Kadim medeniyet birikimimizin neşet ettiği ve geliştiği yer olan ata yurdu Orta Asya, doğudan batıya uzanan geniş bir ilim ve kültür havzasında; şehirleri, yetiştirdiği alim ve bilginleri ile dünyanın çekim merkezlerinden biri olagelmiştir. İnsanlığın medeniyet ufkunu geliştiren ve dünyayı aydınlatan Biruni, Mirza Ulugbek, El Harezmi, İbni Sina, Ali Kuşçu, Nizami Gencevi, Mahtumkulu Firaki gibi nice edip, bilgin ve alim, bu toprakların bizlere eşsiz armağanıdır. İmam Buhari, İmam Matüridi, İmam Serahsi ve Hoca Ahmed Yesevi gibi büyük manevi önderler, Anadolu’ya uzanan irfan geleneğinin köklerini beslerken, medeniyet değerlerimizin tarihi sürekliliğine muazzam katkılar yapmıştır.
Bugün de geniş bir coğrafyaya yayılmış olan Türk dünyası, “Adriyatik’ten Çin Seddi’ne” şeklinde ifade edilen klasik tanımlamanın artık ötesine geçmiştir. Halihazırda yaklaşık 300 milyon nüfusa, 4,5 milyon kilometrekarelik bir alana ve 2 trilyon dolarlık ekonomik hacme ulaşan Türk dünyası, sahip olduğu beşeri kapasite ile büyük bir potansiyel ve gücü bünyesinde barındırıyor.
Kuşkusuz, Soğuk Savaş sonrasında Orta Asya’da Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını elde etmesiyle yeni bir dönem başlamıştı. Her ne kadar siyasi olarak bağımsızlıklar yeni olsa da sahip olunan yüzlerce yıllık köklü bir medeniyet birikimi üzerinde Türk dünyası güçlü yürüyüşüne devam ediyor. Ayrıca dünya siyasetinin ağırlık merkezinin Asya'ya kaydığı bir dönemde, tarihi İpek Yolu güzergahında, bölgenin kalbi konumunda yer alan bu coğrafyanın önemi her geçen gün artıyor. Öyle ki, zengin yeraltı kaynakları, ekonomik gelişme ve kalkınma anlamında önemli bir etken olan genç, dinamik ve yetişmiş insan kaynağı da düşünüldüğünde, bölgenin önümüzdeki döneme etkisinin daha fazla olacağı değerlendiriliyor. Söz gelimi, kuşak-yol projesi gibi ortaya konan kalkınma retoriklerinde, aslında bu coğrafyaya yönelik artan ilgi açıkça görülüyor.
Ortak Bir Gelecek Tasavvurunda Türk Dünyasının Kurumsal Mekanizmaları Gelişiyor
Ülkemiz, Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını ilk tanıyan ülke olarak kardeşlik ve tarihi bağlarını koruma iradesi göstererek, vizyoner somut adımlar atılmasını her daim desteklemektedir. 2000’lerle birlikte Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Türk dünyasıyla artan ticaret hacmi, karşılıklı yatırımlar ve stratejik iş birlikleri neticesinde, bölge ile olan ilişkilerimiz çok daha ileri bir noktaya gelmiştir. 2009’da kurulan Türk Konseyi’nin 2021’de İstanbul’daki zirvesi neticesinde Türk Devletleri Teşkilatı adını alarak kurumsal yapısının güçlendirilmesi ve “Türk Dünyası 2040 Vizyonu”nun ilan edilmesi; uzun vadede ortak gelecek tasavvurunu güçlendirecektir. Bunun yanı sıra, TÜRKSOY, TÜRKPA, Türk Kültür ve Miras Vakfı, Uluslararası Türk Akademisi, Türk Üniversiteler Birliği ve Türk Dünyası Belediyeler Birliği gibi çeşitli alanlarda farklı mekanizmaların tesis edilmesi de iş birliğinde hedeflenen somut adımları hızlandıracaktır.
Türk Dünyasının Ortak Değerlerine Sahip Çıkan TİKA
Bugün 60 ülkede 62 ofisiyle dünyanın dört bir yanında ihtiyaç sahiplerine ülkemizin dost elini uzatan TİKA, 1992’de Cumhurbaşkanımız merhum Turgut Özal’ın talimatıyla kurularak, ilk ofislerini bağımsızlığını kazanan Türk Cumhuriyetlerinde açmıştır. Dönemin ihtiyaçlarıyla uyumlu bir şekilde kardeş ülkeler ile idari, sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda iş birliğini güçlendirmek ve ülkemizin kalkınma tecrübesini paylaşmak kurumumuzun temel amacı olmuştur. Kuruluşumuzdan bugüne, kalkınmaya yönelik bu coğrafyada TİKA tarafından 6 binin üzerinde proje ve faaliyet tamamlanmıştır ve kardeş coğrafyamız bugün de faaliyetlerimizde önceliğini korumaktadır.
TİKA’nın faaliyetlerini, geleneksel kalkınma yardımı anlayışının ötesinde değerlendirmek gerekir. Nitekim, her bir proje, esasen Türk dünyasının da köklü birikiminin korunmasına ve müreffeh geleceğinin inşasına katkı sağlıyor. Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle “Dünyada bu kadar geniş bir alanda anıtlarıyla, şehitlikleriyle, abideleriyle, camileriyle, nice tarihi eserleriyle iz bırakmış bir başka millet yoktur”. TİKA’nın çalışmaları da bu zengin ve yüksek kültürel mirasın geleceğe taşınmasında rol oynuyor. Öyle ki kültürel iş birliği kapsamında; Pir-i Türkistan olarak adlandırılan ve Orta Asya’dan Balkanlar’a kadar uzanan geniş bir coğrafyanın inanç ve düşünce dünyasına tesir etmiş Hoca Ahmet Yesevi’nin Kazakistan-Türkistan’da bulunan türbesinin restorasyonu, Türkmenistan’ın Merv şehrindeki Büyük Selçuklu hükümdarı Sultan Sencer’in türbesinin restorasyonu gibi önemli projeler, TİKA’yı Türk dünyasının ortak değerlerine sahip çıkan bir kurum haline getiriyor. Bu anlamda, Moğolistan’da bulunan Türk tarihi açısından eşsiz nitelikteki Bilge Tonyukuk yazıtlarının koruma altına alınması ve orada bir müze kurulması çalışmalarına başlanırken, Azerbaycan’da 600 yılı aşkın geçmişiyle Merdekan Kalesi ve Özbekistan’da Buhara Ark Kalesi Emir Mescidi restorasyonları da planlanıyor.
Sürdürülebilir Kalkınma İş Birliğinde Söylemin Ötesine Geçen Türkiye
Türkiye’nin Türk dünyasına yaklaşımına bakıldığında diğer aktörlere göre çok daha kapsayıcı ve bütüncül olduğunu söylemek mümkün. Ülkemiz, girişimci ve insani diplomasi ile sadece ekonomi-politik çerçeveyi değil kültürel ve sosyal çerçeveyi de içine alan çok boyutlu bir yaklaşım izliyor. 2019’da ilan edilen “Yeniden Asya Girişimi” ile Türkiye, dünyanın merkez ağırlığının Batı’dan Doğu’ya kaydığını ifade ederken ikili ve bölgesel platformlarda mevcut iş birliğini derinleştirme ve daha ileri düzeye çıkarma hedefini ortaya koyuyor. Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle “en batıdaki Asyalı, en doğudaki Avrupalı olarak müstesna bir konuma sahip” olması sayesinde, bu bölgelerin tamamıyla ilişkilerini geliştirme yolunda somut adımlar atıyor.
TİKA da bu anlayış bağlamında, ülkemizin resmi teknik iş birliği kurumu olarak kalkınmayı; ekonomi, sağlık, eğitim, altyapı ve kültürel iş birliği gibi insan hayatının tüm yönlerine dokunacak şekilde çok boyutlu olarak ele alıyor.
Bu anlayış ile hayata geçirdiğimiz sağlık projeleri arasında Kırgızistan’da yaklaşık 12 bin metrekare kapalı alanda hizmet veren Bişkek Türk Dostluk Hastanesi’nin inşa ve donanımı, Özbekistan Kemik İliği Nakli Merkezi kurulması gibi kapasite artıran önemli projeler bulunuyor. Eğitim alanında okulların inşası, tadilatı, yükseköğretim kurumlarımız ile uzun erimli iş birlikleri geliştirmesi gibi çalışmalar yürütülüyor. Bugüne kadar, birçok alanda Orta Asya’dan gelen 25 binin üzerinde uzman ile eğitim ve tecrübe paylaşım programları hayata geçirildi. Uzun vadeli olarak düşünüldüğünde mesleki eğitim verilen bu uzmanlar, Türkiye için ileride iş birliği yapılabilecek gönüllü birer elçi ve ciddi bir insan kaynağı anlamına geliyorlar. Bunların yanı sıra tarım, hayvancılık, ormancılık, endüstriyel alanlarda istihdamı destekleyici projelerimize ağırlık veriliyor. Karabağlı muhacir kardeşlerimiz için Azerbaycan’da kurulan bal üretim ve paketleme tesisi, yıllık 20 ton kapasite ile çalışırken, “Qarabaglı” markası ile satılan ürünler, gelir seviyesine katkı sağlıyor. Bu çerçevede TİKA faaliyetlerinin kısa, orta ve uzun vadeli farklı sonuçları olduğundan söz edilebilir.
Öte yandan, 30 yılın ardından Türk Cumhuriyetleri bugün kişi başı milli gelirleri, temel altyapıları ve ekonomik rekabet gibi kriterlere bakıldığında önemli bir refah ve kalkınma seviyesine ulaşmış, her yönüyle güçlenmiş ve kapasitelerini artırmıştır. Kazakistan ve Azerbaycan gibi kardeş ülkeler KAZAID ve AIDA gibi uluslararası kalkınma iş birliği ajanslarını kurarak kendi tecrübelerini paylaşma noktasına gelmiştir. TİKA ile kardeş ülkelerin bu kurumları arasında üçüncü ülkelere yönelik ortak iş birliği proje ve faaliyetleri planlanmaktadır.
Bunların yanında TİKA, bizlerin medeniyetimizden tevarüs ettiği kadim ilim geleneğinin anlaşılması, gelecek nesillere aktarılması, geçmiş ile bugün ve gelecek arasında düşünsel anlamda bir bağ kurulması gayesiyle akademik faaliyetlere ehemmiyet vermektedir. Bu bakımdan, bölgesinde ciddi bir ilmi birikimin oluşmasına vesile olan Hoca Ahmet Yesevi Türk-Kazak Üniversitesi ve Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi gibi kurumlarımız ile iş birliklerimiz artarak devam etmektedir.
Sonuç
Geçmiş ile mukayese edildiğinde Türk dünyası, daha geniş imkanlar ve kapasiteye sahip bir şekilde geleceğini inşa etmektedir. Önümüzdeki dönem, bu coğrafya küresel siyasi ve ekonomik gelişmeleri belirleyecek merkezlerden biri olmaya her zamankinden daha yakındır. Türkiye’nin de Türk dünyası ile ilişkileri, “dilde, işte, fikirde birlik” anlayışıyla diplomatik yakınlaşmanın ötesinde, somut projelerle desteklenen karşılıklı ticaret, vizesiz seyahat anlaşmaları, sanayi, enerji, lojistik ve kültürel iş birliği gibi birçok alanı içeren kapsamlı bir bütünleşme sürecinin yansımasıdır.
Bu bakımdan, devletler arası diplomatik ilişkiler ivme kazanırken, bölgeye yönelik akademik ve entelektüel ilginin daha da derinleşmesi ve çeşitlenmesi oldukça önemlidir. Gerek var olan köklü medeniyet mirasımızın bugün bizlere ne söylediğini anlamak gerekse geleceğin dünyasında Türk dünyasının vizyonunu oluşturmak açısından akademik çalışmaların artarak devam etmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, ticari, kültürel, sanatsal anlamda da ilişkilerin geliştirilmesi adına bölge ülkelerine ziyaretlerin çoğalması faydalı olacaktır. Özellikle gençlerimizin dünyayı tanımaları adına gerçekleştirecekleri ziyaretlere, bize ruhumuzu veren bu coğrafyalardan başlaması, tarihsel süreklilik içinde hafıza ile geleceği irtibatlandırmak açısından son derece değerlidir. Bu manada, ülkemizden bölgenin farklı destinasyonlarına yönelik uçuş sayısının artması bir fırsat olarak görülmelidir.
TİKA’nın Türk dünyasına yönelik faaliyetleri de ülkemizin samimi duruşunun sahaya somut projeler ile izdüşümüdür. Hayata geçirdiği sonuç odaklı, somut ve sürdürülebilir projelerle TİKA, Türk dünyasının geçmişinde olduğu gibi, geleceğinin de önemli bir parçası olmaya devam edecektir. Cumhurbaşkanımızın “Türk dünyası olarak yakın dayanışmamızı güçlendirmeliyiz” mesajından hareketle karşılıklı iş birliklerinin daha da güçlendirilmesi ve kardeş Orta Asya ülkeleriyle ortak bir gelecek tasavvuru teşkil edilmesi yönünde çalışmalarımızı sürdüreceğiz.