Kriter > Siyaset |

Yeni Dönemde Yargı Reformu


AK Parti iktidar olduğu 2002’den itibaren demokrasi, özgürlükler ve yargı alanında kapsamlı reformlar yapıyor. Reformların bir plan ve takvim içerisinde yürütülmesi için ilki 2009’da ikincisi 2015’te üçüncüsü ise bir buçuk yıl önce açıklanan beş yıllık Yargı Reformu Strateji Belgesi kapsamında çok sayıda yasal ve idari düzenleme hayata geçirildi.

Yeni Dönemde Yargı Reformu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 11 Kasım Çarşamba günü TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada ekonomi, demokrasi ve hukuk alanında kapsamlı reformların haberini verdi. Yatırımları yeşerten ve bereketlendiren iklimi tesis etmenin, ekonomik büyümeyi, kalkınmayı, refahı ve istikrarı sağlamanın en önemli yollarından birinin hukuk devleti ilkesi olduğunu söyleyen Erdoğan, “Hükümete geldiğimizden beri demokrasi ve kalkınma merkezli bir anlayışla ülkemizi güçlendirme gayretimizin gerisinde bu hakikat yatıyor” ifadelerini kullandı.

Yargı ve hukuk alanındaki reformları hazırlaması ve yürütmesi beklenen Adalet Bakanı Abdulhamit Gül de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu söylemini destekler biçimde açıklamalarda bulundu. Yapılan açıklamalarda ekonomi ile birlikte anılıyor olsa da yargı reformunun sadece ekonomik sorunları aşmak için yapıldığını veya yapılacağını söylemek doğru olmaz. Şüphesiz ekonomik gelişme ve özelde uluslararası yatırımların Türkiye’ye gelmesi için güçlü ve etkili bir yargı sisteminin, hukuki güvenliğin ve öngörülebilirliğin sağlanması önemlidir. Ancak demokrasi, özgürlükler ve yargı alanında yapılacak reformların sadece ekonomik gerekçelerle yapılması gerektiği veya yapıldığı söylenemez. AK Parti iktidar olduğu 2002’den itibaren bu alanlarda kapsamlı reformlar yapıyor. Yapılan reformların bir plan ve takvim içerisinde yürütülmesi için ilk defa 2009’da ikinci defa ise 2015’te beş yıllık Yargı Reformu Strateji Belgeleri açıklandı. Halen uygulanmaya devam eden üçüncü beş yıllık Yargı Reformu Strateji Belgesi ise 30 Mayıs 2019’da Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklandı ve Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe konuldu. Geçen bir buçuk yıllık sürede çok sayıda yasal ve idari düzenleme hayata geçirildi. Bunlar son ekonomik gündemden önce zaten bir reform planının bulunduğunu ve bunun uygulandığını gösteriyor.

Şunu da belirtmek gerekir ki, bu belgeler Adalet Bakanlığı tarafından hazırlansa da ilk ikisi dönemin Başbakanı ve üçüncüsü Cumhurbaşkanı tarafından açıklanıp imzalanarak Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Bu tercih, reform belgelerinin arkasında sadece Adalet Bakanlığı’nın olmadığını, tüm hükümetin ve devletin bu belgeleri hayata geçirmeyi taahhüt ettiğini göstermektedir. Gerçekten de yargı reformu belgelerinde Ekonomi Bakanlığı’ndan Yüksek Öğretim Kurulu’na kadar tüm bakanlıkları ve devlet kurumlarını ilgilendiren hükümler bulunmaktadır.

Yargı, Reform Adımlarıyla Güçleniyor

Yargıda Reform İradesi

Bu reform belgeleri, sadece hedef ve temenni içeren kağıt üzerinde kalmış belgeler değildir. “Güven veren ve erişilebilir yargı hizmetleri” başlığıyla duyurulan üçüncü yargı reformu strateji belgesinde “temel hak ve özgürlüklerin güçlendirilmesi”, “yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının geliştirilmesi”, “adalete erişimin kolaylaştırılması” gibi 9 temel amaç ve bu amaçları gerçekleştirmeye dönük 63 hedef ve 256 faaliyet öngörülmüştür. Bir takvime bağlanarak planlanan faaliyetlerin hayata geçirilmesinin izlenmesi amacıyla Yargı Reformu Stratejisi İzleme ve Değerlendirme Kurulu’nun oluşturulacağı ve bir eylem planının hazırlanacağı öngörülmüştür. Bu çerçevede geçtiğimiz bir buçuk yıllık süre zarfında çok sayıda reformun hayata geçirildiği görülmüştür.

Bu reformlardan bazıları yasal düzenleme ile yapılırken bazıları idari karar ve benzeri işlemler ile hayata geçirilmiştir. 17 Ekim 2019 tarihli 7188 sayılı Kanun’la, hak ve özgürlükleri genişletecek birtakım düzenlemelerin yanında, ceza yargılamasında “seri muhakeme usulü” ve “basit yargılama usulü” adı verilen iki yeni düzenleme ile usul ekonomisinin sağlanması, yargı sisteminin sadeleştirilmesi ve vatandaşlar açısında daha erişilebilir ve hızlı işleyecek süreçler oluşturulması amaçlanmıştır. 14 Nisan 2020’de kabul edilen 7242 sayılı Kanun ile infaz sisteminde önemli düzenlemeler yapılmıştır. Bu kanun, bir “af yasası” olarak değerlendirilmiş ve kamuoyunda bu şekilde tartışılmıştır. Ancak birkaç geçici hükmü dışında bu kanun, “infaz sisteminde reform” olarak niteleyebileceğimiz üç hususu ihtiva etmiştir. Bunlar, “koşullu salıverilme-denetimli serbestlik rejiminin yeniden belirlenmesi”, “iyi hal şartını etkili bir kontrol mekanizmasına kavuşturması” ve “alternatif ceza infaz usullerinin kapsamının genişletilmesi” olarak sıralanabilir.

Son olarak kamuoyunda Üçüncü Yargı Paketi olarak bilinen 28 Temmuz 2020 tarihli 7251 sayılı Kanun’la muhakeme hukuku alanında özel hukuk uyuşmazlıklarına ilişkin yargılamaların hızlı ve etkin bir şekilde yürütülmesine yönelik önemli düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemeler, yargılamaların makul sürede tamamlanmasını engelleyen, adalete erişimi zorlaştıran ve mahkemelerin çelişkili kararlar almasına sebebiyet veren yargılama sorunlarını çözümleyici nitelik taşıyan hükümler içermektedir. Bunun yanı sıra elektronik (ses ve görüntü nakli yoluyla) duruşma uygulaması kolaylaştırılmakta ve arabuluculuğa başvurunun zorunlu olduğu haller genişletilmektedir. Böylece hak arama özgürlüğünün kullanımının önündeki usul bakımından engellerin kaldırılması ve yargılama kurallarının etkili, hızlı ve işlevsel uygulanmasının temin edilmesi amaçlanmıştır.

Bu temel düzenlemeler dışında birçok alanda çok sayıda düzenlemeler yapılmış ve tedbirler alınmıştır. Hukuk fakültelerine girişte başarı sıralamasının yükseltilmesi, hukuk meslekleri giriş sınavı, hakim ve savcıların eğitiminin geliştirilmesi ve hakim yardımcılığı gibi insan kaynağının niceliğini ve niteliğini artırmaya dönük çok sayıda adım atılmıştır. Koronavirüs salgını döneminde, öncesinde de zaten başarıyla uygulanan, UYAP, SEGBİS, elektronik tebligat ve elektronik duruşma gibi konularda önemli düzenlemeler yapılmıştır. Adil yargılanma hakkının en önemli unsurlarından olan makul sürede yargılanma hakkını korumak amacıyla “yargıda hedef süre” uygulaması hayata geçirilmiştir. Ayrıca Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından “Türk Yargı Etiği Bildirgesi” kabul edilmiştir.

 

Yargı Reformunun Gündemi

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları ile başlayan süreç, önümüzdeki günlerde yargı reformu başlığı altında nelerin gündeme geleceği konusunda merak uyandırmaktadır. Cumhurbaşkanı ve Adalet Bakanı’nın açıklamalarında, İnsan Hakları Eylem Planı’nın kabulünün öne çıkan ilk adım olacağı anlaşılmaktadır. Bundan önce ilk eylem planı “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi İhlallerinin Önlenmesine Dair Eylem Planı” ismiyle 1 Mart 2014’te Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. 14 ana amaç, 46 hedef ve bunları gerçekleştirmeye yönelik faaliyetleri içeren bu birinci eylem planından sonra yaklaşık bir yıldır ikinci bir eylem planının hazırlıklarının yapıldığı kamuoyuna yansımıştır. Adalet Bakanı Gül, daha önce bu planın sadece Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile sınırlandırılmayacağını ve insan hakları alanındaki yeni gelişmeleri de içeren genel bir eylem planı olacağını vurgulamıştır. Ayrıca bu hazırlıkların, katılımcı bir anlayışla sivil toplum kuruluşları, akademisyenler ve diğer bütün paydaşların yanı sıra, Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi gibi dış muhatapların görüş ve önerilerini alarak yürütüleceğini belirtmiştir. Bu eylem planında yer alacak hususlar henüz kamuoyuna açıklanmamıştır. Ancak hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi ve korunması alanında tüm devlet kurumlarına yol gösterecek bir rehber mahiyetinde olacağı belirtilmiştir.

Bir diğer beklenti de uzun tutukluluk konusundaki tartışmalara ilişkindir. Adalet Bakanı Gül’ün tutuksuz yargılamanın asıl olduğunu belirterek vurguladığı konulardan birisi de bu olmuştur. Ancak kamuoyunda ve medyada yanlış bir şekilde uzun tutukluluk konusu bazı davalar ve belli bazı kişiler etrafında yürütülmektedir. Oysa kişilerden bağımsız olarak tutukluluk konusunun ele alınması ve uygulamada ancak istisnai bir tedbir olarak tutukluğa başvurulmasının sağlanması gerekmektedir. Nitekim, Yargı Reformu Strateji Belgesi’nde de tutuklamanın bir cezalandırma aracı olmadığı, ancak zorunlu hallerde ve istisnai bir tedbir olarak başvurulabileceği, başvurulduğunda ise gerekçeli ve ölçülü bir şekilde makul sürede olması gerektiği vurgulanmıştır. Bu amaçla mevzuatın uygulama ile birlikte gözden geçirileceği ve gerekli düzenlemelerin yapılacağı söylenmiştir. Hukukçular bu konudaki mevzuatın yeterli olduğunu, yasal düzenlemeye ihtiyaç olmadığını ve sorunların uygulamadan kaynaklandığını belirtmektedir. Önümüzdeki günlerde bu konuda somut adımlar atılmasını bekleyebiliriz.

Öne çıkan bu başlıklar dışında, “savunma hakkının genişletilmesi, yargının etkinliğinin ve hızının artırılması, alternatif uyuşmazlık çözüm yollarının genişletilmesi, yargıya erişimin kolaylaştırılması ve elektronik imkanların daha fazla kullanılması” gibi birçok alanda önemli adımların atılacağı, bu konularda birtakım hazırlıkların yapıldığı ve hatta bazı reformların hazırlığının projeler şeklinde katılımcı bir şekilde yürütüldüğü medyaya yansıyan haberlerden anlaşılmaktadır.

Türkiye, 2015’ten itibaren PKK, DEAŞ ve FETÖ gibi farklı niteliklerdeki üç ayrı terör örgütüyle mücadele etmek zorunda kalmıştır. 15 Temmuz 2016’da kanlı bir darbe girişimi yaşamış ve uzun bir süre boyunca darbe girişiminin etkilerini gidermekle uğraşmıştır. Bütün bunların üzerine Suriye, Irak, Kafkaslar, Doğu Akdeniz ve Libya gibi alanlarda doğrudan milli güvenliğini ve ulusal çıkarlarını ilgilendiren meydan okumalarla karşılaşmıştır. Bunların etkisiyle son yıllarda önce olağanüstü hal ilan etmiş ve sonrasında güvenlik tercihlerini öne çıkarmıştır. Bundan sonraki süreçte milli güvenliğinden ödün vermeden güvenlik ve özgürlükler arasındaki dengenin yeniden değerlendirileceğini, hukuk devletini ve özgürlükleri güçlendirecek adımların atılacağını belirtebiliriz.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası