Kriter > Siyaset |

Türk Siyasetinde AK Parti Gerçekliği


İlk seçim başarısı, bazı çevreler tarafından “bir yol kazası” olarak görülen AK Parti, 15 farklı seçimi kazandı. İlk seçimlerde 41 milyon 291 bin seçmenden yüzde 34.2’lik bir oranla 10 milyon 808 bin oy almıştı. Şimdi ise sadece üye sayısı 11 milyon 300 binin üzerinde. İlk seçimde aldığı oyların şu ana kadar hiç altına düşmedi. İki cumhurbaşkanlığı seçiminde ve desteklediği üç farklı referandumda toplumun çok önemli bir çoğunluğunun desteğini elde etti. Kendisine en yakın parti ile arasındaki iki katına yakın oy oranı farkını sürekli korudu.

Türk Siyasetinde AK Parti Gerçekliği
(Adem Altan-AFP/Getty Images)

Türkiye’nin önde gelen sosyologlarından olan ve geçtiğimiz aylarda vefat eden Nur Vergin 2004’te Türkiye Günlüğü dergisine yazdığı bir makalede, “AK Parti’yi siyaset ile sosyolojinin buluşması” olarak tanımlamıştı. Bu tanımlamanın teorik yönünü bir tarafa bırakalım ve pratik olarak neye karşılık geldiğini Vergin’in analizinden aktaralım:

“Eğer Türkiye’nin sahip olduğu toplumsal yapı faktörleri olmasaydı, AKP’nin seçim başarısının ardındaki siyasal nedenlerin tek başına etkili olması düşünülemezdi. Küreselleşmenin iz düşümleri, ABD’nin ya da AB’nin desteğinin etkisi, sosyal demokratların dağınıklığı, CHP içindeki Deniz Baykal’a yüklenmek istenen olumsuzluklar, muhalefetin derlenip toparlanmaması, basılı ve görsel medyanın AKP’yi kollaması, ballandıra ballandıra ilan edilen anket sonuçları gibi hususlar, ona elverişli bir zemin teşkil eden Türkiye’nin sosyolojisi olmasaydı, hiçbir önem taşımayabilir, hatta ters tepen faktörler olarak karşısına dikilebilirdi… AKP’nin başarısı, taşıyıcı olduğu ideolojiden çok, Genel Başkanı ve kadrolarıyla Türkiye’nin sosyolojisine denk düşen bir siyasi parti kimliğini taşımasıdır.”

Nur Vergin, AK Parti’nin Türkiye siyasetindeki başarısının uzun dönemli olacağını, ancak kendinden önceki merkezi temsil eden siyasi partilerin hatalarına düşmemesi gerektiğini de söylemişti. Vergin, 2007 seçimlerinin ardından AK Parti ile ilgili 2004’te yaptığı analizin isabetli olduğunun görüldüğünü söyleyerek, Türkiye Günlüğü dergisinde, “Merkeze talip bir çevre partisinin önlenemez yükselişi” başlığıyla yeni bir makale yayınladı. AK Parti’nin Türk siyasetinde niçin kalıcı ve uzun dönem iktidar olacağını etraflıca izah etti. AK Parti’ye muhalif olan çevrelerin AK Parti’nin iktidara gelmesini “Türk siyasi hayatında bir yol kazası” olarak görmelerinin çoktan yanlışlandığını da vurguladı. AK Parti ile ilgili yazdığı 2007’deki analizinde de bir kez daha; “AK Parti’yi Türkiye’de siyasi gerçekliğin önde gelen bir unsuru yapan, onun siyasi kadrolarıyla ve öncelikle ve Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın temsil ettiği özelliklerle Türkiye’nin sosyolojisine denk düşen bir parti olması onun uzun dönem iktidarlarını sürdürmesini sağlayacaktır” tespitinde bulundu.

Nur Vergin’in analizlerinin bugünden geriye bakıldığında ne anlam ifade ettiğine geçmeden önce, tekrar 2002 seçimlerinin yapıldığı tarihe gidelim. Akşam saatlerinde seçim sonuçları açıklanmış AK Parti ve CHP dışında hiçbir partinin barajı geçemediği netleşmiştir. Ve AK Parti anayasayı bile neredeyse tek başına değiştirecek bir çoğunluğu elde ederek, parlamentoda 363 sandalyeye ulaşmıştır. Seçim öncesi iktidarda koalisyon hükümetini oluşturan üç partinin hiçbiri parlamentoya girememiştir. Dolayısıyla Türkiye’de müesses nizamın devamından yana olan, siyasi alanın istikrasızlığından, siyasi yapıların güçsüz ve kırılganlığından ve vesayetçi yapılarla yürütülen iş birliğinden beslenen imtiyazlı çıkar gruplarının beklentileri gerçekleşmemiş ve hayal kırıklığına uğramışlardır.

 

Anlamak İçin Başlangıç Noktası

İşte tam da bu hayal kırıklığının yaşandığı saatlerde, medyanın “amiral gemisi” olarak tarif edilen Hürriyet gazetesinin yazı işleri toplanmış ve seçim sonuçlarını hangi manşetle duyuracaklarını tartışacaklardır. Yazı işleri toplantısında yaşananları o dönemde Hürriyet gazetesinin genel yayın yönetmenin 4 Kasım 2002 tarihli “Bir şakanın ardındaki duygular başlıklı” köşe yazısından aktaralım:

“Dün manşeti hazırlarken, bir arkadaşım şöyle bir espri yaptı: Önce ‘yarın herkesin içinden geçen sözü manşet yapmamızı ister misiniz?’ diye sordu. Biz ‘evet’ deyince de esprili manşet önerisini patlattı: ‘Merak etmeyin Ordu var...’ Hiç kuşkusuz sadece bir şakaydı. Hatta eşek şakası. Ama yine hiç kuşkusuz olmasın, birçok insanın içinden geçen duyguyu da yansıtıyor.”

Genel yayın yönetmeni, yazı işleri toplantısında yaşananların bir “espri” olduğunu söylese de gözü ve kulağı başka bir yerden gelecek habere odaklanmıştır:

“Ama merakla beklediğim başka bir şey vardı. Batılı medya bu olaya nasıl bir etiket yapıştıracaktı? İlk izlenimler korktuğumun başımıza geleceği yolunda işaretlerdi. Ajanslar, AKP’yi ‘İslamcı parti’ olarak tarif etmeyi tercih ettiler. Bu imajın zaman kaybetmeden düzeltilmesi gerektiğini düşünüyorum.”

Köşe yazarının sözde “espri” ile başlayan yazısının içine, “Erbakan kabusu”, “İslamcı parti”, “partinin radikal çekirdeği”, “AKP’nin daha ilk günden bir kenara not etmesi gereken çok önemli gerçekler var. Türkiye’de hiçbir partinin oyu, yüzde 100 kendisine ait değildir. Bu kadar hızla gelen oylar, bu kadar hızla gidebilmektedir”, “Erbakan’ın yaptığı hatalar”, “Türkiye üzerine kabus gibi çöken irtica korkusu” ve “Erdoğan takiye mi yaptı yoksa gerçekten değişti mi?” gibi ifade ve kavramlar boca edilmişti.

Referans verdiğim köşe yazısı o dönem için tekil bir örnek değildi. Medyanın büyük kısmı, siyasetin kırılganlığından ve güçsüzlüğünden beslenen imtiyazlı çıkar grupları ile vesayetten iktidar devşiren çevreler tam da bu yazıda ifade edilenlerle benzer düşünüyorlardı. Gözlerinin biri, “gerektiğinde darbe yapabilecek bir orduya” diğeri de “Batının Türkiye’deki iktidarı düşürebilecek motivasyona sahip olup olmadığına” bakıyordu. Yakın geçmişte 28 Şubat darbesi, ülke içinden ve ülke dışından oluşturulan bir koalisyonla yapılmıştı. Dolayısıyla aslında seçimlerin ardından yazılan yazılar, atılan manşetler, Erdoğan’a “aklını başına almaz isen Erbakan’ın başına gelenlerle sen de yüzleşeceksin” minvalinde tehdit soslu içeriklerle oluşturuluyordu.

Yani, ne “merak etmeyin ordu var” sözü ne de Batıdan gelebilecek bir frenleme beklentisi “espri” değil, o çevreler için maalesef berbat ve çok kötü bir gerçeklikti. Hayal kırıklıklarına teselli arıyorlardı. Yakın geçmişteki darbeleri ve hükümetleri, demokratik olmayan yollardan düşürme hamlelerini düşünerek ve hatta düşleyerek hem kendilerini rahatlatma hem de okuyucu ve takipçilerini teselli etmeye çalışıyorlardı.

AK Parti 7. Olağan Büyük Kongresi
(Murat Kula/AA)

 

Sosyolojiye Göre Siyaset Üretimi

AK Parti, 19 yıldır kesintisiz iktidarda. İktidarı sürecinde en az üç kez (27 Nisan 2007, 17-25 Aralık 2013 ve 15 Temmuz 2016) darbe girişimi ile karşılaştı. İçerden ve dışardan senkronize bir şekilde yürütülen operasyonların hedefi oldu. Demokratik olmayan yollardan iktidardan düşürülmeye çalışıldı. Karşılaştığı her krizi, her darbe girişimini, her operasyonu toplumun kendisine verdiği yüksek destekle aştı. Nur Vergin’in bahsettiği sosyolojik taban; AK Parti ve Erdoğan’ı kritik seçimlerde yüksek oranda verdikleri oylarla, kriz ve operasyon siyasetlerine başvurulduğu dönemlerde meydanlara koşarak ve yüksek sesle desteğini belirterek, darbe girişimlerinde ise bizzat vücutlarını siper ederek desteklemeye devam ettiler.

İlk seçim başarısı, bazı çevreler tarafından “bir yol kazası” olarak görülen AK Parti, 15 farklı seçimi kazandı. İlk seçimlerde 41 milyon 291 bin seçmenden yüzde 34.2’lik bir oranla 10 milyon 808 bin oy almıştı. Şimdi ise sadece üye sayısı 13 milyon 500 bin civarında. İlk seçimde aldığı oyların şu ana kadar hiç altına düşmedi. İki cumhurbaşkanlığı seçiminde ve desteklediği üç farklı referandumda toplumun çok önemli bir çoğunluğunun desteğini elde etti. Kendisine en yakın parti ile arasındaki iki katına yakın oy oranı farkını sürekli korudu. 2002 seçimlerinde CHP’nin oy oranı 19,4’tü. O günden bugüne yapılan tüm seçimlerde ve bugün için açıklanan kamuoyu araştırmalarında bu oy oranına yakın konumlanmasını hala sürdürüyor. Türkiye siyasetinde demokratik dönemde bu kadar süre kesintisiz iktidarda kalarak söz konusu başarıyı gösterebilen bir parti yok. Dünya tarihinde uzun dönemli kesintisiz iktidarını sürdüren partiler var. Ancak aynı liderle bu kadar uzun süre iktidarda kalmak bir istisna.

 

Bütünlüklü Siyasi Analiz İhtiyacı

AK Parti 24 Mart’ta 7. Olağan Kongresini yaptı. AK Parti siyaseti ile ilgili hem bu son kongre üzerinden hem de Türkiye siyasetindeki yeri açısından farklı analizler yapıldı. Kuşkusuz AK Parti dönemsel olarak ya da sadece son kongrede gerçekleşen veya gerçekleşmeyen kadrolar ve siyasi söylemler açısından da analiz edilebilir. Ancak siyasi bir partiden siyasi bir harekete evrilen AK Parti’nin, Türkiye siyasetinde karşılık geldiği gerçekliği ancak bütünlüklü bir bakış açısıyla analiz edilmesi durumunda daha iyi anlaşılabilir. Bu anlama çabası ise şu iki soruya esaslı bir cevap üretemediği müddetçe de eksik kalır:

Nasıl oldu da AK Parti, 19 yıldır 15 seçimi kesintisiz olarak kazandı? Bu kadar uzun yıl iktidarda kalmasına rağmen AK Parti hala oy oranını korurken, nasıl olup da muhalefet partileri oylarını artıramıyor?

Bu soruların cevabı aslında bu yazının girişindeki iki farklı analiz biçimine bakarak da anlaşılabilir. Nur Vergi’nin “AK Parti’nin başarısı, Genel Başkanı ve kadrolarıyla Türkiye’nin sosyolojisine denk düşen bir siyasi parti kimliğini taşımasıdır” değerlendirmesi, AK Parti’yi anlamak için iyi bir başlangıç noktası iken; muhalefeti destekleyen elitlerin, toplumsal sosyolojiyi ıskalayarak belirli güç merkezlerini dikkate almaları ise CHP’nin öncülük ettiği muhalefetin niçin oylarını bir türlü artıramadığını anlamaya büyük oranda yardımcı olur.

AK Parti’nin bu kadar uzun dönemli başarısının ardında, kuşkusuz toplumsal sosyolojinin beklentilerini karşılaması ve bu sosyolojinin eğilimlerini dikkate alan siyaset üretmesi listenin üst sırasına koyulmalıdır. Farklı grupların çıkarlarını uzlaştırarak orta sınıfın çoğunluğunun desteğini öncelemek bu kısma dahil edilebilir. Hizmet siyaseti üst başlığında, yatırım ve kalkınma hamlelerini de bu başlık içinde zikretmek gerekir. Siyasetin normalleştirilmesi ve sivil siyasetin güçlendirilmesi, reform siyasetinin öncelenmesi, yeri geldiğinde mevcut demokratik kazanımları korumak için mücadele siyasetine başvurulması, siyasi mühendisliklerin her seferinde etkisiz hale getirilmesi, kısa dönemli taktiksel hamleler yerine uzun dönemli stratejik hedeflere yönelinmesi, siyasal ve toplumsal gündemin muhalefet partilerinden daha iyi yönetilmesi gibi başlıkları ikinci kümeye koymak gerekir.

Ancak bu yazının ilk bölümünde dikkat çekilen hususlar göz önüne alındığında AK Parti ve Erdoğan siyasetinin başarısında; devleti ve toplumu krizlere karşı dirençli hale getirmek, bu kriz ve meydan okumaları pasif önlemlerle yönetmek yerine, karşı meydan okumalarla ve aksiyoner siyasetle etkisizleştirmek, imtiyazlı çıkar gruplarının siyaseti dizayn etmesine, etkisi altına almasına izin vermemek, bu kesimlerin beklentilerini ve önceliklerini değil, geniş toplum katmanlarının duyarlılıklarını ve beklentisini öncelemek ve “batı ne der” yerine kendi ülkesinin çıkarına göre hareket etmek gibi hususları, kurucu bir mahiyet arz ettiği için, belki de listenin ilk sırasına yerleştirmek gerekir.

Kuşkusuz Türkiye siyasetinde AK Parti gerçekliği meselesini, bir dergi yazsının sınırları içinde analiz etmek zor. AK Parti ve Erdoğan siyasetinin, sadece konjonktürel gelişmeler ve dönemler üzerinden okunarak değil, bütünlüklü ve resmin büyüğüne odaklanarak anlaşılabileceğini savunuyorum. Başkanlık sistemi ile birlikte oluşan yeni siyasal alanda 2023’e yönelik siyasetlerin nasıl şekilleneceğini de Erdoğan siyasetinin tümüne bakılarak tahmin edilebileceğini söylüyorum. Ancak bu değerlendirmelerin isabetli olabilmesi için de 19 yıllık bir iktidarın siyaset hamlelerinin rakipleri tarafından öngörülebildiği gerçeğinin, toplumsal sosyolojinin değişimi ve yönelimininin, kutuplaşmada kimlik siyasetlerinin sınıra dayandığı hususlarının bugün için dikkate alınmasının zorunlu olduğunu vurguluyorum.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası