Kriter > Dosya > Dosya / Türkiye'de ve Dünyada İstihbarat |

ABD’nin “Sahte Bayrağı” FETÖ


7 Şubat 2012’deki Hakan Fidan’ı tutuklama girişimi, 19 Ocak 2014’teki MİT TIR’ları baskını ve 15 Temmuz 2016’daki hain darbe girişimi FETÖ’nün dozunu giderek yükselttiği Sahte Bayrak operasyonlarının karakteristik örnekleridir. Bu olaylara dek 1952’de Türkiye’nin NATO’ya üyeliğinden bu tarafa darbeler başta olmak üzere türlü tertiplerle geliştirilen, güçlendirilen Sahte Bayrak konsepti, FETÖ ile şahikasına erişmiş ve tam da en güçlü olduğu noktada başarısızlığa uğrayıp düşüşe geçmeye başlamıştır.

ABD nin Sahte Bayrağı FETÖ
New York'un en ünlü bölgelerinden biri olan Times Meydanı'nda bulunan dijital dev ekranda,

Amerika Birleşik Devletleri’nin, “Sahte Bayrak/False Flag” adı verilen istihbarat operasyonlarını Türkiye’de uygulama konusunda İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden bu yana özel bir ilgisi, hedefi olagelmiştir. Bu ilgi ve hedef, zaman içinde uzmanlık ve tecrübeyle de birleşerek daha tehlikeli istihbarat oyunlarına kapı aralar bir niteliğe bürünmüştür. ABD’nin, Türkiye’yi Sahte Bayrak (rakip istihbarat örgütünün unsurlarının kendisini dost ülke veya örgüt kimliği altında yanıltıcı biçimde tanıtarak yürüttüğü operasyon türü) operasyonları için adeta bir tatbikat alanı haline getirdiği süreç ise Türkiye’nin NATO’ya üye olduğu 1952’den sonra başlamıştır. O yıldan 1960 darbesine uzanan dönemi, ABD’nin Türkiye üzerinde askeri ve istihbari nüfuzunu güçlendirme dönemi olarak nitelendirmek mümkündür. Bu nüfuz gücü sağlandıktan sonra ABD, 27 Mayıs darbesine örtülü destek vermiştir.

Gazeteci Nur Batur’un 2007’de Sabah Gazetesi’nde yayımlanan yazı dizisinde paylaştığı kimi CIA (ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı) belgelerini referans göstererek, ABD’nin 27 Mayıs darbesindeki rolünü gözler önüne sermek mümkündür. 1960 darbesinden sonra cuntanın lideri Cemal Gürsel’le kritik bir görüşme yapan ABD Ankara Büyükelçisi Fletcher Warren, “Daha önce Latin Amerika’da görev yaptım. Birçok askeri darbe gördüm. Amacını bir kenara bırakalım ama asker olsaydım, yapılış biçiminden dolayı gurur duyardım. Gördüğüm en titiz, en etkin ve en hızlı askeri darbeydi” demiştir.

“Titiz” bir darbe! Buraya bir mim koyalım. Öte yandan CIA belgelerinde Warren’ın, Türkiye’deki ilk darbenin ciddi riskler doğuracağı yönünde görüşleri de yer almaktadır. Bununla birlikte Warren, darbeyi Türkiye’yi bir “müstemleke” ülkesine dönüştürmek için fırsat olarak da görmüştür. ABD Dışişleri Bakanlığı İstihbarat ve Araştırma Dairesi'nin 1961 tarihli değerlendirme raporundaki şu cümleler, bunun TSK’yı yönlendirerek yapılabileceğinin ispatı niteliğindedir: “Türk Silahlı Kuvvetleri’nce yapılan kansız darbe, TSK’nın apolitik olduğu ve ciddi bir siyasi bunalımda müdahale etmeyeceği yolundaki inanışı yıkmıştır.” ABD’nin Türkiye’deki en büyük Sahte Bayrak operasyonunun etkin öznesi olan Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ), işte böyle bir tarihsel arka planda büyüyüp serpilmiştir.

FETÖ, öykünün başından beri önce dolaylı sonraları da doğrudan bir şekilde CIA ile ilişkili bir örgüt olarak gelişmiştir ancak FETÖ’nün metodolojik olarak ilham aldığı ABD istihbarat teşkilatı FBI’dır. FETÖ’nün, kendisine iyi polis olarak yaklaşan CIA yerine, kötü polis konseptiyle yaklaşan FBI’ın yöntemlerini benimsemesi ise paradoksal bir gerçektir. Hatta FETÖ’nün istihbaratçı atası neredeyse yarım asır boyunca FBI’ı yönetmiş şantajcı John Edgar Hoover’dır desek, mübalağa etmiş olmayız. Hoover 1924-1972 arasında tam 48 yıl FBI başkanlığı yaptı. Özel yaşamın mahremiyetini hiçe sayarak toplattığı bilgilerle, sayısız gizli dosya oluşturdu. Öldürülen ABD Başkanı John F. Kennedy ile Marilyn Monroe’nun ilişkisini ayrıntılı biçimde kaydettiği de söylenir. FETÖ, bu tür yöntemleri Hoover’dan kopyalamıştır dersek yanlış olmaz.

FBI ve FETÖ, kuruluş kodları itibarıyla birbirine benzetebileceğimiz yapılardır. McCarthy döneminde Hoover’ın yaptığı fişlemeler bile başlı başına bunun örneğidir. Mantalite aynıdır. Elbette biri devlet teşkilatı diğeri bir terör örgütüdür. Ne var ki FETÖ’nün bir istihbarat teşkilatı olarak kurgulandığı unutulmamalıdır.

Pensilvanya
FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in Pensilvanya’daki malikanesi (AA)

 

 

FETÖ’nün CIA ile Bağları

Örgütün CIA ile ilişkisini kuran, geliştiren kişi ise Ruzi Nazar adlı CIA ajanıdır. Adriyatik’ten Çin Seddi’ne Amerikan rüyasının neferlerinden olan Nazar’ın, ABD’nin Soğuk Savaş devrindeki temel istihbarat stratejisinin önemli bir enstrümanı olan Komünizmle Mücadele Derneği’nin kurulduğu 1960’larda yirmili yaşlarının ortalarında olan vaiz Fethullah Gülen’le görüştüğü biliniyor.

Nazar’ın öyküsünü şu cümlelerle özetlemek mümkündür: “1917 Ekim Devrimi sırasında Çarlık Rusyası’nın son günlerinde başlayan bir hayat… İkinci Dünya Savaşı’nın ilk dönemlerinde bir Kızıl Ordu neferi olarak Hitler Almanyası’na karşı çarpışma… Nazilere esir düştükten sonra ‘Türkistan'ın bağımsızlığı’ mottosuyla özetlenecek bir ideolojik çarpıtma ile Naziler safında Kızıl Ordu’ya karşı lejyonerlik… Almanya kaybedince savaşın asıl galibi ABD’ye yanaşma ve sonra yarım asır boyunca Avrupa, Ortadoğu ve Orta Asya başta olmak üzere dünyanın pek çok bölgesinde ‘Okyanus Ötesi’ adına casusluk… Yani hayatında üç ayrı güç merkezi hesabına çalışmış bir adamın öyküsüdür üzerine konuştuğumuz.”

Elbette Ruzi Nazar deyince de akla Enver Altaylı gelir. Altaylı’nın, FETÖ-CIA ilişkisinin sacayaklarından biri olduğu izahtan varestedir.

 

ABD’deki Gizemli Gözaltı Sonrasında Ne Oldu?

FETÖ’nün ABD’nin istihbarat kurumlarıyla ilişkisinin kodlarını anlamak için örgütün, yani FETÖ’nün 2007’de Ergenekon operasyonları öncesinde ABD’den yönlendirildiğini gösteren spesifik olayları da hesaba katmak gerekir. 18 Nisan 2007’de New York John F. Kennedy Havalimanı’nda FETÖ’nün en önemli imamlarından biri olan Kozanlı Ömer kod adlı Osman Hilmi Özdil’in FBI tarafından gözaltına alınması bu olayların başında gelmektedir. Ayrıca kod adı Sinan olan MİT’ten sorumlu imam Murat Karabulut da gözaltına alınmıştır. Bu gözaltı işlemleri, FETÖ-CIA ilişkisinde dönüm noktası mahiyetindedir. İstihbarat birimlerince hazırlanan bir rapora göre, o gözaltı işlemi sırasında Özdil ve Karabulut detaylı şekilde sorgulanmıştır. FBI, Özdil'in bilgisayarından çıkan tüm gizli belgelere el koymuştur. Bu belgelerde Ergenekon operasyonlarında gözaltına alınacakların listesi de yer almaktadır. Özdil ve Karabulut o gün FBI tarafından sorgulandıktan sonra serbest bırakılırlar. Bunun üzerinden iki ay geçmeden Ergenekon operasyonu başlar.

Özdil’in bir ABD Büyükelçiliği görevlisi ile irtibatı FETÖ-ABD ilişkisinin somut kanıtlarından biridir. Özdil, Osman Varol adına kayıtlı 0532...53 numaralı telefonla ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nde çalışan David Johnson’la görüşüyordu. CIA-FETÖ bağlantısının bir diğer kanıtı FETÖ’cü bir polis müdürünün, kırmızı listede ByLock kullanıcısı olan Ufuk Gürsoy Yavuz’un 2008’de ABD Büyükelçiliği'nde Ergenekon brifingi vermiş olması, yani alenen casusluk yapmış olmasıdır. CIA-FETÖ ve 15 Temmuz ilişkisini gösteren bir diğer kanıt ise Adil Öksüz'ün darbeden altı gün sonra -Türk polisi tarafından aranırken- ABD İstanbul Başkonsolosluğu tarafından telefonla aranmış olmasıdır; 21 Temmuz 2016 günü saat 10.22’de...

Hakkında yargısal süreç başlatıldığı için ABD ile Türkiye arasındaki vize krizinin ortaya çıkmasına sebep olan Metin Topuz da CIA-FETÖ ilişkisinin sacayaklarından biridir. Bu kısmı şöyle bağlayabiliriz: FETÖ’nün; en iyimser ihtimalle 1999’da tamamen ABD derin devletinin güdümüne girdiği, iyimser ihtimalle 1980’den beri zaten CIA’in kontrolünde olduğu, en kötümser senaryoya göre ise zaten başlangıçtan, 1960'lardan beri bir CIA projesi olduğu söylenebilir. Senaryolardan hangisini doğru kabul ederseniz edin yollar “modern Roma”ya, yani ABD’ye çıkar.

 

ABD’nin “Think”i, FETÖ’nün “Tank”ı

Gerek 7 Şubat 2012’de MİT Başkanı Hakan Fidan’ı tutuklama girişimi gerekse de Paralel Devlet Yapılanması’nın, devlete kelimenin mecazi değil, literal manasıyla silah çektiği 19 Ocak 2014 MİT TIR’ları baskını, FETÖ’nün bir başka istihbarat örgütü adına Türkiye’ye saldırdığı iki büyük operasyon olmuştur. Her ikisi de Türkiye’ye istihbari taarruz anlamı taşıyan gayri milli istihbarat operasyonlarıdır. Bu istihbarat operasyonları, 15 Temmuz 2016’da ABD’nin “think”inin, FETÖ’nün “tank”ını kullandığı bir askeri işgal girişimine dönüştürülmüştür. Milletin, devletin yumruğuyla bastırılan bir işgal girişimi… Boşuna değildir, ABD müesses nizamının önemli “think-tank”lerinden Council on Foreign Relations’ın (Dış İlişkiler Konseyi) Türkiye ve Ortadoğu uzmanlarından Steven A. Cook’un, 7 Şubat’tan sonra Türkiye’ye yönelik operasyonel yazılarının dozunu artırması. Cook, MİT TIR’ları olayında da Milli İstihbarat Teşkilatı’nın, Suriye’deki El Kaide bağlantılı gruplara silah nakliyesi yaptığını da ileri sürmüştür. Bunlar FETÖ’nün tezleridir.

7 Şubat 2012’deki Hakan Fidan’ı tutuklama girişimi, 19 Ocak 2014’teki MİT TIR’ları baskını ve 15 Temmuz 2016’daki hain darbe girişimi FETÖ’nün dozunu giderek yükselttiği Sahte Bayrak operasyonlarının karakteristik örnekleridir. Bu olaylara dek 1952’de Türkiye’nin NATO’ya üyeliğinden bu tarafa darbeler başta olmak üzere türlü tertiplerle geliştirilen, güçlendirilen Sahte Bayrak konsepti FETÖ ile şahikasına erişmiş ve tam da en güçlü olduğu noktada başarısızlığa uğrayıp düşüşe geçmeye başlamıştır. Yaşadığımız son beş yılı, bu düşüş sürecinin başlangıcı olarak da görmek mümkündür.

ABD’nin, zaman içinde uzmanlık ve tecrübeyle de birleşerek tehlikeli istihbarat oyunlarına kapı aralar bir niteliğe bürünen Türkiye ilgisi, elbette devam ediyor. ABD bu tür oyunlar için halen pek çok gerece sahiptir ancak içeriye sızması artık eskisi kadar kolay değildir. Belli ki bundan sonra da olmayacaktır.

Bu meyanda 2014’te MİT TIR’ları baskını sırasında bir MİT yöneticisiyle yaptığım görüşmede sarf edilen şu önemli cümlelerle yazıyı bağlamak isterim: “Artık ABD ile istihbari bir savaşın içindeyiz. Bu bir bağımsızlık meselesi. Şimdi, şu dönemde bizi geriletseler bile bizden sonra gelecekler eski tip ilişki biçimini asla kabul etmeyeceklerdir. Artık maymun gözünü açtı.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası