Bir iş ya da düşüncede yeterince taraftar toplayamamak kendini eksik ya da zayıf hissetmek açısından ürkütücüdür. Tersi rahatlatıcı, güven vericidir. Düşünce ya da eylemin sonucunun geniş kesimler tarafından paylaşılıyor olması, doğru yolda bulunulduğu intibasından dolayı, haklılık duygusunu desteklediği yönünde bir güç verir. Ortak aklın insan ve toplumlar üzerindeki etkisi böyle bir şeydir. Paylaşılan, ortak aklın ürünü olduğuna inanılan her sonuç toplumsal huzur ve milli birliğin de temelini oluşturur.
Ortak duyguyu biçimlendiren ortak akıl (tersi de mümkün olabilir) bunu doğru yönlendirebilecek liderle coşkuda doruk noktasına ulaşır. Bu coşkunun göğüs geremeyeceği ve aşamayacağı engel yoktur. Bu yüzden ortak duygu ve ortak eğilimi oluşturmayı amaçlayan siyaset, geniş kesimler üzerinde duygu ve eğilim ortaklığı oluşturamadığında başka odaklardan güç devşirmeye yönelir.
Ortak akıl ya da ortak duygu yalın, yerine göre basit ama sağlamdır. Bunu anlayabilen hatta yönlendirme potansiyeline sahip olabilen lider, toplum tarafından şaşmaz bir ittifakla tespit edilir ve sahiplenilir. Bu tespit ve sahiplenmeden sonra lider artık siyasi bir kimlik, usta ve akıllı bir yönetici olmaktan çıkar; kendisine inanan kalabalıkların umutla bağlandığı, bütün duyguların ve eğilimlerin özeti haline dönüşür. Bundan sonra da o liderin söyledikleri ve yaptıkları toplumun söylemek istedikleri ve yapmak istedikleri şeklinde kabul edilir. Kalabalıklar kendilerini lideriyle ifade etmeye ve coşturmaya başlar. “Sen yürü, biz arkandan geliriz” tarzında ifade edilebilecek bu lider sahiplenişi aynı zamanda kalabalıkların kendi duygularını açığa vurma şekli olarak değerlendirilebilir.
İkna uzun vadeli psikolojik bir süreçtir. İknanın akli olmaktan öte psikolojik bir süreç olması kamuoyu oluşturmayı belirleyen önemli ipuçlarından biri olarak görülebilir. Lideriyle kendini özdeşleştiren, dahası liderini kendisinin özeti kabul eden kalabalıkları bir konuda ikna etmeye çalışmak zihin bulandırmak ve onları güvensizliğe itmekten başka işe yaramaz. Kalabalıklar liderlerini kendilerinin özeti gördüklerinden dolayı ondan neşet edecek davranışları kendilerindenmiş gibi kabul etmeye hazırdır. Kalabalıkların sorgulamaya başlaması ise liderlerinin kendilerini temsilde bir sorun oluştuğu anlamına gelir. Liderin ikna çabası doğal olarak sorgulamayı çağrıştıracağından kalabalıklar açısından moral bozucu ve güvensizliğin filizleneceği bir durum oluşturur.
O halde lider inandığını kalabalıklara doğrudan söylemelidir. Çünkü bu, “Ben böyle istediğim için değil siz böyle inandığınız için böyledir” demektir. Muhatabın her türlü illüzyonla çelinebilecek bir akıl değil inanan ve kanaat sahibi bir gönül olduğu kamuoyu oluşturma çalışmalarında unutulmamalıdır. İnandırmanız kaçınılmazdır. “Onlar şöyle diyorlar ama aslı o değildir” diyerek kalabalıkları muhakeme yoluyla ikna etmeye çalışmak hem yanlış olanı bizzat duyurmak hem de potansiyel tereddütleri uyandırmak anlamına gelir. “Sen söyle, sen zaten bizi söylüyorsun, biz seni kendimiz bilip inanıyoruz.” Kalabalıklar ve lideri arasındaki ilişkiyi özetleyen ruh hali budur. Hep birlikte inandığımız şey üzerinde güçlüyüz.