Kriter > Siyaset |

CHP’de Parti İçi Mücadele: Aktörler ve Dinamikler


CHP’deki tartışma ve çekişmeler Özgür Özel, Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu olmak üzere önde gelen aktörler üzerinden gerçekleşiyor. Mansur Yavaş ise silik ve çekingen tavrı sebebiyle bu tartışmalar arasında ancak zaman zaman yer bulabiliyor. Çekişmenin ise iki temel başlığı var: CHP Genel Başkanlığı ve cumhurbaşkanı adaylığı.

CHP de Parti İçi Mücadele Aktörler ve Dinamikler
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, CHP eski genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Ankara Ahlatlıbel tesislerinde bir araya geldi. (CHP / AA, 3 Mayıs 2024)

CHP, 2002’den bu yana ana muhalefette olmanın ve bu pozisyonda en yakın rakiplerini geride bırakmanın vermiş olduğu konforu gözle görülür bir şekilde yaşıyor. Mevcut konumunu muhafaza etmenin daha fazla çaba gerektirmediği ve parti içindeki konumundan memnun olan partililerin de iktidar olmak yerine CHP’deki sınırlı ancak kesin kazanımları korumayı tercih ettiği bu konfor alanı, parti içi çekişmeler ve mücadeleyi oluşturan en önemli hususların başında geliyor.

Bugüne kadar CHP içindeki çekişmeler daha ziyade kapalı kapılar ardında, parti içinde artık kurumsallaşmış olan ve kazanımlarını korumak isteyen oligarşik gruplar arasında gerçekleşiyordu. Fakat 2019 yerel seçimlerinde CHP’nin bazı büyükşehir ve illerde elde etmiş olduğu beklenmedik başarı, söz konusu yapıya yeni aktörleri entegre etti. Bunu takip eden süreçte de CHP’de esen “değişim rüzgarı” ile birlikte bu çekişmeler, söz konusu aktörler üzerinden daha görünür bir hal almaya başladı. Son kertede CHP’deki tartışma ve çekişmeler Özgür Özel, Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu olmak üzere önde gelen aktörler üzerinden gerçekleşiyor. Mansur Yavaş ise silik ve çekingen tavrı sebebiyle bu tartışmalar arasında ancak zaman zaman yer bulabiliyor. Çekişmenin ise iki temel başlığı var: CHP Genel Başkanlığı ve cumhurbaşkanı adaylığı.

 

Özel ve Kılıçdaroğlu

Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı yarışında mağlup, genel başkanlıkta devrik bir isim olsa da parti içindeki çekişmenin dışında kalmış değil. Özellikle delegeler arasında hâlâ hatırı sayılır bir desteğe sahip olduğu biliniyor. Her ne kadar bu destek kendisini genel başkanlığa taşımak için yeterli olmasa bile en azından parti içinde belli bir güce sahip. Bunun da vermiş olduğu güçle CHP içinde gündem belirlemeye yönelik girişimlerini sürdürüyor. Özel ise Kılıçdaroğlu’na yönelik sert bir tutum sergilemekten mümkün mertebe kaçınırken, Kılıçdaroğlu’nun gündem ve söylem belirlemesine isteyerek veya istemeyerek alan açıyor.

Bu bağlamda son dönemlerde Recep Tayyip Erdoğan ve Özel arasında başlayan yumuşama/normalleşme süreci Kılıçdaroğlu’nun dışarıdan müdahale etmeye çalıştığı başlıklardan biriydi. Erdoğan-Özel görüşmesi ve başlayan “yumuşama” süreci, hem parti içinde hem de partinin elit seçmenlerinin bir kısmında rahatsızlığa sebep olmuştu. Bu anlamda söz konusu sürecin sandıktan uzun zaman sonra ilk kez birinci parti çıkan CHP aleyhine olduğuna yönelik eleştiriler mevcuttu. Nitekim Özel, henüz yürüttüğü politikayı açıklayamadan ve partilileri buna ikna edemeden Kılıçdaroğlu “Sarayla müzakere edilmez, mücadele edilir” çıkışıyla mevcut rahatsızlığı dile getirerek ön plana çıkmaya ve süreci frenlemeye çalıştı. Özel, ilk aşamada eleştirilerin ve bu çıkışın karşısında durdu. Müzakereyi en “etkin mücadele biçimi” olarak tanımladı, mevcut eleştirilerin ise “tuzu kuru kesim” tarafından dile getirildiğini söyledi. Nihayetinde ise en başta savunduğu müzakerenin sonuç vermediğini ve mücadele edeceklerini söyleyerek Kılıçdaroğlu’nun en başta işaret ettiği söylemi benimsedi.

Öte yandan Kılıçdaroğlu’nun yeniden genel başkan olmaya çalıştığı iddiaları, 31 Mart’taki yerel seçim sürecinde dahi dinmedi. Kılıçdaroğlu her ne kadar böyle bir hedefinin olmadığını söylese de yine son dönemlerde yaptığı “Kurultay'da hiçbir zaman ben genel başkan olacağım demedim. Delegeler aday olarak gösterdiler. Yeniden kurultayda genel başkan diye aday gösterirlerse en cesurlar bir adım öne çıksın diyeceğiz. Delegelere bağlı. Onlar önerirlerse olmayacağım demeyiz” açıklaması dikkat çekti. Kılıçdaroğlu’nun 2023’teki Cumhurbaşkanlığı adaylığı ve CHP Kurultayı için de benzer açıklamalar yaptığı göz önünde bulundurulursa, genel başkan olmaya çalıştığı yönündeki iddiaların çok da haksız olmadığını söylemek mümkün.

İmamoğlu ve Yavaş
İstanbul'daki genel kurulda Tarihi Kentler Birliğinin başkanlığına Mansur Yavaş seçildi. (Elif Öztürk / AA, 8 Haziran 2024)

 

Yavaş ve İmamoğlu

2019 yerel seçimlerini kazanmaları, 2023 seçimlerinde muhalefetin ortak cumhurbaşkanı aday adayı olarak tartışmaları ve genel siyasete ilişkin popülist söylemleri Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nu muhalefetin önemli aktörleri olarak ön plana çıkardı. Öte yandan 2024 yerel seçimlerinde de yeniden belediye başkanı seçilmeleri iki ismin de popülaritesini yükseltti. Her ne kadar İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı genel siyaset açısından daha önemli bir adım olarak kabul edilse de Yavaş’ın 2024 yerel seçimlerinde oylarını artırması ve CHP’nin Türkiye genelindeki en yüksek oyunu alması, onu ön plana çıkaran en önemli etkenlerden biri oldu. Öte yandan genel siyasete dair beklenmedik çıkış ve söylemleri sebebiyle daha fazla gündemde olan ve CHP’deki değişimi başlatan isim olarak kabul edilen İmamoğlu, cumhurbaşkanı adaylığını en çok isteyen isim. Ancak elde ettiği başarı sayesinde Yavaş, bu hususta İmamoğlu’nun rakipsiz olmadığını gösterdi. Bu noktada Yavaş ve İmamoğlu arasındaki rekabet her ne kadar örtülü olsa da biraz daha ivmelendi.

Bu doğrultuda son dönemde bu ikili özelinde en çok dile getiren konu Türkiye Belediyeler Birliği başkanlığı (TBB) oldu. TBB için iki ismin de istekli olduğu ve bu sebeple aralarında yeni bir rekabetin doğduğu konuşuluyordu. İmamoğlu her ne kadar yalanlasa da iki isimden birinin aday olmadığına yönelik açıklama yapmaması bu iddiaları güçlendirdi. Nihayetinde İmamoğlu TBB’ye aday gösterilen isim olurken CHP, Yavaş’ı Tarihi Kentler Birliği’ne (TKB) aday göstererek kendince ara bir formül buldu.

Yine ikili arasındaki bir diğer ayrım, son zamanlarda kendisini Kılıçdaroğlu üzerinden gösterdi. Hem Yavaş hem Özel ile zaman zaman bir araya geliyor olsa da Kılıçdaroğlu’nun İmamoğlu’na mesafeli olduğunu gözlemlemek mümkün. Nitekim Kılıçdaroğlu geçtiğimiz günlerde Yavaş ile akşam yemeğinde bir araya geldi. Bu görüşmenin ardından Kılıçdaroğlu’nun İmamoğlu ile de bir araya geleceği iddia edilmişti. Kılıçdaroğlu ise bu iddiayı “asparagas” olarak nitelendirerek “yok böyle bir şey” yanıtını verdi. İmamoğlu’nun buna verdiği cevap ise “Bu yemeğe olan ilgiyi hayretle izliyorum… gerçekten merak edilmesi gereken bizim buluşacağımız yemek değil, vatandaşlarımızın yemeklerinde neyi yiyemedikleri” oldu.

Bunun yanı sıra İmamoğlu’nun yalnızca Yavaş ve Kılıçdaroğlu ile değil, Özel ile de rekabet halinde olduğuna yönelik iddialar gündemi sıklıkla meşgul ediyor. Özel’in İmamoğlu’nun desteğiyle genel başkan olduğu bilinen bir gerçek. Öyle ki Özel sıklıkla “emanetçi başkan” olarak anılıyor. Son dönemde ise ikili arasındaki ayrışmanın “yumuşama” süreci üzerinden belirginleştiğini söylemek mümkün. İmamoğlu ve çevresinin yumuşama sürecine başından beri karşı olduğu dile getiriliyor. Öte yandan Özel ve İmamoğlu’nun bir araya geldiği her görüntü, yalnızca sözleri üzerinden değil jest, mimik ve hatta tercih ettikleri kıyafetler üzerinden de yorumlanıyor. Ancak bilhassa İmamoğlu, hem parti içi rekabetin hem de mevcut yorum ve iddiaların kendisini yıprattığının farkında. Bu sebeple Özel’e biraz daha alan açarak süreci en azından şimdilik arka plandan idare etmeye çalışıyor.

 

Özel’in Süreç Yönetimi

Özel, genel başkanlık sürecinden bu yana parti içinde hakim olan ancak seçim gündemi ve CHP’nin seçim başarısı gibi hususlar sayesinde bugüne kadar başarılı bir şekilde yönetebildiği parti içi tartışma ve çekişmeleri henüz tam anlamıyla nihayete erdirebilmiş değil. Ancak 31 Mart’ta yaşanan başarı ve kendisinin sonraki süreçte sergilediği performans, elini güçlendirmiş durumda. Bu doğrultuda kendisinin de dahil olduğu ve dört isim üzerinden farklı kombinasyonlarla gerçekleşen rekabeti ve hatta tartışmaları mümkün mertebe yumuşatmaya ve ertelemeye çalışıyor. Öte yandan 2023’te yapılması planlanan ve seçim sürecine denk geldiği için ertelenen, ancak halihazırda az bir süre kalan Tüzük Kurultayı’nın bu tartışmaları canlandıracağı öngörülebilir. Yapılacak bir tüzük kurultayının parti içi tartışmaları gündeme taşıyacağı kaygısı sebebiyle kurultayın bir kez daha ertelenme durumu dahi dile getirilmeye başlandı. Öte yandan tüzüğün mahiyetinin ne olacağına ve/veya ne olması gerektiğine yönelik de tam bir fikir birliği de sağlanabilmiş değil. Dahası Kılıçdaroğlu’na yakın isimlerin delegelerden imza toplayarak kurultayı olağanüstü seçimli kurultaya çevirme çabasına gireceği bile iddia edildi.

Bu sırada Özel, yaklaşan tüzük kurultayı ile birlikte daha da baskın hale geleceğini bildiği parti içi tartışmaları, halihazırda ekonomik sorunlar ve diğer bazı meseleleri gündeme getirerek yeniden atlatma, en azından ana gündem maddesi olmaktan çıkarma amacında. Ancak bunun için hayata geçirdiği aksiyonlar tam anlamıyla işlemiyor. Örneğin son günlerde seçimlerden birinci parti olarak çıkan ve seçmenlerin sorunların çözümünde en azından belirli bir kredi tanımayı tercih ettiği anlaşılan CHP, seçim süreci boyunca baskın söylem haline getirdiği “ekonomik sorunlara” tepki göstermek için ışık açıp kapama eyleminin yapılacağını duyurdu. Ancak Özel’in bir grup partilinin alkışları eşliğinde odanın ışığını açıp kapadığı oldukça basit ve pasif kalan bu eylem, esas konuyu değil de hem Özel’i hem de CHP’yi kötü iletişim ve planlama ile yeniden negatif anlamda gündem haline getirdi.

Yine son dönemlerde Özel; normalleşme süreci ve ekonomi gündemiyle yapamadığını “erken seçim” söylemi üzerinden yapmaya çalışıyor. 2024 yerel seçimlerinin hemen ardından erken seçim tartışmaları ile ilgili Özel, CHP’yi birinci yapan emanet oylarının da farkında olarak böyle bir çağrıda bulunmayacağını dile getirmişti. Ancak geçtiğimiz günlerde “Erdoğan beş yıllığına seçildi ama bence seçildikten 2,5 yıl sonra, yani bugünden 1,5 yıl sonra erken seçim olur. Ben erken seçimden kaçmam, bunun için koşarım” diyerek erken seçim gündemine kapı araladı. Akabinde ise “Eğer geçim olmazsa, seçim olur” diyerek tutumunu daha net bir şekilde dile getirdi. Elbette erken seçime gitme kararı CHP’nin elinde değil. Ancak görünen o ki yeni dönemde erken seçim, CHP’de parti içi tartışmaları bastıran ve gündemi değiştirmeye yardımcı olan yeni bir araç haline gelecek. Öte yandan parti içi çekişme ve tartışmaların CHP’nin söylem ve stratejisi üzerinde önemli ölçüde etkili olmaya devam edeceğini de söylemek mümkün. Ancak bu etkinin ne tür sonuçlar doğuracağını zaman gösterecek.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası