Kriter > Dış Politika |

Ankara Zirvesinin Kodları


Ankara’da Başkan Erdoğan, Putin ve Ruhani zirvesinde Suriye’deki insani krizi bitirme yönünde ilerleme sağlanması, Astana platformunun Suriye’de barışçıl ve siyasi çözüme yönelik sürecin taşıyıcısı olduğunu bir kez daha gösterdi.

Ankara Zirvesinin Kodları

Suriye konulu liderler zirvesinin beşincisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putin ve İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin katılımıyla 16 Eylül’de Ankara’da gerçekleştirildi. Bir önceki Soçi zirvesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Çözüm umutları hiç bu kadar yeşermemişti” sözlerini haksız çıkarmayacak şekilde siyasi çözüme yönelik adımlar atılmaya devam edildiği görüldü. Suriye’deki insani krizi bitirme yönünde ilerleme sağlanması, Astana platformunun Suriye’de barışçıl ve siyasi çözüme yönelik sürecin taşıyıcısı olduğunu bir kez daha gösterdi.

Her ne kadar zirvenin ana konusunu Suriye krizine çözüm gayretleri oluştursa da üç ülkenin birbirleriyle olan ilişkileri Suriye konusunun ötesine uzanmaktadır. Bu durumun en net göstergelerinden bir tanesi, tarafların askeri konulardaki karar alıcılarının ve uzmanlarının yanı sıra ekonomi ve ticaret konularında yetki sahibi bürokratlarının da görüşmelerde hazır bulunmasıdır. Dolayısıyla bu zirveyi değerlendirirken, Suriye konusunda sağlanan diplomatik zeminin diğer bölgesel meseleler ve ülkeler arasındaki muhtelif ikili ilişki alanlarının gelişimine nasıl tahvil edilmeye çalışıldığını da hesaba katmak yerinde olacaktır.

Bu bağlamda, basın toplantısı sırasında konunun Suudi Arabistan’daki petrol tesislerine düzenlenen drone saldırısına gelmesi üzerine Putin, Türkiye’ye S-400 ve İran’a S-300 sattıklarını, isterlerse Suudi Arabistan’a da hava savunma sistemi satabileceklerini belirterek esprili bir açıklama yapsa da bu konuşması aslında iki gerçeğin ciddi bir ifadesidir. Öncelikle Rusya, silah satışı üzerinden Ortadoğu’da ciddi şekilde etki sahibi bir konuma gelmiştir. İkinci olarak bu esprili açıklama üç ülkenin birbirleriyle ilişkilerinin Suriye meselesinin ötesine geçmiş ve bölgesel güvenlik alanına taşınmış olduğunu göstermektedir. Bu faktör de Astana platformunu tahkim etmektedir.

Elbette üç ülkenin de Suriye krizine yönelik yaklaşımı ve çözüm perspektifi farklılık arz etmektedir. Bu zirvede de liderlerin meseleyi ele alış biçimleri ve vurgu yaptıkları konuların kendi siyasi, güvenlik ve ekonomik önceliklerinin bir sonucu olduğu görülmüştür. Bunun yanında üç liderin de mutabık olduğu ve üzerinde tamamen anlaştıkları konular da bulunmaktadır. Diplomasi masasını ayakta tutan zemin daha çok bu asgari müştereklerdir. Bunlar arasında Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve bağımsızlığının korunması en önemli madde olarak zikredilebilir. Bir an önce yapılması planlanan anayasa için önerilen komite üzerinde anlaşılması da diğer önemli konudur. Bunların dışında Suriye’de insani krizin bir an önce sonlandırılması, yabancı güçlerin Suriye’den çıkarılması ve terörist unsurlarla mücadele edilmesi konuları da liderler tarafından ifade edilmiştir.

 

Türkiye’nin Öncelikleri

Suriye’deki terör gruplarıyla mücadele konusunda Türkiye’nin bir numaralı önceliği PYD/YPG’nin Fırat’ın doğusundan temizlenmesidir. Bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suriye’nin istikbali için en büyük tehdit kaynağı PKK ve onun uzantısı olan PYD/YPG’dir. Bu ülkedeki PKK, PYD varlığı devam ettikçe ne Suriye ne de bölgemiz huzura kavuşabilir” diyerek meseleyi açıkça ortaya koymuştur. Türkiye’nin zirveden elde ettiği en net kazanç da yine bu hususta olmuştur. İran lideri Ruhani’nin açıkça PYD/YPG’yi terörist örgüt olarak nitelemesi, Türkiye’nin hassasiyetlerinin paylaşıldığının ve Fırat’ın doğusuna gerçekleştirilecek bir askeri operasyona yeşil ışık yakıldığının işareti olarak yorumlanabilir. Geçtiğimiz yıl Afrin’i terör unsurlarından temizlemeye matuf Zeytin Dalı Harekatı başladığı zaman rejim güçlerinin ve birtakım Şii milislerinin tacizleri ve saldırıları dikkate alındığında, Türk güçlerinin bu kez daha sorunsuz bir ilerleme sağlayacakları söylenebilir. Bölücü terör örgütüne yönelik karşı çıkış, zirve bildirisinde de yer almış ve “Suriye’de gayrimeşru öz yönetim teşebbüsleri dahil olmak üzere terörle mücadele kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her türlü girişim reddedildi” denilmiştir. Zirve öncesi Suriye Devlet Başkanı Beşar Esed’in devlete karşı işlenen suçlar haricinde suç işleyenlere yönelik af kararı çıkarması ve BM’ye PYD/YPG’nin terörist olduğuna dair bir mektup göndermesi de hem siyasi çözüm için gerekli zeminin oluşturulmasına hem de Türkiye’nin Fırat’ın doğusunda yapacağı operasyona yönelik önemli gelişmelerdir. Elbette Esed’in tek başına hareket edemeyecek kadar güçsüz durumda olduğu ve Rusya ile İran’ın bu gelişmede etki sahibi oldukları atlanmamalıdır.

 

Ankara Zirvesinin Kodları

Türkiye-Rusya-İran Üçlü Zirvesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ev sahipliğinde Ankara’da gerçekleştirildi, 16 Eylül 2019

Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yönelik harekat için Rusya ve İran’dan olumlu sinyal alması, ABD’nin güvenli bölgeye ilişkin adımlarını ertelememesi konusunda bir mesaj niteliği de taşımaktadır. Amerika gereken önlemleri almadığı takdirde Türkiye bir kez daha kendi göbeğini kendisi kesmek durumunda kalacaktır. Bu husus Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından da ifade edilmiş ve yakın zaman içinde bir harekatın yapılabileceği bizzat söylenmiştir. Dolayısıyla ABD’nin artık terör örgütü PKK ile Türkiye arasında bir tercihte bulunması gerekmektedir. Türkiye bu tercihe göre pozisyonunu alacaktır ve bu anlamda Rusya ve İran’ın da desteğini edinmiş görünmektedir.

Öte yandan Türk ve ABD’li askerlerin Suriye’nin kuzeyinde ortak devriyeye başlaması ile güvenli bölge konusunda ABD ile Türkiye arasındaki muhtemel bir anlaşmaya yönelik sorulan bir soruyu Ruhani yanıtlamamıştır. Putin ise yuvarlak ifadelerle konuyu ele almıştır. Bu durum bölgedeki ABD varlığına ve Türkiye’nin ABD ile kısmi de olsa beraber hareket etmesine ilişkin rahatsızlığın ifadesidir. Buna rağmen kameralar önünde bu meseleyi fazla gündeme getirmeyen Ruhani ve Putin’in bu tutumu, Türkiye’nin güvenlik hassasiyetlerine özen gösterilmesi olarak okunabilir. Ancak önümüzdeki günlerdeki gelişmelerin seyrine göre Rusya ve İran’ın bu konudaki tutumunun değişkenlik gösterebileceği de öngörülebilir. Örneğin, Türkiye’nin ABD ile anlaşması halinde bu konu Astana sürecinde konuşulan önemli gündemlerden biri olacaktır. Yine de ABD’nin Suriye siyasetinin ve Türkiye’ye olan yaklaşımının kısa vadede değişmesi zor görünmektedir.

 

İdlib Düğümü

Zirvenin en yakıcı gündem maddelerinden biri de İdlib meselesi olmuştur. 2017’de çatışmasızlık bölgesi ilan edilen İdlib’e yönelik aylardır devam eden rejim saldırıları ve Rus hava güçlerinin bombardımanları sonucunda çok ciddi bir insani kriz yaşanması riski ortaya çıkmıştır. Türkiye’nin İdlib’e yönelik yaklaşımını belirleyen temel etmen tam da bu insani kriz tehlikesidir. ÖSO dışındaki muhalif güçlerin elinde tuttuğu son toprak parçası olan İdlib, içerisinde pek çok farklı silahlı grubu barındırmaktadır. Bu gruplar arasında meşru muhalif unsurların yanında Türkiye’nin de terör örgütü olarak kabul ettiği El-Kaide bağlantılı Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) da bulunmaktadır. Rusya ve İran İdlib’i söz konusu terör unsurlarından temizlemek için bir an önce geniş çaplı bir operasyonun başlatılmasını savunurken Türkiye bölgeye iyi planlanmamış bir askeri müdahalenin sivil halka zarar verip ağır bir insani dram yaratacağından endişe etmektedir. Bu sebeple İdlib konusu Türkiye’nin muhataplarıyla uzun süredir müzakere ettiği konular arasındadır. Bu zirvede de aynı konu gündeme gelmiş ve sivil halkın korunmasına yönelik somut önlemler üzerinde anlaşıldığı açıklanmıştır. Aynı zamanda ateşkes ihlallerinin azaltılması için de ülkelerin gayret göstereceği beyan edilmiştir. Ancak yine de operasyonun şekli ve zamanı konusunda mutabakata varılmadığı anlaşılmaktadır. Bu konu önümüzdeki süreçte müzakere edilmeye devam edilecektir.

İdlib konusuyla ilişkili olarak Türkiye’nin ertelenemez hassasiyetlerinden bir tanesi de mülteci meselesidir. Türkiye, 3 milyon civarında kişinin yaşadığı İdlib’e düzenlenecek bir saldırının Halep’te yaşanan senaryonun tekrarlanması sonucunu üretebileceği endişesini taşımaktadır. Bunun sonucunda yüzbinleri bulacağı düşünülen bir mülteci akını olasılığı Türkiye’nin en önemli kaygılarının başında gelmektedir. Özellikle ev sahipliği yaptığı ve sayıları 3,6 milyonu aşan Suriyeli mültecinin ekonomik, siyasi ve güvenlik maliyetini tek başına sırtlamak durumunda kalmış olması, Türkiye’yi bu konuda artık daha fazla yük taşıyamayacak duruma getirmiştir. Dolayısıyla Türkiye, Avrupalı müttefiklerinden bu konuda adım atmalarını beklerken İdlib meselesinin de arzu etmediği bir mülteci akınıyla sonuçlanmasını istememektedir.

 

Suriye Anasaya Komitesi

Golan Tepeleri'nin İşgali

Zirvenin sonuç bildirisine de yansıyan bir başka önemli mesele de Golan Tepeleri’nin statüsüne ilişkindir. 1967’den bu yana İsrail işgali altında bulunan Golan Tepeleri, geçtiğimiz Mart’ta ABD Başkanı Donald Trump’ın skandal kararıyla İsrail’in egemenlik alanı olarak tanınmıştır. Üç ülke de zirvede bu durumun kabul edilemezliğini vurgulamışlar ve İsrail’in bu bölgeyi Suriye’ye bırakması gerektiği konusunda ortak görüş beyan etmişlerdir. Golan Tepeleri’nin İsrail işgalinden kurtarılması Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması ve yabancı güçlerin etkinliğinin azaltılması anlamında önemli bir aşamadır. Türkiye bu konuda uluslararası hukuk anlamında doğru bir noktada pozisyon alırken İran’ın pozisyonu ise daha çok aktüel siyasi-askeri hesaplara ilişkin görünmektedir. Geçtiğimiz yaklaşık iki yıllık sürede İsrail, hava bombardımanları marifetiyle Suriye’nin güneyinde bulunan İran askerleri ve bağlı güçlerini bölgeden uzaklaştırmıştır. Şüphesiz ki bu hamle İran’a Suriye sahasında teritoryal anlamda güç kaybettirmiş ve Rusya da söz konusu sürece müdahalede bulunmamıştır. Bu nedenle Rusya ve İran’ın Suriye’de Beşar Esed’in ayakta tutulması üzerinden giriştikleri ortaklığın da bazı noktalarda çatlaklara sahip olduğu görülmektedir. Öte yandan Golan Tepeleri’ndeki İsrail varlığının tanınmasına dönük ABD kararı, Suriye’nin güneyinde İsrail’in operasyonel kapasitesini artırmaya yönelik sonuçlar üretebilir. Bu anlamda halihazırda ABD ve İsrail ile gerilim yaşayan İran’ın Türkiye ve Rusya’nın desteğini alması önemlidir.

 

Anayasa Komitesi

Üç ülkenin mutabık olduğu hususlardan bir diğeri de anayasa komitesinin kurulumunda sona gelinmiş olunmasıdır. Liderler anayasa komitesinin yakın zamanda çalışmaya başlayacağını duyurmuşlar ve anayasanın ortaya çıkmasının ardından da seçimlerin yapılacağı belirtilmiştir. Anayasa ve seçimlerin yapılması, Suriye krizine siyasi çözüm noktasında son aşamayı temsil etmektedir. Suriyelilere temel hak ve özgürlüklerinin kazandırılması, mültecilerin ülkelerine geri dönmelerinin sağlanması ve varılan çözümün uluslararası bir meşruiyete sahip olması ancak anayasa yapım süreciyle mümkündür. Anayasanın kapsayıcı, adil ve temsil gücünün yüksek olması siyasi çözümün kalıcılığını artıracaktır. Bu anlamda mutabakatın sağlanması önemli bir ilerlemedir.

Astana ve Soçi süreçlerinin siyasal çıktıları ve sahadaki karşılığı itibariyle çoktan Cenevre’yi gölgede bırakmış olması yine de uluslararası meşruiyet açısından BM süreçlerinin tamamen denklem dışına çıkartılamayacağını unutturmamalıdır. Nitekim Suriye krizinin çok boyutlu bir mesele olduğunun bilincinde olarak Türkiye, kendisini Rusya ve İran blokuna mahkum etmiş değildir. ABD ile görüşmelerini sürdürmesine paralel olarak Türkiye, önümüzdeki günlerde Fransa, Almanya ve Rusya’yla birlikte Suriye meselesinin ele alınacağı bir dörtlü zirveye katılacaktır. Buna benzer bir zirve geçtiğimiz yıl ekimde İstanbul’da gerçekleştirilmiştir. Türkiye Suriye konusunda izlenecek yol haritasını tüm muhataplarıyla tartışarak diplomatik meşruiyet çabalarını sürdürmektedir. Bu tutum BM nezdinde de Türkiye’nin elini güçlendirecektir. Bir sonraki liderler zirvesi İran’ın ev sahipliğinde gerçekleştirilecektir ve o tarihe kadar İdlib ile Fırat’ın doğusunda yaşanacak gelişmeler zirvenin gündemini tayin edecektir.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası