Kriter > Çerçeve |

Kritik Eşik: 14 Mayıs Seçimleri


Erdoğan'ın yirmi yıllık icraatı, kazanırsa beş yılda yapacakları hakkında bir fikir veriyor. Ancak altılı masanın yayımladığı dokümanlara rağmen Kılıçdaroğlu'nun kazanması durumunda ülkeyi nasıl yöneteceği bilinmiyor. Bunun en açık sebebi Kılıçdaroğlu'nun koalisyon ortaklarına en az yedi cumhurbaşkanı yardımcılığı veren bir modeli önermesidir. Bu model, seçmenin zihnini karıştırıyor.

Kritik Eşik 14 Mayıs Seçimleri
Cumhurbaşkanı Erdoğan, MHP Genel Başkanı Bahçeli ve BBP Genel Başkanı Destici Ankara Spor Salonu'nda düzenlenen

Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimlerin 14 Mayıs'ta yapılması kararını 10 Mart’ta imzalamasıyla birlikte dünyanın bu yılki, ülkemizin ise yakın tarihinin en önemli seçimi için süreci başlatmış oldu. Ülkemize hayırlı olsun. Asrın büyük felaketinin yaralarını sarmakla meşgul iken gerçekleşecek bu seçimlerin önümüzdeki kalan kısmı aslında bir maratonun son yüz metrelik koşusu. Muhalefet 2019 yerel seçimlerinden bu yana hep erken seçimi konuştu. Son 13 ay boyunca ise altılı masa ve muhtemel adayını tartıştık. Seçime 4 aday girecek olsa da 14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı seçiminin en fazla oy alacak iki adayının Erdoğan ve Kılıçdaroğlu olduğunu biliyoruz. Peki kim seçimlerde yüzde 50 artı 1'i göğüsleyecek? Adaylar müziksiz ve renksiz kampanyalar yapma niyetindeyse de öncesi polemiklerle ve sürprizlerle dolu bu koşunun devamındaki sürecin hayli yüksek tempo ile geçeceğine adım gibi eminim.

Masayı terk eden Akşener'i taşlayarak geri döndüren muhalefetin özgüveni yerinde. Kılıçdaroğlu'nun önde olduğunu iddia eden anket propaganda mekanizmaları daha şimdiden el yükseltiyor. HDP'nin aday çıkarmayarak Kılıçdaroğlu'nu desteklemesi ile CHP'li elit çevrelerin psikolojisi tümüyle seferber edilmiş durumunda. Bu psikolojinin dalgasına kapılan altılı masanın küçük partilerinin kendi misyon ve geçmişlerine yüz seksen derece zıt söylemleri, akıllara ziyan seviyelere ulaşmaya başladı bile. Cumhur ve Millet ittifaklarının adayları belli olduğuna göre partiler hızla sahaya inecek ve seçmen seferberliğini güçlendirecek. Bu seçimin kaderinin, seçmen seferberliğini en etkili şekilde yapan ittifaktan yana olacağını düşünüyorum. Bakmayın anket şirketlerinin söylediklerine, iki ittifak için de çantada keklik durumu yok.

Cumhur İttifakı, en tercih ettiği aday olan Kılıçdaroğlu'na karşı yarışacak. Ancak Kılıçdaroğlu, adaylığına karşı olan Akşener'i masaya kolunu kanadını kırarak geri çevirmeyi bildi. Akşener öylesine yıprandı ki, İYİ Parti 14 Mayıs seçimlerinde oyu en fazla düşen parti olabilir. Türk kamuoyu, CHP ve HDP sözcülerinin açıklamalarına kulak verse de Kılıçdaroğlu'nun hangi gizli ya da açık pazarlıklarla HDP ile uzlaştığını seçim sandığına kadar tartışacak. Akşener ve arkadaşlarının Kılıçdaroğlu olmasın diye söylediklerini tekrar tekrar hatırlayacak. Bu, kampanya sürecinde Kılıçdaroğlu'nun en büyük sorunu seçmene güven verebilmek. Zira kendi sözlerini bile çiğnedi. Genel başkanlar aday olmasın dedi, Akşener'i ofsayta iterken kendisi oldu. Partisiz cumhurbaşkanı dedi, kazanırsa parlamenter sisteme geçene kadar CHP'nin başında kalacak.

14 Mayıs seçimlerinin büyük sorusu Türkiye'yi yeni yüzyıla kimin taşıyacağı: "Erdoğan mı, Kılıçdaroğlu mu?" Seçim sürecinin bu yüksek tempo ile geçecek olması ülkemizde siyasetin geldiği kritik yeri göstermekte. "Sistem değişimi" ve "yeniden inşa" kavramları ile konuşulan bu seçimlerde herkes biliyor ki siyasetçiler, ülkemizin geleceğini belirleyebilecek yerde. Ve tek referans kaynağı sandık.

"Cumhur İttifakı kazanırsa ülkemiz Kuzey Kore olur" ya da "Türkiye baharı geliyor" diyenler, ülkemizin gerçeklerinden uzakta, kendi öfkelerini kusuyorlar. Seçmeni otoriterlik ile korkutanlar, tabanlarının "CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun masasında ne işiniz var?" sorusunu susturmaya çabalıyorlar. Önümüzdeki seçim süreci yakın tarihimizin bütün sayfalarını gözden geçireceğimiz ve her şeyi yeni baştan muhasebe edeceğimiz bir tempoyla geçecek.

 

Millet İttifakı


Millet İttifakı HDP ile güç birliğini kurdu. İYİ Parti'nin masaya dönmesinin krizi tabanda devam ediyor, parti temsilcileri seçmenin Memleket Partisi’ne kayışını önleme gayretinde. CHP hakimiyetindeki altılı masanın diğer sağ partileri ise CHP listelerinden kaç kişiye milletvekilliği alabileceklerinin arayışında. Bu durum Kılıçdaroğlu'nu destekleyen blokta, CHP ve HDP'yi, yani solu belirleyici hale getirdi. TİP'in sesinin çok çıkması, masadaki eski AK Partilileri yargılamakla tehdit etmesi de bunun işareti. Saadet, Gelecek ve DEVA partilerinin, CHP ve Kılıçdaroğlu'nu iktidara taşımayı meşrulaştıran bir konumda oldukları giderek daha konuşulur hale geldi. Bu muhafazakar partilerin "yazılan tarihin" yanlış tarafında oldukları algısı güçleniyor.

Millet İttifakı’nın güç birliği, Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtlığı ile bir araya gelen altılı masa ve HDP'yi dahil ettikleri sofradan oluşuyor. Birbirine zıt ideolojik çevreler, iktidar paylaşımı ve güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş etrafında birleşti. Bir yanda "yüzyıllık Cumhuriyeti değiştireceğiz" diyen HDP var. Diğer yanda otoriter laikçiliğin şimdilik suskun ama iktidara gelmeyi bekleyen temsilcisi CHP var. Son krizden sonra İYİ Parti'nin masadaki önemi de seçmen tabanı da zayıfladı. Diğer sağ partiler ise üçüncül durumda. Altılı masa özünde "bir geçiş dönemi koalisyonu." Normal koalisyon performansı bile test edilmiş değil. Kaldı ki, 1960'lar, 1970'ler ve özellikle 1990'lar, ülkemizde koalisyonların ne kadar istikrarsız ve kriz dolu olduğunu çok iyi anlatır.

Millet İttifakı’nın "geçiş koalisyonu" CHP ve HDP'ye çalışır. Kılıçdaroğlu kazanırsa cumhurbaşkanı olur ve ilk krizde diğerlerini tasfiye edebilecek güce ulaşır. Kazanamazsa CHP'nin oyunu artırır. HDP ise daha geniş alanda siyaset yaparak radikal taleplerini daha güçlü seslendirir. Yedi partili koalisyon ülkeyi yönetmeye çalışırsa devlet kurumları farklı ideolojideki partiler arasında derebeyliklerine bölünecek. Partilerin kendi adamlarını yerleştirecekleri bürokrasi, çok parçalı ve hatta birbirine zıt konumlara savrulacak. Koordinasyon için yapılması gerekli toplantının sayısını tahmin bile edemeyiz.

Oy pusulasında sıralama kurası
YSK Başkanlığında, 14 Mayıs'ta yapılacak Cumhurbaşkanı ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri'nde kullanılacak birleşik oy pusulasında, cumhurbaşkanı adaylarının yerlerini belirlemek için kura töreni düzenlendi. Çekilen kura sonucuna göre, cumhurbaşkanı adayları için hazırlanan birleşik oy pusulasında 1. sırada Erdoğan, 2. sırada İnce, 3. sırada Kılıçdaroğlu, 4. sırada Oğan yer aldı. (Emin Sansar/AA, 1 Nisan 2023)

 

HDP’nin Konumu


14 Mayıs seçimlerine giderken en önemli hususlardan biri ise Kılıçdaroğlu'nun HDP ile pazarlık yaparak bu partiyi iktidar bileşeni konumuna taşımasıdır. Radikal talepleri olan ve PKK terörü ile arasına mesafe koymayan HDP'nin Kılıçdaroğlu tarafından siyasetin merkezine çekilmesinin bu seçimlere giderken gerçekleşen en önemli şey olduğu görüşündeyim. Kılıçdaroğlu'nun HDP ile pazarlığının bir şekilde anlaşılan kısmı var, yerel yönetimlere yetki devri ve benzeri konular. HDP ile yapılan pazarlığın görünmeyen, muğlak kalan kısmı ise tam bir muamma. "Türkiye'yi yeniden inşa" vurgusunda birleşen CHP ve HDP'nin uzlaşmasının seçim sonrası kısmının kamuoyuna ilan edilmesi gerekli. Bu iki parti nasıl bir "yeni Türkiye" tahayyülünde iş birliği yapıyor? Tam içerik bilinçli olarak muğlak tutuluyor, milliyetçi-ulusalcı seçmeni ürkütmemek için.

Kılıçdaroğlu'nun kurduğu siyasi blok, bence artık ağırlıklı olarak CHP ve HDP iş birliğine dayanmakta. HDP'nin Cumhurbaşkanlığı yardımcılığı ya da bakanlık almasına gerek yok. Adının masa mı sofra mı olduğu önemli değil. Türkiye'nin geleceğini belirleyecek kritik politikalar anlamında HDP, diğer muhafazakar ya da milliyetçi partilere kıyasla daha etkili olacak. Altılı masanın adayının Kılıçdaroğlu olmasında da açıklanan "ortak politikalar mutabakat" metninde de HDP etkisi şimdiden bariz olarak ortada. İYİ Parti masayı terk edip, linç yiyerek geri döndü ve hâlâ durulmadı. Halbuki HDP, sessiz sedasız istediği adayı ve politikalarını Millet İttifakı'na dayattı.

 

Erdoğan ve AK Parti


AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şen, AK Parti'nin yaptırdığı anketlerden yola çıkarak Erdoğan'ın oyunun yüzde 53'ün üzerinde olduğunu açıkladı. Bu açıklamanın Cumhur İttifakı cenahında Erdoğan'ın kazanacağına dair kanaati gösterdiği ve pekiştirdiği söylenebilir. Seçmendeki "yaparsa, o yapar" duygusu, son kez aday olan Erdoğan'ın yeniden kazanacağının işareti.

Erdoğan'ın yirmi yıllık icraatı, kazanırsa beş yılda yapacakları hakkında bir fikir veriyor. Ancak altılı masanın yayımladığı dokümanlara rağmen Kılıçdaroğlu'nun kazanması durumunda ülkeyi nasıl yöneteceği bilinmiyor. Bunun en açık sebebi Kılıçdaroğlu'nun koalisyon ortaklarına en az yedi cumhurbaşkanı yardımcılığı veren bir modeli önermesidir. "Çoğaltılmış cumhurbaşkanı yardımcılığı" sisteminin çalışmayacak ve benzeri olmayan bir model sunması seçmenin zihnini karıştırmakta. İlk ciddi iktidar krizi paylaşımında küçük partilerin genel başkanlarının doğrudan ya da dolaylı etkisiz konuma düşmesi kuvvetle muhtemel.

Bir diğer konu ise anket şirketlerinin Millet İttifakı tarafından propaganda amaçlı olarak abartılı şekilde kullanılması. AK Parti ve Erdoğan'a destek veren seçmenin sessiz hali, Kılıçdaroğlu destekçilerini aldatmasın. Kararsız diye nitelenen ve anketlere cevap vermeyen seçmenin sandık başında ağırlıklı Erdoğan'a oy verdiğini daha önceki seçimlerde gördük. 2018 seçimlerine aylar kala CHP’yi ve adayını yüksek gösteren anket şirketleri şimdi de aynı şeyi yapıyorlar. Bu halleri AK Parti'nin değil, CHP seçmeninin psikolojisini zorluyor. Tekrar edeyim, bu seçimler iki ittifak için de zorlu bir rekabet demek. Yaklaşık kırk gün var, seçmeni seferber edebilen kazanır.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası