Irak kuzeyinde PKK’nın gerçekleştirdiği saldırılar sonrasında Türkiye’nin terörle mücadelesinde kısa ve uzun dönemli projeksiyonlar sorgulanmaya başlandı. Saldırılar sonrasında “kolay pes edenler” Türk askerinin sınır ötesi varlığını, sahayı bilmeyenler saldırının anatomisini, vizyon eksikliği olanlar ise saldırılara verilecek mukabelenin boyutuna eleştiri getirdi. Bu nedenle bu üç hususun ele alınmasında fayda var.
Türk Askerinin Sınır Ötesi Varlığı
Türk askerinin sınır ötesi varlığının öncelikli nedeni, terörle mücadelenin gerekleriyle ilgili. Hudutları ve gerisindeki yerleşimlerin güvenliğini sağlamak sadece hudut karakollarıyla mümkün değil. Özellikle Irak hududunun dağlık yapısı, Türkiye açısından hassasiyet doğuruyor. Irak ile birlikte Suriye’de terör örgütünün uzun menzilli atış yapma olasılığını da göz önünde bulundurmak gerekiyor; Rus veya Çin yapımı klasik ateş destek vasıtalarıyla 8 ile 30 kilometre arasında bir menzile erişilebiliyor. Bu nedenle huduttan itibaren 30 kilometre derinliği, terör örgütünden temizlemek özellikle şehirlerin güvenliği açısından önemli. Diğer bir husus ise terör örgütünün Irak ve Suriye’de hareket serbestisi. Teröristin hiçbir engelleme ile karşılaşmadan istediği noktalarda konuşlanması ve rahat intikali önlenmek durumunda. Son olarak Türkiye, olumsuz sonuçları nedeniyle güvenlik boşluklarını önlemeli ve terör örgütünün egemenlik boşluklarını istismar etmesini engellemeli. Yani egemen otoritenin olmadığı bir alana, meşruiyeti olmayan silahlı aktörlerin veya terör örgütünün hükmetmesi, zafiyete neden oluyor. Bu nedenlerle, Türkiye hem Irak’ta hem de Suriye’de askeri varlık bulundurmak zorunda.
Sahanın Anatomisi ve Örgütün Taktiği
İkinci konu başlığı sahanın anatomisi, diğer bir ifadeyle coğrafi özellikleri ve terör örgütünün bu coğrafyada halen uyguladığı taktik. Irak’ın kuzeyindeki coğrafya, Türkiye’nin tüm güney sınırını doğudan batıya saran ve birbirinin peşi sıra güneye doğru dizilmiş sırt hatları ile karakterize edilebilir. Bu sebeple Türkiye’den güneye doğru ilerledikçe her seferinde terör örgütü daha da güneyden unsurlarımızı gözetleme imkanına sahip. Sırtlar arasındaki çöküntüler, özellikle Zap Nehri doğusunda derin. Bu nedenle Türk askerinin operasyonel faaliyetleri, sırtlar ve çöküntülerle ancak arazinin müsaade ettiği istikamete kanalize oluyor. Öte yandan terör örgütünün 1990’larda olduğu gibi arazide büyük unsurlar bulundurduğuna yönelik kanaat yanlış. Teröristlerin “tepeci” adını verdiği birkaç kişilik unsurları dışında kalan hücreleri, ya Kandil gibi yerleşik kamplarda ya da bölgedeki köy ve şehirlerde yaşayabiliyor. Bu nedenle arazide tesis edilen alan hakimiyeti yanında istihbarat odaklı operasyon faaliyetleri özellikle gerekli.
Terör örgütünün taktiği incelenirken, coğrafya ve TSK’nın kullandığı teknoloji ele alınmalı. Irak’ta, arazide konuşlanma sınırlı sayıda teröristle yapılırken, şehirlerde artan terörist yoğunluğu, terör örgütü için hem bir hassasiyet hem de üstünlük. Hassasiyet olmasının nedeni istihbarat zafiyeti ile ilgili. Öte yandan müzahir yerleşim yerlerinde komün şeklinde yaşamaya başlayan teröristler, kendi bölgelerinde sıkı emniyet tedbirleri alabiliyor. Ancak örgüt büyük yerleşim yerlerinde pek güvende değil. Suriye’de ise durum farklı. Terör örgütünün kontrol altına aldığı bölgenin yerleşim yerlerinde demografik özellikler farklı. Terör örgütünün kolluk kuvveti gibi hareket ettiği Suriye’nin ova niteliğindeki coğrafyasında farklı yerleşimlerde farklı taktik tercihler yapması gerekmekte. Tercih edilen taktik ise hem Irak’ta hem de Suriye’de 1990’lardaki gibi değil. İntikal, istihbarat, lojistik ve doğal olarak manevralar Irak’ta gizlilik içinde Suriye’de ise açıktan yürütülüyor. Ancak Türk istihbaratı her iki bölgeyi de takip edebiliyor.
Teknoloji bağlamındaysa hem Türkiye hem de terör örgütü açısından farklı değerlendirmeler yapılmalı. Türkiye teknolojinin her türlüsünü kullanabiliyor. Bu nedenle Irak’ta ve Suriye’de istenen yer ve zamanda, uygun yöntemle operasyonlar icra edilebiliyor. Arazi ve meteoroloji ise teknolojinin kullanılmasına engel olabiliyor. Öte yandan terör örgütünün son dönemde ya destekleyen devletlerden ya da tedarikçilerden teknolojiye erişebildiği biliniyor. Temin ettiği bazı sistemleri monte edip kullanma eğilimi var. Bu nedenle terör örgütünün tercih ettiği taktikleri analiz ederken, arazi ve meteoroloji ile birlikte tedarik ettiği araç veya silahlara da dikkat etmek gerekiyor. Paramotor gibi internet üzerinden elde edilebilecek basit araçlara ve dronlara bu açıdan özel ilgi gösterilmeli. Ancak sızma gibi eylemlerde eski yöntemlerin halen tercih edildiği biliniyor.
TSK’nın Mukabelesi ve Operasyonları
Terörist saldırılara karşı TSK’nın mukabelesine yönelik tartışmalar dikkatle analiz edilmeli. Terör örgütünün kışkırtıcı eylemlerine karşı anlık mukabelede bulunmak doğal bir sonuç. Cezalandırma ve caydırma amacı taşıyan bu mukabele, terör örgütünün alabileceği güvenlik tedbirleri nedeniyle öncelikle sabit tesislere yönelik yapılmakta. Teröristle mücadelede Irak ve Suriye kuzeyinin tek harekat alanı olması nedeniyle, saldırılar sonrasındaki cezalandırıcı mukabele, herhangi bir terör tesisine yönelik yapılabiliyor.
Terör örgütünün Irak’ta gerçekleştirdiği son üç saldırı sonrasında Türkiye, cezalandırma ve caydırma operasyonlarını uzun döneme yayma, artan bir şiddet ve frekansla yapma niyetinde. Öte yandan basın organlarında seslendirilen muhtemel kara operasyonu konusunu detaylı bir incelemeye tabi tutmak gerekiyor. Teröristle mücadelenin elde edilen sonuca tahvil edilecek askeri sürecinde, kapsamlı kara harekatları ile terör örgütünün kapasite ve kabiliyetine darbe vurulması, farklı operasyon tipleri.
Kapsamlı bir kara harekatı için öncelikle terör hedeflerinin yumuşatılması, teröristlerin mukabele yeteneklerinin çökertilmesi ve kara harekatı sonrasında elde edilen kazanımların kalıcı olması gerekiyor. Bu nedenle kapsamlı kara harekatından ziyade öncelikle “smart-akıllı” harekatlara odaklanmak tercih edilebilir. Maliyet etkin yöntemlerle, terör örgütünde zaafa neden olacak hedeflere yönelmek, bazen büyük kara operasyonlarına göre daha etkili. Ancak “altın” vuruş için TSK’nın kara, özel kuvvetler, istihbarat ve hava harekatının müşterek harekatı planlanabilir. Bu nedenle belirlenmiş hedefler istikametinde birbirine entegre edilmiş operasyon serilerinin yoğun bir tempo içinde yapılması mantıklı görünüyor.
Sonuç
Sonuçta teröristle mücadele, çağın gereklerine uygun bir şekilde, terör örgütünün kazandığı kabiliyetler dikkate alınarak icra edilmeli. Duygularla hareket etmek yerine mantık ve teknik ön plana çıkmalı. Terör örgütünü çökertecek kritik hedeflere yoğunlaşmak, tempoyu ve kararlılığı kaybetmemek önemli. Ayrıca teröristle mücadele yanında terörizmle mücadelenin gerektirdiği sivil tedbirlerin elzem olduğu bilinmeli. Bu nedenle planlı ve amaca uygun bir süreç yönetimine devam edilmesi gerekmekte. Son olarak terör örgütünün Soğuk Savaş’tan miras aldığı köhne Marksist zihniyetinin geçerliliğini yitirdiğini ve anlamsızlaşan örgütün, sadece başka devletlerin “kullan-at” peçetesine dönüştüğünü hem kamuoyuna hem de örgüt mensuplarına etkin bir psikolojik harekat ile göstermek gerekiyor. Dolayısıyla kara harekatları yanında teröristin zihin dünyasına hitap etmek de dikkate alınmalı.