Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının ardından Batılı ülkeler öncülüğünde Kremlin’e karşı uygulamaya alınan yaptırımlar günden güne artıyor. Vladimir Putin’in emri üzerine Rus askerlerinin Ukrayna’ya saldırmasından bir gün sonra, 25 Şubat’ta ABD, AB, İngiltere ve Kanada ile bazı müttefikleri bir dizi yaptırım kararı açıklamıştı. Bazı Rus bankalarının SWIFT sisteminden çıkarılması başta olmak üzere Rusya ekonomisini hedef alan yaptırım kararlarıyla, Putin yönetiminin Ukrayna’da geri adım atması amaçlanıyor. Rusya federal bütçesinin en büyük gelir sağladığı sektörlerin başında gelen enerji sektörü, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in 25 Şubat’ta açıkladığı yaptırımlarla teğet geçilecek gibi görünüyordu. Amerikan Başkanı Biden da enerji yaptırımları ile ilgili değerlendirmeler yaptıklarını ancak Haziran’a dek beklemeyi planladıklarını duyurmuştu. Putin’in geri adım atmak yerine saldırının şiddetini artırması, ABD’nin enerji sektörünü hedef alan yaptırımları açıklamasına yol açtı.
Amerikan Başkanı Biden, Ukrayna savaşının 13. gününde Rusya’dan ithal edilen petrol, doğal gaz ve kömüre yaptırım uygulayacaklarını ilan etti. Savaşın başından itibaren ABD ile benzer bir tutum sergileyen İngiltere de Rusya’dan petrol ithalatına son vereceğini açıkladı. Biden yönetiminin enerji yaptırımlarını hızlıca uygulamaya alması beklenirken; İngiltere’nin, sanayicinin ve nihai tüketicinin korunması için 2023’e dek süreci uzatacağı İş, Enerji ve Sanayi Stratejisi Bakanı Kwasi Kwarteng tarafından duyuruldu. SWIFT yaptırımlarına enerji ticareti ödemelerinin dahil edilmemesi ve AB’nin Rusya’nın petrol rafinerilerinin modernizasyonunu engellemeye yönelik yaptırımı, kısa vadede enerji ticaretinin olumsuz etkilenmeyeceği izlenimine neden olmuştu. ABD ve İngiltere’nin kararı sonrasında ise farklı bir durum ortaya çıktı.
Rusya’nın Enerji Kaynaklarının Önemi
Rusya, ABD ve Suudi Arabistan’ın ardından dünyanın üçüncü büyük petrol üreticisi. Ocak 2022’de ABD’nin petrol üretimi 17,6 milyon varil/gün iken Suudi Arabistan’ın 12 milyon varil/gün, Rusya’nın ise 11,3 milyon varil/gündü. Buna karşılık petrol ürünleri ihracatında ilk sırada, ham petrol ihracatında ise Suudi Arabistan’ın ardından 2. sırada Rusya yer alıyor. Petrol tüketimi yaklaşık 3,5 milyon varil/gün olan Rusya’nın petrol ihracatı ise Aralık 2021’de 7,8 milyon varil/gün idi. Bahse konu ihracatın yüzde 64’ü ham petrolden, geri kalanı ise motorin, benzin, fuel-oil ve jet yakıtı gibi petrol ürünlerinden oluşmaktaydı.
Rusya en fazla petrol ihracatını OECD Avrupa ülkelerine yapıyor; toplam ihracatın yaklaşık yüzde 60’ı Avrupa ülkelerine gidiyor. Avrupa Birliği üyesi 27 ülkenin en fazla petrol ithal ettiği ülke de Rusya; toplam petrol ithalatının içinde Rusya’dan ithal edilen petrolün payı yüzde 25. Bu oran, hemen ardından sırasıyla yaklaşık yüzde 10 ve yüzde 9 olan Norveç ve Kazakistan’dan gelen petrolün iki katından da fazla. Rusya’nın en fazla petrol ihraç ettiği ülke ise Çin; toplam ihracatın yaklaşık yüzde 20’si Çin’e yapılıyor. Çin’in petrol ithalatında ise Rusya, Suudi Arabistan’ın ardından ikinci sırada yer alıyor, sırasıyla yüzde 17 ve yüzde 15.
Son olarak, Rusya’nın ABD’ye ve İngiltere’ye ihraç ettiği petrol, toplam petrol ihracatı içinde yüzde 2 paya sahip, yani her ikisinin payı da yaklaşık yüzde 1. Buna karşılık ABD’nin Kanada ve Meksika’dan sonra, İngiltere’nin ise Norveç ve ABD’den sonra en fazla petrol ithal ettiği üçüncü ülke Rusya. Her iki ülkenin toplam petrol ithalatı içindeki payı sırasıyla yüzde 7 ve yüzde 13. Bu verilere bakarak, ABD ve İngiltere’nin Rusya’dan petrol ithal etmeyi durdurma kararının, ne kendilerini ne de Rusya’yı zorlamayacağını söylemek mümkün olabilirdi eğer enerji piyasaları küreselleşmiş yapıda olmasaydı.
Yaptırımların Dünya Enerji Piyasalarına Olası Etkileri
Enerji fiyatları, halihazırda koronavirüs süreci sonrası gelen hızlı normalleşme ve beraberinde artan talep ile yükselmeye başlamıştı. Petrol fiyatlarındaki yükseliş, doğal gaz ve kömür fiyatlarına, ardından elektrik fiyatlarına da sıçramıştı. 2021’in üçüncü çeyreğinden itibaren tüm enerji fiyatlarında sert yükselişler görülüyordu. Rusya’nın Ukrayna’ya girmesinin ardından fiyatlar daha da yukarılara tırmanırken, 2014’ten bu yana petrol fiyatları ilk kez 130 dolar seviyesine ulaştı. Avrupa’nın en büyük doğal gaz piyasalarından Hollanda merkezli TTF’te 300 avro ile tüm zamanların en yüksek seviyesi gözlemlendi. Benzer şekilde kömür fiyatları da 300 dolar gibi daha önce görülmemiş bir düzeye ulaştı. Bu durum dünya genelinde elektrik, ısınma ve akaryakıt maliyetlerini artırırken, pek çok sektörde de fiyat yükselişine neden oluyor. Örneğin ABD’de 1 ay kadar önce ortalama 3 dolar seviyesinde olan 1 galon (3,8 litre) benzinin fiyatı Mart ortasında 4,3 dolara yaklaşmış durumda. Avrupa ülkelerinde de elektrikten ısınmaya ve akaryakıta tüm kalemlerde artış söz konusu. Türkiye’de de artan enerji fiyatlarının etkisiyle elektrik, doğal gaz ve akaryakıt fiyatlarında yükseliş gözlemleniyor.
Dahası, AB’nin 2010’dan bu yana en fazla petrolün yanı sıra en fazla doğal gaz ve kömür tedarik ettiği ülke de Rusya. AB karar alıcıları ve bazı üye ülkeler, Rusya’dan enerji ithalatına yaptırım uygulanması çağrısı yapıyor ve Rusya’dan yapılan enerji alımlarının, Putin’in Ukrayna savaşını finanse ettiğine inanıyorlar. Ancak Almanya gibi petrol, doğal gaz ve kömür ihtiyacının büyük kısmını Rusya’dan ithalat yaparak karşılayan ülkeler ise buna karşı çıkıyor. Yaptırımlara engel teşkil eden durum, kısa vadede Rusya’dan yapılan alımların ikame edilmesinin oldukça güç olması. Yalnızca boru hatlarıyla Rusya’dan gaz ithal eden ülkeler var; Doğu Avrupa ülkelerinin önemli bir kısmı yüzde 100 Rus gazına bağımlı durumda. Bu ülkeler için enerji yaptırımları ciddi ekonomik zorluklara yol açabilecek potansiyelde. Almanya da Norveç ve Hollanda’dan gaz ithal etmesine karşılık gaz ihtiyacının yüzde 55’ini Rusya’dan temin ediyor. Avrupa’da elektrik üretiminden ısınmaya, sanayi üretiminden tarımsal üretime hemen her sektörün yaptırımlardan etkilenmesi kaçınılmaz gibi duruyor. Bu sebeple Avrupa Birliği’nin enerji yaptırımlarına katılması şu an için muhtemel görünmüyor.
Artan fiyatların hemen her ülkede enflasyon üzerinde itici güç oluşturduğunu ve halk arasında rahatsızlığa neden olduğunu da unutmamak gerek. Artan enerji fiyatları gıdadan hizmete tüm tedarik zincirlerinde kendisini sert bir şekilde hissettiriyor. Bu durum ABD ve Fransa gibi seçimlerin yaklaştığı ülkelerde iktidar partilerinin oy kaybetmesine neden olabilir. Fiyatların uzun süre bu şekilde devam etmesi, pandeminin de etkisiyle küçülen ekonomilerin çok daha büyük daralmalarla karşı karşıya kalmasına yol açacak.
Son olarak Rusya gelirlerinde enerji ihracatının payını hatırlamakta fayda var; petrol ve doğal gaz, federal bütçenin yaklaşık yüzde 36’sını oluşturuyor. Petrol ihracatının doğal gaz ihracatından fazla olduğu düşünüldüğünde, petrol gelirlerinin Rusya bütçesi içinde daha fazla olduğu anlaşılıyor. Dahası, yaptırım kararı alan ABD ve İngiltere’nin toplam petrol ihracatında yaklaşık yüzde 2 paya sahip olduğu göz önünde bulundurulduğunda, söz konusu yaptırımların bütçede ciddi bir açık oluşturmayacağı söylenebilir. Ancak henüz olası görünmese de AB üyelerinin enerji yaptırımlarına dahil olması durumu değiştirecektir. AB, yalnızca 24 Şubat’tan 13 Mart’a kadarki süreçte Rusya’ya petrol ithalatı için 5,5 milyar avro, doğal gaz ithalatı için 5,1 milyar avro, kömür ithalatı için ise 518 milyon avro olmak üzere toplam 11,2 milyar avro ödedi.
Piyasalarda Rus Petrolünün Çekilmesinden Doğacak Açık Nasıl Kapatılacak?
Ağırlıklı olarak Avrupa ülkelerinde tüketilen Rus petrolleri, Ortadoğu petrolleri ile kalite açısından benzerlik taşıyor. İran, Suudi Arabistan ve BAE gibi ülkelerde üretilen petrollerle benzeşen, piyasalardan çekilmesi muhtemel Rus petrolünün, bahsi geçen ülkelerin üretimlerini artırması ile ikame edilebileceği düşünülüyor. Biden yönetiminin Suudi Arabistan ve BAE liderlerinden üretimi artırmaları talebinde bulunmak istediği bilinirken, görüşmenin ise bir türlü sağlanamadığı iddia ediliyor. 2016’dan bu yana süren OPEC+ ittifakının en büyük ikinci üreticisi olan Rusya, örgüt üyeleri tarafından savaşın başından bu yana yaptırım kararlarında çekimser davranarak veya aksi oy kullanarak yalnız bırakılmadı. BAE, Irak ve İran’dan zaman zaman üretimin artırılabileceği yönüne bireysel açıklamalar da geliyor. Son olarak 9 Mart’ta BAE’den gelen üretimin artırılabileceği ve OPEC’in bunun için teşvik edilebileceği iddiası 130 dolar seviyesindeki Brent petrol fiyatlarının 105 dolara dek gerilemesinde etkili oldu. Ancak açıklamayı BAE Petrol Bakanının OPEC+ ittifakının üretim planına sadık kalınacağı beyanı takip etti. Bu noktada OPEC içerisinde bir mutabakata varılamadığı söylenebilir. Dahası, ülkelerin ek üretim kapasitelerini kullanarak üretimlerini Rusya’nın yaklaşık 8 milyon varil/gün’lük ihracatını ikame edecek seviyede artırmaları kısa vadede zor görünüyor. ABD’nin görüştüğü Venezuela’nın geniş rezervlerine karşın hem üretim seviyesi oldukça düşük hem de müşterisi az. Uzun vadede Rusya’nın enerji piyasalarından izole edilmesi İran’a uygulanan yaptırımların kaldırılması, Libya ve Irak’taki sorunların çözülmesi ve ivedilikle yatırım alarak yeniden küresel piyasalarda etkili birer oyuncu olmalarının sağlanması ile mümkün olabilir.