Kriter > Siyaset |

Ey Genç, Ölmeyi Bileceksin, Milletvekili Olmayı Değil!


Türkiye’nin gündemini uzunca bir süredir Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi üzerine yapılan tartışmalar şekillendiriyor.

Ey Genç Ölmeyi Bileceksin Milletvekili Olmayı Değil

Türkiye’nin gündemini uzunca bir süredir Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi üzerine yapılan tartışmalar şekillendiriyor. Yeni hükümet sisteminin halk oylamasına sunulacağı 16 Nisan 2017’ye kadar bu tartışmaların hararetini artırarak devam etmesi bekleniyor. Sistem değişimini onaylayanlar ile karşı çıkanların kamuoyunu etkilemeye çalışmaları böylesi bir vasatta son derece normal karşılanabilir.

Ne var ki içinden geçtiğimiz süreç, kamuoyunu etkilemek adına girişilen eylemlerin ve ortaya konan söylemlerin bir kısmını ciddi şekilde sorgulama zorunluluğu doğuruyor. Değiştirilmesi beklenen maddeler halkın dikkatine sunulmuş vaziyetteyken, yazılı metni neredeyse inkar eden, onları olmadıkları şekilde yeniden inşa eden ve “üretilmiş hakikat”le kamuoyunu yönlendirmeye talip olan bir tarza şahitlik ediyoruz. Bahsi geçen üretilmiş hakikatin yüksek profilli siyasiler ve liderler tarafından büyük bir medya desteğiyle dile getiriliyor oluşunun kamuoyunda belli bir karşılık bulduğunu da söylemek gerekir. Öyle ya kim bir diktatörlükte yaşamak ister ki?

Yalanın bu kadar büyük çapta ve kitlesel olarak söylenmesine ilişkin hiçbir içgüdüsel hazırlığımız yok. Sağduyunun kulaklarımıza fısıldadığı “koca koca adamların/kadınların milletin gözünün içine baka baka yalan söyleyecek halleri yok herhalde” cümlesini her birimiz işitiyoruz. Bu nedenle çok azımızın aklına referanduma gidecek maddeleri kendi gözlerimizle görmek, kendi zihnimizle tartmak geliyor. Böylece gerçeğin çok ama çok uzağına düşen birtakım retorikler hakikatin kendisinden daha fazla gündemimizi işgal ediyor.

Gençlere Seçilme Hakkı

Bu duruma verilebilecek örneklerden birini “18 yaşını doldurmuş ve seçme hakkı bulunan vatandaşlara verilen seçilme hakkı” konusu oluşturuyor. Referandumda “hayır” denmesini isteyen kesimler 18 yaş meselesine evlere şenlik argümanlarla karşı çıkıyor. “Onlar 18 yaşı kendi çocukları için istiyorlar. Herhalde çiftçinin, esnafın, işçinin çocuğu milletvekili olmayacak” argümanını, bebek yaştaki torununu değişen sigorta kanunundan etkilenmesin diye sigortalatan bir ana muhalefet liderinin ağzından duyabiliyoruz mesela. Yahut o yaştaki gençlerin aklının bir karış havada olduğu, kişiliklerinin yerleşmediği, kapasitelerinin yetmeyeceği ve bu nedenlerle milletvekili sorumluluğunu taşıyamayacakları türünden birbirinden ilginç iddialar arka arkaya sıralanıyor. Halihazırda seçme hakkına sahip 18 yaşındaki insanların seçilme hakkına itiraz olarak bu argümanların kullanılması, “Seçilme hakkı neden seçme hakkından daha değerli olsun ki?” sorusunu akla getiriyor. Bu itirazı anlamak için gençliğin siyasetle ilişkisi ve bu ülkenin yönetiminde söz sahibi olma ehliyetlerinin olup olmadığına dair bir analiz ihtiyacı ortaya çıkıyor.

Gençlerin Siyasetle İmtihanı

Türkiye’de gençlik üzerine konuşanlar uzun yıllar boyunca gençliğin siyasete ve memleketin gidişatına ilgisiz olduğu argümanını dillendirip durmuşlardır. Özellikle 1980 Darbesi’nden sonra yetişen kuşakların siyasetle abilerinin/ ablalarının ilgilendiği şekilde ilgilenmiyor oluşları bu söylemin kurgulanışında merkezi rolde olmuştur. 1980 öncesinde pek çok gencin zihnindeki siyaset algılayışının ne kadar sorunlu olduğu, sol-sağ çatışmasının gençliğe ne tür bedeller ödettiği neredeyse hiç dikkate alınmadan beylik bir cümle haline gelmiştir: Gençler apolitiktir!

Oysa söz konusu apolitik görüntünün sebeplerinden biri Türkiye’de pek çok ailenin tarihinde kayıtlı acı sahnelerden damıtılmış bir tecrübedir. 1980 sonrasında pek çok aile çocuklarını sahibi olmadıkları kavgalarda harcanmasınlar diye işkence altında ölmüş, kaybolmuş ya da faili meçhule kurban gitmiş büyüklerini hatırlatarak büyütmüştür. Bu refleks bazen can sıkıcı düzeyde yüzeysel bireyler yetiştirmiş olsa da genel olarak 1980 sonrasını takip eden neslin en belirgin özelliği kolayca gaza getirilebilen bir nesil olmayışıdır.

Gençliğe Biçilen Deli Gömleği

Oysa Türkiye gibi ülkelerde gençliğe biçilen belli bir rol vardır. Bu rol gelişmiş ülkelerdeki gibi gençliğin bir enerji ve zenginlik olarak değil istikrarsızlık yaratmak için bir cephanelik olarak görülmesidir. Hiçbir kıymet-i harbiyesi olmayan bir savaş yığınağıdır gençler. Herhangi bir politik tasarımı hayata geçirmek üzere “uygun şartların yaratılması” için gençlerin hayatları birer teferruattan ibarettir. Bu nedenle gençliğin manipüle edilebilir, kışkırtılabilir ve baştan çıkarılabilir olması çok önemlidir. Buna göre gençler ancak kışkırtılabildikleri ve sahibi bulunmadıkları kavgalarda harcanabilir olduklarında birer politik figür ve saygın varlık olarak kabul edilebilir. En büyük ideali dünyada kendine bir yer edinmek ve saygı görmek olan genç için ne büyük bir payedir bu.

Uzun yıllar gençliği apolitik olmakla suçlayan kesimlerin Gezi Parkı Şiddet Eylemleri ile birlikte gençliğe bir kez daha bu payeyi vermekten çekinmediği görülmüştür. “Gençlik hiç de apolitik değilmiş canım, bravo gençlere” denilerek sırtı sıvazlanan gençler sebebini bilmedikleri bir kavgada yeniden cepheye sürülmüşlerdir. Politik bir tasarımın hayata geçirilmesi için onlar ayaklanacak, belki canlarını verecek, sonra da birileri onların adına parti kuracak, milletvekili olacak ve rahat koltuklarda siyaset yapacaktır. Hayatları hapiste yahut mezarda son bulduktan sonra toplumun önüne takip edilecek birer kahraman olarak konulabilecek, canları ve kanları üzerinden siyaset yapılabilecektir. Henüz gencecik, hayatının baharında olmalarının anlamı yoktur. Elbette ki canları onlar verecektir. Ölmesini, hayatını heba etmesini bilmelidir gençler ama ciddi işleri büyüklerine bırakmalıdır. Milletvekili olup Meclise girecek halleri yoktur!

Son satırlarda anlatılanların aslında ikiyüzlülük olduğunu düşündüyseniz 16 Nisan referandumunda 18 yaşına gelmiş ve artık yasalar, devlet ve toplum nazarında yetişkin kabul edilen, suç işlediklerinde 50 yaşındakilerle aynı cezayı alan, devlete kastetmek için girişilen hain bir darbe teşebbüsüne dur demek için gerektiğinde kahramanca ölmesini bilen gençlerden milletvekilliği gibi bir makamı esirgemenin, onlara karşı böylesine kibirli ve kıymet bilmez bir edanın ne kadar acınası bir tavır olduğunu anlamışsınızdır.

Gençler bu ülkenin gerçek değeridir. Geleceği onlar şekillendirecektir. Gençleri dağa götüren, ellerine silah veren, yeri geldiğinde sokağa davet eden, yeri geldiğinde birer oy deposu olarak gören zihniyetle en güzel mücadeleyi gençler yine kendileri verebilir. Onlara bu yetkiyi çok görenlerin genel olarak “millet”i de yönetme ehliyetine sahip görmediğini, halkı “bidon kafalı”, “göbeğini kaşıyan adam” gibi yaftalarla aşağıladığını akıldan çıkarmamak gereklidir.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası