Kriter > Siyaset |

Şiddetin Sol Hali


Referandumda muhalefetin istediği sonuç çıkmayınca alışık olduğumuz üzere önce homurdanmalar, mesnetsiz iddialar, “tanımıyoruz” itirazları ve ardından sokak çağrıları geldi.

Şiddetin Sol Hali

Referandumda muhalefetin istediği sonuç çıkmayınca alışık olduğumuz üzere önce homurdanmalar, mesnetsiz iddialar, “tanımıyoruz” itirazları ve ardından sokak çağrıları geldi. Bu çağrılar da ister istemez yakın siyasi tarihimizde, toplumun kolektif hafızasında travma yaratan Gezi Parkı Şiddet Eylemleri’ni ve orada apaçık sergilenen şiddet görüntülerini akıllara getirdi. Camı çerçevesi indirilen kamu ve özel sektöre ait binalar, yakılıp yıkılan belediye otobüsleri, iş makineleri, polis ve hatta basına ait araçlar, tahrip edilmiş ATM’ler, mobeseler, esnafın harap edilmiş dükkanları, yerlerinden sökülmüş kaldırım taşları, çöp konteynırları, ele geçirilip başbakanlık konutuna sürülen iş makineleri, AK Parti bürolarını yakma yıkma görüntüleri…

Türkiye toplumu solun şiddetle ilişkisine 1970’lerden beri aşinadır. Çeşitli sol örgütlerin polis, iş adamları, siyasetçiler ve kanaat önderlerine yönelik silahlı saldırılarına; 1 Mayıs’larda taşlı sopalı, molotoflu çatışmalara şahit olunmuştur ama bunlar genellikle küçük grupların eylemleriyle sınırlı kalmıştır. Gezi’deki kadar kitlesel ve neredeyse hipnoz halinde bir sol şiddet sarmalına hiç tanık olunmamıştır.

Sol Şiddetin Kökeni

Öncelikle şunu tespit etmeliyiz, her ne kadar demokrasi retoriğini en fazla kullanan grup olsa da sol, doğası gereği demokrat olamaz. Çünkü tarihin bir sınıflar savaşından ibaret olduğuna ve egemen sınıfların ancak ve ancak zor yoluyla alaşağı edilebileceğine inanır. Toplumu yöneten sınıflar, iktidarı ezilen sınıflara hiçbir zaman gümüş tepsi içinde sunmayacaktır. Bu yüzden ezilenler kitleler halinde örgütlenip onu devirmelidir. Kurulu düzende iktidarı ezilenler lehine ele geçirmenin başka bir yolu yoktur.

Bu amaç “kutsal” olduğuna göre ona giden yolda kullanılan araçlar da “mübah”tır. Silahlı ayaklanma dahil tüm şiddet araçları meşrudur. Seçimler, sandık, meclis vs. son tahlilde devrilmesi gereken “burjuva kurumları”dır. Lenin parlamento için boşuna “burjuvazinin ahırıdır” demez. Bu gibi kurumların ancak devrimden sonra kurulacak proletarya diktatörlüğünde bir anlamı olacaktır.

Bu yüzden “Dersim dağlarında kır gerillası” olmak veya şehirlerde “silahlı propaganda birlikleri” kurmak, genel seçimler için faaliyet yürütüp oy toplamaktan daha caziptir. Sonuçta eline silah alıp devlet aygıtını parçalamak için mücadele edenler halkın geleceği için savaşmaktadır. Hepsi de yiğit devrimciler devrim için kendi hayatlarından vazgeçmiş kahramanlardır.

Savcı Katiliyle Empati

31 Mart 2015’teki Çağlayan Adliyesi baskınını hatırlayalım. Berkin Elvan soruşturmasını yürüten savcı Mehmet Selim Kiraz’ı önce rehin alıp sonra da şehit eden DHKP-C militanlarının ardından yapılan güzellemeler, sosyal medyada açılan #BizDeSiziSeviyoruz etiketleri hala hatırımızda. Bu cinayet hakkında sol cenahtan en ufak bir kınama duymadık. Aksine sol gruplar cinayeti sahiplendi. Hatta Cumhuriyet gazetesi cinayeti meşrulaştıracak bir manşet ve içerikle çıktı. Bir gazeteci teröristlerle ölmeden önce yaptığı telefon konuşmasını (onları, bu eyleme mecbur bırakılmış genç devrimciler olarak sunacak şekilde) tam sayfa haberleştirmişti.

1996’da Sabancı Center cinayetleri işlendiğinde bütün sol, cinayetleri “Türkiye büyük burjuvazisine vurulan darbe” olarak alkışlamıştı. 1995 Gazi Mahallesi olayları yaşandığında da sol ortaya çıkan kaostan üretebildiği kadar çok şiddet üretmişti. Alevi kahveleri taranmış, arkasından başlayan kışkırtmalarla, polisin göstericilerin üzerine ateş açması sonucu onlarca kişi yaşamını yitirmişti. Apaçık provokasyonlar vardı. Ancak sol gruplar ilk günden gövde gösterisi yarışına girmişlerdi bile. Mahallenin tüm duvarları devrimci sloganlarla dolmuş, İstanbul dışından gelen militanlar mahalleye yerleşmiş, her grup bir alanı tutmuş ve günlerce polisle çatışmıştı. Sonraki yıllarda benim de içinde bulunduğum küçük bir sol grup Gazi olayları için “Bir daha asla!” sloganını kullanırken, diğer tüm sol gruplar ise Vietnam Savaşı’na atfen “Bir, iki, üç, daha fazla Gazi!” sloganını benimsedi.

Gezi Parkı Şiddet Eylemleri’nde ayyuka çıkan kitlesel histerik şiddet haricinde “dışarıya” yansıtılmamaya çalışılan şiddet eylemleri de oldu. Her bir sol grup kendisine bir alan belirlemiş, kurdukları barikatların üzerine bayraklarını ve pankartlarını asmıştı. “Bölgeleri”nden gelip geçenlere kimlik soranlar bile vardı. Bir grubun bölgesinden elinde bira kutusuyla geçen bir genç durdurulup darp edilmişti.

Beşiktaş’ta işgal edilen (bu da şiddetin bir başka boyutu aslında) ve eylemciler tarafından “Berkin Elvan İşgal Evi” adı verilen metruk bir binada iki sokak çocuğu, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) militanları tarafından işkenceye tabi tutularak feci şekilde dövüldü. Bu olay tesadüfen kamuoyuna yansıdı. Olaya karışanlardan birinin parti üyeliği geçici süreyle askıya alındı, konu kapandı.

Militarizm Etkisi

“Devirmeci” solun şiddeti bu denli yüceltmesi hem eylem hem de söylemine sinmiştir. Retorik ve pratik buram buram militarizm kokar. Örneğin dünyada artık pek kimsenin önemsemediği ama Türk solu için neredeyse “kutsal gün” sayılan 1 Mayıs gösterilerinde çeşitli sol gruplar tek tip üniforma giyer, ellerinde aynı büyüklükte kızıl bayraklar taşır, beşerli altışarlı sıralar halinde dizilip marşlar söyleyerek uygun adım yürüyüş yaparlar. Askeri birlikler kadar düzenlidirler. Grupların sorumluları vardır. Bunlar hem nizamın bozulmaması hem de yürüyüş koluna dışarıdan girişin engellenmesiyle görevlidir.

Örgütlerin isimleri ve jargonu da militarizmi yansıtır. “Halk Kurtuluş Cephesi”, “Halk Kurtuluş Ordusu”, “İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu” gibi örgüt isimleri 70’lerden beri devam ediyor. Sol jargonda askeri terimler de son derece yaygındır. Örneğin Batı dillerinde sol literatürdeki “mücadele” (struggle) kavramını Türk solu “savaş” olarak tercüme edip benimsemiştir. Zafer, devrim şehidi, düşman, müfreze, kale, kalaşnikof, silahlı devrimci birlikler, kuşatma, cephe, ricat, cephe gerisi, hücum, mavzer gibi doğrudan askerlikle ilgili terimler solun sözlüğünde bol miktarda yer bulur.

Çatışmalar ya da terör eylemlerinde ölen militanlar için yazılan marşlarda da militarizm esintilerini duymak mümkündür. Grup Yorum marşlarında bol bol mitralyöz, kalaşnikof, kale, silah vb. hakkında güzellemeler vardır. Bugün örneğin Okmeydanı ve Gazi Mahallesi gibi bazı bölgelerde yüzleri kızıl maskeli, elleri silahlı militanların yarı askeri sokak gösterileri yapmasının kökeninde de bu militarist anlayış yatıyor.

CHP Şiddete Çağırıyor

Solun genel durumu böyledir de CHP gibi bir kitle partisinin durumu bundan çok uzak mıdır? Maalesef değil. Bugün herhangi bir CHP il-ilçe örgütünde Mahir Çayan, Deniz Gezmiş veya Che Guevara hakkında en ufak bir olumsuz söz söyleyemezsiniz. Onları kendi gelenekleri içinde sayar ve büyük saygı duyarlar. Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına geçirildiği sırada Deniz Gezmiş’le yan yana resmedilmiş pankartları, Mecliste “Dersim’li Kemalim ben! Devrimci Kemal’im ben!” diye yaptığı ateşli konuşmayı hatırlayalım.

CHP’yle iltisaklı halkevleri, öğrenci kolektifleri gibi grupların çeşitli gösterilerde polisle ve başka gruplarla çatışma görüntülerine, muhafazakarların açtığı stantlara saldırılarına sık sık rastlarız. Veya zaman zaman gözaltına alınan yasa dışı sol örgüt mensuplarına ilk sahip çıkanların CHP milletvekilleri, avukatları olması vakayı adiyedendir. Radikal sol ile CHP arasındaki mesafe sanıldığından çok daha kısadır.

Gezi Parkı Şiddet Eylemleri’nde asıl kalabalığın CHP’nin Kadıköy mitingini iptal edip kitlesini Taksim’e yönlendirmesiyle toplandığını ve çatışmalarla ölümlerin bundan sonra başladığını unutmayalım. Referandum sonuçlarını kabullenemeyen CHP bugün de yine insanları sokağa çağırıyor. Çok uzun yıllardır iktidar yüzü görememiş olmanın biriktirdiği gazı bir yerden boşaltmak istiyor olabilirler. Ancak meşru siyaset kanalları dışına çıkacak hareketlere tevessül etmeleri onları yaşanabilecek her türlü olumsuz gelişmeden sorumlu kılacaktır. Sürekli bir şekilde kargaşayı çağırmanın vebali büyük olur. Referandum sonucuyla benimsenen yeni hükümet sisteminde bu tür yollarla elde edilebilecek hiçbir siyasi sonuç yok.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası