Türkiye’nin Afrika’daki etkinliği günümüzde artış gösterirken, Türk savunma sanayiinin bu süreçte önemli bir aktör olduğunu görüyoruz. Kıtada sayısı sürekli artan dış temsilciliklerimiz ile birlikte ilişkilerimiz de hızlı bir gelişim gösterdi. Savunma ve güvenlik konularında yapılan iş birlikleri ise ilişki düzeyini kimi ülkelerde stratejik olarak ifade edeceğimiz düzeye taşıdı (bkz. Somali, Libya). Savunma sanayii iş birliklerinde, Afrika ülkelerinin ihtiyaçlarına yönelik “kazan-kazan” eksenindeki ilişkiler tesis ediliyor. Böylelikle Afrika ülkelerinin hem teknolojik altyapılarına hem de insan kaynaklarına yönelik kazanımlar sağlanırken, günün muharebe sahasının gereksinimlerine yönelik de çözümler sunuluyor. Türkiye’nin bu yaklaşımı ise kıtada rağbet görmesini ve yeni tedarik, askeri eğitim vb. anlaşmalarının önünü açıyor. Günümüzde özellikle Milli Savunma Bakanlığı ile Savunma Sanayii Başkanlığı’nın (SSB) destekleriyle Afrika pazarına ihracatı artırma noktasında yoğun çaba söz konusu. Bu bağlamda SSB’nin yurt dışı temsilciliklerimize yönelik başlatılan “savunma sanayii müşaviri” atamalarında Umman/Muskat’ın yer alması önemlidir. Ayrıca günümüzde Kenya, Nijer, Ruanda, Senegal, Kongo, Mali, Nijerya dahil olmak üzere 25’ten fazla Afrika ülkesi ile imzalanmış Savunma Sanayii İş Birliği (SSİ) anlaşması söz konusu. Ayrıca Afrika ülkeleriyle, örneğin Zimbabve ile imzalanan askeri çerçeve anlaşmaları da güvenlik yaklaşımlarımızı güçlendirirken, ilişkilerimizi derinleştiriyor.
Savunma Harcamalarında Artış Trendi
Afrika kıtasının neredeyse tamamında çeşitli yoğunluk ve yapılarda silahlı çatışmalar yaşanıyor. Günümüzde en az 44 farklı bölgede aktif silahlı çatışmalar devam ediyor. Bu çatışmaların düşük yoğunluklu yerel silahlı çatışma, uluslararasılaştırılmış düşük yoğunluklu alt ulusal silahlı çatışma, uluslararasılaşmış iç savaş, büyük uluslararasılaşmış iç savaş gibi farklı düzeye sahip birçok örneği de var. Ayrıca Afrika’da devam eden çatışmalara yönelik çok taraflı barış ve terörle mücadele operasyonlarının boyutu da yüksek düzeyde.
Yoğun tehdit algısına karşın SIPRI’nın 2021 verilerine göre Afrika, dünyadaki askeri harcamaların yalnızca yüzde 1,9'uyla en küçük paya sahip bölgesi. Ayrıca 2017-2021 döneminde, Afrika ülkelerinin silah sistemi tedarikinin dünya genelindeki payı yüzde 5,8 düzeyindeydi. Yine SIPRI verilerine göre Afrika'nın küresel silah ticaretindeki payı yüzde 10’nun altında olmakla birlikte günümüzde savunma harcamaları, yükseliş trendi gösteriyor. Özellikle Sahra Altı’ndaki terör faaliyetleri ile artan tehdit algısı söz konusu. Ayrıca ülkelerin hem çeşitli doğal kaynaklarını (maden, petrol vd.) koruma hem de ayrılıkçı faaliyetler ile mücadele faaliyetleri, Afrika ülkelerini, silah ithalatını artırmaya yönelten unsurlar. Buna karşın Mısır, Cezayir, Fas gibi birkaç kıta ülkesinde savunma ve güvenlik yapıları farklılaşarak öne çıkmaktadır. Bahse konu bu ülkelerin savunma bütçeleri diğerlerine kıyasla yüksektir. Buna bağlı olarak görece modern ordulara sahip olan bu ülkeleri, ayrı tutmak gerekmektedir.
Bu bağlamda Afrika ülkelerinin savunma ve güvenlik ihtiyaçlarının karşılanmasında son yıllarda Türk savunma sanayiinin etkili olduğu bir dönem yaşıyoruz. Tam bu noktada Nijerya Savunma Bakanlığı yetkilisinin IDEF'23'te "Türkiye'nin… mükemmel bir ülkeye nasıl evrildiğini Türklerden öğrenmek için buradayız" ifadesi anlam buluyor. Kıtada ihtiyaç duyulan silah sistemlerinden insan kaynağının yetiştirilmesine kadar önemli iş birlikleri hayata geçiriliyor. Günümüzde; deniz, hava ve kara tabanlı yüksek teknolojik çözümler, Afrika ülkelerine ihraç edilirken bu süreçte etkili olan hususlara da bakmak gerekir. Böylelikle Afrika pazarına ihracat artarken, sürdürülebilir bir ivme mümkün olabilecektir.
Hava Kuvvetleri’nde İHA Dönüşümü
Afrika ülkelerinde savunma harcamaları artış eğilimde olsa dahi, Batı orduları kadar ne bütçeleri ne de insan kaynağı var. Afrika ülkelerinin hava kuvvetleri, yoğun şekilde Sovyet dönemi hava araçlarından oluşuyor ve yeni tedarik edilen hafif savaş uçakları ile İHA sistemleri ile ve çeşitli modernizasyon faaliyetleri ile güncel kalmaya çalışıyor.
Afrika ülkelerinin hava kuvvetlerinde Soğuk Savaş döneminin eseri olan sistemlerin yoğunlukta olduğunu görüyoruz. Savaş uçağı noktasında L-39 Albatros, F-5 ve Mig-23/21 öne çıkarken, helikopter platformlarında Mi-8/Mi-17–Mi-24 gibi çözümler yoğun. Kıta ülkelerinde özellikle terör örgütlerine, ayrılıkçı ve kaçakçılık yapan silahlı gruplara karşı bu çözümler aktif olarak kullanılıyor. Öyle ki L-39 savaş uçağı Nijerya’dan Mali’ye, Gana’dan Uganda’ya kadar birçok Afrika ülkesinin hava kuvvetlerinin ana unsuru konumunda. Rusya ise bahse konu Sovyet mirası çözümlerle Afrika kıtasında etkinlik oluşturmuş durumda ve bunu da devam ettirme arzusunda. Ayrıca Burkina Faso ve Nijer gibi bazı ülkeler, ABD’den tedarik edilen Super Tucano hafif taarruz uçaklarına sahip. Kıtada Nijerya, hava kuvvetlerinin dönüşümü için önemli atılımlar hayata geçiriyor; Pakistan’dan JF-17 Blok II savaş uçağı, ABD’den hafif taarruz uçağı ve Türkiye’den Bayraktar TB2 SİHA ile T129 ATAK helikopteri tedariki gibi projelerle, kuvvet modernizasyon faaliyetlerini en aktif işleten ülkelerden.
Kıta ülkelerinde savunma bütçesinin düşük olması, tedarikten işletmeye kadar çeşitli unsurların çok daha yoğun şekilde gözetilmesini gerektiriyor. Bu nedenle modern savaş uçaklarının işletebilmesi için gerekli olan; askeri üs (hava üssü & meydanı) altyapı (bakım onarım merkezi), insan kaynağı (pilot ve teknisyen) ve idame için yeterli kaynak ayrılamıyor. Ancak Afrika ülkelerinin ihtiyaçlarını da doğru tespit etmek gerekiyor. Afrika ülkelerinin hava kuvvetlerinin etki alanına giren görevler; hava sahası ve sınır güvenliği ile iç asayiş ve terörle mücadele operasyonlarıdır. Buna yönelik ise önemli ölçüde istihbarat, keşif ve gözetlemenin önde olduğunu ve çeşitli hedef tiplerine angajmanı sağlayacak taarruzi platformlar öne çıkıyor. Hava kuvvetleri için tehdit teşkil eden hava savunma sistemleri ise kıta genelinde oldukça zayıf. Terör örgütleri, kaçakçılar vd. özelinde tehdit gruplarına baktığımızda ise çok alçak irtifa hava savunma sistemi (MANPADS) dahi çok nadir görülüyor. Bu yönüyle de Bayraktar TB2 veya ANKA gibi MALE sınıfı İHA sistemleri, Afrika ülkeleri için çok daha ideal çözümler oluşturuyor. Örneğin son zamanlarda Bayraktar TB2 İHA düşük tedarik ve işletim maliyetlerinin avantaj sağladığını görüyorduk. Günümüzde ise TB2, kullanıcının ihtiyacına yönelik alt sistemlerle daha da düşük maliyetlerle tedarik edilebiliyor. Bu ve benzeri opsiyonlar dahi pazarda kendisine önemli avantajlar sağlıyor.
Bugünden yarına, Afrika ülkelerinin hava kuvvetlerinde İHA sistemlerinin önemli aktörler olacağını söyleyebiliriz. Savaş uçağı filolarını tedarik etmek ve işletmek için yeterli kaynağı olmayan veya daha etkin yollar arayan ülkeler, İHA sistemlerine yöneliyor. Dördüncü nesil diyebileceğimiz bir filo savaş uçağı tedariki, işletimi ve idamesi milyarlarca dolar kaynak gerektirirken, İHA filosunda ise bu kaynak miktarı önemli ölçüde azalıyor. Afrika ülkelerini İHA sistemlerine tam olarak bu düşünce yöneltiyor; düşük maliyet ve etkinlik.
Deniz Kuvvetlerini Uyandırmak: Nijerya Örneği
Afrika’da deniz haydutluğu ve kaçakçılığı öncelikli tehdit unsurlarından biri. Bu bağlamda Batılı ülkelerin ticaret yollarını korumak adına çeşitli misyonları hayata geçirdiğini görüyoruz. Ancak Afrika ülkeleri de kendi dinamiklerine yönelik bu tehditlerle mücadele ediyorlar. Yine Nijerya örneğinde bakarsak kıtanın en çok parçadan oluşan ve yenilenen bir yapıda donanmaya sahip olduğunu görüyoruz. Nijerya ordu modernizasyonu “2021-2030 projesi” kapsamında deniz kuvvetlerine ayrı önem veriyor. Hem zengin petrol kaynaklarını korumak hem de özellikle Gine Körfezi’nde deniz güvenliğini sağlamak öncelikli hale gelmiş durumda. Bu bağlamda çeşitli tipte deniz platformları tedarik ediliyor. Aynı zamanda âtıl duruma düşmüş platformların da modernizasyonu amaçlanıyor. Türk savunma sanayii ise bu noktada Nijerya’ya önemli çözümler ve hizmetler sunuyor. DEARSAN tarafından Nijerya’ya hem açık deniz karakol gemileri hem karakol botu ihracatı yapılıyor. Ayrıca Nijerya donanmasının sancak gemisinin modernizasyonu yine DEARSAN tarafından yapılacak. Nijerya tedarik edeceği iki adet açık deniz karakol gemisi ile deniz haydutluğu ve kaçakçılık gibi sorunlarla etkin mücadele etmeyi hedefliyor. Yeni tedarik edilecek Tuzla sınıfı karakol botu ve sancak gemisinin modernizasyonu yine deniz güvenliği amaçlarına hizmet edecek.
Afrika’daki deniz projelerinde Hollanda merkezli Damen firmasının oldukça etkin olduğunu görüyoruz. Damen’in etkinliğinde ürün çeşitliliği, hızlı teslimat, finansal çözümler kadar çeşitli “para” ağlarının da etkili olduğu ifade ediliyor. Kısaca Damen firması Afrika pazarındaki en aktif aktörlerden biri. Buna karşın Türk tersaneleri, sunduğu çözümler ve kabiliyetleri ile son zamanlarda ardı ardına Afrika ülkelerinden ihale alıyorlar. Yine yakın zamanda Anadolu Tersanesi de bir Afrika ülkesine gemi ihracatı için anlaşma imzaladı. Tersanenin geliştirip dizayn ettiği çıkarma gemilerinden en az iki tanesi bu ülkeye tedarik edilecek. Deniz platformlarının Afrika’ya ihracatı, önümüzdeki yıllarda da devam edecektir. Ayrıca büyük projelerle birlikte; komuta kontrol, radar, savunma silahları, sonar vd. çeşitli alt sistemleri üreten Türk savunma sanayii firmaları da kıta ülkelerine ihracat yapacaktır.
Terörle Mücadele Dönüşümü: Somali Örneği ve Kara Araçları
Türkiye, Afrika ülkeleri açısından sınır güvenliği ve terörle mücadele konularında ayrı bir öneme sahip. Benzer tehdit algıları olan ülkeler, Türkiye’nin elde ettiği başarının “formülü” noktasında iş birlikteliklerini geliştirmek istiyor. Birçok Afrika ülkesi özellikle terörle mücadele konusunda önemli sorunlar yaşıyor. Bunların başında insan kaynağı yetersizliği (profesyonel olmayan profesyonel ordu) gelirken, envanterdeki araç ve gereçlerinde ihtiyaçlara yönelik etkin çözümler olmaması da süreci etkiliyor. Örneğin Somali’de birlikler Eş-Şebab karşısında gereken etkinliği göstermiyordu ve bunda birliklerin eğitim seviyesinin düşük olması etkiliydi. Buna karşın Türk Silahlı Kuvvetleri ve diğer güvenlik güçlerimizin eğittiği Somalili güvenlik güçleri, etkin mücadele dönemine geçmiştir. Sadece eğitimin de yeterli olmadığı, araç ve gereçlerin de sahadaki ihtiyaçlara yönelik sağlanması, bu süreçte etkili olmuştur. Somali, terörle mücadele harekatları yürütürken, piyadelerinin teçhizatlarının iyileştirilmesi, birliklerinin mayın ve EYP gibi tehditlere karşı balistik koruma sağlayan zırhlılara ve lojistik destek araçlarına sahip olması da önemli etkenlerdir. Ayrıca Somali’nin Bayraktar TB2 İHA sistemlerini de süreçte kullanması oldukça etkili sonuçlara ulaşılmasını sağlamıştır. Türkiye’nin Afrika ülkelerinden “Somali Modeli” terörle mücadele odaklı talepler aldığı biliniyor. Sınır güvenliği noktasında özellikle Irak sınırında elde edilen başarı yine Afrika ülkelerinin Türkiye’den çeşitli sınır güvenliği konseptlerine ilgi ve talebi beraberinde getirdi. Son yıllarda daha da artan bu taleplerde, Afrika ülkeleri hem askerlerinin eğitimi hem de donatımı noktasında Türkiye’yi önemli bir partner olarak görmektedir.
Ayrılıkçı gruplarla ve terörle mücadelede Afrika ülkelerinin birlikleri yoğun bir şekilde 4x4 pikaplar veyahut hafif zırhlı araçlar kullanıyor. Yine birliklerde yoğun olarak bizdeki “Unimog” tipi 4x4 taktik tekerlekli araçların kullanıldığını görüyoruz. Mayın ve EYP gibi tehditler karşısında etkili koruma sağlamayan bu araçlar, aynı zamanda 12.7 milimetre gibi mühimmatlara karşı da korumasız kalıyor. Böyle bir ortamda etkin bir mücadeleden söz etmek mümkün olmuyor. Türk savunma sanayiinin Afrika ülkelerine yüzlercesini ihraç ettiği Hızır, Cobra, Ejder Yalçın, Kirpi, Yörük vd. zırhlılar ise gerek zırh seviyesi gerekse tedarik ve işletim kolaylıkları ile tehditlere yönelik önemli kazanımlar sağlıyor. Baktığımızda Çad’dan Uganda’ya, Somali’den Libya’ya kadar zor iklim ve arazi şartlarında kullanıcıları var. Muharebe sahasında sağladığı kazanımlarla gelişen süreçte ise Türk zırhlılarına ilgi ve talep artmaya devam ediyor. Örneğin Cobra I zırhlısını tedarik edip kullanan bir ülke, takip eden süreçte Cobra II zırhlısını da tedarik ediyor. Bu sistemler beraberinde yine çeşitli Türk savunma sanayii çözümlerinin de pazara girmesini sağlıyor. Örneğin Gana ordusu Cobra zırhlısı tedarik ederken Aselsan’ın Şahingözü Elektro-Optik Keşif ve Gözetleme Sistemi ve ACAR Gözetleme Radarı da ithal ediyor.
Sonuç Yerine: Kıta Pazarının Geleceği
Rusya, Afrika ülkelerinin “Batı” ile gerilen ilişkilerinde kendine yeni bir pozisyon oluşturuyor. Wagner’in kilit aktör olduğu bu süreçte, çeşitli savunma sanayii ihracatları ve yardımları etkili araçlardır. Başta modernizasyon ve eğit–donat faaliyetleri olmak üzere Afrika ülkeleriyle savunma ve güvenlik ilişkilerini koruyup ilerletme arzusu devam ediyor. Temmuz 2023’te Rusya’da düzenlenen Afrika Zirvesi yine bu arzunun somut göstergelerinden. Rusya’nın kıtada Orta Afrika Cumhuriyeti (OAC) gibi güçlü destek verdiği müttefikleri var. Rusya genel maksat ve taarruz helikopterlerinden (Mi-8MT ve Mi-24V) hafif taarruz uçağına (L-39 Albatros) ve çeşitli mühimmatlara kadar silah sistemlerini OAC’ye sağlıyor. Öyle ki Rusya 2008’de Güney Osetya Savaşı’nda ele geçirdiği Cobra I zırhlısını bile restore edip 12 yıl sonra OAC güvenlik birimlerine teslim etti. Rusya’nın kıtadaki etkinliğinin önümüzdeki süreçte artarak devam edeceğini söyleyebiliriz.
Çin yine Afrika ilişkilerini farklı boyutlarda geliştirmeye devam ediyor. Ekonomik ilişkiler ön plana çıkarken, savunma ve güvenlik noktasında da somut önemli adımlar atılıyor. Ana muharebe tankından topçu sistemlerine, hava savunma sistemlerinden İHA sistemlerine kadar Afrika ülkelerine çeşitli savunma sanayii ürünlerini ihraç ediyor. Çin pazardaki payını çeşitli finansman destekleri ve düşük ilk tedarik ile sağlamaya çalışıyor. Ancak sistemlerin idamesi konusunda Afrika ülkelerinin Çin ile olumlu diyaloglar geliştirmediğini biliyoruz. Parça tedariki vd. konularda çeşitli sorunlar yaşanıyor ki Çin’in genel olarak pazardaki imajının önündeki en önemli soru işareti budur. Tüm bunlara rağmen ekonomik ilişkilerin derinliği, savunma ve güvenlik ilişkilerini de geliştiriyor. Önümüzdeki süreçte Çin’in de kıtada etkinliğini artıracağını söyleyebiliriz.
Afrika ülkeleri, Rusya-Ukrayna Savaşı’nı takip ederken muharebe sahasında etkili olan özellikle İHA sistemlerinin de kendileri için önemli güç çarpanı olabileceğini değerlendiriyor. Afrika’dan bu sebeple Bayraktar TB2 İHA sistemine yoğun ilgi var. Ayrıca sahada görev alan Türk zırhlılarından piyade sistemlerine kadar diğer çözümler de sahada kendini kanıtlamış şekilde Afrika ülkelerinin radarına giriyor. Bu süreçte, Türk savunma sanayiinin Afrika ülkelerine; üniforma, kompozit başlık, yelek, piyade tüfekleri ve tabanca ihraç ettiğini biliyoruz. Afrika ülkeleri ile gelişen ilişkilerin önümüzdeki dönem savunma sanayii ihracatımıza çok daha fazla etki edeceğini düşünüyorum. Aslında kısa diyebileceğimiz bir süreçte, Afrika’ya zırhlı araçlarla ihracat yaparken, hafif taarruz uçağı teslim eder hale geldik. Bugün Afrika ülkelerine taarruz helikopterinden açık deniz karakol gemisine, SİHA’lara ve çeşitli silah sistemlerine kadar geniş bir yelpazede sektör ihracatı söz konusu. TİM tarafından son olarak 2021’de Afrika kıtasına sektörün ihracat rakamı açıklanmıştı. Buna göre Afrika ülkelerine 2020’ye (82 milyon dolar idi) kıyasla yüzde 455,1 artışla 460 milyon 643 bin dolar ihracat gerçekleştirilmişti. Günümüzde de bu seviyelerin üstüne çıkılmasına yönelik adımlar atılıyor. Günün sonunda gelişen bu ilişkiler karşısında, ihracatta sürdürülebilirliğin sağlanması için Rusya ve Çin aktörlerinin doğru okunması gerekiyor. Ayrıca Afrika ülkeleriyle ilişkilerimizin bekası için Fransa, ABD gibi aktörlerin kıta üzerindeki etkinliğindeki düşüş ve bunun karşısında Rusya ve Çin ile birlikte Körfez ülkelerinin (Suudi Arabistan, BAE, Katar) etkinliklerini artırma çabaları da yakından takip edilmelidir.