Geçtiğimiz ay Filistin siyaseti açısından hayati, Ortadoğu için de büyük öneme sahip iki gelişme yaşandı. Filistin’in İsrail ile mücadelesinde önde gelen aktörlerden olan HAMAS, uzun bir süredir üzerinde çalıştığı Yeni Siyaset Belgesi’ni kamuoyuyla paylaştı. Hem uluslararası kamuoyu hem de Fetih hareketine karşı yeni bir stratejinin devreye sokulduğu Yeni Siyaset Belgesi, HAMAS liderliği tarafından Mayıs ayının başında açıklandı. Bununla bağlantılı olarak yaşanan ikinci gelişme ise HAMAS liderliğinde yaşanan bayrak değişimiydi. 1996 yılında HAMAS Siyasi Büro Şefi görevine getirilen Halid Meşal 6 Mayıs’ta yaptığı açıklamayla görevi bıraktığını ve hareketin yeni liderinin İsmail Haniye olduğunu duyurdu. HAMAS’ın Yeni Siyaset Belgesi ve yaşanan bu liderlik değişimi şüphesiz hareketin önümüzdeki dönemde politikalarında değişime gideceğinin işaretçisi. Nitekim Yeni Siyaset Belgesi’nde yer alan bazı maddeler HAMAS’ın önceki politikalarının bazıları konusunda yeni yaklaşımlar benimsediği yorumlarının yapılmasına neden oldu.
Bu durumda son dönemde birçok bölgesel ve uluslararası aktörün baskısı ile karşılaşan HAMAS liderliğinin, diğer taraftan da Fetih hareketinin kendilerine yönelik dışlayıcı politikası karşısında yeni bir strateji belirlemek durumunda kalmasının etkili olduğu söylenebilir. Bu nedenle Yeni Siyaset Belgesi özü itibarıyla HAMAS’ın bazı politikalarda geri adım attığı şeklinde de yorumlanmıştır. 42 maddeden oluşan Yeni Siyaset Belgesi’nde HAMAS’ın genel prensipleri önceki belgelerle paralellik taşırken özellikle üç konuda yeni bir yaklaşımın benimsendiği dikkat çekmektedir.
Bunlardan ilki HAMAS’ın 1967 yılında belirlenen sınırlar içerisinde bir Filistin devletinin kurulmasını kabul ettiğinin açık biçimde belirtilmesidir. Her ne kadar HAMAS’ın bu yeni yaklaşımı Siyonist bir İsrail devletinin resmi biçimde tanındığı anlamına gelmeyecekse de metinde 1967 sınırlarının baz alınması bağımsız bir İsrail devletinin kurulması konusunda bir kabul niteliği de taşımaktadır. Bununla alakalı belgede dikkat çeken bir diğer husus ise Filistinli mültecilerin tasfiye edilmesine karşı mücadelenin devam edeceği ve Filistinlilerin kendi ülkeleri dışında herhangi bir bölgeye yerleştirilmelerine kesin surette karşı çıkılacağının belirtilmiş olmasıdır. Bu özellikle son dönemde medyaya yansıyan İsrail ile Mısır arasında varılabilecek olası bir anlaşma ile Sina’da yeni yerleşim yerleri oluşturularak Filistinlilerin buraya taşınmaları haberlerine de bir anlamda cevap teşkil etmektedir.
Silahlı Direniş ve Siyasi Çözüm
Belgede dikkat çeken ikinci bir husus da HAMAS’ın İsrail karşıtı direnişinin tüm Yahudilere yönelik değil sadece Siyonist ideolojiye sahip İsrail devleti kadrolarına yönelik olduğunun özellikle vurgulanmasıdır. İslam’ın diğer dinlerle barış içerisinde yaşamayı ilke olarak kabul ettiğinin belirtildiği belgede HAMAS’ın çatışmasının dinleri sebebiyle Yahudilerle değil Siyonist projeyle olduğu vurgulanmıştır. Direnişin Yahudilere değil Siyonist bir ideolojiye sahip olanlara karşı sürdürüldüğünün altı çizilmiştir. HAMAS’ın tavrının bu şekilde açıkça ifade edilmesi hareketin uluslararası kamuoyu nezdinde radikal bir tutumu olmadığının gösterilmesi ve mücadelesinin sadece siyasi düzeyde gerçekleştiğinin ortaya konulması amacı taşıdığı söylenebilir.
HAMAS’ın Yeni Siyaset Belgesi’nde dikkat çeken bir diğer konu da daha önceden kendisini doğrudan Müslüman Kardeşler’in bir kanadı olarak tanımlayan hareketin artık bu durumunun değiştiğini gösteren bir söylem benimsemesidir. Kendisini “hedefi Filistin’in kurtuluşu ve Siyonist projeyle mücadele olan, çıkış noktaları, hedefleri ve araçları itibarıyla İslam’ı referans alan Filistin İslami ulusal özgürlük ve direniş hareketi” şeklinde tanımlayan HAMAS, yeni belgede Müslüman Kardeşler’in bir kolu olmadığına özellikle dikkat çekerek Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi İhvan’ı terör örgütü ilan eden ülkelerden gelebilecek baskıların önüne geçmeyi hedeflemiştir. Bunun yanında hareketin Müslüman Kardeşler’den bir kopuş yaşadığı da söylenemez. Nitekim yaptığı açıklamada Halid Meşal, HAMAS’ın İhvan ekolünden gelen bir hareket olduğunu teyit etmiştir.
Bu üç yeni yaklaşım göz önünde bulundurulduğunda HAMAS’ın değişen bölgesel durumlar ve küresel siyasi gelişmelerden hareketle yeni ve revize edilmiş bir politika benimsediği söylenebilir. Yeni Siyaset Belgesi’nde HAMAS’ın daha önceki yıllara nazaran direniş mücadelesinde bir adım geriye gittiğini belirtmek yerinde olacaktır. Bir başka deyişle hem sivil hem de askeri kayıpların ciddi bir hasar yarattığı Gazze’de HAMAS yönetimi silahlı direnişi geri plana alarak siyasi çözümü öne çıkarmak durumunda kalmıştır. Bunda İsrail’in özellikle Trump’ın iktidara gelişiyle bölge politikalarında daha güçlü bir pozisyona sahip olması, Tel Aviv’in devam eden ambargosu altında özellikle ekonomik anlamda sıkıntıların büyümesi, Katar ve Suudi Arabistan’ın HAMAS’ı siyasi uzlaşı için zorlaması ve Müslüman Kardeşler hareketinin Mısır’daki askeri darbenin ardından bölgedeki bazı ülkelerce terör örgütü kabul edilmesi gibi unsurlar etkili olmuştur.
Uluslararası Alanda Meşruiyet Arayışı
HAMAS’ın Yeni Siyaset Belgesi ile strateji değişikliğine gitmesinin arkasındaki daha spesifik bazı sebeplerden de bahsedilebilir. Yukarı- da kısaca özetlenen üç konuda geri adım atarak HAMAS hem bölgesel hem de küresel aktörler nezdinde Filistin mücadelesini yürütmede aradığı meşruiyeti kazanmayı hedeflemektedir. 2006’da Gazze’de yapılan seçimleri kazanmasının ardından HAMAS yönetimi, İsrail’in başını çektiği uluslararası bir izolasyona tabi tutulmuştur. Tel Aviv yönetimlerinin Gazze’ye yönelik gerçekleştirdiği geniş kapsamlı saldırılar, geçen sürede şehirdeki ablukanın etkilerinin ağırlaşması ve İsrail’e karşı siyasi mücadelede bir ilerleme sağlanamaması Filistin kamuoyunda geleceği sorgulanmaya başlayan HAMAS yönetimini yeni bir siyasi vizyon üretmeye mecbur etmiştir.
HAMAS’ın bu bağlamda bir siyaset değişikliğine gitmeye bir süre önce başladığı söylenebilir. Bu çerçevede HAMAS, Mursi yönetiminin darbeyle devrilmesinin ardından iktidara gelen Abdülfettah Sisi rejimi ile özellikle 2016 boyunca normalleşme girişiminde bulunmuş ve bunu bir noktaya kadar başarmıştır. İsrail’in ablukası altında olan Gazze’nin dünyaya açılan sınır kapısı Refah’ın zaman zaman da olsa açılabilmesi için tek seçeneğin Sisi rejimi ile normalleşme sağlanmasına bağlı olması HAMAS yönetimini bu yönde bir politika izlemeye itmiştir. Nitekim darbeyi izleyen dönemde Sisi rejimi Refah sınır kapısını kapatmış, olağanüstü hal uyguladığı bölgede askeri operasyonlarını artırmış ve Gazze’den Mısır’a giden tünellerin kapatılması için ciddi bir kampanya başlatmıştır.Tüm bu gelişmeler HAMAS’ı Mısır’daki Sisi yönetimiyle uzlaşmaya mecbur bırakmıştır.
HAMAS’ın Yeni Siyaset Belgesi ile amaçlarından bir diğeri de Fetih hareketinin özellikle Batılı aktörler nezdinde sahip olduğu “ılımlı” pozisyonunun kendilerince de benimsendiğinin altının çizilmesi ve Filistin mücadelesinde HAMAS’ın da “barışçıl ve müzakereci” bir aktör olduğunun kabul edilmesinin sağlanmasıdır. Filistin mücadelesinin baş aktörü olan Fetih ile son dönemde yaşanan gerginlikler de HAMAS’ın bu yönde bir tutum belirlemesinde etkili olmuştur. Öyle ki HAMAS’ın siyasi bir aktör olarak ortaya çıkmasından rahatsız olan Fetih yönetimi Yeni Siyaset Belgesi’ni eleştirmiştir.
Son olarak HAMAS’ın Yeni Siyaset Belgesi’nin Ortadoğu siyaseti açısından da etkilerinin olacağı unutulmamalıdır. Yayınladığı videoda Benjamin Netanyahu’nun HAMAS’ın Yeni Siyaset Belgesi’ni çöp kutusuna atarak tepki göstermesi Tel Aviv yönetiminin HAMAS’ın Filistin mücadelesinde meşru bir aktör olarak yer alma ihtimali karşısında endişeye kapıldığını göstermektedir. Nitekim Gazze’ye yönelik kanlı operasyonlarda İsrail ordusuna ciddi kayıplar verdiren HAMAS’ın bu kez siyasi diyaloğu ön plana çıkarma stratejisi hareketi uluslararası kamuoyu nezdinde daha meşru bir aktör haline getirebilecektir. Dolayısıyla İsrail’in olası askeri müdahaleleri daha büyük bir tepkiyle karşılanacağından Tel Aviv için caydırıcı bir durum ortaya çıkacaktır. Öte yandan bu Yeni Siyaset Belgesi bölgede HAMAS’a olumlu yaklaşan Türkiye ve Katar gibi aktörlerin elini de güçlendirecektir. Birçok platformda HAMAS’ı savunan Ankara ve Doha şiddetten uzak ve siyasi diyaloğu önceleyen bir hareketin Filistin mücadelesinin öncelikli aktörlerden birisi haline gelmesi konusunda daha rahat hareket edecektir.