Kriter > Siyaset |

31 Mart 2024 Öncesinde AK Parti: Zorluklar ve Fırsatlar


AK Parti’nin ilk hedefi, ülke genelinde mümkün olduğunca yüksek bir oy oranına ulaşmak. Muhalefetin, AK Parti’nin oylarında yaşanabilecek muhtemel bir düşüşü erken seçim çağrısı için kullanacağı görülüyor. CHP’de yaşanan lider değişimi de bu yönde bir baskının oluşturulması için etkili olacak. Bundan dolayı, AK Parti ülke genelinde geniş ölçekli bir kampanya yürüterek oylarını en üst düzeyde tutmaya gayret edecek.

31 Mart 2024 Öncesinde AK Parti Zorluklar ve Fırsatlar
(Murat Kula/AA, 30 Kasım 2023)

31 Aralık 2024’te yapılacak yerel seçimler için artık adayların açıklanıp kampanyaların başlaması için son viraj dönülüyor. AK Parti ile MHP’nin seçimlerde, tıpkı 2019’dakine benzer bir ittifak manzarası sergileyecekleri ilan edildi. Başka bir ifadeyle, Cumhur İttifakı, siyasi ilkelerini koruyarak ve uyum içinde seçimlere girecek. AK Parti ile MHP, 30 büyükşehirde tam iş birliği yapacaklar. Kalan 51 ilde ise belediyenin hangi partide olduğuna göre ortak aday çıkarılacak ya da partiler ayrı ayrı seçimlere girecek. Partilerin kendilerine bırakılan yerlerde aday tercihleri bakımından birbirlerine karışmayacakları da anlaşılıyor. Bu bakımdan, Cumhur İttifakı arasındaki güçlü ama saygılı ve mesafeli ilişkinin sürdüğü söylenebilir. Buna karşılık, zaten 2023 seçimlerinde bir dizi kriz yaşayan ve varlığı giderek pamuk ipliğine bağlı olan Millet İttifakı büyük ölçüde dağıldı. CHP ve İYİ Parti arasında köprüler neredeyse tamamen atılırken, HDP’nin devamı olan DEM Parti’nin alacağı tavizler karşılığında CHP’yle uzlaşmaya yakın olduğu görülüyor. Aslında birlikte hareket etme ve ortak aday belirlemeyle ilgili tartışmaların düğümlendiği nokta, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) seçimleri. CHP’nin son Kongresinde Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı genel başkanlık yarışını gerçekte Özgür Özel’in değil, Ekrem İmamoğlu’nun kazandığı bilinen bir durum. Dolayısıyla son dönemde, muhalefet cenahında yaşanan tüm tartışmaların merkezinde İmamoğlu’nun yeniden İBB’yi kazanmasını sağlayacak hesaplar bulunuyor. CHP, İmamoğlu’nun makamını koruyabilmesi için büyük ölçüde İstanbul’a odaklanmışken AK Parti, yerel seçimlere çok daha geniş bir perspektiften bakıyor.

Seçimlerden AK Parti’nin yine birinci parti olarak ayrılacağını herkes kabullenmiş vaziyette. Muhalefetin kendisi bile bunun aksini iddia edemiyor. Mesela CHP’de yaşanan genel başkan değişikliğinin parti için ciddi bir oy artışı getirmesini kimse beklemiyor. Tam tersine CHP, Millet İttifakı’nın dağılmasından, dolayısıyla oylarında bir düşüş yaşanmasından tedirgin gibi görünüyor. Asıl mevzu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partisinin nasıl bir oy oranına ulaşacağında yoğunlaşmış vaziyette. Seçimlerden yine en çok oyla ayrılması beklense de AK Parti, 2024 yerel seçimlerinde iki temel zorlukla karşı karşıya.

 

Cumhur İttifakı’nın Seçim Başlığı

AK Parti’nin ilk hedefi, ülke genelinde mümkün olduğunca yüksek bir oy oranına ulaşmak. Muhalefetin, AK Parti’nin oylarında yaşanabilecek muhtemel bir düşüşü, erken seçim çağrısı için kullanacağı görülüyor. CHP’de yaşanan lider değişimi de bu yönde bir baskının oluşturulması için etkili olacak. Bundan dolayı, AK Parti ülke genelinde geniş ölçekli bir kampanya yürüterek oylarını en üst düzeyde tutmaya gayret edecek. Elbette genel ve yerel seçimlerin havası ve seçmenlerin bunlara izafe ettikleri anlam birbirlerinden farklı. Belediye seçimlerinde, yerel hassasiyetler ve aidiyet bağları, ülkenin genel yönetimi ve ekonomisine yönelik yaklaşımın önüne geçebiliyor. Başka bir ifadeyle, yerel seçimlerde doğru adayın tespiti, milletvekili seçimlerinden daha önemli olabiliyor. AK Parti, adayların belirlenmesi açısından uzunca süredir aynı yöntemi kullanıyor. Bir taraftan temayül yoklamaları aracılığıyla parti mensuplarının tercihleri alınırken bir taraftan da yerel düzeyde seçmenlerin bakış açıları görülmeye çalışılıyor. MHP ile Cumhur İttifakı kapsamında yürütülen müzakerelerin de bir diğer parametre olduğu açık. Her ne kadar iki parti, birbirlerinin aday tercihlerine müdahil olmasalar da diğer partinin seçmeninin rahatlıkla oy vereceği adayları belirlemek gibi bir tavır sergilemeleri zorunlu. Bu nedenle, AK Parti’nin özellikle MHP’nin güçlü olduğu yerlerde, ittifak ortağının seçmenlerine de ulaşacak adayları tercih etmesi önemli bir durum. Bu bakımdan, ittifak siyasetinin sağladığı avantajlar kadar belirli sınırlılıklara da sahip olduğu mutlak.

Diğer taraftan, yapılan açıklamalara göre tam anlamıyla iş birliğinin gerçekleşeceği büyükşehirler dışında kalan 51 ilin 29’unda Cumhur İttifakı ortak aday çıkaracak. Kalan 22 ilde ise AK Parti ve MHP’nin ayrı ayrı ve birbirlerine de karşı rekabete girecekleri görülüyor. Nitekim 2019 yerel seçimlerinde de aynı durum yaşanmıştı. Bu seçimlerde MHP, biri büyükşehir olmak üzere 11 il belediyesi kazanmıştı. MHP’nin kazandığı il belediyelerinden yedisi (Amasya, Bayburt, Çankırı, Erzincan, Karaman, Kastamonu, Kütahya) daha önce AK Parti’nin elindeydi. Buna karşılık, AK Parti, önceden MHP’nin yönettiği tek il belediyesinde (Isparta) seçimleri kazandı. Söz konusu illerde her iki parti yine kendi adaylarıyla seçimlere girecekler. İttifakın doğası gereği, bu illerde rekabetin mutedil ve yapıcı olması bekleniyor. Ayrı ayrı seçimlere girmenin riski, ittifak oyların bölünmesi suretiyle belediyenin bir başka partiye geçmesi. 2019’da daha önce Cumhur İttifakı’na mensup partilerin elinde bulunan Kırşehir ve Kars’ta bu tür bir sonuçla karşılaşılmıştı. Ancak bu seçimlerde Millet İttifakı’nın dağılması, söz konusu riskin de azalması anlamına geliyor. Zira seçimlerde özellikle CHP ve İYİ Parti arasında, büyük oranda CHP’nin lehine bir iş birliği yapılmıştı. Zaten halen İYİ Parti’nin ittifakın uzağında durması, 2019 seçimlerinde neredeyse hiç kazanımının olmamasıyla yakından bağlantılı. 2019’de İYİ Parti hiç il belediyesi kazanamadı. Kuşkusuz ittifak siyaseti, seçimlere ayrı ayrı girseler dahi partiler için belirli imkanlar da doğuruyor. Aday tercihlerinden duyulan memnuniyetsizliklerde seçmenin en yakın ikinci alternatif olarak diğer ittifak ortağına yönelmesi de güçlü bir ihtimal. Dolayısıyla AK Parti ile MHP’nin çok sayıda ilde seçime kendi adaylarıyla katılmaları, bir bütün olarak Cumhur İttifakı’nın daha çok kazanım elde etmesini de sağlayabilir. Halihazırda diğer partilerin elinde bulunan yerlerde ortak aday gösterilmesi ise AK Parti ve MHP’nin elindeki belediye sayısını artıracaktır.

Ülke genelindeki bu tablonun dışında AK Parti için İstanbul ve Ankara büyükşehir belediyelerini yeniden kazanmak temel hedeflerden bir diğeri. 2019 yerel seçimlerinin en büyük sürprizi İstanbul ve Ankara büyükşehir belediyelerinin AK Parti’den CHP’ye geçmesiydi. 1994’ten beri aynı siyasi geleneğin temsilcileri tarafından idare edilen iki büyükşehirin CHP’ye geçmesi, ülke genelindeki seçim sonuçlarından daha büyük bir etki doğurdu. Seçimlerde her iki belediyenin kaybına rağmen AK Parti, yüzde 42,73 oy oranıyla en yakın rakibinin yaklaşık 15 puan üstüne çıkarak yeni bir zafer elde etmişti. CHP ise yüzde 28,57’yle son dönemlerdeki en yüksek oy oranına ulaştı. Ancak CHP, İstanbul ve Ankara’da ortaya çıkan seçim sonuçlarını kendine lehine çevirip yeni bir başarı hikayesi yazamadı. Aradan geçen beş yılda CHP’nin elinde olan her iki belediye yönetimi yalnızca hizmetlerinin referansıyla yeniden seçilmelerini sağlayacak bir performans gösteremedi.

AK Parti’nin ülke siyasetine damga vurmasına yol açan hadiselerden biri Refah Partisi’nin 1994 yerel seçimlerinde elde ettiği zaferdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi hayatında 1994’te başlayan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığında gösterdiği olağanüstü başarının önemli bir etkisinin bulunduğu açık. Erdoğan, İBB başkanı olarak ulaşımdan suya, altyapıdan atığa şehrin kronikleşmiş bütün sorunlarını kısa süre içinde çözmüş ve aynı zamanda ülke çapında en güçlü siyasi figürlerden biri durumuna gelmişti. CHP’li İstanbul ve Ankara belediye başkanları ise sürpriz şekilde kazandıkları seçimlerin ardından başarılarının kalıcı olmasını sağlayacak adımlar atamadılar. İmamoğlu, herhangi bir hizmet üretmeden kendi ismini markalaştırmak gayretine girdi. Yavaş ise tamamen yabancısı olduğu bir partide siyaset yapmasının da etkisiyle ağırlığını hiçbir zeminde hissettiremedi. Ancak CHP’deki lider değişiminin de etkisiyle bu iki isim yeniden aday gösterilmeyi başardı.

AK Parti İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe, il yönetim ve yürütme kurulu üyeleri
AK Parti Genel Sekreteri Fatih Şahin, AK Parti İstanbul İl Başkanlığı'nda düzenlenen, 31 Mart 2024'te gerçekleştirilecek yerel seçimlerde büyükşehir ve ilçe belediye başkanlığı için aday adaylık başvurusunda bulunanlara yönelik yapılacak ve 11 bin teşkilat mensubunun katılacağı e-temayül yoklamasına başkanlık etti. Toplantıya, AK Parti İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe, il yönetim ve yürütme kurulu üyeleri de katıldı. (Esra Bilgin/AA, 26 Kasım 2023)

 

Belediye Seçiminden Parti Başkanlığına

Seçim sürecinde İmamoğlu’nun da Yavaş’ın da hizmet siyaseti eksenli bir sonuç alamayacakları ve Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtlığı üzerinden bir kampanya yürütecekleri şimdiden görülüyor. İYİ Parti, her ne kadar kendi adaylarıyla yarışa katılacağını söylese de seçmenini buna ne ölçüde ikna edeceğinin belirsiz olması ve DEM Parti’nin vereceği destek İmamoğlu ve Yavaş’ın işini kolaylaştırabilecek. Ancak Kılıçdaroğlu sonrasında CHP içinde yaşanan durum, her iki isim için de belirli soru işaretlerinin ortaya çıkması sonucunu doğuruyor. CHP Genel Başkanlığını kazanan Özgür Özel, bu başarısını İmamoğlu’nun kendisine verdiği desteğe borçlu. Desteğin arka planında ise İBB’nin sahip olduğu maddi imkanların bulunduğu pek çok kişi tarafından dile getirildi. İmamoğlu’nun seçimleri yeniden kazanması, CHP içinde sahip olduğu pozisyonun daha da güçlenmesini beraberinde getirecek. Başka bir açıdan bakıldığında ise İmamoğlu’nun kazanmasının Kılıçdaroğlu ekibinin partiden tam anlamıyla kazınmasının yolunu açacağı görülüyor. Yani bu sonuç, Kılıçdaroğlu’nun siyasi hayatını sonlandıracağı gibi Canan Kaftancıoğlu ve diğer pek çok ismin de siyaset sahnesinden silinmesini beraberinde getirecek. Bu nedenle, CHP’lilerin yekpare bir bütün olarak seçim kampanyasına ne ölçüde sahip çıkacakları ve adaylarının arkasında ne derecede duracakları oldukça kuşkulu. CHP’de oluşan bu tereddütlere, İYİ Parti ve DEM Parti seçmeninin çekinceleri de eklenince İmamoğlu ve Yavaş için sınavın oldukça zorlu geçeceği öngörülebilir.

 

Adayların Belirlenmesi

İstanbul ve Ankara seçimlerinin AK Parti açısından en kritik yönlerinden biri doğru adayların belirlenmesi. Aday belirleme süreci, 2019’dan çok daha zorlu ve önemli. Zira adaylar, mevcut başkanlara karşı yarışacak. Hangi pozisyon söz konusu olursa olsun, koltukta oturan kişiye karşı aday olmanın ciddi handikaplar içerdiği sır değil. Bundan önceki tüm seçimlerde AK Partili adaylar, İstanbul ve Ankara’da hayata geçirdikleri projeleri anlatıp halktan destek istemişlerdi. Oysa bu sefer, yapılanlar değil yapılmayanlar ve yapılması planlananların anlatılması gerekiyor. Öncelikle İstanbul ve Ankara’da mevcut belediye başkanlarının son beş yılda yapamadıkları hizmetlerin altı çizilerek geçmişle bir mukayese yapılacak. Hizmetler açısından pek çok eksiğin bulunduğu, muhalifler de dahil olmak üzere hemen herkesin üzerinde mutabık olduğu bir konu. Bu noktada asıl zorluğun başladığını söylemek mümkün: AK Parti, kendisine zaten oy verenler dışındaki seçmenlerin en azından bir kısmının kimlik siyaseti girdabından kurtulmasını sağlamak durumunda. Cumhurbaşkanlığı seçimi de dahil olmak üzere muhalefetin uzunca bir dönemdir yaslandığı en önemli dayanak noktası, Erdoğan karşıtlığı üzerinden üretilen bir kimlik siyaseti. AK Parti, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere pek çok yerde belediyecilik hizmetleri bakımından oluşan boşluk ve eksiklikler hakkında seçmenleri ikna ettiği takdirde başarı zaten kendiliğinden gelecek. Ancak bunun kolay bir durum olmadığının altını tekrar çizmek gerekiyor. Millet İttifakı kağıt üstünde dağılmış gibi görünse de seçmenlerin davranışlarının aynı istikamette kendiliğinden değişmesini beklemek doğru değil. Bu bağlamda, aday tespit sürecinden başlayıp kampanya dönemine kadar uzayan çizgide her adımın doğru olması önem taşıyor.

AK Parti’nin en önemli gücü, her zaman olduğu gibi yine Cumhurbaşkanı Erdoğan. Kampanya sürecinde Erdoğan’ın çok sayıda ilde miting yapacağı duyuruldu. Erdoğan’ın mitingleri, yerel düzeyde seçmenlerin mobilizasyonu ve parti teşkilatının dinamik kalması açısından oldukça işlevsel bir görünüm çiziyor. Teşkilatlar açısından en önemli tehlike ise rehavet. Özellikle AK Parti’nin rahat şekilde kazanacağı düşünülen yerlerde yeterli çalışma yapılmaması veya seçmenlerin sandığa gitmelerinin sağlanamaması, ülke genelinde oy oranının düşmesi yönünde bir etki doğurabilir. Ekonomik sorunların ve toplumda bu konuda yaşanan memnuniyetsizliklerin etkisiyle yerel seçimlerde karşılaşmak mümkün. Nitekim geçmişte de toplum, yerel seçimleri iktidarı uyarma amacıyla kullanabildi. Bu durumun ise muhalefetin erken seçim çağrısı yapmasına hizmet edeceği aşikâr. Buradan hareketle, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partisinin tüm teşkilatlarını harekete geçirerek daha önceki seçimlerde olduğu gibi ciddi ve kapsamlı bir çalışma yapmaya hazırlandığı görülüyor. Adayların açıklanmaya başlamasıyla birlikte hem Erdoğan hem de parti teşkilatı aktif olarak sahaya inecek.

Öte yandan 2019 seçimlerinde İstanbul ve Ankara’nın kaybedilmesinin AK Parti açısından da bir psikolojik eşiğin aşılması anlamına geldiği kaydedilmelidir. Daha açık bir ifadeyle her iki seçimde ortaya çıkacak görüntü, bir varlık-yokluk tablosunu yansıtmayacak. 2019’da söz konusu kayıplar, şehirlerin karşılaştığı olumsuz tablo dışında, AK Parti için yazılan felaket senaryolarının hiçbirinin hayata geçmesiyle sonuçlanmadı. Bir bakıma, mitos haline gelen “İstanbul’u kazanan Türkiye’yi de kazanır!” ifadesinin çok da doğru olmadığı anlaşıldı. Böylece AK Parti, İstanbul’u kaybetme düşüncesinin oluşturduğu baskıyı üzerinden attı. Yerel seçim sonuçları, CHP’nin içinde yaşanan iktidar mücadelesi dışında, ülke yönetimi açısından çok ciddi bir etki doğurmadı. Seçimlerin yapıldığı 2019’dan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan, meşruiyeti hiç sorgulanmadan ülkeyi yönetmeye devam etti, 2023’te de yeniden kazandı. Dolayısıyla İstanbul ve Ankara’da bir önceki seçimde yaşanan tablonun tekrarlanması, erken seçim çığırtkanlığına yol açabilse de ülke siyaseti açısından ciddiye alınacak sonuçlar üretmeyecek. Elbette “Türkiye Yüzyılı” idealleri bakımından İstanbul ve Ankara başta olmak üzere ülkenin her yerinin nitelikli belediyecilik hizmetlerinden yararlanması ve merkezi yönetimle yerel yönetimler arasında bir uyum yakalanması önemli. Ancak bunun tek başına belirleyici olmadığı da açık. Bu bakımdan, AK Parti için ülke genelindeki oyların ciddi biçimde düşmemesinin daha öncelikli bir mesele olduğunu söylemek mümkün. AK Parti’nin en önemli avantajlarından biri, yirmi yılı aşan iktidar döneminde çok fazla ve çok çeşitli sorunlarla baş etmiş olması. Bir diğer gerçek ise önümüzdeki beş yıllık dönemde ülkeyi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yönetecek olması. Bu etmenler, yerel seçimlerde ortaya çıkacak tablonun, ülkenin istikameti bakımından tayin edici bir karakter taşımasını önleyecek.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası