Kriter > Dosya > Dosya / Türkiye'deki Suriyeli Mülteciler |

Batı’dan Esen Mülteci Karşıtlığı Rüzgarı


Fransızların sol görüşlü meşhur kara mizah dergisi Charlie Hebdo’da da Aylan Kürdi’nin ardından yaptığı karikatürde “Şayet Aylan büyüseydi, ne olacaktı?” yazısının altında Aylan Almanya’da bir kadını kalçasından taciz etmeye çalışırken görünüyordu!

Batı dan Esen Mülteci Karşıtlığı Rüzgarı

Suriye’de 15 Mart 2011’de başlayan ayaklanma önce iç savaşa sonraysa irili ufaklı örgütlerin ve süper güçlerin hakimiyet savaşına dönüştü. Yüz binlerce insan, çoluk-çocuk, yaşlı, kadın-erkek öldü, 6 milyona yakın sivil zorla yerinden edildi.

“Çocuklarımı ve karımı tutmaya çalıştım. Sonra tekneyi kullanmaya çalıştım ama çok büyük bir dalga tekneyi vurdu. Birer birer öldüler.”

Abdullah Kürdi, karısı Rihan ve iki çocuğuyla 2 Eylül Çarşamba sabahı erken saatlerde Türkiye’den ayrılarak Kos Adası’na gitmek için yola çıkmışlardı. Çocuklarından Aylan Kürdi’nin cesedi sahile vurmuşken, Akdeniz’de büyük, küçük binlerce ceset suya karışırken, çağımızın moda ikonu Karl Lagerfeld Paris’te bir televizyon kanalında şöyle konuştu: “Merkel’den nefret ediyorum. Onun Suriyeli mültecilere Almanya’nın kapılarını açması sebebiyle aşırı sağ parti AfD meclise girdi.” 85 yaşında Chanel’in efsanevi tasarımcısı diye anılan Lagerfeld bununla da kalmadı ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Milyonlarca Yahudi’yi öldürdükten sonra, aradan onlarca yıl da geçse, onların en büyük düşmanlarının milyonlarcasını ülkeye almak olmaz.”

Alın size elit, büyük burjuva bir ailenin, dünyaca meşhur moda ikonunun Neo-Nazilere karşı, anti ırkçı duruşu! Ki Fransızların sol görüşlü meşhur kara mizah dergisi Charlie Hebdo’da da Aylan Kürdi’nin ardından yaptığı karikatürde “Şayet Aylan büyüseydi, ne olacaktı?” yazısının altında Aylan Almanya’da bir kadını kalçasından taciz etmeye çalışırken görünüyordu

BBC’nin araştırmasına göre 2014’ten bu yana bin 250’den fazla isimsiz erkek, kadın ve çocuk Türkiye, Yunanistan ve İtalya’daki 70 farklı kimsesizler mezarlığına gömüldü. Onlar Akdeniz’i geçip Avrupa’da yeni bir hayata başlamaya çalışırken öldüler. Uluslararası Göç Örgütü’nün verilerine göre son iki yılda tahminen Akdeniz’de 8 bin kişi hayatını kaybetti. Çoğu suların içinde kayboldu ama birçoğunun cesedi karaya vurdu. İtalya Ulusal Kayıp Kişiler Bürosu Vittorio Piscitelli aynı araştırmada “Bu insanlar hiçbir insani itibarı kalmamış hayaletlere dönüştüler. Mezarlarında sadece bir numara yerine isimlerini de vererek itibarlarının bir bölümünü geri vermeye çalışıyoruz” diyor. Bu araştırma Kuzey Akdeniz ülkeleri İtalya, Yunanistan ve Türkiye’yle sınırlı. Oysa Güney Akdeniz’de de pek çok tekne battı. En çok sayıda göçmenin öldüğü kazalar Kuzey Afrika ile İtalya’nın Lampedusa Adası arasındaki güzergahta meydana geldi. Bir seferinde 18 Nisan 2015’te bir teknede bulunduğu düşünülen 800 kişiden yalnız 28’i hayatta kalabildi ve sadece 120 kişinin cesedi bulundu. Sadece 2014’den 2018’e kadar Uluslararası Göç Örgütü’nün verilerine göre Akdeniz’de 17 bin kişi öldü.

 

Avrupa’nın Tavrı

Avrupa Birliği (AB) el atmasa da birileri göçmenler hiç olmazsa mezara adıyla sanıyla gömülsün diye çabalıyor ve diğerleri de Avrupa’ya kaçmaya çalışanlar denizde boğulmasın diye uğraşıyordu. Hapse girme pahasına bazen denizde ve bazen de karada… Bir Alman sivil toplum kuruluşu olan Sea Watch’ın kaptanı Carole Rackete bunlardan biri. Güvenli bir liman açılması için iki hafta boyunca İtalya’dan yanıt bekledi. Yanıt gelmeyince izinsiz olarak İtalyan kara sularına girdi ve Lampedusa Limanı’na yanaştı. Gözaltına alınan Carole Rackete başta aşırı sağcı Başbakan Yardımcısı ve İçişleri Bakanı Matteo Salvini olmak üzere İtalyan hükümeti tarafından topa tutuldu. 42 kişiyi kurtaran Rackete “korsanlık”, “kanun tanımazlık” ve “savaş eyleminde bulunmak”la itham edildi. Halkın içinde “Umarım bu insanların tecavüzüne uğrarsın” çığlıkları atanların yanında onu kahraman görenler ve İtalyan hükümetini suçlayanlar da vardı. On yıla kadar hapis cezasıyla karşı karşıya olan Rackete’nin savunma masrafları ve Sea Watch örgütüne yönelik olası yaptırımlar için İtalya ve Almanya’da başlatılan kampanyalarda yüz binlerce avro bağış toplandı.

İtalyan İçişleri Bakanı Matteo Salvini bu nevi “emr-i vakiler”e karşı yeni bir “güvenlik kararnamesi” hazırlattı. Ancak denizden göçmen kurtaran yardım kuruluşlarının cezalandırılmasını öngören kararname taslağı Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği tarafından insan haklarına ve uluslararası yasalara aykırı olduğu gerekçesiyle eleştirildi. Salvini bu eleştiriye yanıt verdi:

“Üyeleri arasında Kuzey Kore ve Türkiye’nin yani totaliter rejimlerin de olduğu bir uluslararası organizasyonun İtalya’ya insan hakları konusunda ahlak dersi vermeye kalkışması gülünç.”

Tıpkı Lagerfeld’in göçmenleri Neo-Nazilerin yükselişinin suçlusu, fazladan göçmenlerin Yahudilerin en büyük düşmanı ve dolayısıyla potansiyel suçlu olmasına dair muhakemesi gibi 3,5 milyondan fazla Suriyeliye ev sahipliği yapan Türkiye, İtalyan içişleri bakanına göre totaliter bir rejimle yönetiliyordu.

 

Acımasız Politika

Göçmenler ve mülteciler konusunda Avrupa ülkeleri arasındaki kavgada herkesin eteğindeki taşlar döküldü. Manzarayı en iyi gösterenlerden bir başkası da geçen yaz yaşandı. İtalya 629 göçmeni taşıyan Aquarius gemisine limanlarını açmaması üzerine İtalya’nın pozisyonunu “sorumsuzluk” ve “mide bulandırıcı bir çizgi” diye tanımlayan Fransa’da aynı günlerde Niceli bir öğretim üyesi kaçak üç göçmene yardım ettiği için beş yıl hapis cezası ve 30 bin avro para cezası istemiyle yargılanıyordu. Diğer taraftan İtalyan İçişleri Bakanı Salvini, Macron’un eleştirilerine sosyal medyaya yazdığı mesajla yanıt verdi: “Fransızlar, aralarında kadın ve çocukların da olduğu 10 binden fazla kişiyi İtalya sınırından geri çevirdi. Ayrıca hatırlatmak isterim ki, Kuzey Afrika cephesinde hepimiz, Fransızların Libya’ya götürdüğü istikrarsızlığın bedelini ödüyoruz” dedi. Ardından Salvini’den yeni bir çıkış geldi. Fransa’nın 2015’teki AB’nin göçmen paylaşım anlaşması uyarınca alması gereken İtalya sınırındaki 10 bin göçmene sırtını çevirdiğini, 9 bin 816 göçmen almayı taahhüt etmesine karşılık üç yılda sadece 640 kişiyi kabul ettiğini duyurdu. Ayrıca Ekim’de Fransız polisinin, aralarında kadın ve çocukların olduğu bir grup düzensiz göçmeni İtalya sınırındaki Claviere’ye bırakıp gittiği görüntüler ortaya çıkmıştı zaten. İtalya bunlarla da yetinmedi, Fransa’yı –ki bu da doğru– Afrika’yı De Gaulle zamanında çıkarılan CFA frangı ile fakirleştirerek bu göçlere sebep olmakla suçladı.

Herkes ve her bir üye bir diğerini suçlarken en çok topa tutulan ülkelerin başında gelen Macaristan da iltica etmek amacıyla Sırbistan sınırından ülkeye giren göçmenlerin sınır transit mülteci kamplarındaki koşullarıyla gündeme geldi. İngiliz Guardian gazetesinde çıkan bir haberde Macar hükümeti sözcüsü Zoltan Kovac’ın açıklaması dikkat çekiciydi: Kovac bir yandan bu iddiaları reddederken diğer taraftan da şöyle diyordu: “Sınır kamplarında ‘hak edenlere’ yemek veriliyor!”

513,5 milyonluk nüfuslu Avrupa’da başta Suriyeliler olmak üzere göçmenler konusunda diğerlerine nispetle temiz kağıdı almış tek ülke Almanya. Berlin yönetimi 2015’te başlattığı açık kapı politikasıyla 1 milyon 410 binden fazla sığınmacıyı kabul etti. Fransa 402, İtalya 355, İsveç 328, Avusturya 173 ve Yunanistan 83 bin kişi kabul etti. 21 milyonluk nüfusuyla dünya nüfusunun yüzde 1’inden daha azına sahip olan ve dünyadaki toplam sığınmacıların 5 milyon 800 bin insanla üçte birini oluşturan Suriyeliler başta Türkiye olmak üzere sığınabilecekleri yer aradılar. Bugün Türkiye’de 3 milyon 644 bin Suriyeli var. Ürdün’de 650 bin, 6 milyonluk nüfusa sahip Lübnan’da da bir milyondan fazla.

15. yüzyılda İspanya’dan kaçan Yahudilere, Ekim Devrimi’nden sonra Beyaz Ruslara, Saddam Hüseyin’in Halepçe katliamının ardından çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu 500 bin Iraklıya olduğu gibi Türkiye Suriyeli sığınmacılara da kapılarını açtı. Türkiye daha yüzyıl öncesine kadar dört asır boyunca Osmanlı devletinin toprakları içinde bulunan Suriye’den gelen sığınmacılara elbette kapılarını açacaktı.

Türkiye 21. yüzyılda göçmenlerin “çöp insan” diye görüldüğü bir dünyada Suriyelilere ev sahipliği yapmak konusunda –üstelik imkanlarına nispetle– en alicenap ülke oldu.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası