Yenilenen İstanbul seçimlerine giden süreçte adayların 31 Mart yerel seçimlerinden farklı olarak seçim stratejilerinde değişiklikler yaptıklarını gözlemlemek mümkün. 31 Mart’ta tüm Türkiye’de yerel seçimler için genel bir strateji belirlenirken adaylar 23 Haziran İstanbul seçimi için mevcut kampanyalarında birtakım güncellemeler yaptı. İstanbul halkı için söylemler geliştiren ve mikro kampanyaları benimseyen adaylar kendi seçmenlerinin oylarını konsolide etmeye odaklanırken diğer yandan kararsız seçmeni etkilemeye çalıştı ve sandığa gitmeyen/küskün seçmene ulaşmayı hedefledi.
Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı’nın 23 Haziran seçim kampanyaları birbirine benzer şekilde konumlandırılmıştı. Her iki adayın da yürüttükleri kampanya ve seçmenle olan ilişkileri pozitif mesajlar üzerine kuruluydu. Seçmen ile birebir teması merkeze alan seçim sürecinin bir kısmının Ramazan ayına denk gelmesi hasebiyle adaylar büyük mitingler yerine sık sık iftar ve sahur programlarına katıldılar. Bu eksende AK Parti ve CHP’nin 23 Haziran seçim stratejisini yorumlamak mümkün.
AK Parti’nin Seçim Stratejisi
AK Parti 23 Haziran seçiminde İstanbul’a yönelik stratejisinde Binali Yıldırım’ı merkeze alan bir seçim kampanyası yürüttü. Özellikle CHP adayının genç, dinamik belediye başkanı vurgusuna karşılık olarak Yıldırım’ın devlet tecrübesi ve bu zamana kadarki icraatları ön plana çıkarıldı.
İstanbul seçiminin yenilenmesi kararının ardından AK Parti tarafında seçimin tekrarlanma gerekçelerini seçmene anlatma gereği duyulmuştur. Bu yönde çalışmalar yapılarak asıl mağduriyetin AK Parti’ye yaşatıldığı anlatılmaya çalışılmıştır. Bu noktada dört oydan neden sadece bir tanesinin iptal edildiğinin sorusuna yönelik görsel, video ve içerikler hazırlanarak hem televizyonlar hem de dijital ortamda dolaşıma sokulmuş ve halkın kafasındaki soru işaretlerinin giderilmesi hedeflenmiştir.
AK Parti 23 Haziran seçimi için öncelikli stratejisini gençler üzerine kurdu. AK Parti adayı Binali Yıldırım’ın “kankam” dediği gençlere yönelik vaatleri (staj ve yarı zamanlı iş imkanı, 10 GB internet, evlenenlere 8 bin TL destek vb.) bunun en belirgin göstergesidir. Ayrıca AK Parti 23 Haziran seçiminde 31 Mart seçimlerine nazaran sosyal medya paylaşımlarına ağırlık vermiş ve gençlerle daha fazla iletişim kurmuştur. Binali Yıldırım’ın Twitter’da gençlerin iftar isteklerine yanıt vermesi ve AK Parti’nin genç milletvekili Rümeysa Kadak’ın üç bölümden oluşan bir seride Yıldırım’ın vaat ve icraatlarını anlatması bunun en belirgin örnekleridir.
AK Parti 23 Haziran seçimi için öncelikli stratejisini gençler üzerine kurdu. AK Parti adayı Binali Yıldırım’ın “kankam” dediği gençlere yönelik vaatleri (staj ve yarı zamanlı iş imkanı, 10 GB internet, evlenenlere 8 bin TL destek vb.) bunun en belirgin göstergesidir. Ayrıca AK Parti 23 Haziran seçiminde 31 Mart seçimlerine nazaran sosyal medya paylaşımlarına ağırlık vermiş ve gençlerle daha fazla iletişim kurmuştur. Binali Yıldırım’ın Twitter’da gençlerin iftar isteklerine yanıt vermesi ve AK Parti’nin genç milletvekili Rümeysa Kadak’ın üç bölümden oluşan bir seride Yıldırım’ın vaat ve icraatlarını anlatması bunun en belirgin örnekleridir.
31 Mart seçiminden sonraki süreçte AK Parti gerçek mağdurun kendisi olduğunu belirterek “çünkü çaldılar” mottosuyla hareket etti. 31 Mart seçimlerinde kullanılan “Memleket İşi Gönül İşi” sloganı yerine 23 Haziran seçiminde “Ne Dediysek Yaptık Yine Biz Yaparız” sloganı kullanıldı. Bu sloganla AK Parti ve Yıldırım’ın şimdiye kadarki proje ve icraatlarının vurgulanması amaçlandı.
AK Parti’nin bu seçimde yürüttüğü stratejilerden bir diğeri ise bilgi kirliliğinin önlenmesi için dezenformasyonla anında mücadele etme olmuştur. Bunun için özellikle de sosyal medyada kolay ve anlaşılır görseller hazırlanarak yanlış bilginin önüne geçilmesi hedeflenmiştir.
Binali Yıldırım 31 Mart sonrasında daha çok sahada yer almakla beraber İstanbul’daki rakibi CHP adayı Ekrem İmamoğlu ile canlı yayında karşı karşıya gelerek öz güvenli bir seçim stratejisi takip etmiştir.
Mikro Kampanya Süreci
AK Parti’nin özel önem verdiği mikro kampanya sürecinde belli seçmen kitlelerine yönelik ziyaretler gerçekleştirildi ve çalışmalar yürütüldü. Milletvekillerinin katılımıyla hemşeri gruplarına yönelik hedef çalışmalar gerçekleştirildi. Bunun yanı sıra Kürt seçmen, sandığa gitmeyen seçmen ve küskünlere yönelik birebir ziyaretlerde bulunuldu. Tespit edilen bölgelerde mahalle ziyaretleri, iftar, sahur organizasyonları ve ev ziyaretleri düzenlendi.
Saadet Partili ve Büyük Birlik Partili seçmen de hedef kitle arasında yer aldı. Her iki partiye yönelik konuşmalar ve ziyaretler gerçekleştirildi. Yıldırım, Büyük Birlik Partisi seçmenlerine yönelik destek çağrısının yanı sıra Milli Gazete’ye yapılan ziyarette Saadet Partili vatandaşlara hitap etti. Tüm bunlar Binali Yıldırım’ın sunmuş olduğu vaatler ve söylemlerle oy kazanma potansiyeli taşıyan seçmene odaklandığını göstermekteydi.
Meslek gruplarının talepleri ve sorunlarına yönelik birtakım somut vaatler de geliştirildi. Gerçekleştirilen taksici ziyaretleriyle taksici esnafının desteği hedeflendi. İstanbul Esnaf ve Sanatkarları iftar programında Yıldırım’ın plaka tahdidi bekleyen servis minibüsçülerine müjde vermesi de bu meslek grubuna yönelik somut bir vaat kapsamındaydı. Öğretmenler, öğrenciler ve liseden mezun fakat bir sonraki yılın üniversite sınavını bekleyen gençlere yönelik vaatler de doğrudan belli bir kesimi ilgilendiren somut önerilerdi. Binali Yıldırım’ın odak aldığı diğer bir kesim de motorcular ve servisçiler oldu. Yıldırım plaka tahdidinin ardından motorculara her iki köprüden ücretsiz geçiş vaadi verdi.
CHP’nin Seçim Stratejisi
Yüksek Seçim Kurulunun (YSK) seçim yenileme kararının ardından sandığı boykot etmeme kararı alan CHP, İBB başkan adayı Ekrem İmamoğlu, genel başkan yardımcıları Seyit Torun ve Oğuz Kaan Salıcı ve İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’ndan oluşan dört kişilik bir ekip kurdu. 23 Haziran seçimi için CHP’nin stratejisi temelde YSK kararı sonrasındaki CHP adayının mağdur algısının güçlendirilmesi, İBB’deki israf iddiaları ve kent yoksulluğu sacayakları üzerine kuruldu. CHP’nin İBB başkan adayı mağduriyet algısını seçim stratejisini inşa ettiği zemin olarak belirledi ve seçimin yenilenme kararının meşru olmadığını ileri sürdü. CHP 31 Mart yerel seçimlerinde beka sorunu söylemini reddederek “31 Mart yerel seçimleri bir yerel seçimdir” açıklamasını benimsedi ve sahada bu söylemi kullanmayı tercih etti. 23 Haziran İstanbul seçimini ise bir yerel seçimden ziyade demokrasi seferberliği olarak nitelendirdi.
Sandığa gitmeyen, Kürt ve muhafazakar seçmenleri etkilemeye yönelik faaliyetler yürütülmüştür. Bu doğrultuda CHP ve CHP adayı kararsız seçmeni etkilemek için kendilerine atfettiği on sekiz günlük icraatların anlatılması yolunu tercih etmiştir. 23 Haziran seçimleri doğrultusunda “mağdur” rolünü benimsetmek ve seçmenlere bu algıyı aşılamak bir seçim stratejisi olarak kullanılmıştır. Ayrıca CHP adayı Saadet Partisi’nin iftarına katılarak muhafazakar seçmenleri etkilemeye yönelik bir hamle yapmıştır.
CHP adayı toplumun dezavantajlı konumunda gördüğü kitlelere yönelik vaatlerini sıralamaya devam etti. Ancak süreç içerisinde Beylikdüzü belediye başkanlığına seçilmeden önce de benzer vaatlerde bulunduğu ve önemli bir kısmını gerçekleştirmediği tespiti kamuoyunda yankı uyandırdı. Fakat seçim sonuçları bu göstergelerin seçmen tarafından dikkate alınmadığını gösteriyor.
CHP 31 Mart yerel seçimlerinde “Martın Sonu Bahar” sloganını kullanırken 23 Haziran seçiminde “Her Şey Çok Güzel Olacak” sloganını benimsemiştir. 31 Mart seçimleri öncesinde stratejik olarak belirlenen birlik-beraberlik dili seçim yenileme kararının ardından “Her Şey Çok Güzel Olacak” söylemiyle desteklenmeye çalışılmıştır. CHP adayı bu süreçte sosyal medyayı etkin şekilde kullanmış, seçim çalışmalarına yönelik birçok video ve görseli sosyal medya üzerinden dolaşıma sokmuştur. İBB’de gereksiz harcamalar yapıldığını ve israfın yaygın olduğunu iddia eden CHP adayı tasarruf yapılması gerektiğini belirterek ilçe ziyaretlerinde bu düşüncesini seçmenlerle paylaşmıştır.
31 Mart yerel seçimlerinin ardından ekranlarda sık sık görülen ve bilhassa takiye açıklamasıyla gündeme gelen Canan Kaftancıoğlu’nun 23 Haziran’a hazırlık sürecinde gözlerden uzak olması da CHP’nin 23 Haziran stratejilerinden biri olarak değerlendirilebilir. Muhafazakar seçmeni ürkütmemek amacıyla il başkanı stratejinin bir parçası olarak arka plana çekilmiştir. Seçimin kazanılmasından sonra ise il başkanının yeniden ön plana çıktığı görülmektedir.
Her iki aday da 31 Mart sonrası daha kapsayıcı bir sevgi dili üzerine seçim kampanyalarını inşa etmiştir. Birlik ve beraberlik çağrısının hakim olduğu söylemlerini İstanbullulara hitap eden vaatlerle desteklemeye çalışmıştır. Devlet tecrübesi, vaatlerin gerçekçiliği ve hayata geçirilmesi noktasında seçmende uyandırdığı güven açısından Binali Yıldırım’ın 31 Mart öncesine göre daha başarılı bir seçim propaganda performansına sahip olduğu görülmektedir. Ancak seçmen 23 Haziran’da CHP adayı Ekrem İmamoğlu’nu seçerek onun kampanya stratejisini, içeriğini ve yaklaşımını daha fazla satın aldığını göstermiştir. Bu tablonun oluşmasında kampanya içeriğini oluşturan içeriklerle birlikte ağırlıklı olarak CHP adayının seçmen tarafından “mağdur” olarak kabul edilmesinin rol oynadığı söylenebilir.