geliştirilmesi gerektiği de ortaya çıkmıştır. Birçok uygulanan sosyal politikanın, bu dil ve bakış açısı yüzünden anlaşılmadığı ve gereken yaygınlaşmayı sağlayamadığı ortaya konmuştur.

Gelecekteki çalışmalarda, aile vurgusu ve tanımlanması içinde ailenin bireylerinin müstakillikleri, özlük hakları ve desteklenmesinin ayrı ayrı ele alınması ve kendi bağlamındaki ayrıntıları ile değerlendirilerek hak temelli politikalar üretilmesi gerekmektedir. Müstakil olarak çoğunlukla adı geçmeyen erkek ve babaların da sosyal politikalara dahil edilmesi ve bu konuda çalışmalar yapılması önem arz etmektedir. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın son yaptığı açıklamalarda, ailenin derinlemesine araştırıldığı ve buna göre sosyal politikaların geliştirileceği bir enstitünün kurulması çalışmalarının başladığını belirtmesi çok önemli bir adım olarak görülebilir. Ailenin kadın, erkek, çocuk, yaşlı, genç ve engelli bireylerden oluşan bütünsel bir yapı olduğunu ve bu bireyler arasında ancak toplumsal adalet, eşitlik, özgürlük ve insani hakları oldukça ailenin anlam kazanabileceği fikrinin içselleştirilmesi sağlanmalıdır. Ailenin refahı ve mutluluğunun gerçekleştirilmesinin ancak aile değerlerinin doğru ve adaletli şekilde oluşturulması ve ailedeki tüm bireylerin desteklenmesi, yani insan hak ve hürriyetlerini muhafaza etme yoluyla mümkün olduğu yaklaşımı benimsenmelidir. Müstakil bir birey olmanın, adil ve hak temelli bir aile ve toplum yapısından bağımsız olmadığı yaklaşımı yerleştirilmelidir. Ortak değer ve ailenin özelliği gibi yansıtılmaya çalışılan töre cinayetleri, aile içi şiddet ve istismar gibi konuların üstünün örtülmesine ve ailenin itibarsızlaştırılmasına müsaade edilmemelidir. Ayrıca toplumun önemli bir bölümünün haklarını ve değerlerini ihlal edecek şekilde artan propaganda ve dayatmalara karşı önlemler alınmalıdır.

Toplumun fertlerinin hayata başladıkları yer olarak aile, bireylerin şekillendiği ilk toplumsal alandır. Bu bağlamda, aile ile ilgili oluşturulan yaklaşımlarda medeniyetimizin sosyal dayanışma, sosyal içerme, adalet, yerel değerlere saygı, merhamet ve hakkaniyet gibi değerlerinin daha çok hatırlanmasını ve bütünsel olarak sahiplenilmesini sağlayacak yaklaşımlar geliştirilmelidir. Bu aile yapısının adaletli ve doğru şekilde temsil edilmesi ve ayrıcalıklı ve nitelikli bir toplum yapısına yansıması için çalışmalara yön verilmesi gerekmektedir.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası