Kriter > Siyaset |

AK Parti’nin Önerisinde Siyasal Sistem Tasarımı


Bir ülkenin mevcut siyasal sistemini değiştirme tartışması ve yeni bir hükümet sistemine geçilmesi süreci, söz konusu ülkenin yaşadığı siyasi krizlerle ilgilidir. Yani hiçbir ülke ya da rejim sorun üretmeyen siyasal sistemini değiştirme sürecine girmez.

AK Parti nin Önerisinde Siyasal Sistem Tasarımı

Bir ülkenin mevcut siyasal sistemini değiştirme tartışması ve yeni bir hükümet sistemine geçilmesi süreci, söz konusu ülkenin yaşadığı siyasi krizlerle ilgilidir. Yani hiçbir ülke ya da rejim sorun üretmeyen siyasal sistemini değiştirme sürecine girmez. Eğer bir ülke uzun dönemdir deneyimlediği mevcut hükümet sisteminde yaşadığı krizleri aşmak için anayasa ve yasalarında yaptığı “sistem içi” değişikliklerden sonuç alamıyorsa farklı bir sistem arayışı gündeme gelir. Bu sistem arayışında iki husus göz önünde bulundurulur: İlki mevcut krizleri aşmak için hangi siyasal sistemin daha uygun olduğu meselesidir. İkincisi ise geçilecek hükümet modelinde aynı krizlerin yaşanmaması için nasıl bir modelin ortaya çıkarılacağıdır.

Bu anlamda geçilecek yeni sistemin anayasal tasarımında dört önemli faktör göz önünde bulundurulur: Birincisi mevcut siyasal sistemin krizinde hangi konular öne çıkarılarak tartışılmıştır? Örneğin “siyasi istikrar”, “yönetilebilirlik”, “demokratik konsolidasyon”, “yönetimde çifte meşruiyet” vb... İkincisi bu tartışmalar neticesinde yeni sistemin hangi özellikleri çare olarak öne çıkmaktadır? Üçüncüsü geçilecek yönetim modeli daha önce uygulandığı ülkelerde sistemin anayasal tasarımından kaynaklanan hangi krizlerle karşılaşmıştır ve bunları aşmak için söz konusu hükümet sisteminde ne tür iyileştirmeler yapılmıştır? Dördüncüsü ise tüm bu unsurları doğrudan etkileyen ülkenin siyasal kültürünü belirleyen dinamikler nelerdir?

Türkiye siyasetinde uzun zamandır konuşulan siyasal sistemin başkanlık modeline dönüştürülmesi meselesi bu açılardan yeterince tartışıldı. Siyasal sistemin başkanlık yönetimine dönüşmesi gerektiğini savunanlar bu ihtiyacı kendi dönemlerinde öne çıkan siyasal krizleri merkeze koyarak dile getirdiler. Tartışma bir dönem Türkiye tipi parlamenter sistemde cumhurbaşkanlığının seçiminde yaşanan krizler merkeze konarak yapıldı. Bu krizi aşmak için 1980’lerden itibaren "Cumhurbaşkanını kim seçsin?" meselesi öne çıktı. Seçimler sonrası hükümet kurma tartışmaları ve uzun koalisyon hükümetleri döneminde ise “otorite buhranı”, “yönetilebilirlik” ve “yönetimde istikrar” meseleleri gündemdeydi. Cumhurbaşkanını halkın seçmesinin anayasal olarak kabulünden itibaren ise “sistemde çift başlılık” ve “yetki karmaşası” üzerinden bu mesele çerçevelendirildi.

Geçmişte yapılan tartışmalar üzerinden görüşlerini başkanlık lehinde ortaya koyan siyasal aktörler, partiler, siyaset bilimciler ve anayasa hukukçuları bugüne kadar Türkiye için başkanlık sisteminin kriterleri ve anayasal çerçevesi ile ilgili birçok farklı öneriyi gündeme getirdiler. Bu öneriler avantaj ve dezavantajları üzerinden farklı dönemlerde ele alındı. Gelinen süreçte ise uzun dönemdir Türkiye’nin başkanlık sistemine geçmesi gerektiğini savunan AK Parti, önce 2012’de hazırlamış olduğu anayasa taslağında Türkiye için başkanlık sisteminin çerçevesini ortaya koydu. Ardından da güncellediği başkanlık sistemi teklifini Milliyetçi Hareket Partisi’ne (MHP) sundu. AK Parti’nin MHP ile müzakerelerinin ardından TBMM gündemine gelecek olan anayasa taslağı Mecliste yapılan görüşmelerin neticesinde de muhakkak bazı değişikliklere uğrayacaktır.

Kamuoyuna yansıdığı şekliyle AK Parti’nin sunduğu başkanlık önerisinin öne çıkan bazı unsurları netleşmiştir. Bu bağlamda Türk tipi başkanlık sisteminin netleşen hususlarını ve dünyada uygulanan demokratik başkanlık modelleri ile benzerlik ve farklılıklarını ortaya koymak meselenin daha iyi analiz edilmesi için önem arz etmektedir.

Ülke ve Meclisin Yapısı

Türkiye için başkanlık sistemine karşı çıkanların “bölünme” korkusuna atıfla gündeme getirdiği ülkenin üniter yapısına etki edecek bir düzenlemenin olmayacağı netleşmiştir. Türkiye’de birçok çevrenin başkanlık ve federal yapı arasında sanki doğrudan zorunlu bir ilişki olduğuna yönelik söyleminin bir karşılığı yoktur. Başkanlık sistemini uygulayan ABD’de federal bir sistem olmasına rağmen, yine başkanlıkla yönetilen Güney Kore üniterdir. Diğer taraftan yarı başkanlık sistemini uygulayan Fransa üniter bir yapıya sahipken güçlendirilmiş parlamenter sistemi uygulayan Almanya federal bir yönetime sahiptir. Yine Türkiye’nin Meclis yapısı ABD sisteminden farklı olarak bugünkü mevcut sistemi aynen korunmakta ve tek kamaralı bir yapıya sahiptir. Türkiye geçmişte çift kamaralı meclis sistemini deneyimlemiştir ve bu yapı vesayetçi yapıların iktidar konumlarını koruyan bir mekanizma üretmiştir.

Seçimlerin Zamanlaması ve Karşılıklı Fesih Mekanizması

Diğer bir önemli husus seçimlerin zamanlaması ile başkan ve meclisin görev süreleri de aşağı yukarı netleşmiştir. Buna göre başkan ve meclis seçimlerinde “eş zamanlılık” ilkesinin Türkiye’ye daha uygun olacağına yönelik bir kanaat oluşmuştur. Çünkü parlamento ve başkanlık seçimlerinin aynı seçim kampanyası ve siyasi konjonktürde yapılması seçim sonrası siyasi istikrar açısından önemlidir. Bu tip bir süreç başkan ve parlamento çoğunluğunun aynı siyasi görüşten gelmesini daha mümkün kılmaktadır. Bu da sistemin kilitlenmesini önleyecek bir yapıyı ortaya çıkaracaktır. Dünya başkanlık uygulamalarında ülkelerin siyasi kültür ve parti yapılarına bağlı olarak “eş zamanlı” (Brezilya, Şili), “kısmen eş zamanlı” (ABD, Arjantin) ve “eş zamanlı olmayan” (Güney Kore) modeller mevcuttur. Başkan ve meclisin görev süresi beş yıl olarak önerilmekte, başkanın iki kez arka arkaya seçilebilmesi ve ilk turda salt çoğunluk elde edilemediği durumda ikinci turda en çok oyu alan iki aday arasında gerçekleşmesi de öneride bulunmaktadır.

Diğer taraftan Türkiye tipi başkanlık sisteminde çokça tartışılan hususlardan birisi “karşılıklı fesih mekanizması”nın önerilmesiyle ilgilidir. Başkanlık sisteminde yasama ve yürütme arasındaki kilitlenmeleri aşmak için “başkanlık sistemlerinin rasyonelleştirilmesi”ne yönelik olarak bazı ülkelerde (Peru, Ekvator ve Venezuela) karşılıklı fesih mekanizması bulunmaktadır. Darbeci geleneğe sahip ülkelerde yasama ile yürütme arasındaki kilitlenmenin uzun sürmesi durumunda siyaset dışı yapıların siyasete müdahalesinin imkanları artmaktadır. Ayrıca ülkede ekonomik ve siyasi kriz derinleşmektedir. Bu ve benzeri olumsuzlukları önlemek için kilitlenme yaşanması ve krizin derinleşmesi durumunda başkanın meclisi seçime götürme kararı alması bir çıkış yolu olarak öngörülmüştür. Böyle bir durumda başkan aynı zamanda kendi görevini de sonlandırmakta ve seçimler eş zamanlı yenilenebilmektedir.

Başkanın Düzenleyici İşlem Yapma Yetkisinin Çerçevesi

AK Parti önerisinde öne çıkan diğer bir düzenleme başkanlık sistemlerinde “yürütme emirleri” olarak bilinen ve hemen hemen tüm başkanlık modellerinde farklı şekillerde uygulanan başkanın kendi görev alanları ile ilgili “düzenleyici işlem” yapma yetkisidir. Bu konu Türkiye’de daha çok başkanın “kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi” olarak biraz da mecrasından saptırılarak tartışılmaktadır. Ancak bu düzenleme çerçevesi oldukça sınırlandırılarak tanımlanmak zorundadır. Başkan insan hak ve özgürlüklerini ilgilendiren alanlarda bu yetkisini kullanamaz. Başkan bu yetkisini yasa ile düzenlenmemiş, yürütmeyi ilgilendiren konularda kullanmak zorundadır. Meclis istediği takdirde başkanın düzenleyici işlemlerine karşı yasa çıkararak söz konusu düzenlemeyi geçersiz kılabilir.

AK Parti önerisinde başkan, bakanları doğrudan meclis dışından atayabilir ve görevden alabilir. Bakanları meclis içinden seçmesi durumunda bakanların milletvekilliği düşer. Başkan ayrıca bürokrasinin üst yapısını YÖK’ün önerdiği adaylar arasından üniversite rektörlerini, büyükelçileri ve valileri doğrudan atar. HSYK, AYM, Danıştay ve Yargıtay gibi üst yargı organı ve YÖK üyelerinin yarısını atayabilir. Üst mahkeme üyelerinin diğer yarısı ise meclis tarafından atanır. Başkan aynı zamanda kanunları tekrar görüşülmek üzere veto yetkisini kullanarak meclise geri gönderebilir ya da uygun bulduğunu onaylar.

Diğer taraftan başkanlık sistemi önerisinde öne çıkan iki önemli husus başkan yardımcılığı ve yedek milletvekilliğidir. Başkan yardımcısı birçok başkanlık modelinde seçimlerden önce ilan edilir ve başkanla birlikte seçilir. ABD sisteminde başkan yardımcısı aynı zamanda Senato’nun da başkanıdır. Ancak bazı modellerde başkan kendi yardımcısını da doğrudan belirleyebilir.

Mecliste herhangi bir milletvekilinin yerinin boşalması durumunda yedek milletvekilliğinin devreye girmesi de AK Parti’nin sunduğu öneride bulunmaktadır. Yedek milletvekilliğinin seçim sürecinde esas sıralama dikkate alınarak seçilemeyen milletvekillerinin yerine geçmesi üzerinden gerçekleşmesi öngörülmektedir.

Başkanlık sistemine geçiş süreci anayasa değişikliğini gerektirdiğinden, mevcut durumda AK Parti’nin tek başına bu sistemi referanduma götürme çoğunluğu bulunmamaktadır. Bu anlamda TBMM’de 330 milletvekilinin oyuna ihtiyaç duyulduğundan en azından MHP’nin bu süreçteki rolü önemlidir. Dolayısıyla bu öneriler aynı zamanda MHP ile müzakere edileceğinden bazı değişikliklerin olması kaçınılmazdır. Ancak her halükarda siyasal sistem değişimi Türkiye’nin geleceğini ilgilendirdiğinden her önerinin etraflıca tartışılması ve tüm ihtimallerin uzun dönemli olarak göz önünde bulundurulması hayati derecede önemlidir. En nihayetinde Türkiye’nin demokratik gelişmişlik düzeyine katkı yapacak ve yönetimde istikrarı sağlayacak bir yönetim sisteminin tasarımına yönelik ilk defa bu kadar genişlikte bir konsensüs ortaya çıkmıştır. Siyasi partilerin bu fırsatı heba etmemesi gerekir.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası