Kriter > Söyleşi |

Gannusi "İslam Ülkeleri Aralarındaki Yardımlaşma ve Dayanışmayı Artırmalı"


Nahda Hareketi lideri Raşid Gannuşi: "Türk Halkı Darbe Girişimini Kahramanca Durdurdu."

Gannusi quot İslam Ülkeleri Aralarındaki Yardımlaşma ve Dayanışmayı Artırmalı quot

Tunus bütün Arap dünyasını sarsan devrimler ve dönüşümler silsilesinin başlangıç noktası. Dışarı kapalı bir polis devletiyken Arap Baharı adı verilen değişim sürecinin bayraktarlığını üstlenen Tunus diğer ülkelerin aksine başarılı bir demokrasi sınavı vermesiyle de dikkat çekiyor. 

“Tunus’u farklı kılan ne?” sorusuna cevap bulmak için iktidar ortağı Nahda Hareketi lideri Raşid Gannuşi’nin kapısını çaldık. Bizi başkent Tunus’un sakin bir semtindeki evinde kabul eden Gannuşi hem ülkesi hem de İslam dünyasıyla ilgili sorularımızı cevapladı. 

Yaklaşık 23 yıl sürgünde kaldıktan sonra 2011’de Tunus’a dönen Raşid Gannuşi sadece bir siyasetçi değil aynı zamanda entelektüel derinliği de olan bir ilim ve fikir adamı. Sergilediği mutedil ve çoğulculuğa saygılı liderliğin Tunus’u uçurumun kenarından döndürdüğünü kaydeden birçok yorumcuya göre Gannuşi’ye “Tunus’un Aliya’sı” demek de mümkün.

Sayın Gannuşi öncelikle sizinle söyleşi yapma fırsatını verdiğiniz için çok teşekkür ederiz. İlk sorum Tunus’la ilgili olacak. Devrimin üzerinden beş yıl geçtikten sonra Tunus şu anda ne durumda?

Tunus Allah’ın izniyle iyi bir durumda. Yürüyüşüne ve devriminin hedeflerini gerçekleştirmeye devam ediyor. Demokrasi ve kalkınma yolundaki gayretleri de sürüyor. Devrimin birinci hedefi demokrasi ve temel haklar konusunda iyileşmenin sağlanmasıydı. Bu konuda epey mesafe kat edildi. Devrimin ikinci hedefi ekonomik anlamda ilerleme ve sosyal adaletin tahakkukuydu. Şimdi sıra onda. Tunus tüm bu hedeflerin gerçekleştirilmesinde gösterdiği samimi gayret nedeniyle dostu Türkiye’ye teşekkür borçlu.

Arap Baharı ile Cin Şişeden Çıktı

Suriye, Mısır, Yemen ve Libya’ya baktığımızda maalesef Arap Baharı’nın kışa dönüştüğünü görüyoruz. Fakat Tunus’ta başka bir örneklik gerçekleşti. Bu neden ve nasıl böyle oldu?

Arap Baharı bir defa başladı ve sürüyor. Ancak nasıl uçak havada giderken zaman zaman türbülanslara yakalanırsa, Arap Baharı da aynı şekilde sarsıntılar yaşıyor. Dikkat edin, uçaklar türbülanslara rağmen uçuşlarına devam eder, nihayet hedefine varır. Mısır olsun, Suriye olsun, bu ülkeler zor intikal dönemleri yaşıyor. Devrimlerin tarihi bu yolların çok kolay ve düz olmadığını öğretmiştir. Diktatörlükten demokrasiye geçiş hiç kolay değildir. İnsan ömrü de böyledir. Çocukluktan yetişkinliğe varıncaya kadar insan da türlü merhalelerden geçer. Her geçiş ve intikal her zaman zordur, meşakkatlidir.

Türkiye’ye bakın mesela: Sonuncu girişimi de sayarsak beş askeri darbe gördü. Sayısız başka sıkıntılar yaşandı Demokrasi süreci hala tam anlamıyla ve layıkıyla tamamlanabilmiş değil. Başörtüsü yasağı bile daha yeni kaldırılabildi. Yakın zamana kadar başörtüsü yasaktı.

Tunus da aynı şekilde Fransızların dikte ettiği anayasa ve kanunlardan çok uzun yıllar boyunca kurtulamamıştı. Dönüşümler her zaman zordur, uzun süre ister.

Tüm bu nedenlerden dolayı Arap Baharı’nın başarısız olduğunu ve hezimete uğradığını söylemek doğru olmaz. Eğer Arap Baharı -söylendiği gibi- başarısız olsaydı hiçbir ülkede direniş göremezdik. Halklar bu süreçte kendi bünyelerinde bulunan kuvvetleri ile diktatörlerin aslında çok zayıf olduklarını keşfetti. Artık cin şişeden çıkmıştır, bir daha da asla o şişeye dönemeyecektir.

Örneğin Mısır halkı bir daha asla devrim öncesi gibi olmayacaktır, onlar artık bambaşka bir halktır. Halk özgürlüğün tadını bir kere almıştır. Bir daha asla hapse, karanlıklara, o daracık şişeye dönmek istemeyecektir. Mısır’ın gençleri her türlü baskı altında direniyor. Suriye’de diktatörler halka bomba yağdırmaya devam ediyor. Çünkü halk teslim olmuyor ve boyun eğmiyor. Neden halkı öldürüyorlar? Neden Rusya ve İran gibi dış güçleri ülkeye davet ediyorlar? Çünkü halklarının direnişi karşısında acziyet içindeler.

Özetle Arap Baharı başarısızlığa uğramamıştır, devam etmektedir. Arap Baharı’nın hezimete uğradığını söylemek, kısır bir yorum olur.

Tunus’a gelince... Tunus yukarıda sözünü ettiğim türbülansları diğer ülkelerle aynı şiddette yaşamadı. Her şeyden önce Tunus’taki şartlar diğer ülkelerden çok farklı. Mesela Tunus ordusunun siyasete müdahale etmek ve darbeler yapmak gibi bir tarihsel geçmişi yok. Sonra Tunus’ta birbiriyle çatışan mezhepler ve dini gruplar yok. Tunus halkı tek parça. Suriye’yi düşünün: Nusayri mezhebini denklemden çıkarın, sahne tamamen değişir, olaylar bambaşka bir hal alır. Mezheplerin varlığı, değişimlerin önüne farklı ve ciddi engeller çıkarıyor.

Ortak Paydamız İslam

Nahda Hareketi’ni ilkeleri ve Tunus’ta oynadığı rolle nasıl tanımlarsınız?

Nahda Hareketi siyasi, İslami ve demokratik bir harekettir. Tunus siyaseti ve toplumunun önde gelen yapılanmalarından biridir, baskın bir güç değildir. Nahda, Tunus’un birliğinin korunmasındaki en önemli dinamiklerdendir.

Birçok siyasi gözlemci, Fas’taki Adalet ve Kalkınma Partisi’ni, Tunus’taki Nahda Hareketi’ni, Mısır’daki Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nı ve Türkiye’deki Adalet ve Kalkınma Partisi’ni aynı kökten gelen, kardeş siyasi hareketler olarak görüyor. Siz bu yoruma katılır mısınız?

Bu yorum tamamen doğru, ben de katılıyorum. Tüm bu saydığınız hareketlerin hepsi, siyasi ve İslami hareketler. Hepsi de mutedil İslam anlayışından yola çıkarak siyaset üretiyor. Mutedil İslam anlayışı hepsinin ortak paydası. İlkeleri demokrasi, yenilik, çok seslilik, birlikte yaşama... Tüm bu hareketler seçimle gelmeyi ve kanunlar çerçevesinde iş yapmayı temel ilke edinmiş durumda. Hepsi de aşırılık, nefret ve diktatörlüğü reddediyor. Bu hareketler İslami ilkelerden hareketle halklarının isteklerini gerçekleştirmek için çalışıyor; hürriyet, sosyal adalet ve ilmi gelişime önem veriyor.

Fakat bütün bu siyasi hareket ve partilerin kendilerine has durumları, şartları ve özellikleri var. Mesela Fas’taki Adalet ve Kalkınma Partisi monarşi sistemi içinde siyaset yapıyor. Mısır ve Türkiye’de askeri vesayet geçmişi olan sistemler yürürlükte. Her iki ülkede de asker uzun yıllar iktidarları etkiledi, yönlendirdi.

Ra’d suresinin 17. ayetinde “Allah gökten bir su indirdi” diye ifade edilen şey ortak paydamız olan İslam’dır. Aramızdaki müşterek nokta budur. Ayetin devamında sel sularının sürüklediği farklı şeylerden söz edilir, bu da diğer hareketlerle aramızdaki farklılıklardır. Sel sularının aktığı vadilerin derinlikleri, toprakları ve yapıları farklı olabilir ama suyun kaynağı aynıdır. Tunus vadisi ayrıdır, Mısır vadisi ayrıdır, Fas vadisi ayrıdır, Türkiye vadisi ayrıdır... Fakat akan su aynıdır.

Türk Halkı Darbe Girişimini Kahramanca Durdurdu

Türkiye, sizin de bildiğiniz gibi, yaz ortasında bir darbe girişimine tanıklık etti. Buna dair neler söylemek istersiniz?

Konuşmamın başında da kısaca değindim, bu darbe girişimi Türkiye’nin demokratik anlamda kat etmesi gereken yollar olduğuna işaret ediyor. On binlerce devlet görevlisinin; subay, memur, hukukçu ve diğerlerinin darbe girişimine karıştığı ortaya çıktı. Bu şunu gösteriyor: 50 yıl sonra Türkiye’de bile henüz demokrasi yürüyüşü sona ermiş değil.

Fakat halklarımız artık uyanmış durumda ve hepsi ayakta. Türk halkı darbe girişimini kahramanca durdurdu. Demek ki demokrasi düşüncesi halkların zihinlerinde derinleşip yerleşmiş.

Ümmet Olmalıyız

İslam dünyası olarak halklar ve devletler arasındaki iş birliğinin yoğunlaştırılması için neler yapılmalı?

İslam ülkeleri, çeşitli uluslararası kuruluşlar üzerinden aralarındaki yardımlaşma ve dayanışmayı artırmalı. Arap Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Afrika Birliği gibi organizasyonlar daha aktif çalıştırılmalı. Ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda her türlü dayanışma tesis edilmeli.

Halklar ise birbiriyle iletişime geçmek için yöneticilerini beklememeli. İslam toplulukları ve halkları arasında haberleşme ağları kurulmalı; birlikte hayır dernekleri ve vakıflar oluşturulmalı. Namaz, oruç ve hac gibi ibadetler bizi nasıl birleştiriyorsa, halklarımız da aynı şekilde kendi aralarında irtibatı sağlamlaştırmalı. “İşte bu, tek bir ümmet olarak sizin ümmetinizdir” ayetini hayata geçirmeliyiz.

Şahsi bir soru sormak istiyorum: Siyasette geçen uzun senelerin ardından şu anda “Hayallerim gerçek oldu” diyebiliyor musunuz?

“Hayallerim gerçekleşmeye başladı” diyorum.


Türkiye’nin Çabaları Takdire Şayan

Son olarak Türk halkına vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

Türkiye’deki Müslüman kardeşlerime selam ve dualarımı gönderiyorum. Türkiye’nin son senelerde gerçekleştirdiği başarıları tebrik ediyorum. Özellikle Suriyeli kardeşlerimizin yaşadıkları sıkıntıların hafifletilmesinde, liderliği ve halkıyla Türkiye’nin gösterdiği çaba ve yaptığı yardımlar takdire değer.

Türkiye ayrıca bölgede dikkate değer bir kalkınma programı uyguladı, bu da takdire şayan.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası