Kriter > Dosya > Dosya / Karadeniz'in Jeopolitiği |

NATO’nun Karadeniz Politikası Rusya’yı Rahatsız Ediyor


Soğuk Savaş sonrası dönemde NATO’nun Karadeniz’e yönelik ilgisi her geçen gün arttı. Ancak bu ilgi, Rusya’yı çok rahatsız etti ve bu rahatsızlık geçmişte Gürcistan’da ve günümüzde Ukrayna’da gerilime yol açtı. Bunun yanında NATO’nun bölgeye yönelik ilgisinin daha ziyade siyasi düzeyde kalması ve Rusya’nın sahadaki sert güce dayalı hamlelerine karşılık verememesi, NATO’nun en önemli çıkmazı olarak duruyor.

NATO nun Karadeniz Politikası Rusya yı Rahatsız Ediyor
Rusya, Kırım’daki Opuk eğitim sahasında yaklaşık 10 bin askerin katıldığı tatbikata başladı. (Sergei Malgavko-TASS/Getty Images, 22 Nisan 2021)

Soğuk Savaş’ın sona erdiği 1991’den beri Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) Karadeniz’e yönelik artan ilgisi, Rusya’nın dış politika odağının çoğunlukla bu bölgede olmasına sebep oldu ve olmaya da devam ediyor. Bu çerçevede Soğuk Savaş’ın henüz ilk yıllarında Karadeniz’e kıyısı bulunan Türkiye gibi stratejik bir aktörü bünyesine katan NATO, savaş sonrası dönemin yeni koşulları altında Karadeniz’e kıyısı bulunan birçok eski Doğu bloku ülkesini, “ortak tehdide” karşı bünyesine katarak bölgede kendisine geniş bir alan açtı. NATO açısından olumlu görülebilecek bu durum, en son Karadeniz’e kıyısı bulunan iki Avrupa ülkesi Bulgaristan ve Romanya’nın 2004’teki üyeliğine kadar devam etti.

Eski Doğu bloku ülkelerinin NATO’ya peşi sıra üyelikleri, Rusya’nın Sovyet sonrası döneme adaptasyon sürecine denk geldiği için, Moskova tarafından ciddi bir tepkiyle karşılanmadı. Ancak kısa zamanda toparlanan Rusya, bir nevi “arka bahçe” olarak gördüğü Gürcistan ve Ukrayna’nın NATO ve/ya Avrupa Birliği (AB) şemsiyesi altında Batı ile bütünleşmesine kayıtsız kalmadı. Rusya bu ülkelerin NATO’ya ve/ya AB’ye dahil olmasına yönelik oluşan gündemi tersine çevirmek için beklenenin aksine çok daha sert tepki gösterdi ve farklı dönemlerde iki ülkeye askeri müdahalelerde bulundu. Bu müdahalelere NATO’dan yeterince güçlü bir cevap gelmemesi ise Moskova’nın sert tavrını devam ettirmesine ve bölgedeki gücünü tahkim etmesine imkan sağladı.

 

NATO’nun Karadeniz’e Yönelik İlgisi

Karadeniz’de NATO ve Rusya arasında yaşanan sert rekabeti analiz etmeden evvel, bölgenin jeopolitik önemine kısa da olsa değinmekte fayda var. Bu bağlamda öncelikle Karadeniz’in üçü NATO üyesi (Türkiye, Bulgaristan ve Romanya), ikisi NATO ile iş birliği içinde olan (Gürcistan ve Ukrayna) ve son olarak Rusya’dan oluşan toplam altı ülkenin yer aldığı yarı kapalı bir deniz olduğunu belirtmek gerekir. Bunun yanında Karadeniz’in, Hazar Havzası ve Orta Asya’daki enerji kaynaklarını Avrupa’ya bağlayan geçiş güzergahında bulunması, NATO’nun özellikle Avrupa ayağı için stratejik önem arz ediyor. Daha da önemlisi son yıllarda attığı sert adımlarla uluslararası toplumun tepkisini çeken Rusya’nın sahadaki hareketliliğinin sınırlandırılması ve güneyden çevrelenmesi yolunda Karadeniz’in NATO için kritik bir konumda olduğunu belirtmek gerekiyor.

NATO bu doğrultuda Soğuk Savaş’ın hemen ardından 1991’de geliştirdiği yeni stratejik konseptle, bölgedeki etki alanını güçlendirmek için Kafkaslara kadar genişlemeyi gündemine aldı. Burada önemli bir ara tespit olarak ifade edilmelidir ki NATO’nun Karadeniz’e yönelik ilgisi, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Karadeniz’e yönelik ilgisinden ayrı düşünülemez. Zira ABD, bu bölgedeki Rus tehdidin farkında olduğu için Moskova ile doğrudan karşı karşıya gelmek istemiyor. Bunun yerine daha geniş bir perspektifle NATO’nun güvenlik şemsiyesi altında hareket ederek, olası riskleri en aza indiriyor.

Soğuk Savaş döneminde Türkiye kıyıları dışında tamamen Sovyetlerin kontrolünde bulunan Karadeniz’de siyasi dengeler uzun süre bozulmadan muhafaza edildi. Ancak Sovyetlerin dağılmasının hemen ardından bölgede oluşan güç boşluğu, NATO’ya ve tabii olarak NATO’nun ardındaki en önemli güçlerden ABD’ye, Karadeniz’e müdahil olma yolunda önemli bir fırsat sundu. Daha sonra yukarıda da ifade edildiği üzere eski Doğu bloku ülkelerinin NATO’ya katılmasını, Rusya uzun süre sadece izlemekle yetindi. Bu bağlamda NATO, 1999’daki ve 2004’teki kritik doğu genişlemesiyle Rusya’yı çevrelemeye ve bölgede güçlenmeye devam etti. Bu genişleme faaliyetlerine, Rusya’nın güçlü bir karşılık göstermemesi ise NATO’yu yeni adımlar atma hususunda daha da cesaretlendirdi.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ve Ukrayna Başbakanı Denis Şmigal

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Brüksel’de NATO Karargahında Ukrayna Başbakanı Denis Şmıgal ile görüşmüştü. (Dursun Aydemir/AA, 9 Şubat 2021) 

 

NATO’nun Pasif Tutumu

Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerden Bulgaristan ve Romanya’nın NATO üyelikleriyle, bölgedeki hakimiyet alanı kısmen zayıflayan Moskova yönetimi, 2000’lerin ikinci yarısı itibariyle gelişmelere yönelik tavrını tamamen değiştirdi. Bu doğrultuda Putin yönetimi, dengeleri Rusya’nın lehine çevirmek ve Karadeniz’in tamamen bir “NATO Gölü” haline gelmesini engellemek için önce 2008’de Gürcistan’a askeri müdahalede bulundu. Buna paralel olarak da Gürcistan’da Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlıklarını tanıyarak Tiflis yönetimini iyice köşeye sıkıştırdı. Moskova yönetimi masadaki ve sahadaki bu sert hamleleriyle, Gürcistan’ın olası NATO üyeliğini engellediği gibi, NATO’ya karşı Karadeniz’deki ilk kırmızı çizgisini de ortaya koymuş oldu. Bu da doğal olarak NATO’nun Gürcistan nezdinde siyasi açıdan itibar ve güven kaybı yaşamasına yol açtı.

Karadeniz’den bir ülkenin daha NATO’ya dahil olmasına müsamaha göstermeyeceğini Gürcistan müdahalesi ile net şekilde ortaya koyan Rusya karşısında, NATO’nun inisiyatif almaması yeni bir müdahaleye sebebiyet verdi. NATO’nun bölgede genişleme politikasına devam etmesi ve bu doğrultuda Ukrayna’nın AB adaylığını desteklemesi, Rusya için yeni ve daha büyük bir sorun olarak algılandı. Burada Ukrayna’nın olası NATO ve AB üyeliği, Rusya’nın Batıdan daha fazla çevrelenmesi anlamına geleceği için Moskova’nın bu meseleyi öncelikle siyasi olarak algıladığı söylenebilir. Bunun yanında Ukrayna’nın Rus tarihindeki önemini ve Rusya’dan Avrupa’ya ihraç edilen gazın yaklaşık yüzde 65’inin Ukrayna topraklarından geçtiğini de göz ardı etmemek gerekiyor. Dolayısıyla NATO’nun Ukrayna özelinde Karadeniz’e yönelik siyasi önceliklerine karşın, Rusya’nın bölgedeki tarihsel bağlarıyla ve ekonomi-politik kaygılarla hareket ettiği söylenebilir.

Bu şartlar altında NATO’nun yanı sıra AB’nin de bölgedeki genişleme girişimlerini uzun süre dikkatle takip eden Rusya, gözler Ukrayna’ya çevrildiğinde de yine sert bir yaklaşım sergiledi ve askeri müdahalede bulundu. Moskova yönetimi bu doğrultuda daha önce Gürcistan’da yaptığı gibi bu sefer Ukrayna üzerinden NATO ve AB özelinde Batı’ya sert bir mesaj vermek ve bölgedeki dengeleri kendi lehine çevirmek için 2014’te Kırım’ı önce işgal, sonra ilhak etti. Tıpkı Gürcistan meselesinde olduğu gibi NATO bu gelişmeye de ciddi bir tepki veremedi ve Kırım’ın Rusya tarafından ilhakını kabul etmediğini dile getirmekle yetindi. Bu da tabii olarak bir yandan NATO’nun siyasi açıdan tekrar itibar ve güven kaybı yaşamasına, diğer yandan üye ülkeler için de geçerli olmak üzere her geçen gün artan “NATO şüpheciliğine” sebep oldu. Burada farklı bir konuyla ilgili de olsa Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un NATO şüpheciliğini dışa vurur şekilde yakın zamanda “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” açıklaması dikkate değerdir.

 

NATO Sadece Tepki Dolu Söylemle Cevap Verebiliyor!

Buraya kadar yapılan anlatımlardan hareketle, Rusya’nın Gürcistan ve Ukrayna özelinde 2008’den beri attığı sert adımlara, NATO’nun sadece tepki dolu açıklamalarla cevap verebildiği ve sahada güçlü bir varlık gösteremediği anlaşılıyor. Bu çerçevede NATO’nun, sık sık Rusya’nın bölgedeki askeri varlığının artmasından endişe duyduğuna, Gürcistan ve Ukrayna’nın toprak bütünlüklerini savunduğuna dair açıklamalar yapmakla yetinmesi önemli bir gösterge. Netice itibariyle NATO’nun Karadeniz’deki gelişmelere yönelik genel olarak pasif tutumu, Soğuk Savaş döneminden beri varlık sebebi durumundaki Rusya ile sahada olası bir sıcak çatışmayı göze alamadığını da gösteriyor.

Yakın tarihe gelindiğinde ise halihazırda Ukrayna’nın doğusunda 2014’ten beri devam eden ve son günlerde iyice kızışan Donbass krizinde de NATO’nun inisiyatif almaması, Rusya’yı daha da cesaretlendirmiş durumda. Öyle ki Rusya son günlerde Kırım civarında 10 binden fazla askerle kapsamlı tatbikatlar yaparken, NATO’nun buna karşı somut bir hamlede bulunamadığı görülüyor. Bunun yanında NATO’ya dahil olma niyetlerini açıkça ortaya koyan Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy bile sahadaki gerçeklikleri dikkate alarak, krizin çözülmesi adına yakın zamanda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e görüşme teklifinde bulundu. Bu da NATO’ya duyulan beklentilerin düştüğünü göstermesi bakımından önemli bir işaret olarak kabul edilebilir.

 

Türkiye’nin Denge Politikası

Karadeniz’de NATO ve Rusya arasında uzun zamandan beri gerilim devam ederken, bölgeye mücavir NATO üyesi Türkiye’nin gelişmelere yönelik rasyonel bir politika izlediği görülüyor. Bu çerçevede Türkiye, üyesi olduğu NATO ile benzer söylemlerden hareketle, Gürcistan ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü savunuyor ve Kırım’ın Rusya tarafından ilhak edilişini resmi olarak tanımıyor. Ancak Türkiye bunu yaparken, Karadeniz’de sınırdaş olduğu Rusya ile doğrudan karşı karşıya gelme riskine sahip herhangi bir adım da atmıyor. Buradan hareketle Türkiye’nin, NATO ve Rusya arasında rasyonel davranarak tam manasıyla bir denge politikası yürüttüğü ifade edilebilir.

Sonuçlandırmak gerekirse, Soğuk Savaş sonrası dönemde NATO’nun Karadeniz’e yönelik ilgisi her geçen gün artmıştır. Ancak bu ilginin Rusya’yı açıkça rahatsız ettiği ve bu rahatsızlığın geçmişte Gürcistan’da ve günümüzde Ukrayna’da gerilime yol açtığı anlaşılıyor. Bunun yanında NATO’nun bölgeye yönelik ilgisinin daha ziyade siyasi düzeyde kalması ve Rusya’nın sahadaki sert güce dayalı hamlelerine karşılık verememesi, NATO’nun en önemli çıkmazı olarak duruyor. Burada bir gelecek projeksiyonu yapıldığında, Rusya’nın yakın coğrafyasında NATO’ya karşı tampon bölge olarak kabul ettiği Gürcistan ve Ukrayna’nın, olası NATO üyeliklerine dair yaşanan tartışmaların uygulamaya dönülmesine yönelik atılacak her adımın, Karadeniz’deki soğuk suları ısındıracağı iddia edilebilir.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası