Kriter > Dış Politika |

Kıbrıs’ta Çözüme Dair Müzakerelerin Mevcut Durumu


Türkiye’nin ve KKTC’nin iki devletli çözüm yaklaşımı bağlamında bir müzakere sürecinin yakın zamanda başlamasının pek de mümkün olmadığı söylenebilir. Gerçekten de Kıbrıs sorununun geçmişi, yaşanan sürtüşmeler hatta çatışmalar ve geçmişin acı tecrübeleri, iki devletli çözümün federal bir yönetime göre avantajları olacağını hatta neredeyse kaçınılmaz olduğunu göstermektedir.

Kıbrıs ta Çözüme Dair Müzakerelerin Mevcut Durumu
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar

Kıbrıs sorununun çözümüne dair Ada’nın Türk ve Rum toplumları arasında 28 Haziran-7 Temmuz 2017 tarihleri arasında İsviçre’nin Crans-Montana kasabasında yüz yüze yapılan ve uzlaşmazlıkla sonuçlanan görüşmelerden bu yana yeni bir müzakere süreci başlatılamadı. Bu süreçte, federasyon temelli bir çözüme karşı olduğunu beyan eden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı adayı Ersin Tatar, Ekim 2020’de KKTC Cumhurbaşkanı seçilmiş, Eylül 2021’de, New York'ta BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ve Rum Kesimi lideri Anastasiades ile yaptığı görüşme sonrasında, “KKTC’nin egemen eşitliği ve uluslararası statüsü” dikkate alınmadıkça Kıbrıs’ın geleceğine ilişkin görüşmelerin başlamayacağını beyan etmiştir.

Müzakerelerin yeniden başlamasına ilişkin sürekli zemin yoklayan BM Genel Sekreteri Guterres, 5 Ocak 2024 tarihinde Kolombiya eski Dışişleri Bakanı Maria Angela Holguin Cuellar’ı 6 aylığına Kıbrıs özel temsilcisi olarak atayarak, görüşmelerin yeniden başlamasına dair resmi bir zemin yoklama süreci başlatmış oldu. Sürenin dolmasından kısa bir süre önce temsilcinin görev süresinin 3 ay daha uzatıldığı duyuruldu.[1] Özel temsilcinin süresinin dolmasına yakın bir süre kala, sürecin nasıl gittiğinin ele alınması önem arz etmektedir.

 

Kıbrıs Sorununun ve Müzakerelerin Kısa Tarihi

Lozan Barış Antlaşması’nın 24 Temmuz 1923’te imzalanmasıyla, İngiltere’nin, Kıbrıs üzerindeki fiili egemenliği, 15. madde ile hukuki bir dayanağa kavuşmuştur denebilir. İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle birlikte, özellikle Kıbrıs Rum Toplumu içerisinde İngiltere’den ayrılma ve Yunanistan’la birleşme yönünde bir siyasi akıma güç kazandırılmıştır.

1954-55’te Yunanistan’ın Kıbrıs üzerindeki istemleri resmiyet kazandıkça ve İngiltere’nin de ada üzerindeki egemenliğinden vazgeçebileceği olasılığı yükseldikçe Türkiye, sorunla ilgilenmeye başlamış, özellikle de Kıbrıs Türk Toplumu’nun korunması ve diğer taleplerinin karşılanması üzerine odaklanmıştır. Türkiye o yıllarda Ada’nın gelecekteki statüsünün tartışılmaya başlanması ile Lozan Antlaşması’nın 15. ve 16. maddelerine dayanarak, gelecekteki statüsünün belirlenmesinde bir taraf olarak kabul edilmesi gerektiğini savunmaya başlamıştır.

Özellikle o yıllarda, uluslararası sistemdeki bölgesel olayların müttefikler arasındaki iş birliği ve dayanışma çabalarını önemli kılması, ABD ve NATO’nun baskılarıyla, Türkiye ve Yunanistan ikili müzakerelere başlamışlar ve iki devletin başbakanları arasında 5-11 Şubat 1959’da Zürih'te yapılan görüşmelerde bağımsız bir “Kıbrıs Cumhuriyeti” kurulmasına karar verilerek, bu bağımsız devlet içinde Kıbrıs Türk Toplumu’nun hürriyet ve yaşama haklarını garanti altına alan anayasa esasları ile diğer ilgili ilkeler tespit edilmiştir. Bu anlaşmalar, 19 Şubat 1959’da Londra’da, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere ile Kıbrıs Türk ve Rum toplumları temsilcileri tarafından imzalanmıştır.

Antlaşmalar neticesinde 1960’da, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasından kısa bir süre sonra, adada Rum toplumunun Türk toplumu üzerinde oluşturmaya başladığı baskılar ve anayasal haklardan yararlandırmama girişimleri, toplumlar arasında yeni gerginliklerin başlamasına neden olmuştur. 1963 ve 1964’te ise, adadaki toplumlar arası çatışmalar hızlanmış ve giderek Türk azınlığın yok edilmesi çabalarına dönüşmüştür.

1967’de Yunanistan’da askeri cuntanın iktidara gelmesiyle birlikte, Türkiye ve Yunanistan arasında Kıbrıs konusunda görüşmelere yeniden başlanmış, ancak bu görüşmeler başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

Yunanistan’daki askeri cuntanın desteği ile harekete geçen EOKA örgütü ve Haziran 1974’te Makarios yönetimine karşı gerçekleştirmiş oldukları bir darbe sonrasında Türkiye, Enosis’in gerçekleşmesini önlemek için garantör devletlerle yapmış olduğu bir dizi görüşmeden sonra, 20 Temmuz 1974’de Kıbrıs’a askeri müdahalede bulunmak durumunda kalmıştır.[2]

1974 sonrası Türk-Yunan ilişkilerinde Kıbrıs sorununa ilişkin olarak yapılan bütün görüşmeler sırasında Kıbrıs Türk Toplumu’nun temel yaklaşımı, iki toplumlu, iki kesimli, Türk ve Rum toplumunun eşit haklara sahip oldukları ve Türkiye’nin etkin garantisinin bulunduğu bir federasyonun kurulması yönünde olmuştur. Yunanistan ve Kıbrıs Rum toplumu ise görüşmeler sırasında Kıbrıs’ta Türklerin azınlık haklarının garanti altına alınmış olduğu bir üniter devletin kurulmasından yana politikalar izlemişlerdir.

30 Temmuz 1974 tarihli Cenevre Deklarasyonu’nda Kıbrıs’ta iki ayrı yönetimin bulunduğu ve anayasal meşruiyete dönüş için müzakerelere önem verilmesi gerektiği vurgulanmıştı.[3] 2 Ağustos 1975’te Viyana’da Denktaş ve Klerides arasında yapılan anlaşmayla BM gözetiminde nüfus mübadelesi gerçekleştirilmiş, 12 Şubat 1977’de Denktaş-Makarios arasında yapılan “Yüksek Düzeyde Antlaşma” (High Level Agreement) anlaşmasıyla iki toplumlu federal bir cumhuriyet kurulmasına karar verilmiş, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri 1984’te büyük bir değişikliğe giderek Kıbrıs sorununun çeşitli konularının tek tek değil bir bütün şeklinde çözümlenmesi için, Türk ve Rum yetkililerini Viyana’ya davet ederek Viyana Çalışma Noktaları (Working Points) belgelerini sunmuş, Çalışma Noktaları’ndan sonra Kıbrıs sorunu ayrılmaz bir bütün olarak ele alınmaya başlanmıştı.

Çözümün o dönem mümkün olamayacağının görülmesi ve Türk tarafının siyasi pozisyonun güçlendirilmesi maksadı ile Türk toplumu, 15 Kasım 1983’te, Kıbrıs Türk halkının “self-determinasyon” (kendi kaderini tayin etme) hakkına dayanarak ve siyasi eşitlik vurgulanarak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ilan edilmiştir. Bu yola gidilirken federasyon tezi muhafaza edilmiş ve Rum tarafına barış ve çözüm çağrısında bulunulmuştur.

1990’da BM Genel Sekreteri Butros Gali “Fikirler Dizisi” (Set of Ideas) isimli gayrı resmi çerçeve taslağını taraflara ileterek, bütünlük üzerinde anlaşma sağlanmadan müstakil konuların tartışılamayacağını ifade etmiş, 100 maddelik Fikirler Dizisi’nin 91. maddesini Türk tarafı kabul etmiş lakin Rum tarafı Fikirler Dizisi’ni hiçbir şekilde müzakere etmeyeceğini bildirmiştir.

Bu bağlamda BM çerçevesinde yürütülmekte olan görüşmelerden bir sonuç almanın henüz mümkün olmadığı o yıllarda, Kıbrıs Rum Yönetimi, Ada’nın geleceğini AB şemsiyesi altında görmeye yönelik bir politika izlemeye başlamıştır. 3 Temmuz 1990’da Kıbrıs Rum Yönetimi, AB Konseyi’ne başvuruda bulunarak tam üyelik isteğini dile getirmiş. 1997’de yapılan yüz yüze görüşmeler ve GKRY’nin AB üyeliği süreci, BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın Annan Planı diye bilinen “Kıbrıs Sorununa Kapsamlı Çözüm Temeli” başlıklı belgenin sunulmasıyla devam etmiştir.

Kasım 2002'de BM Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından taraflara gönderilen “Kıbrıs'ta Kapsamlı Çözüm Anlaşmasının Temeli” başlıklı metin üzeninde yürütülen görüşmeler sonucunda kabul edilen Annan Planı, Nisan 2004'te adanın kuzey ve güneyinde yapılan referandumlarda, Türk tarafından yüzde 64,91 oranında kabul oyu karşısında Rumların yüzde 75,38 ret oyu sonucunda reddedilmiş oldu. Rumların tutumu nedeni ile ortaya çıkan bu çözümsüzlük durumunda her şeye rağmen Kıbrıs, bir bütün olarak 1 Mayıs 2004’te AB’ye tam üye olarak kabul edilmiştir.

5 Eylül 2007’de KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, GKRY lideri Tasos Papadopulos ve BMGS özel temsilcisi Micheal Möller bir araya gelmiş, Talat’ın kapsamlı çözüm teklifleri Papadopulos tarafından reddedilmiş, bu görüşmenin ardından 16 Ekim günü Talat, BM Genel Sekreterine Papadopulos’a atıfta bulunarak Güven Arttırıcı Önlem Paketi sunmuş, Kasım 2016 İsviçre Mont Pelerin ve Ocak 2017 İsviçre Cenevre’de gerçekleşen BM, AB ve Garantör ülkelerin katıldığı görüşmelerde yine Rum tarafının masadan kalkmasıyla Kıbrıs sorununa dair müzakereler sonuçsuz kalmıştır.

 

Crans-Montana Görüşmeleri

En az 60 yıldır süren Kıbrıs sorunu çözüm sürecinin devamı niteliğinde olan Crans-Montana görüşmeleri, 28 Haziran 2017’de başlamıştı. Crans-Montana sürecine gelinmeden önce yukarıda kısaca değinilen birçok görüşme gerçekleştirilmişti.

Birleşmiş Milletler’in girişimi ile Kıbrıs sorununa bir çözüm bulmak maksadı ile Türk ve Rum taraflar 7 Kasım 2016 ve 7 Temmuz 2017 arasında İsviçre’nin çeşitli kentlerine dördü liderler seviyesinde olmak üzere beş kez biraraya geldiler. Sonuncu görüşme, 28 Haziran-7 Temmuz 2017 tarihleri arasında yaklaşık 10 gün buyunca İsviçre’de Crans-Montana’da yapıldı. Büyük umutlar bağlanan bu görüşmeler de bir çözüm üretemedi.

Görüşmelerin başarısız olmasının özellikle Rum tarafından kaynaklanan nedenleri mevcuttu.[4] Kıbrıs Rum Yönetimi, Kıbrıslı Türklerle eşitlik zemininde yetki paylaşımını reddettiler. Kıbrıs Rum tarafı kendisini Ada’nın tek sahibi, Kıbrıs Türk halkını ise azınlık olarak gören tutumunu devam ettirmiştir.[5] Ayrıca Rum Yönetimi görüşmeler sürecinde KKTC’yi Türkiye’nin garantörlüğünden koparıp, Türkiye’nin sağladığı güvenceden mahrum bırakmak istemekteydi. Dolayısı ile Crans-Montana görüşmelerinde taraflar garantör devletlerin askerlerinin adadaki mevcudiyetleri konusunda da uzlaşamadılar.

Daha görüşmeler esnasında Türk tarafını tahrik eden Rumlar masayı ilk terk eden taraf olmuştur. Tahrikler bağlamında Rum tarafı, BM’nin gizlilik kararı aldığı belgeler ve bilgiler ile ilgili Türkiye, İngiltere ve KKTC gizlilik kararına uyarken Rum yönetimi gizlilik kararına uymayarak basına sızdırmıştır.

Görüşmelerin sonuna gelindiğinde dönemin Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım’ın İsviçre’ye gitme hazırlıkları konuşulmuş lakin o dönem Yunanistan Başbakanı olan Aleksis Çipras’ın gitmeme kararı almasıyla Yıldırım görüşmeye gitmekten vazgeçmiştir. Kıbrıs sorununda federasyon hedefiyle kurulan son masa da böylece yıkılmış oldu.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, BM Genel Sekreteri ile görüştü
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Ankara'da Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri'nin Kıbrıs Şahsi Temsilcisi Maria Angela Holguin Cuellar'ı kabul etti. (Murat Gök / AA, 6 Mayıs 2024)

 

KKTC ve Türkiye’nin İki Devletli Çözüm Görüşü

Kıbrıs sorununun müzakere tarihine bakıldığında Ada’nın Türk halkı ve Türkiye esasen federasyon fikrini benimsemişti. O dönemin başbakanı İsmet İnönü 8 Eylül 1964’te TBMM’de “Muahede hükmü dahilinde taksim sözü ile değil, federasyon şekli ile münakaşaya başladık” şeklinde konuşmuştur.[6] 1974’te Bülent Ecevit coğrafi esaslara dayanan iki muhtar eyalet sistemini savunmuştur. Ancak sonuç vermeyen görüşmeler ve sahada gelişen olaylar ile beraber, Kıbrıs Türk lideri Rauf Denktaş’ın ayrılmaya yönelik politikalarıyla iki devletli çözümün temelleri atılmıştır denebilir. Sonraki yıllara Türk tarafının yaklaşımının sıklıkla “iki tarafın eşitliğini ve egemenliğini kabul eden ve birinin diğerine tahakkümünü önleyen bir anlaşma” üzerinden bir çözüm öngördüğü görülmektedir.[7] Hatta daha 1970’lerin sonlarına doğru özellikle Türkiye görüşlerini federasyondan ziyade daha esnek bağları bulunan iki kesimli bir konfederasyon fikrini savunmaya başlamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti ilk olarak 1997’de iki devletli çözümü “iki devletlilik temelinde konfederasyon tezi” olarak dünyaya duyurmuştur. İki devletli çözüm için Türkiye ve KKTC’nin önerileri[8] “iki tarafın eşit uluslararası statüsünün ve egemen eşitliğinin güvence altına alındığı” ve “mevcut iki devlet arasında iş birliğine dayalı bir ilişki kurulması” fikrini temel alan bir çözümü vurgulamıştır. Ayrıca “Herhangi bir anlaşma bağlamında, iki devlet karşılıklı olarak birbirini tanıyacak ve üç garantör devlet bunu destekleyecektir” görüşü savunulmuştur. Kıbrıs’ta federal bir çözümün yanı sıra iki devletli bir çözüm yakın zamanlara kadar müzakerelere konusu olmuş bir yaklaşım değildi.

Crans Montana’da Rumların tutumu ve sonuçta ortaya çıkan başarısızlık sonrasına Türk tarafı ve Türkiye, artık federasyon müzakerelerin bittiğini ve iki devletli çözümün görüşülmesinden başka seçenek kalmadığını ifade etmeye başlamışlardır.

Türkiye’nin ve KKTC’nin iki devletli çözüm fikrini özellikle 2020’den sonra sıklıkla dile getirmeye başladıklarını görüyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı resmi açıklamalarında “federasyon bitmiştir, iki devletli çözümden başka yol yoktur” görüşünü sıklıkla dile getirmiştir.[9] KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar da yaptığı beyanlarda Kıbrıs’ta federasyona dair müzakerelerin artık bittiğini vurgulamıştır.[10]

Ada’da Türk tarafının ve Türkiye’nin Kıbrıs’ta iki devletli çözümden tam olarak nasıl bir çözümü kastettiği, hangi unsurlar üzerinde müzakere edileceği, sonuçta birbirlerini tanıyan, siyasi egemenliklerine ve sınırlarına karşılıklı saygı duyan iki devletin hangi sınırlara sahip olacağı henüz tam olarak ortaya konmuş değildir. Ancak kesin olan şudur ki Türk tarafı ve Türkiye, Ada’da birbirlerinin sınırlarını ve siyasi bağımsızlığını tanıyan iki devlet olmasını öngörmektedir. Şüphesiz ki bu iki devletin uluslararası arenada da tanınması önem arz eder. O nedenle, iki devletli çözüm sürecinde başta İngiltere olmak üzere ilgili diğer devletlerin de destek vermesi önemlidir.

 

Kıbrıs’ta Çözüme Dair Mevcut Durum

Crans Monatna’da yaşanan hayal kırıklığı, özellikle Türkiye ve KKTC’nin Kıbrıslı Rumlar ile ortak bir devlet çözümünün müzakere edilmeyeceği görüşüne götürmüş ve bu gündemle artık müzakere edilmeyeceğine dair bir tutuma yol açmıştır. Öte yandan, Rum tarafının Türk tarafını federasyona dayalı çözüm üzerinde müzakere etmek için yeniden masaya çekmeye çalışma çabaları ise özellikle son dönemde hız kazanmıştır. Bu süreç içerisinde Rum tarafı ve özellikle yeni seçilen Rum lider Nikos Hristodulidis, AB üzerinde Türkiye’ye ve Türk tarafına baskı yaparak müzakerelere yeniden başlatma yolunu denemişse de bu onlar adına olumlu bir sonuç üretmemiştir.

AB bağlamında süreç bu iken, Kıbrıs’ta çözüm süreci görüşmelerinin yeniden başlamasına dair ara ara zemin yoklayan BM Genel Sekreteri, Kolombiya eski Dışişleri Bakanı Maria Angela Holguin Cuellar’ı 5 Ocak 2024’te Kıbrıs Özel Temsilcisi olarak atadı. Türkiye ve KKTC özel temsilcinin atanmasına iki şart ile rıza göstermişti. Birincisi özel temsilcinin görev alanının sadece taraflar arasında resmi görüşmelerin başlaması için taraflar arasında ortak zeminin olup olmadığının araştırılmasıyla sınırlı olması idi. İkincisi ise özel temsilcinin görevinin altı ayı aşmaması idi.[11]

Özel temsilci atandıktan sonra görüşmelere başladı. Türk tarafından ilk olarak 11 Mart 2024’te KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile görüşen Cuellar,[12] 6 Mayıs 2024’te Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’la görüştü.[13] Cuellar, 30 Ocak 2024’te Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis’le görüşme gerçekleştirdi.[14] Özel Temsilcisi, 29 Nisan 2024’te Kıbrıs sorunuyla ilgili Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel, Yüksek Temsilci Josep Borrell, Uyum ve Reformlardan Sorumlu Komisyon Üyesi Eliza Ferreira ve Komisyon Başkanı ile de Brüksel'de görüşmeler gerçekleştirdi.[15]

BM Kıbrıs Özel Temsilcisi, Kıbrıs sorununa müdahil olan tüm taraflarla görüştükten sonra Kıbrıs Rum tarafının müzakerelere hazır olduğunu ve Kıbrıs Türk tarafının egemen eşitlik iddiasının kabul edilmesini şart koştuğunu belirtti. Cuellar'in, Guterres'e verdiği bilgilerden sonra Guterres, müzakerelerin yeniden başlaması için göstergelerin olumlu olmadığını vurgulamıştır.[16]

Özel Temsilci Cuellar son olarak 1 Temmuz’da Kıbrıs Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’la Londra'da bir araya geldi. Tatar, gelinen son noktada ortak zeminin bulunmayacağını ifade ettiğini beyan etti. Göreve başladığı günden bugüne ortak zeminin daha da yok olduğunu Cuellar’ın de gördüğünü belirten Cumhurbaşkanı Tatar, Rum liderliğinin uzlaşmaz tutumundan dolayı Kıbrıs sorununda yeni sürece geçilemediğini belirtti, Cuellar'a çabalarından dolayı teşekkür etti.[17]

Türk tarafı ve Türkiye, Özel Temsilci’nin çabaları vesilesi ile bundan sonra Kıbrıs’ta herhangi bir yeni müzakere sürecinin başlamasının vazgeçilmez ön koşulunun, Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğinin ve eşit uluslararası statüsünün tescil edilmesi olduğunu vurgulamışlardır. Bu itibarla, iki taraf arasında ortak zemin oluşabilmesinin ancak bu anlayış çerçevesinde mümkün olabileceği, iki kesimli, iki toplumlu federasyon arayışına yönelik bir sürece bir kez daha girişilmesinin söz konusu olmayacağı belirtildi.[18]

 

Sonuç

Türkiye’nin ve KKTC’nin iki devletli çözüm yaklaşımı bağlamında bir müzakere sürecinin yakın zamanda başlamasının pek de mümkün olmadığı söylenebilir. Gerçekten de Kıbrıs sorununun geçmişi, yaşanan sürtüşmeler hatta çatışmalar ve geçmişin acı tecrübeleri, iki devletli çözümün federal bir yönetime göre avantajları olacağını hatta neredeyse kaçınılmaz olduğunu göstermektedir.

En az 60 yıldır süren ve daha ziyade federasyona dayalı çözümü esas alan müzakerelerden hiçbir sonuç ortaya çıkarılamadığı gibi bu süreçte yaşanan olaylar, yapılan açıklamalar ve Kıbrıs Rum Kesimi’nin Garanti Antlaşması’na aykırı bir şekilde AB’ye tam üye olması, artık bir kez daha federasyon müzakereleri yapmanın anlamsız olduğunu açıkça göstermektedir. Hatta bu muhtemel süreçte yapılacak açıklamalar ve ulaşılacak bir başka çözümsüzlük, iki taraf arasındaki gerilimi daha da tırmandıracak bir unsur olacaktır. Artık ayrı siyasi birimler içerisinde yaşamaya alışmış bu iki toplumun huzurlu bir geleceğe sahip olması için iki ayrı devlet olarak örgütlenmeleri ve bunu sağlayacak bir müzakere sürecinin başlatılması yeni yaklaşım olmalıdır.

 

[1] “BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs Temsilciliği Görev Süresi Üç Ay Uzatıldı” ttps://cyprus-faq.com/tr/south/news/missiya-predstavitelnitsy-genseka-oon-na-kipre-prodlena-na-tri-mesyatsa/ (06.06.2024)

[2] “Kıbrıs Meselesinin Tarihçesi, BM Müzakerelerinin Başlangıcı” https://www.mfa.gov.tr/kibris-meselesinin-tarihcesi_-bm-muzakerelerinin-baslangici.tr.mfa

[3] “Crans-Montana’da gerçekleşen Kıbrıs görüşmeleri hk.” https://mfa.gov.ct.tr/tr/crans-montanada-gerceklesen-kibris-gorusmeleri-hk/ (7 Temmuz 2017)

[4] “Crans-Montana’da gerçekleşen Kıbrıs görüşmeleri hk” https://mfa.gov.ct.tr/tr/crans-montanada-gerceklesen-kibris-gorusmeleri-hk/ (7 Temmuz 2017)

[5] “Güncel Gelişmeler” https://www.mfa.gov.tr/kibris_ta-2008-yilinda-baslayan-muzakere-sureci-ve-guncel-durum.tr.mfa

[6] Seden Aştı. Kıbrıs Sorunu ve Çözüm Önerileri: Federasyon, Konfederasyon ve Bağımsız İki Devlet Alternatiflerinin Değerlendirilmesi, s. 67. (yayınlanmamış yüksek lisans tezi) https://arelarsiv.arel.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/20.500.12294/1054/K035454.pdf?sequence=1

[7] “Türkiye Cumhuriyeti - Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti; Ortak Açıklaması, 20 Temmuz 1997” https://www.mfa.gov.tr/turkiye-cumhuriyeti---kuzey-kibris-turk-cumhuriyeti_ortak-aciklamasi_-20-temmuz-1997.tr.mfa (20 Temmuz 1997)

[8] “İki Devletli Çözüm Vizyonumuz” https://mfa.gov.ct.tr/tr/kibris-meselesi/iki-devletli-cozum-vizyonumuz/ (2011)

[9] “Recep Tayyip Erdoğan: “Federasyon bitmiştir! İki devletli çözümden başka yol yoktur” https://www.kibrispostasi.com/c36-TURKIYE/n366816-recep-tayyip-erdogan-federasyon-bitmistir-iki-devletli-cozumden-baska-yol-yoktur (10 Şubat 2021)

[10]KKTC Cumhurbaşkanı Tatar: Kıbrıs'ta federasyon meselesi kapanmıştır” https://www.aa.com.tr/tr/dunya/kktc-cumhurbaskani-tatar-kibrista-federasyon-meselesi-kapanmistir/2399097 (21 Ekim 2021)

[11] “No: 3, 5 Ocak 2024, Kolombiya Eski Dışişleri Bakanı Maria Ángela Holguin Cuéllar’ın Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Tarafından Kıbrıs Konusunda Şahsi Temsilci Olarak Atanması Hk.” h ttps://www.mfa.gov.tr/no_-3_-kolombiya-eski-disisleri-bakani-maria-ángela-holguin-cuéllar-in-birlesmis-milletler-genel-sekreteri-tarafindan-kibris-konusunda-sahsi-temsilci-olarak-atanmasi-hk.tr.mfa (5 Ocak 2024)

[12] “KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs Şahsi Temsilcisi Cuellar'ı kabul etti” https://www.trthaber.com/haber/dunya/kktc-cumhurbaskani-tatar-bm-genel-sekreterinin-kibris-sahsi-temsilcisi-cuellari-kabul-etti-843391.html (11 Mart 2024)

[13] “Sayın Bakanımızın BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs Şahsi Temsilcisi María Angela Holguín Cuéllar'ı Kabulü, 6 Mayıs 2024, Ankara” https://www.mfa.gov.tr/sayin-bakanimizin-bm-genel-sekreteri-nin-kibris-sahsi-temsilcisi-mar%C3%ADa-angela-holgu%C3%ADn-cu%C3%A9llar-i-kabulu--6-mayis-2024--ankara.tr.mfa

[14] “Maria Angela Holguin Cuellar, Hristodulidis ile görüştü” https://www.kibrispostasi.com/c58-GUNEY_KIBRIS/n505415-maria-angela-holguin-cuellar-hristodulidis-ile-gorustu (30 Ocak 2024)

[15] ““Holguin, Michel ve Ferreira ile görüşmek üzere Brüksel’dehttps://bugunkibris.com/2024/04/29/holguin-michel-ve-ferreira-ile-gorusmek-uzere-brukselde/ (29 Nisan 2024)

[16] “Holguin Guterres'e Kıbrıs sorunu hakkında bilgi Verdi” https://tr.news.rik.cy/tr/article/2024/6/5/holguin-guterrese-kibris-sorunu-hakkinda-bilgi-verdi/ (5 Haziran 2024)

[17] “Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Londra’da, BM Genel Sekreteri’nin Kişisel Temsilcisi Maria Angela Holguin Cuellar ile görüştü” https://cb.gov.ct.tr/tr/cumhurbaskani-ersin-tatar-londrada-bm-genel-sekreterinin-kisisel-temsilcisi-maria-12483 (1 Temmuz 2024)

[18] “No: 3, 5 Ocak 2024, Kolombiya Eski Dışişleri Bakanı Maria Ángela Holguin Cuéllar’ın Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Tarafından Kıbrıs Konusunda Şahsi Temsilci Olarak Atanması Hk.” h ttps://www.mfa.gov.tr/no_-3_-kolombiya-eski-disisleri-bakani-maria-ángela-holguin-cuéllar-in-birlesmis-milletler-genel-sekreteri-tarafindan-kibris-konusunda-sahsi-temsilci-olarak-atanmasi-hk.tr.mfa (5 Ocak 2024)

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası