Yeni dünya düzeni, çok kutuplu sistem ve yerel paralarla ticaret gibi birçok tartışmanın ortasında BRICS grubu yer alıyor. Batı dünyasının ekonomik olarak eski gücünü koruyamadığı iddiaları ise BRICS’in daha fazla öne çıkmasına neden oluyor. Oluşumun kuruluşunun ardından inşa edilmeye çalışılan yapılar, ekonomik ağırlıklı olarak ilerliyor. Yeni Kalkınma Bankası, Acil Para Fonu gibi kurumlar, Batılı oluşumlara karşı alternatifler olarak beliriyor. Güney Afrika’da yapılan son toplantı sonrası genişleme kararı alan grup, yeni üyelerle birlikte daha küresel hale gelmeye hazırlanıyor. Suudi Arabistan, Arjantin, BAE, Mısır, İran ve Etiyopya, BRICS’e davet edildi. Gelecek yıl bu ülkelerin oluşuma katılması bekleniyor. Yeni aktörlerin katılımıyla küresel ekonominin yüzde 29’unu oluşturması beklenen BRICS’in gelecekte nasıl bir şekle bürüneceği ise tartışmaları beraberinde getirdi. IMF’nin tahminlerine göre BRICS yeni üyeleriyle birlikte ekonomik gelişimini güçlendirebilir. Tablo 1’de yer alan 2023-2028 ekonomik büyüklük ve dünya ekonomisinde aldıkları payların değişim miktarları, yapılacak tahminleri daha sağlam temeller üzerine oturtabilir. Özellikle Çin, Brezilya ve Etiyopya hariç diğer üyelerin dünya ekonomisinden alacakları paylarda azalma ve durağanlık göze çarpıyor.
BRICS’in en fazla karşılaştırıldığı oluşumlardan biri olan G-7 ile satın alma gücüne göre mukayesesi de grubunun küresel ekonomideki konumunu yansıtması açısından önem taşıyor. 1995’te dünya ekonomisinin yüzde 44,9’unu oluşturan G-7 üye devletlerin payı 2023’te BRICS’in ardına düşerek yüzde 29,9 geriledi. Benzer göstergeleri dış ticaret, refah ve döviz rezervlerinde de görmek mümkün. Ancak Çin hariç diğer BRICS üyelerinin küresel ihracatta büyük payları bulunmuyor. Yeni üye olacak olan Batı Asya ülkelerinde de enerji ürünleri ağırlıklı ekonomik yapılar göze çarpıyor.
2022’de dünya ticareti 49,53 trilyon dolara çıkarak pandemi öncesi seviyelerine geri döndü. Küresel salgın ve enerji krizi dünya ekonomisini etkisi altına alırken BRICS’e üyelik daveti alan Suudi Arabistan ve BAE ile Rusya enerji krizinden en kârlı çıkan ülkeler oldular. Batılı ülkelerin büyük oranda enerjide bağımlı oldukları Batı Asya ve Avrasya ülkeleri, enflasyonist baskıdan da kısmi olarak etkilendi. Küresel ticaretin yeni üyelerle birlikte yüzde 22’sine yakınını oluşturan BRICS, enerji kaynaklarını elinde tutmakla birlikte Çin gibi dünyanın en büyük imalat sanayi gücüne sahip (Tablo 2). Küresel makine ve teknoloji üretiminde diğer ülkelere kıyasla büyük bir güce dönüşen Çin, en büyük ihracat ülkesi haline geldi. 3,2 trilyon dolarlık döviz rezerviyle küresel rezervlerin yüzde 25’ini elinde tutan Çin, üretim gücü ve alternatif finansal araçlarıyla öne çıkıyor. Rusya, doğal gaz ve savunma sanayiinde dünyada etkili bir güç iken, Hindistan en büyük yazılım sistemlerini kontrol ediyor. Yeni üyeler ise petrolün büyük çoğunluğunu elinde bulunduruyor ve trilyon dolarlık yatırım fonlarıyla Batılı ülkeleri etkileme gücüne erişiyor.
BRICS’in yeni üyelerle birlikte ekonomik olarak zayıflıkları da bulunuyor. İran, ABD yaptırımlarına maruz kalan bir ülke olarak dış ticaret üzerinden elde ettiği dövizleri, ülkeye getiremiyor. Mısır, Arjantin ve Güney Afrika finansal krizlerle mücadele ederken, küresel ticarette etkin üyeler değil. Etiyopya, iç istikrarsızlıklarla karşı karşıya ve Rusya da Ukrayna Savaşı nedeniyle en fazla yaptırıma maruz kalan ülkeler arasında birinci sırada yer alıyor. Rusya da Suudi Arabistan ve BAE’de olduğu gibi enerji ürünlerini ihraç ederek, ülkeye gelir sağlıyor. Üyelerin her birinin ABD ve Batı dünyasıyla sorunları olmakla birlikte en büyük dış ticaret ortakları olarak da ABD ve Batılı aktörler öne çıkıyor. Üyelerin kendi aralarındaki dış ticareti, Batılı üyelere kıyasla daha geri planda kalıyor. Özellikle Çin, Rusya ve Hindistan’ın en büyük dış ticaret ortakları Batılı ülkeler. BRICS üyeleri arasında yatırımlarda da Batılı ülkeler ilk sıralarda yer alıyor. Örneğin Çin’e en fazla yatırım yapan ülke ABD ve Almanya iken, Çin’in en fazla dış yatırım yaptığı ülke ABD, Almanya ve İngiltere olarak beliriyor. Rusya’nın dış yatırımları o kadar geniş değilken, Ukrayna ile savaşı nedeniyle birçok Batılı yatırımı da kaybetti. Mısır, Arjantin ve Güney Afrika; kur krizleri, ithalata bağımlı konumları ve imalat sanayindeki zayıflık gibi kronik sorunlarla mücadele ediyor. Etiyopya ise nüfusuna kıyasla 3 milyar dolarlık ihracat hacmiyle, küresel ticarette büyük bir aktör olarak yer almıyor. Suudi Arabistan ve BAE en büyük petrol ihraç eden ülkeler olsalar da imalat sanayi ve teknolojik kapasite gibi alanlarda gelişmiş altyapıya sahip değiller.
Yukarıda sayılan negatif yanlara kıyasla, satın alma gücüne göre küresel ekonominin yüzde 32,1’ini oluşturan BRICS grubu, büyük bir potansiyel taşıyor. IMF’nin tahminlerine göre 2028’de dünya satın alma gücünün yüzde 38,6’sını oluşturması beklenen BRICS grubunun ekonomik büyümesini sürdürmesi bekleniyor. 3,4 milyarlık nüfuslarıyla dünyanın en büyük insan kaynağını elinde bulunduran BRICS üyeleri, elde ettikleri refahla küresel sistemde daha fazla etkili olabilir.
Küresel ekonomide BRICS’in konumuna daha geniş açıdan bakıldığında, üyelerin dünya petrol üretiminin yüzde 43’ünü gerçekleştirdiği, dünya nüfusunun yüzde 46’sını oluşturdukları ve küresel imalat sanayi üretiminin yüzde 30’dan fazlasını ellerinde tutukları görülüyor. Doğal kaynaklar açısından sadece enerjinin değil lityum, altın, gümüş ve kömür gibi kaynakların büyük çoğunluğu da BRICS üyelerinin ellerinde bulunuyor. Ucuz maliyetlerin desteğiyle küresel ekonominin başat güçlerinden biri olan Çin’in doğal kaynaklara daha rahat ulaşım sağlaması, gelecekte daha büyük değişimleri beraberinde getirebilir. Ancak BRICS grubu üyelerinin gelir dağılımı açısından büyük sorunları bulunuyor. Çin, Suudi Arabistan ve BAE, dünyanın en büyük dış yatırımcılarından biri haline gelse de ülkelerin ekonomik sistemleri, Batılıların tanımladıkları haliyle açık ekonomiler değil. İlerleyen yıllarda BRICS’in G-7, G20 ve diğer uluslararası kuruluşlarla rekabet etmesi mümkün. Ancak üyeler arasındaki sorunlar, dış ticarette Batılı ülkelere olan bağımlılık ve finansal sistemde doların sarsılmaz konumu, BRICS’in ekonomik büyüklüğüne gölge düşürüyor.