Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Şi Cinping, 5-10 Mayıs 2024 tarihleri arasında Fransa, Sırbistan ve Macaristan’ı kapsayan bir Avrupa turu gerçekleştirdi. Ziyaret, 2022’den beri devam eden Rusya-Ukrayna Savaşı ve 2023’te başlayan İsrail-Filistin Savaşı gibi akut jeopolitik krizlerin yaşandığı bir konjonktür ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile Çin arasındaki sistemik rekabetin yoğunlaştığı uluslararası yapının kesiştiği bir düzlemde gerçekleşti.
Rota olarak iç ve dış politika dinamikleri bakımından birbirinden farklılık gösteren bir Batı Avrupa ve iki Doğu Avrupa ülkesinin seçilmiş olması, Çin’in Avrupa Birliği’ne (AB) yönelik politikasının çok boyutlu oluşuna işaret edebileceği gibi, tersten bir okumayla çeşitli nedenlerle Avrupa ülkelerinin Çin’e yönelik yekpare bir strateji geliştirmemiş olduğu tezine de vurgu yapmaktadır. Argümanı örneklendirmek gerekirse; Çin’in Avrupa içinde sadece Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri için 14+1 olarak tanımlanan bir platform kurması ve birtakım siyasi “hassasiyet” gösteren meselelerde, bu ülkelerin Çin’e yönelik olarak Batı Avrupa ülkelerine kıyasla daha az eleştirel yaklaşımları örnek gösterilebilir.
Diğer yandan, Avrupa Birliği’nin kurumsal yapısı ve karar alma mekanizmalarının “ulusal güvenlik” gibi konularda üye ülkelere supranasyonel bir çerçeve dışında münhasır bir alan tanınması gibi Birliğin yapısıyla ilgili önemli bir üst çerçeve bulunmaktadır. Her bir AB üyesi devletin Çin ile siyasi ve ekonomik ilişkilerinin içeriği ve çerçevesinin birbirinden farklılık göstermesi, ilişkinin boyutlarını karmaşıklaştırmaktadır. Tüm bu faktörlere, ABD-Çin arasındaki sistemik rekabette AB’nin ve üye devletlerin kendilerini hangi katmanda konumlandırmak istedikleri eklenince denklemin parametreleri çoğalmaktadır.
Bu genel arka plan çerçevesinde, Avrupa Birliği-Çin ilişkilerinin dinamikleri söz konusu ziyaret odağında değerlendirildiğinde, Şi Cinping’in bir önceki kıta Avrupa ziyaretinden bu yana Çin ve Avrupa arasındaki tematik trendlere göz atmakta fayda bulunmaktadır.
Avrupa Birliği-Çin İlişkilerinin Son Beş Senedeki Sistemsel Analizi
Uluslararası sistemin dinamikleri eşliğinde 2019-2024 arası AB’nin Çin’e yönelik politikalarını tasvir eden resmi belgelere bakıldığında belli temaların öne çıktığı görülmektedir. Bu belgelerden Avrupa Komisyonu’nun 12 Mart 2019 tarihinde yayımladığı “AB-Çin Stratejik Görünümü”, AB’nin Çin ile olan ilişkisini temelde üç ayrı kategori ile tasnif etmektedir. Bu belge, Çin’i AB’nin hedeflerine uyum sağladığı iş birliği ortağı ve AB’nin çıkar dengesi sağlaması gereken bir müzakere ortağı olarak nitelendirirken, aynı zamanda Çin’i teknolojik liderlik peşinde bir ekonomik rakip ve sistemik olarak alternatif üreten rakip olarak tanımlamaktadır.
Söz konusu kategorik tanımlama, bir bakıma AB’nin Çin ile ekonomik ve siyasi menfaat alanlarının hem üye devletler hem de AB düzeyinde farklı düzlemlerde yürütülmesi hedefinin bir yansıması olarak okunabilir. Son dönemde özellikle AB ve ABD tarafından Çin ile ekonomik ve ticari ilişkilerden bahsedilirken kullanılan “riski azaltmak” söylemi de bu noktada değerlendirilebilir. Dolayısıyla tanımlanan rekabet alanları dahil olmak üzere küresel sistemde AB’nin Çin ile bütünsel bir ayrışmayı tercih etmediği, AB lehine dinamikleri yeniden inşa etme amacı güttüğü öne sürülebilir.
Şi Cinping’in İtalya, Fransa ve Monako’yu kapsayan son Avrupa ziyaretini gerçekleştirdiği 2019’dan bu yana Çin-Avrupa Birliği ilişkilerinin dinamikleri giderek ekonomik güvenlik konularının daha ağır bastığı bir bağlamda şekillenmektedir. Nitekim bu dönemde, Çin menşeli ürünlere yönelik anti-damping ve anti-sübvansiyon soruşturmaları gibi ticari savunma mekanizmalarının AB kanadından cömertçe kullanıldığı öne sürülebilir. Söz gelimi, 2022 boyunca Avrupa Komisyonu’nun 24 anti-damping ve 3 anti-sübvansiyon incelemesinin 18’i Çin menşeli ürünlerle ilgiliydi.
Şi Cinping’in son ziyaretine etki edebilecek bir diğer unsur da Avrupa Komisyonu Haziran 2023 AB’nin Ekonomik Güvenlik stratejisinde Çin’den bahsedilirken kullanılan terminolojide; ticari korumacılık önlemleri, ekonomik çıkarlara uygun olmayan durumlarda ekonomik zorlama ve misilleme yöntemlerinin kullanılması ve ticaretin güvenlikleştirilerek ekonomik bağımlılıkta “silah” olarak kullanılması gibi oldukça doğrudan ifadelerin yer almasıdır.
Avrupa Birliği ve Çin arasındaki ilişkilerinin önemli bir dayanağının 1985’te imzalanan Ticaret ve İş Birliği Anlaşması olduğu hatırlanırsa, konjonktürel jeoekonomik gelişmelerin, AB-Çin dinamiklerine etkisinin mevcut küresel sistemin en stratejik ilişkisi olarak kabul edilen ABD-Çin rekabetinden farklılık gösterdiği ileri sürülebilir. Nitekim, dünyanın en büyük ikinci gücü olan Çin ile AB’nin dış ticaretinin gayrı safi yurt içi hasılasına oranı 2022 verileriyle yüzde 5.4 iken, bu oran ABD ile olan ticaretinde yüzde 2.7’dir. AB ile dış ticaret dengesi ise 2019-2022 arası 113 milyar dolardan yüzde 144 artışla 276 milyar dolara ulaşmıştır. Kıyasla aynı dönemde ABD ile olan dış ticaret açığı rakamsal olarak 400 milyar dolara ulaşsa da oran bakımından yüzde 37 artış göstermiştir.
Cinping’in Son Avrupa Ziyaretinin Farklı Aktörleri: Fransa, Sırbistan ve Macaristan
Çin devlet başkanının son Avrupa turunun ilk durağı karşılıklı diplomatik ilişkilerin tesis edilmesinin 60. yılına denk gelen Fransa olmuştur. Çin’in uluslararası ilişkilerindeki karşılığı ile Çin-Fransa arasında 2004’te “Küresel Stratejik Ortaklık” kurulmuştur.
Temel gündem maddelerini Ukrayna savaşı ve Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler, ticari ilişkiler ve iklim değişikliğinin oluşturduğu ziyaretin, Çin-AB ve Çin-Fransa ilişkileri bakımından birtakım yansımaları olduğu ileri sürülebilir.
Geniş bir çerçevede analiz edildiğinde, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Avrupa içindeki Transatlantik dengelerdeki tutumunun, Şi Cinping Çin’inin “çok kutupluluk” mottosuyla hangi bağlamda örtüştüğü tartışması öne çıkmaktadır. Charles de Gaulle zamanından bu yana bir Fransız dış politika tavrı olarak kabul edilebilecek “stratejik özerklik” kavramının mevcut zaman diliminde Fransa, AB, Çin ve hatta ABD için ne derecede ortak bir anlam ifade ettiği de sorunsalın diğer parçasıdır.
Macron’un 2023’teki Çin ziyareti sonrasında dile getirdiği Avrupa’nın Amerika ile müttefiklik ilişkisinin vassal olmak anlamına gelmediği söylemi ve stratejik özerklik yaklaşımı yankı bulmuş, ABD ile sistemik rekabet halindeki Çin için Fransa ile olan ilişkilerinde teşvik edici bir unsur olarak yorumlanmıştır. Ancak AB ve Fransa için stratejik özerkliğin ABD’den bütünüyle ayrışan bir dış politika doktrini geliştirilmesi demek olmadığına dair birçok emare bulunmaktadır. Dolayısıyla, söz konusu anlatının Çin’in uluslararası sisteme dair tasvir ettiği “çok kutupluluk” vizyonu ile ne ölçüde sinerji oluşturduğu aktör çeşitliliği bakımından da karmaşık bir görünüm sergilemektedir.
Gerek AB gerek ABD ile ilişkiler bakımından Fransa’nın güttüğü dengelere, ev sahibi Macron’un, Cinping’i ağırlarken Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in katıldığı bir toplantı organize etmesi örnek verilebilir. Bu davetin hayli sembolik yanı, Macron’un AB şemsiyesi ve AB’ye yaptığı vurgu ile Çin’e karşı 2019 Belgesinde olduğu gibi özellikle ekonomik, güvenlik gibi stratejik politika alanlarında “tek bir ağızdan” söylem geliştirme isteğidir. Sembolik anlatının pratikteki görünümü de von der Leyen’in, üye ülkeler adına belli politika alanlarında egemenliklerini devrettiği Avrupa Komisyonu Başkanı olarak, son dönemde Çin’e yönelik fazla kapasite sorunsalı, dış ticaret açığı, Çin’den elektrikli araç ithalatına yönelik anti-sübvansiyon soruşturmaları gibi ekonomik ve ticari endişe kaynaklarını masaya yatırmasıdır. Bunun yanı sıra Macron’un son dönemde ABD tarafından da öne sürülen Çin’in Rusya’ya askeri teçhizata altyapı oluşturacak elektronikleri sağladığına yönelik iddiaları dile getirmesi, Transatlantik birlikten de kopma yaşanmadığı olarak okunabilir.
Ekonomik güvenliğin artan ağırlığını ortaya koyan gündem maddelerinin yanı sıra Ukrayna ve Ortadoğu’daki kritik konularda fikri müzakerelerin gerçekleştirilmiş olması, son dönemde gerek Rusya-Ukrayna gerek İsrail-Filistin krizlerinde Batıdan Çin’e krizleri önlemeye yönelik girişimlere yönelik taleplerle değerlendirildiğinde, Çin’in uluslararası sistemde daha aktif bir aktörlüğe yönelmiş olduğuna işaret etmektedir.
Şi Cinping’in Avrupa turunun ikinci ayağı, NATO’nun Belgrad’daki Çin büyükelçiliğini bombalamasının 25. yılına denk gelmesiyle sembolik bir çerçevelenme kazanan Sırbistan ziyareti olmuştur. Fransa’nın farklı denklemleri gözeten dış politika anlayışına kıyasla Çin’e karşı daha az faktörü hesaplamak durumunda olan Sırbistan için bu gezinin önemli bir siyasi çıktısı, henüz aday ülke konumunda bulunan bir Avrupa ülkesi olarak Çin ile “Ortak Geleceğe Sahip Küresel Topluluk” vizyonunda imzadaş olmasıdır.
Öte yandan, 2016’da Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri arasında, Çin ile ilk “Kapsamlı Stratejik Ortaklık” kuran Sırbistan arasındaki 2023’te imzalanan serbest ticaret anlaşmasının 1 Temmuz 2024 tarihinde yürürlüğe gireceği duyurulmuştur. Ziyarette ayrıca 28 farklı iş birliği anlaşması tesis edilmiş ve halihazırda Sırbistan’ın en büyük bakır madeninin ve çelik fabrikasının Çinli şirketler tarafından işletilmesine ek olarak yeni altyapı projeleri taahhüdü verilmiştir.
Cinping’in 8-10 Mayıs 2024 tarihlerinde gerçekleştirdiği Macaristan ziyareti ise karşılıklı diplomatik temasların kurulmasının 75. yılına denk gelmektedir. Bu bağlamda Çin ve Macaristan’ın tam da Avrupa gününe denk gelen 9 Mayıs 2024 tarihinde ortak yayımladıkları belgede, 2017’de tesis edilen “Stratejik Ortaklığın”, “Her Koşulda Kapsamlı Stratejik Ortaklık” düzeyine çıkarılmasının kararlaştırıldığı belirtilmiştir. Çin’in uluslararası ilişkiler tasnifinde Rusya ve Pakistan için zikrettiği bu en üst ortaklık tanımının Macaristan için kullanılacak olması, kuşkusuz Macaristan’ın AB düzeyinde normatif ve siyasi anlaşmazlıklara rağmen görece “stratejik otonomluğuna” da işaret etmektedir.
Siyasi ve sembolik okumaların yanı sıra, Çin’in Avrupa’daki en büyük yatırım rotalarından olan Macaristan ile Çin ilişkilerinde dikkatleri çeken bir nokta da Çin’in Macaristan’daki farklı projelere 2023 verileriyle kümülatif olarak yaklaşık 16 milyar avro yatırım yaparak ülkenin en büyük yabancı yatırımcısı konumunda olmasıdır. Macaristan ziyaretinde, Çin tarafından finanse edilen büyük sanayi projelerinin artan sayısına ek olarak yaklaşık 2,1 milyar dolarlık 18 anlaşma ile altyapı, tedarik zinciri ve nükleer enerji projesi duyurulmuştur.
Tarihsel ve Sembolik Zamanlama
Avrupa Birliği-Çin ilişkileri, diplomatik temasların tesis edildiği 1975’ten bu yana belli dengeler üzerinde ilerlemektedir. AB’nin küresel sistemde ekonomik bir birlikten siyasi birliğe evirilme çabası ile Çin’in uluslararası sistem ile etkileşiminin artması söz konusu dengeleri yeni şartlara göre uyarlamayı gerektirmektedir.
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in 5-10 Mayıs 2024 tarihlerinde gerçekleştirdiği Avrupa seyahati de son derece karmaşık bir konjonktürde; ekonomik güvenlik, Transatlantik ilişkileri ve üye devletler-AB düzeyi dengesi gibi temalarla şekillenmiştir.
Ziyaret, Çin ve Avrupa arasındaki dengelerin, jeoekonomik ağırlık noktasının oldukça yoğunlaştığı bir rotada ilerlediğini gözler önüne sermektedir. Bu bağlamda, karşılıklı ticaret hacminin günde 2.3 milyar avro olduğu tahmin edilen dünyanın en büyük ikinci ve üçüncü ekonomilerinin ticari ve ekonomik anlaşmazlık noktalarının çözümü şüphesiz iki taraf için zorlayıcı bir sürece davetiye çıkarmaktadır. 2023 verileriyle 181 ülkenin 150’si ile yaklaşık 900 milyar ABD doları ticaret fazlası olan Çin ile ilişkileri AB lehinde dengelemek oldukça zor gözükmektedir.
Ziyaretin zamanlaması, tarihsel ve sembolik göndermelerin yanı sıra Avrupa Parlamento seçimlerinin Haziran 2024’te gerçekleşecek olması gibi pragmatik bir refleksle de gözetilmiş görünmektedir. 2020’de AB ve Çin arasında Kapsamlı Yatırım Anlaşması müzakerelerinin sonuçlanmasına rağmen Avrupa Parlamentosu tarafından askıya alınması örneğinde olduğu gibi Parlamento’nun AB ticari ilişkilerindeki rolü dikkate alınmış gözükmektedir.
Seçilen Avrupa ülkeleri ile Çin’in ekonomik ve siyasi ilişkilerinin birbirinden farklılık göstermesi, dahası AB içindeki konumlarının ve ABD ile olan etkileşimlerinin çeşitliliği AB-Çin denkleminin jeostratejik içeriğine işaret etmektedir. Cinping’in Avrupa turunun hemen sonrasında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Çin ziyareti ve ABD’nin Çin’den ithal edilen elektrikli araçlara uyguladığı yüksek tarifeler gibi AB ve Çin arasında tartışılan kritik konu başlıklarının farklı aktörlerle etkileşimi de ikili ilişkilerin dinamiklerinde belirleyici etkiye sahiptir.