21.yüzyılın en önemli jeopolitik kırılmalarından biri olan Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sadece taraf olan iki ülkeyi değil, bölgesel ve küresel sistemi de ciddi anlamda etkiliyor. Uluslararası sistemin yapısını ve jeopolitik dengeleri kökünden sarsan savaşın Avrupa, Ortadoğu, Uzak Doğu ve Afrika gibi birçok coğrafyada doğrudan ya da dolaylı yansımaları söz konusu. Bu yansımaların küresel sistemde etkilerinin en çok hissedileceği coğrafyalardan biri şüphesiz Afrika olarak öne çıkıyor. Ukrayna-Rusya Savaşı, Afrika’yı siyasi, ekonomik, güvenlik, göç ve enerji güvenliği konuları bakımından önemli ölçüde etkiliyor ve etkileyecek.
Siyasi Etkileri
Ukrayna kriziyle birlikte İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşturulan sistemin yapısal sorunlarının kendisini tekrar göstermesi ve sistemin işlevselliğinin sorgulanması söz konusu oldu. Bununla birlikte BM Genel Kurulu’nun Rusya’ya yönelik kınama karar tasarısında 35 ülke çekimser kalırken, 5 ülke hayır oyu ve 141 ülke evet oyu kullandı, 12 ülke oylamaya katılmadı. Ancak Afrika açısından bakıldığında 28 ülkenin evet oyu, 1 ülkenin hayır oyu, 17 ülkenin çekimser oy kullandığı ve 8 ülkenin oylamaya katılmadığı dikkat çekiyor.
Bu oylamada uzun vadede Rusya ile askeri üs ve lojistik merkezi için potansiyel bir iş birliği yapma girişimi olan Eritre, Afrika’da hayır oyu kullanan tek ülke oldu. Sudan’ın ise BM’de yapılan oylama günü Rusya’nın Kızıldeniz’de üs kurma girişimine olumlu baktığını belirtmesi, çekimser oy vermesine rağmen Rusya ile iş birliğine açık olduğunu gösteriyor. Bununla birlikte çekimser oy kullanan ve oylamaya katılmayan ülkelerin çoğu, Rusya ile savunma ve güvenlik alanlarında iş birliği yapan ve ülke topraklarında Rus özel askeri ve güvenlik şirketlerinin varlığı bulunan ülkeler. Nitekim Ukrayna ile Rusya arasında yaşanan savaşın siyasi olarak Afrika’yı ikiye bölmesi söz konusu olmuştur. Zira Rusya’ya yönelik kınama kararında 28 evet oyuna karşın 26 oyun hayır, çekimser ve oylamaya katılmayan ülkelerden oluşması, çeşitli uzmanlar tarafından Rusya ve Batı arasındaki mücadelenin somut bir yansıması ve kutuplaşma olarak okunuyor.
Öte yandan Rusya’nın Kırım’ı 2014’te işgal ve ilhak etmesinden sonra ayrılıkçı bölgeler olan Donetsk ve Luhansk’ın bağımsızlıklarının tanınmasına yönelik talepleri, Afrika’da farklı ülkelerdeki ayrılıkçı talepleri olan bölgeleri daha cesur adımlar atmaya yöneltmiştir. Zira Somali’de Somaliland yetkililerinin geçtiğimiz günlerde ABD ziyareti ve ayrılıkçı söylemlerini artırması bu duruma işaret ediyor. Ayrıca her ne kadar kalıcı ateşkes imzalanmış olsa da kısa zaman önce Etiyopya’nın Tigray sorunu da düşünüldüğünde daha fazla bölgeden ayrılık talebi sesleri çıkmaya devam edecektir. Bu minvalde Afrika’da ayrılıkçı düşüncelerin desteklenmesinden ziyade devletin kurumlarının güçlendirilmesi teşvik edilmelidir. Aksi takdirde jeopolitik açıdan önemli olan ve giderek de önemini artıran Afrika’da daha büyük sorunlar yaşanması muhtemeldir.
Ekonomik Etkileri
Afrika ülkelerinin emtia bağımlı ekonomileri olduğu düşünüldüğünde, Ukrayna krizinin Afrika ülkeleri üzerinde doğrudan ekonomik etkilerinin olduğu söylenebilir. Dünya buğday üretiminde Rusya’nın üçüncü, Ukrayna’nın sekizinci sırada olması ve küresel buğday ithalatının yanı sıra Afrika ülkelerinin buğday ithalatının yüzde 30’unun bu iki ülkeden karşılandığı düşünüldüğünde, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinde en önemli şok dalgalarından biri Afrika’da hissedilmektedir. Nitekim Afrika’nın en büyük buğday ithalatı gerçekleştirdiği ülkeler arasında Rusya birinci ve Ukrayna üçüncü sırada yer alıyor. Bu durum Afrika’da gıda güvenliği bağlamında ciddi krizlere yol açabilme potansiyeline sahiptir.
Gıda konusunda istikrarsızlıkların, derin krizlerin ve kıtlıkların yaşanması ihtimali göz önünde bulundurulduğunda özellikle Doğu Afrika’da son günlerde kendisini daha fazla gösteren kuraklık ve kıtlık durumu, kıtada insani krizlerin artmasına sebep olabilir. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) 2022 verilerine göre, Mısır buğday ihracatının yüzde 80’ini Rusya ve Ukrayna’dan gerçekleştirirken; bu ithalatın yüzde 60’ı Rusya’dan yüzde 20’si Ukrayna’dan karşılanıyor. Benin’in buğday ihracatının yüzde 100’ü, Ruanda’nın yüzde 64’ü, Sudan’ın yüzde 70’i, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin yüzde 54’ü, Senegal’in yüzde 48’i, Togo’nun yüzde 43’ü, Uganda’nın yüzde 44’ü, Burkina Faso’nun yüzde 53’ü, Tanzanya’nın yüzde 62’si Rusya’dan; Somali’nin buğday ithalatının yüzde 68’i, Tunus’un yüzde 47’si, Libya’nın yüzde 38’i, Moritanya ve Gambia’nın yüzde 29’u Ukrayna’dan yapılıyor. Dolayısıyla Ukrayna ve Rusya arasında yaşanan savaş nedeniyle bu iki ülkede buğday ekimlerinin gerçekleştirilememesi ve ihracatlarında yasaklamalara veya kısıtlamalara gidilmesi, buğday konusunda Ukrayna ve Rusya’ya bağımlı olan Afrika ülkelerinin gıda güvenliğini olumsuz etkileyecek.
Doğu Afrika’da son üç yağış mevsiminin kurak geçmesi nedeniyle, hasatların yüzde 87 oranında düştüğü biliniyor. Bu kapsamda Somali başta olmak üzere Kenya ve Etiyopya’da yüzde 50’sini çocukların oluşturduğu 14 milyon insan yeterli yiyeceğe ulaşamıyor. Ukrayna krizinin buğday ürünlerindeki ihracat yasakları ve kısıtlamalarına ek olarak Doğu Afrika’da yaşanan kuraklık ve meydana getireceği kıtlık ile gıda krizinin yakın dönemde ciddi boyutlara ulaşması beklenebilir.
Buğday ihtiyacının yüzde 90’ının Rusya ve Ukrayna’dan karşılandığı Doğu Afrika’da, savaştan bu yana buğday fiyatları yüzde 80 artış gösterdi ve buğday ürünleri daha pahalı hale geldi. Farklı bir örnek olarak yakın dönemde bir iç savaş yaşayan ve yüksek enflasyona maruz kalan Etiyopya’da ayçiçeği yağı fiyatı yüzde 200 arttı. Ukrayna’da yaşanan savaşın henüz birinci ayında, Afrika’nın çeşitli ülkelerinde bu tür ekonomik yansımalar söz konusu olmakla birlikte kısa vadede bu durumun düzelebileceği öngörülmüyor. Son yıllarda insani yardım kuruluşlarının yardımlarıyla kıtlığın önüne geçilirken, günümüzde yaşanan savaşın yol açtığı buğday eksikliği ve ihracat yasakları nedeniyle bu durumun önüne geçilmesi oldukça zor görünüyor.
Güvenlik Etkileri
Ukrayna-Rusya Savaşı’nın Afrika’da güvenlik etkileri çok boyutlu olarak ele alınabilir. Rusya, Afrika’da çeşitli ülkelerde varlığını konsolide ettiği özel güvenlik şirketleri üzerinden faaliyetlerini sürdürüyor. Ancak Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı ile Afrika’da görev yapan Rus özel güvenlik şirketi Wagner’e ait paralı askerlerin Ukrayna’ya transfer edilmesine yönelik çabaları dünya basınında yer aldı.
Bunun yanı sıra Putin’in “gönüllü” olarak Ukrayna’ya karşı savaşta Rusya’nın yanında savaşmak için yaptığı çağrıya Afrika’dan da katılım sağlandı. Nitekim Orta Afrika Cumhuriyeti’nin (OAC) Ukrayna’ya resmi olarak savaş ilan edeceğine yönelik iddiaların ardından Ukrayna’da Ruslar adına savaşan iki OAC vatandaşı ele geçirildiğine dair görüntüler Ukrayna basını tarafından servis edildi. Ele geçirilen bu iki askerin Wagner’in paralı askerleri olduğuna yönelik iddialar da bulunuyor. Ancak bu iddiaların yerini gerçekliğe bırakması için halen bir doğrulama gelmedi.
Öte yandan son dönemde Afrika ülkelerinin güvenlik ihtiyaçlarını karşılama konusunda adımlar atan Rusya’nın, uluslararası kamuoyunda prestij kaybının yansımaları, kıtada da kendisini gösteriyor. Ancak bununla birlikte bazı Afrika toplumlarında Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin “Batı emperyalizmine karşı bir savaş” olarak görüldüğünü belirtmek gerekir. Rusya’nın Ukrayna’da yeterince hızlı ilerleyememesi ve sahadaki zayiatları nedeniyle bazı Afrika ülkelerinde Rus savunma sanayii ürünlerine yönelik güven de azaldı. Dolayısıyla Rusya’dan savunma sanayii ürünleri alan Afrika ülkelerinin farklı sistemlere sahip olan tedarikçilere yönelerek çeşitlendirmeye gitmeleri söz konusu oluyor.
Ukrayna krizi, Afrika ülkelerine dış tehditlerin yanında ayrılıkçı unsurlardan ve terörden kaynaklı iç güvenlik sorunlarını göz ardı edilemeyeceğini bir kez daha göstermiş oldu. Uluslararası sistemdeki anarşik ortamın ve mutlak bir hegemon eksikliğinin bulunmasının net şekilde görülmesi, Afrika ülkelerini farklı ittifaklara yöneltmenin yanı sıra savunma sanayii yatırımlarını da çeşitlendirerek her yönden dengeleme (omni-balancing) stratejisine daha fazla yakınlaştırmıştır. Dolayısıyla Afrika’da devletlerinin toprak bütünlüğünü korumak ve hayatta kalabilmek için güvenlik arayışları da artmıştır.
Yeniden Göç Yolları ve Enerji Güvenliği
Ukrayna krizinin göçlerin artmasına yönelik etkileri de bulunuyor. Ancak bu göçlerin Afrika’nın güvenliğinden ziyade Avrupa’nın güvenliği bağlamında değerlendirilmesi daha doğru olur. Zira Ukrayna-Rusya Savaşı’nın yol açacak olduğu gıda krizi ve kıtlığın, hem kıta içinde yaşanabilecek göçlere hem de Kuzey Afrika’dan Avrupa’ya yaşanacak yeni göç dalgalarına yol açması ihtimal dahilindedir. Ancak Ukrayna’dan Doğu Avrupa’ya yönelik gerçekleşen göç dalgası ile Kuzey Afrika’dan Avrupa’ya yönelik göç dalgalarının gerçekleşmesi kıyaslandığında bu durumun Avrupa tarafından aynı sempatiyle karşılanması mümkün görünmüyor. Dolayısıyla Ukrayna krizi nedeniyle yaşanacak gıda krizinin etkisiyle Kuzey Afrika’dan Avrupa’ya yönelik gerçekleşebilecek göç dalgaları yeni insani krizler, ırkçılık ve yeni güvenlik sorunları yaşanmasına yol açacaktır.
Öte yandan enerji güvenliği Rusya-Ukrayna Savaşı ile daha fazla önem kazanmıştır. Bu kapsamda Avrupa’nın yaşadığı Rusya kaynaklı enerji sorununa karşın Afrika’nın bir alternatif olarak öne çıkması muhtemeldir. Nitekim ilk aşamada Cezayir’in doğal gaz konusunda adının sıkça zikredilmesi bu durumu doğrular niteliktedir. Avrupa’nın enerji tedarik zincirini çeşitlendirme ve enerji güvenliğini sağlama konusunda Afrika ülkelerine yönelmesi söz konusu olacaktır.
Yaşadığı sömürgecilik geçmişinden sonra bağımsızlık süreci ile toparlanmaya çalışan ancak sürekli olarak istikrarsızlıklarla mücadele eden Afrika, 21. yüzyılda sahip olduğu zenginliklerle küresel ilgiyi üzerine çekerek toparlanma sürecine girmişti. Ancak Covid-19 pandemisinin en çok etkilediği kıtalardan biri olan Afrika, post-pandemi sürecinde Ukrayna krizi ile yeni bir sorunla karşı karşıya kaldı. Uluslararası sistemde en önemli jeopolitik kırılmalardan biri olan Ukrayna krizinin Afrika’ya etkisi uzun yıllar çeşitli yönlerden kendisini hissettirecektir. Savaş coğrafyasına uzak olsa da Afrika, başta tahıl bağımlılığı nedeniyle belki de bu savaştan en fazla olumsuz etkilenecek coğrafyalardan biri olacaktır.