Kriter > Siyaset |

İYİ Parti'nin Küresel Açılımı/Açmazı


Meral Akşener, Türk milliyetçiliğindeki Kürtçü siyasete mesafeden vazgeçerek aslında küresel kozmopolitizmle barışmıştır. Nasıl antisemitik olmadığını ısrarla ilan eden Marine Le Pen, antiislamist olmasının küresel kozmopolitizmle ilişkisine zarar vermediğini fark etmişse, Akşener de Kürtçü siyasetle barışırken Suriyeli sığınmacıları ötekileştirmekte beis görmemektedir.

İYİ Parti'nin Küresel Açılımı Açmazı
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener (Evrim Kaya/AA)

Milliyetçilik, liberalizm, muhafazakarlık ve sosyalizmin yanında en genç ideolojidir. Türk milliyetçiliği de İttihat ve Terakki’ye uzanan siyasal bir geçmişe sahiptir. Her ne kadar düşünce hayatında Gökalp bağlamında kültürel, Akçura bağlamında Turancı bir milliyetçilik oluşmuş olsa da siyasal milliyetçilik, sol batıcı milliyetçilik ve sağ muhafazakar milliyetçilik olarak ayrılmıştır. Sol batıcı milliyetçiliği Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), sağ muhafazakar milliyetçiliği ise Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) temsil etmiştir.

MHP, altmışlı yılların sonunda muhafazakar Anadolu’nun milliyetçi hasletlerine karşılık gelen devletçi bir milliyetçilik oluşturmuştu. Nitekim MHP’ye sonradan eklemlenen sokaktan gelenler, Yazıcıoğlu ile birlikte doksanların başında ayrıldılar. Zira kurulduğundan beri partide devletçi üst sınıfla, Anadolu ahalisi arasında her daim bir mesafe olmuştu. Büyük Birlik Partisi (BBP), bu mesafenin kapandığı bir siyasal hareket olarak öne çıkmıştı. Aldığı oydan daha geniş bir taban tarafından da desteklendi. Bahçeli ile birlikte MHP, devletçi olma niteliğini koruyarak kentlileşti. “Bıyıksız milliyetçilik”, 1999 seçimlerindeki performansını sürdürülebilir kılsaydı neredeyse merkez sağın yerini alacaktı.

2001 ekonomik krizi, 28 Şubat’ın bütün izlerini silerken Bahçeli’nin kentli/devletçi MHP’si de toplum tarafından barajın altında bırakıldı. 2007 seçimlerinde yeniden geri gelen ve sivil politik sistemin ayakta kalmasından yana tavır koyan MHP, küresel kozmopolitizmle hiç barışmadı. 2008 ekonomik krizi, kapitalizmin ayarlarını bozup milli devletler öne çıkmaya başlayınca, MHP de yeniden anlam kazandı. MHP içindeki son kopmayı besleyen de, partinin komplolara rağmen küresel kozmopolitizme teslim olmamasıydı.

 

Marine Le Pen Benzerliği

İYİ Parti’yi (İP) ve yeni bir lider profili olarak Meral Akşener’i ortaya çıkaran sorun, küresel kozmopolitizmle parti arasındaki mesafedir. Partinin önemli isimleri küresel güçlerle barışık, yeni bir konseptin kendilerini iktidara taşıyacağını düşünmüştür. Akşener, Bahçeli’nin MHP’sinin kentli kimliği ile barışık ama devletçi kimliğini ayak bağı olarak gören kesimlerin desteğini kazanmıştır. Parti içindeki liderlik mücadelesini kaybeden Akşener, gerek Bahçeli ile gerekse MHP örgütü ile sorunlu olanları da yanına katarak İYİ Parti’yi kurmuştur.

Akşener’in İP’i artık Jean-Marie Le Pen’in Ulusal Cephe’sinin yerine kızı Marine Le Pen’in geçmesine benzer bir yeni kimlik inşa etmiştir. Marine Le Pen, babası gibi antisemitik olmadığını ifade ederken aslında küresel kozmopolitizmle kavgadan vazgeçmişti. Akşener de Türk milliyetçiliğindeki Kürtçü siyasete mesafeden vazgeçerek aslında küresel kozmopolitizmle barışmıştır. Nasıl antisemitik olmadığını ısrarla ilan eden Marine Le Pen, antiislamist olmasının küresel kozmopolitizmle ilişkisine zarar vermediğini fark etmişse, Akşener de Kürtçü siyasetle barışırken Suriyeli sığınmacıları ötekileştirmekte beis görmemektedir. Fakat partinin tavanındaki bu tür hareketlilikler, tabana yansımamaktadır.

Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener (Metin Girgin/AA) 

 

Parti İçinde Gerilim Artıyor

Parti tabanı olan bitene halen anlam veremediğinden parti içi gerilim artmaktadır. Son zamanlarda Akşener’in söylemlerine alay ve ironi olarak yansıyan saldırgan tavırlar, parti içindeki gerilimden kaynaklanmaktadır. Yüksek tonlamayla Cumhur İttifakı’na yöneltilmiş gibi görünen, her daim direnen lider profilinin asıl muhatabı parti tabanıdır. Halkların Demokratik Partisi (HDP) ile CHP şemsiyesi altında buluşmakta bir beis görmeyen parti yönetimi sorgulandıkça ve taban tarafından hizaya davet edildikçe, Akşener’in sinirleri de gerilmektedir. Gerilimden çıkışın yolu ise parti tabanı tarafından bir türlü hazmedilemeyen küresel kozmopolitizme mesafe koymaktan geçiyor. Buna karşın liberal ve sosyal demokrat danışman ve entelektüeller, Marine Le Pen çizgisinin toplumsal karşılığı konusunda Akşener’i ikna etmiş gibi görülüyor.

Gerçekten de İP tabanına bakıldığında neredeyse CHP’den daha fazla seküler ve başörtüsü düşmanı tabanla karşılaşılmaktadır. MHP tabanına göre daha eğitimli olan İP tabanı genelde kentlidir. İP tabanında kendini muhafazakar görenler kadar Kemalist seküler olarak görenler bulunmaktadır. Dahası kendini liberal ya da sosyal demokrat görenler de azımsanmayacak kadar yekun tutmaktadır. Bu nedenle birbiriyle her zaman uzlaşmayan bu kesimleri aynı anda teskin etmek giderek zorlaşmaktadır. Partinin çizgisini kendine göre yorumlayan partililerden bir kısmı çoktan partiyi terk etmiş, geride kalan ve küresel kozmopolitizmi hazmetmekte zorlanan partililer de sırayı beklemektedir. Şimdilik partide kalanları teskin eden husus liderdeki söylem berraklığı değil belediyelerden elde edilen politik kazanımlardır. Ancak sıradan partililerin bir kısmı için henüz sabır sınırları aşılmamıştır. Zira Kürtçü siyasetle gizli ittifak halen itiraf edilmiş değildir.

 

Vicdan ve Strateji Sandıkları

İP için itirafa gerek kalmadan aynı zamanda küresel kozmopolitizmden de sapmadan gidilecek halen bir yol vardır. Bu yol da partinin kendi ittifakını Kürtçü siyasete kayıtsız kalarak oluşturmasıdır. Fakat böylesi bir yol, muhalefeti mecliste güçlendirme ihtimalini barındırırken, Cumhurbaşkanlığını Erdoğan’a hediye etmek anlamını taşımaktadır. Türk siyaseti, milletin önüne aynı anda konulan iki sandığın anlamını halen kavramış değil. Biri strateji diğeri vicdan sandığı olan seçim sandıklarından vicdan ağırlıklı olan meclisi, strateji ve akıl ağırlıklı olan ise Cumhurbaşkanlığını beslemektedir. Muhalefetin bölünmesi Akşener’i içine düştüğü mengeneden kurtaracak ama meclis sandığında vicdanını rahatlatacak seçmeni akıl sandığında başka bir seçime savurabilecektir.

Akşener için Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) ya da Gelecek Partisi’nin (GP) tutumu da sıkıntı meydana getiriyor. Zira sağ siyasette doğal müttefikleri sayılabilecek bu tür partilerin CHP’nin HDP ile iş birliğinden o kadar da etkilenmediği ortadadır. Bir anlamda yersiz yurtsuzlaşan merkez sağ siyasetin tonlarına açık olan İP için özellikle DEVA ciddi bir rakip olmaya başlamaktadır. Küresel kozmopolitizme eklemlenme hususunda Akşener’den daha istekli olan DEVA, Kürtçü siyasete dair bir yumurta küfesi de taşımamaktadır. Akşener ise üzerinde yükseldiği tabanın en azından yarısını teşkil eden milliyetçileri kırmadan hareket etmek zorundadır. Bu nedenle Akşener, HDP kapatma davası gibi konularda sessiz kalıyor. Sessizlik bir siyasi taktik olarak fırtına geçene kadar etkilidir, fırtına sonrası sessizlik ise kuvvetli yağışlara gebedir. Bu arada Akşener, sessizliğini hırçın bir söylemle gizlemeye çalışırken, eski defterleri açmakta ve neredeyse siyasete başladığının ilk günlerine uzanan bir “kadın mağduriyeti” oluşturmaktadır.

 

Mağdurelik Siyaseti

Türk siyaseti Çiller ile birlikte kadın siyasetçilere alışkın. Ancak Çiller, koltuğa oturtulmuş bir lider olmasına rağmen göstermeye çalıştığı eril performansla kendini ispatlamaya çalışmıştı. Ne 28 Şubat’ta başbakan yapılmadığında ne de 2002 seçimlerinde kıl payı baraj altında kaldığında mağduriyet siyaseti yapmamış, sorumluluğu üzerine alarak istifa etmişti. Akşener ise her ne kadar Çiller’in ortada bıraktığı taşralı merkez sağ tabanı hedefleyerek siyaset yapsa da siyaset biçimi “mağduriyetten” beslenmektedir. Ona göre MHP’de “hak ettiği” genel başkanlığı elinden alınan Akşener, eril siyaset dünyasının bir “kadın” mağduresidir. Türk siyasetinde kadınsılık üzerinden oluşturulan söylemlere karşı bir söylem halen oluşturabilmiş değildir. Bu nedenle üzerine gidildikçe büyüyen ve güçlenen mağduriyet diline karşı Cumhur İttifakı bileşenleri halen “ataerkil” tuzaklara düşmektedir.

İmamoğlu'nun Tweeti

Akşener’in Ağıt Üzerine Kurduğu Yas Dili

Alman siyasetine Merkel’i kazandıran, Schröder’in 2005 seçimleri öncesindeki bir TV tartışmasında rakibini küçümsemesi ve Merkel’in neredeyse ağlayacak hale gelmesi olmuştu. Ataerkil siyasete alışkın Almanlar için inanılmaz bir tepkiydi. Akşener, Alman Hristiyan Demokratları (CDU) kadar merkezi bir partinin genel başkanı olmadığı için mağduriyet söyleminin kitleselleşmesi daha zordur. Fakat grup toplantılarına özgü kılınmış mağduriyet söylemleri ve tonu yükseltilmiş beddua seansları bir nevi Anadolu ağıtları kıvamını yakalamaktadır. Akşener’in acı ve ağıt üzerinden kurduğu yas dili İP için kimlik kurucu bir unsurdur. Akşener’in ağıtları, partisinin ötekilerini işaret etmektedir.

Kurucu dışarısını ağıtlarıyla imleyen Akşener, görünürdeki eril tavrına rağmen dolayımsal bir siyaseti tercih etmektedir. Genel başkanlığını parti içindeki birbirleriyle uzlaşamaz güçlü hiziplere borçlu olduğunun farkındadır. Bu nedenle hiziplerin kavgalarını sona erdirmek için kendi iktidarını ortaya koymamaktadır. Zira bizatihi parti içi kavgalar, Akşener’i vazgeçilmez kılmaktadır. Öyle ki seçim sonrasında taktiksel olarak istifa ettiğinde bile hiziplerin genel başkanlık için kendisine ısrarcı olacağının farkındadır. Nitekim yenilen hiziplerin partiden ayrılışı sonrasında bile kapıları sıkıca kapatmamaktadır. Merkez sağ siyasete Demirel’in yerleştirdiği bir üslupla, parti içi farklılıkların her birini ayrı ayrı temsil etmeye çalışmaktadır. Muhafazakar milliyetçi elitlerin frenlerine saygı gösterirken, Kemalist aydınlanmacı elitlerin söylemlerini de kabullenmektedir.

 

Akşener Koltuğunu Hizipler Savaşına Borçlu!

Akşener, kendi partisinin elitleri arasındaki kavgayı tarihsel İttihat ve Terakki çizgisinin sağ kanadını oluşturan milliyetçi muhafazakar elitlerle sol kanadını oluşturan Kemalist aydınlanmacı elitleri birleştirerek sona erdirebilir. Hatta elitler arasındaki bu tür bir uzlaşı CHP’den kopan ve muhtemelen politik varlıkları güçlenemeyecek olan “İnce çizgisi” için de çekici olabilir. Fakat elitler arasındaki uzlaşı, hizipler arasında bir uzlaşıya dönüşürse, Akşener’in güçsüz/melez liderliğine dayalı koltuğunu da tehlikeye atacaktır. İP’i büyütmek için elitler arası bir uzlaşı gerekmekteyken, Akşener koltuğunu hizipler arası savaşa borçludur. Dahası partinin sosyolojik tabanının genişlemesi için bir taraftan muhafazakar seçmeninin küresel kozmopolitizme öfkesini diri tutmak diğer taraftan da küresel politikalarla uzlaşık olmak zorundadır. Yani Batıya rağmen Batıcı bir politika meydana getirmek mecburiyetindedir; yani hem terörü lanetlemek hem de teröre mesafe koymayanlarla aynı masayı paylaşmak zorundadır. Bu nedenle bir taraftan adeta kendi seçmeninin aklıyla alay ederken, diğer taraftan da Cumhur İttifakı’na yönelen alay ve ağıtlarla puslu bir hava doğurulmaktadır. Ama seçmenin asıl olarak aklını çelen muhtemelen partinin yerel seçimlerde elde ettiği politik kazançlar ve partililerin gelecekteki seçimlerde kazançlarının devam edeceğine dair inançlarının kırılmamış olmasıdır.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası