Türkiye’nin yarı sanayileşmiş toplumdan sanayi toplumuna geçmesi, dünya ticaretinde payını arttırması, bilgi toplumları ile arasındaki farkı kapatabilmesi ve yüksek teknoloji yarışında söz sahibi olabilmesi için doğru bilim ve teknoloji politikalarını belirlemesi ve bunları siyasi kararlılıkla toplumun tüm katmanlarına uygulaması gerekiyor. Türkiye’nin teknoloji ve özellikle de yüksek teknoloji üretmekten başka çaresi yok. Bu amacın her dönem yüksek bir siyasi kararlılıkla sürdürüldüğünü söylemek ise çok zor. Türkiye, bazı dönemlerde sadece teknoloji ithal etmeye dönük politika izlemiş, bazı dönemlerde ise bizatihi kendisi teknoloji üretmeye çalışmıştır. Türkiye’nin teknoloji politikası, kalkınma anlayışı ile yakından ilgilidir; ancak burada ortak bir perspektiften söz edilemez.
Türkiye’de Sağ, kalkınma bağlamında teknolojiyi önemsemiştir. Türkiye’nin çok yönlü kalkınma hamlesi, ilk olarak Adnan Menderes ile başlamıştı. Menderes, özellikle tarım alanında ülkenin kaderini değiştirmiş; yollar, barajlar, köprüler inşa etmek suretiyle Anadolu’nun teknolojiye ulaşmasını kolaylaştırmıştı. Silah, otomotiv ve savunma alanında “Ağır Sanayi” söylemi ile bayraklaşan Erbakan’ı, bilgisayar teknolojisine yatırım yapılması gerektiğini vaaz eden Turgut Özal takip etmiş, bu çaba, günümüze kadar devam edegelmiştir.
Türkiye’deki Sol’un teknolojik kalkınma hamlelerine yaklaşımı, oldukça ideolojiktir; bilimin kutsanması ve teknolojinin dışlanması biçiminde tezahür etmiştir. Tek Parti dönemi uygulamaları hariç, CHP’nin de teknolojiye yaklaşımında benzeri bir anlayış ön plana çıkmış; ideoloji ve önyargı belirleyici olmuştur. Aklı, bilimi ve bilimsel çalışmaları kutsayan CHP, teknoloji hamlelerine pek fazla önem vermemiş; teknolojik çalışmaları ikincil konumda değerlendirmiştir.
AK Parti’nin Teknoloji Politikasının Parametreleri
Ülkenin kapasitesinin artırılması ve refahının yükselmesi, doğru teknoloji politikalarının uygulanmasına bağlıdır. Bu bağlamda AK Parti hükümetleri, teknoloji ve AR-GE çalışmalarına yatırım yapmıştır. AK Parti’nin iş başına geldiği 2002’de AR-GE harcamalarının milli gelire oranı yüzde 0,53 iken, 2020’de 5 trilyon 46 milyar 883 milyon Türk Lirası ile yüzde 1,09’a yükselmiştir. Yine bu çerçevede altyapı hizmetlerine, ağır sanayi alanındaki çalışmalar ile beraber yüksek teknolojiye yatırım yapmıştır. AK Parti, parti programında teknoloji alanında izleyeceği hedefleri şöyle sıralamıştır:
- Ulusal İnovasyon Sistemi kurmak
- Bilim ve teknoloji atılım projesini, yani katma değeri yüksek yeni ürün, hizmet ve sistemleri Türk ekonomisine kazandırmak
- Türkiye’nin teknoloji kapasitesini artıracak, yeni buluşları üretime kazandıracak çalışmaları desteklemek; araştırma ve geliştirme faaliyetlerine katkı sağlayacak kuruluşları bilgi üretme kriterine göre desteklemek
- Devlet bütçesinden AR-GE’ye ayrılan payı, yıllar içerisinde oransal olarak Avrupa Birliği ortalamalarının üzerine çıkarmak
- Uluslararası ortak araştırma projelerinde Türk bilim adamlarının yer alabilmesi için gereken desteği vermek
- Ülkeyi uluslararası sisteme entegre edecek, ülkenin bilgiye erişimini sağlayacak olan ulusal enformasyon ağının altyapısını hayata geçirmek
- Üniversite-sanayi iş birliğini gerçekleştirmek; üniversitelerin, araştırma kurumlarının bilgi birikimini ve özel sektörün girişimciliğini buluşturan “Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Teknoparklar”ın sayı ve etkinliklerini artırmak
- Teknolojik buluşların üretime dönüşmesini kolaylaştıracak Risk Sermayesi Yatırım Ortaklıklarını teşvik etmek
- Enformatik, biyoloji ve gen mühendisliği, ileri malzeme teknolojileri, enerji teknolojileri, gıda teknolojileri, esnek üretim sistemleri ve sağlık teknolojilerine özel önem vermek
- Yerli ve yabancı bilim adamlarının Türkiye’ye gelmelerini teşvik etmek ve teknoloji araştırmalarını desteklemek
AK Parti, savunma sanayiine stratejik bir önem atfediyor. 2004’te savunma sanayi alanında başlatılan ALTAY, ANKA, ATAK, BAYRAKTAR, HÜRKUŞ, MİLGEM gibi projeler, milli ve yerli üretim modeli ile hayat geçirilirken; yerlilik oranı da yüzde 20’den yüzde 70’in üzerine çıktı. Yine bu dönemde üretilen İHA ve SİHA’larla yüksek teknoloji alanında büyük bir devrim gerçekleşti. Ayrıca bu yerlilik oranları, insansız hava araçları gibi stratejik platformların bazılarında yüzde 90’lar düzeyinde. Buna ilaveten 2002’de yaklaşık 1 milyar dolar olan savunma ve havacılık cirosu, 20 yılda 6 kattan fazla büyüyerek 6,7 milyar dolara ulaşmış durumda. Yine aynı dönemde, başlangıçta yalnızca 248 milyon dolar olan savunma ve havacılık ihracatı, 2021’de 3 milyar 224 milyon 786 bin dolara çıktı. Savunma ve havacılık sanayisi, 3 milyar dolar eşiğini aşarak, 2021 ihracatını rekorla kapattı. Kurumsal bir perspektifle Türkiye, Cumhuriyet tarihi boyunca ilk defa kendi kapasitesiyle savunma ihtiyaçlarını karşılamaya, yüksek teknoloji ürünleri üretmeye ve hatta ürünlerini başka ülkelere ihraç etmeye başlamış durumda. Bugün savunma sanayii alanında ortaya çıkan yüksek teknolojinin ekonomiye katkısı, tartışmasızdır.
AK Parti, teknoloji, yüksek teknoloji ve AR-GE alanındaki kararlılığını 2018’de yayınlamış olduğu Seçim Beyannamesi ile devam ettirmektedir. “Bilimsel niteliği yüksek insan gücüne dayalı, etkin işleyen bir AR-GE ve yenilik ekosistemi oluşturarak, bilgiyi ticari değere dönüştüren, yüksek teknolojiye dayalı ürünler ihraç eden bir ülke konumuna hızlı bir şekilde ulaşmayı planlıyoruz” ifadeleriyle iradesini vurgulayan AK Parti, teknoloji alanındaki çalışmalarına devam etme hedefini yeniden ortaya koymuştur. 241 kez “teknoloji” kelimesinin kullanıldığı Seçim Beyannamesi’nde savunma, havacılık ve uzay sanayisine dokuz sayfa ayrılmış, TSK’nın gücüne güç katan yerli ve milli sistemlere ilişkin projeler öne çıkmıştır. Bu kapsamda İnsansız Savaş Uçağı Projesi’nin hayata geçirilmesi, ALTAY milli tankının seri üretiminin yapılması, havuzlu çıkarma gemisinin üretilerek donanmaya teslimi ve stratejik sınıf taarruzi insansız hava araçlarının üretilmesi gibi hedeflere yer verilmiştir.
Seçim Beyanname’sinde ayrıca dijitalleşme de yer almaktadır. Dijitalleşmenin ürünü olan nesnelerin interneti, sensör teknolojileri, akıllı otomasyon teknolojileri, robotik, veri analitiği ve yapay zeka, artırılmış gerçeklik, bulut teknolojisi ve eklemeli üretim gibi yeni teknolojilerin hayatımızda başat rol oynamaya başladığı vurgulanan beyannamede, “Dijital Türkiye” vizyonu ön plana çıkmış, bu vizyon ile rekabet gücü yüksek, dünyada adından her alanda söz ettiren bir ülke hedefi ortaya konmuştur.
CHP’nin Teknoloji Politikasının Parametreleri
9 Eylül 1923’te kurulan CHP, 1950’ye kadar ülkeyi tek parti olarak yönetmiştir. Parti, Kemal Kılıçdaroğlu’nun başkanlığında “Çağdaş Türkiye için Değişim” başlıklı parti programını takip etmektedir. Program’da CHP’nin teknolojiye yaklaşımı da yer almaktadır. Teknoloji bağlamında vurgulanması gereken ilk husus, kalkınma ile teknoloji ve çağdaşlık arasında kurulan bağlantıdır. Sürdürülebilir, hızlı ve dengeli kalkınma söyleminin öne çıktığı programda kalkınmanın çerçevesi de şöyle çizilmiştir: İleri teknolojiye dayanan, istihdam oluşturan ve toplum refahını yükseltecek yatırımların ülke çapında teşvik edilmesi ve piyasa ekonomisinin önemini kabul eden ancak devletin düzenleyici rolüne de önem veren çağdaş bir ekonomik düzen. Partinin kendini konumlandırmak istediği çağdaşlık, kalkınma ve teknoloji ile beraber düşünülmektedir. Çağdaşlık, her konuda partinin olmazsa olmazıdır; her konu bu eksende değerlendirilmektedir. CHP, teknoloji alanında izleyeceği politik hedefleri ise şöyle belirlemiştir:
- İleri teknolojiye dayanan, istihdam oluşturacak ve toplum refahını yükseltecek yatırımların ve teknolojik ilerlemenin teşviki; toplum yaşamının her alanında ise bilginin üretildiği, kullanıldığı ve pazarlanabildiği bilgi ekonomisine geçmek
- Küreselleşmenin getirdiği teknolojik olanaklardan yararlanmak ve bilgi ile iletişim teknolojilerinden en geniş şekilde yararlanan mekanizmalar oluşturmak
- Türkiye’nin ulusal dış güvenlik stratejisine ve çağdaş savunma teknolojisinin bütün gereklerine uygun, ateş gücü, vurucu gücü, hareket yeteneği üstün, iletişim olanakları, komuta ve kontrol sistemleri etkin bir savunma gücü oluşturulmasını önermek
- Ordunun savunmayla ilgili araştırma ve teknoloji oluşturma çabalarını desteklemek
- Stratejik araştırma yapan, teknoloji üreten tüm ulusal kuruluşların çabalarına katkı sağlamak ve bu amaçla bir Stratejik Araştırma Kurumu (STARK) oluşturmak
- Bilişim, ileri teknoloji malzemeleri, biyoteknoloji, nanoteknoloji, nükleer ve uzay teknolojileri gibi stratejik nitelikli sektörleri belirlemek
- Kamusal teşviklerde firmaların kümelenmelerine odaklanan politikalarda ve üniversite-sanayi iş birliğini amaçlayan uygulamalarda teknoloji bazlı yeni firma kümelenmelerine öncelik vermek
- Organize sanayi bölgeleri, teknopark ve teknopolis gibi sanayi altyapı uygulamaları ile teşvik politikalarını, jenerik teknolojilerin gelişme sürecindeki önemini dikkate alarak şekillendirmek
- İleri teknoloji ülkeleri ve dünyanın yeni büyüme merkezleri ile ilişkiler kurmanın yanı sıra, teknolojik düzeyi ve dış rekabet gücü yüksek ulusal sanayi kurmak
CHP’nin bilim-teknoloji ve AR-GE alanındaki tutumu 2018’de yayınlanmış olduğu Seçim Beyannamesi ile biraz daha netlik kazanmıştır. Teknoloji sözcüğünün 72 kez kullanılmış olduğu bildirgede; savunma ve uzay sanayiine ilişkin herhangi bir hedef yer almamıştır. CHP’nin, havacılık sektörüne ilişkin hedefleri ise oldukça kısırdır. Bildirgeye göre, havacılık sektörünün gelişmesi için gerekli altyapı yatırımları yapılacak, uçak ve parça üretimi desteklenecek ve AR-GE faaliyetlerine öncelik verilecektir. Ulaşım zorluğu olan bölgeler için hava ambulans ağları kurulacak ve mevcut ağlar geliştirilecektir. Son dönemde Türkiye’nin havacılık sektöründeki büyük atılımına rağmen, CHP’nin vaatleri oldukça azdır. Dahası, savunma sanayiine hiç yer verilmemiştir. Dijitalleşmenin hayatın her alanını kapladığı bir dönemde, dijitalleşme “sadece” iki cümle ile geçiştirilmiştir. Bu iki cümlenin ortak fikri de dijital dönüşüm merkezleri kurmaktır. “Dijitalleşmeye dönük atacağımız adımlar ile inovasyonu ve iş birliklerini geliştirecek ortamlar meydana getirerek KOBİ’lerimiz arasındaki dijital teknolojilerin yayılımını sağlayacağız.” Asırlık partinin dijitalleşmeye yönelik vizyonu bu cümleden ibarettir.
Türkiye’nin ikinci büyük partisinin konuyla ilgili vizyonunu anlatan parti programı ve beyannameden çıkan sonuç şudur: Normal şartlarda bir muhalefet partisi herhangi bir konuda mevcut durumun ötesinde bir iddiada bulunmak, vaatler vermek durumundadır. Ancak CHP’nin seçim beyannamesinde teknoloji, savunma sanayii ve dijitalleşme başlıklarında içkin olan iddiasızlık dikkate değerdir. Bırakalım bir iddia ortaya koymayı, bir vaatte bulunmayı, mevcut durumun bile gerisindedir. AK Parti hükümetleri döneminde havacılık sektöründe Türkiye’nin çehresi değişmişken, yerli ve milli otomobil, yerli ve milli savaş uçağı gibi projeler adım adım hayata geçirilirken uçak parçaları yapacağını vaat eden muhalefetin iddiasından, vizyonundan veya bütüncül bir teknoloji politikasından söz edilemez.